Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Liselerde Edebiyat Eğitimi Edebiyatı bir ders adı olmasının dışında, onu hayatın merkezine koydurmayı başardığımız ölçüde okuyan bir toplum olmaktan başka, günümüzün en özlenen değerleri olan barışçı, hoşgörülü, çevreci, duyarlı ve en önemlisi medeni bir toplum olmayı da başarabileceğiz Armağan Erman (Kültür Fen Lisesi Anadil Bölüm Başkanı) ren öğretmendir.” Divan Edebiyatı anlaşılmaz mazmunlarla dolu, somut, belli kalıplara sıkı sıkı bağlı, gerçeklerden kopuk bir edebiyat olarak öğrenildiğinde ölüdür günümüz gençliğince… Oysa kendine has dünyası içinde ve en parlak dönemini yaşadığı zamanın gerçekliğinde ne dünyadan kopuktur, ne çağdaşlarından ne de toplumdan. Büyük divan şairi Fuzuli zamandan şöyle şikâyet ediyor: Dost biperva felek birahm devran bisükun Derd çok hem derd yok düşman kavi tali zebun (Dostta perva, felekte acıma, dünyada huzur yok. Dertler bu kadar çokken paylaşacak dost yok. Buna karşın düşman güçlü, kader aciz.) Nâzım’ın “Kerem Gibi” şiirini okuduğumuzda ise büyük şairin Fuzuli’nin beytine kayıtsız kalmadığını görüyoruz: Kerem gibi yana yana “Deeeert çok, hem dert yok Yüreklerin kulakları sağır Hava kurşun gibi ağır… Biri 16. yy diğeri 20. yy’a ait olan bu iki büyük şairin yollarının kesişme noktası belki de öğrencinin edebiyatla barış şifrelerini içermektedir. O kumayan bir toplumuz! Bunda toplumca hemfikiriz. Bundan da üzüntü duyuyoruz ki bu konuda sorunu ortaya koyan, Batı toplumlarıyla karşılaştırmalı daha doğrusu karşılaştırılamaz istatistikleri gösteren, çözüm önerileri getiren makalelerin haddi hesabı yok. Bilindik sebepler ve çözümlere hiç değinmeden farklı bir pencereden bakmak istiyorum bu soruna. Okullarımızda okutulan edebiyat dersleri ve edebiyat öğretmenlerinin bu konuda hiç mi sorumlulukları yok? Çuvaldızı kendimize batırmanın zamanı geldi de geçmiyor mu? rüyor: Eser yazar isim ezberleri, edebi dönemlerin karıştırılmaması, uzun paragraflarla başa çıkma tekniklerinin iyice bellenmesi, şiir kafiyesinin çapraz mı sarmal mı olduğunun bir bakışta çözülmesi, türlerin ayırt edilmesi vs… ÖĞRENCİYE EDEBİYATI SEVDİRMEK Okuyanda estetik haz yaratmak amacıyla yazılmış, biçimsel ve içeriksel olarak bu etkiyi uyandıran eser, diye tanımlanır sözlüklerde edebiyat. Malzemesi dil, kaynağı yaşantılar, muhatabı insan, amacı güzellik olan bir sanat dalıdır. İnsanlar ilk devirlerden itibaren yaşadıklarını, duygularını, hayallerini çeşitli edebi türler içinde ifade etme ihtiyacı duymuşlar ve ortaya çıkardıkları eserlerle bir nevi tarihe de tanıklık etmişlerdir. İnsanın doğal gelişim sürecine, kendi özünde var olan yaratıcılık ve duygu yoğunluğu ile kendini hiç zorlamadan büyük bir alçakgönüllülükle eşlik etmiş olan bu en kadim sanat, “edebiyat” adıyla ilk kez liselerimizde eğitim sürecine dâhil oluyor. MEB’in edebiyat dersi amaçları ideal bir çizgide ama iş pratiğe gelince bu amaçlar ne kadar gerçekleşebiliyor? Ne yazık ki uygulanan edebiyat müfredatları edebiyat tarihi bombardımanı arasında dünya edebiyatlarından oldukça uzakta, siyasi eğilimlerin