Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@Gmail.com) BİLİM TARİHİ Türk ekonomisini robotlar kurtarabilir. Her işçinin bir robotu olsun ve işleri robotlar yapsın. Böylece her fırsatta kaytarma eğiliminde olan, çalışmayı sevmeyen, çevresindeki çalışanlara köle muameleri yapan her Türk insanı hayat boyu çalışmak zorunda kalmaz. Fikret Kortel P Ülkemizin önde gelen fizikçilerinden Fikret Kortel, yaşam öyküsünü anlatırken fizik tarihimizin ilginç konularına değiniyor. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com rof. Dr. Fikret Kortel (19162004), cumhuriyet “Askerlikten sonra tekrar kendi kendime teorik fidöneminin önde gelen fizikçilerindendir. Mo zik ile iştigale devam ettim ve Fen Fakültesi’ne devam dern fiziğin ülkemizdeki gelişimine önemli kat ederek sonunda birinci, ikinci, üçüncü ve dördüncü yıl kılarda bulunmuştur. sınavlarının hepsini birden aynı imtihan döneminde Ortaokulu Robert Kolej’de bitiren Fikret Kor vererek mezun oldum. Derslere pek devam etmedim ve tel, 1933’te lise öğrenimi için ailesi tarafından neler okunduğunu da merak edip öğrenmedim. Sadece Almanya’ya gönderilmişti. Lise eğitimini 1936’da Her fizik tatbikatlarına gittim ve verilen problemleri daider Oberrealschule’de (Berlin) tamamladıktan sonra ma tam olarak çözdüm. Bu suretle Genel Fizik EnstitüBerlin Üniversitesi ve Technische Hochschule’de iki sü başkanı Fransız fizikçi Fouché’nin dikkatini çektim yıl süreyle fizik ve matematik dersleri aldı. Ancak sa ve bana asistanlık teklif etti. Fouche’nin asistanı olavaş tehlikesinin büyümesi üzerine Türkiye’ye dönmek rak öğrencilerle meşgul oluyor ve boş zamanlarımı küzorunda kaldı. Savaş yıllarında Türkiye’de askerlik ya tüphanede geçiriyordum. Orada başta Physical Review pan Kortel, savaştan sonra İstanbul Üniversitesi’nde olmak üzere yeni dergileri gözden geçiriyor, teorik fizieğitimine devam etti ve 1947 Ekim’inde fizikmate ğin son durumu hakkında bilgi edinmeye çalışıyordum. matik lisans diploması aldı. “Daha evvel Dirac, Pauli, Heisenberg, Jordan tara1948’de İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde fından formüle edilen kuantum elektrodinamiği 1930’lu asistanlık görevine ve doktora çalışmalarına başla yıllarda birtakım zorluklarla karşılaşmış ve bunların içindı. Doktorasını 1952’de başarıyla tamamladıktan son den çıkılamamıştı. Askerlikten sonra tesadüfen elime ra 19521954 yıllarında Göttingen’deki Max Planck geçen Wentzel’in Einfuhrung in die Quantentheorie der Wellenfelder (Dalga alanlarının kuantum Enstitüsü’nde araştırmacı olarak verimli iki yıl geçirdi. Burada modern teorisine giriş) isimli kitabına okumaya çalışfiziğin kurucularından Nobel Ödülmış ve bu zorluklar hakkında fikir edinmiştim. lü Werner Heisenberg ile birlikte ça1947 sonlarına doğru Physical Review’dan lışma fırsatı buldu. 1955 yılında dobu zorlukların bertaraf edilmeye başlandığı çentlik tezini hazırladı ve1956 yılının anlaşılıyor. Schwinger ve Feynman’ın çığır başlarında İstanbul Üniversitesi’nde açan fikirleri ve araştırmaları çok ümit veyeni kurulmuş bulunan Teorik Fizik riciydi. Bu zor makaleleri kolayca anlamak Kürsüsü’ne doçent olarak atandı. 1957 imkânsızdı ve Fouche de büyük şeylerle uğyılından başlayarak Robert Kolej Yük Fikret Kortel (19162004) raşmamı iyi karşılamıyordu. Neticede Foucsek Okulu’nda yarı zamanlı olarak ders he beni enstitüsünden kovdu ve ben de asvermeye başladı. 19571964 arasında bu okulun mate kerlik arkadaşım Sait Akpınar’ın tavsiyesi ile Denel Fimatik bölümünde Associate Prof., 19641971 arasında zik Enstitüsü’ne geçtim. Daha evvel Cahit Arf’ın tekda Prof. unvanı ile görev yaptı. lifi üzerine başlamış bulunduğum ‘Dikdörtgen levhalı 1977’de İstanbul Üniversitesi’nden emekli olduk kondansatörün elektrostatik alanı’ hakkındaki çalışmatan sonra tüm zamanını Boğaziçi Üniversitesi’ndeki ça ma devam ederek 1952’de doktora imtihanını geçtim.” lışmalarına verdi. 1983’de yaş haddinden emekli olan “1950 Haziranında Heisenberg, yedi konferans Fikret Kortel’e 1981’de Türk bilimine yaptığı hizmet vermek üzere İstanbul’a geldi. Bunların altısı fizik, bilerden dolayı TÜBİTAK Hizmet Ödülü verildi. ri felsefe hakkında olacaktı. Fizik konferanslarını terFikret Kortel hazırladığı yaşam öyküsünde de yaşa cüme etmekle ben görevlendirildim ve bu suretle Hemının ve mesleki çalışmalarının çeşitli evrelerine öz isenberg ile tanışmam mümkün oldu. Daha 1938 yılıngü ilginç gözlemler ve saptamalar yapmaktadır. Bun da arzu etmiş olduğum bu tanışma ancak 12 yıllık bir lardan bazıları şunlardır: gecikme ile oldu.” “Fakülte