gölgesinde şekillenen, edebiyatı sevdirmekten uzak bir görüntü vermektedir. Bir lise öğrencisi için edebiyat algısı genellikle failatün faulün kalıplarını da hiç unutmadan gelen zorunlu ve hatta sıkıcı bir derstir. Şanslıysa öğretmeninden yana ki eğitimde şans sözcüğü kavramın kendisiyle zaten büyük bir tezat oluşturmaktadır edebi eserden zevk alır, okuma iştihası kazanır ve okuduğu eserlerin özüne inebilir. O zamana kadar belli bir okuma alışkanlığı edinmemiş bile olsa edebiyat öğretmeninin maharetiyle duyarlı kalemlerin şiirler, öyküler, romanlar aracılığıyla önünde incelikle açtığı yenidünyaları keşif yolculuğuna bütün bir hayatı boyunca istekle devam edebilir. Tüm eğitim hayatı boyunca “seçilme” sınavlarına odaklı bir yaşantı içinde bocalayan öğrenci edebiyatı şöyle gö NEDİR EDEBİYAT? ÖĞRENCİNİN EDEBİYAT ALGISI CBT 1382 13 / 13 Elül 2013 Peki biz öğretmenler gerek sınav odaklı eğitim anlayışı gerekse müfredat dayatması ile öğrenciye böyle tanıttığımız edebiyatı nasıl sevdireceğiz? Onun edebi eserden haz almasını ve hayatın kendisi olan edebiyatı hayata yaymasını nasıl sağlayacağız? Onun gerçek bir sanatsever olarak mezun olmasını nasıl sağlayacağız? Gelişmiş ülkelerde ezberlenerek bilginin edinilmesi fikri çoktan bitti. Daha çok öğrencinin analitik düşünme ve çözümleme yeteneklerini geliştirici, yaratıcılıklarını ortaya çıkaran eyleme ve üretime yönelik yöntemler öne çıkıyor. Burada öğretmene çok iş düşüyor. Sonuçta edebiyatın öznel bir yönü var ve özünde yaratıcılık yatar. Öğrencinin önünde yepyeni ufuklar açabilen öğretmenlere ihtiyaç var. Bir yerde okumuş ve çok benimsemiştim: “İyi bir öğretmen her geçen gün gereksizliğini hissetti Tevfik Fikret’in Aşiyandaki evine götürdüğüm öğrencilerimin bu ziyaretten sonra tavsiye ettiğim Hıfzı Topuz’un “Elbet Sabah Olacaktır” adlı kitabını merakla okuduklarını ve üzerinde tartıştıklarını gözlemledim. Abdülhak Hamit’in şairliğini ve edebiyatımıza getirdiği yenilikleri anlatırken Lüsyen’e duyduğu aşkı anlatmam birçoğunun kendiliğinden Can Dündar’ın “Lüsyen” adlı romanını almalarına neden oldu. Orhan Veli’nin muhteşem şiirlerini Müşfik Kenter’in insanın hücrelerine nüfuz eden sesinden dinlediklerinde büyülendiler. Nobelli yazar William Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanındaki alegorik unsurlara dikkat çektiğimde şaşırdılar. Eminim değerli öğretmenlerimizin de bunun gibi anlatacakları ve öğrenciyi edebiyatla barıştıracak, onlara okuma sevgisi kazandıracak yüzlerce örnekleri vardır. Edebiyatı bir ders adı olmasının dışında, onu hayatın merkezine koydurmayı başardığımız ölçüde okuyan bir toplum olmaktan başka, günümüzün en özlenen değerleri olan barışçı, hoşgörülü, çevreci, duyarlı ve en önemlisi medeni bir toplum olmayı da başarabileceğiz. 1379 VE 1380 sayılı CBT’de yayınlanan DNA Onarımı ve Kanser – 1 ve 2 başlıklı yazılara yanlışlıkla Prof. Dr. Narçın Palavan Ünsal adı kondu.. Yazılar Prof. Dr. Miral Dizdaroğlu’na aitti.. Bu sekreteryadan kaynaklanan yanlışlıktan dolayı özür diler ve düzeltiriz.. ÖĞRENCİNİN İLGİSİNE ÇEKMEK ÖNEMLİ DÜZELTME ve ÖZÜR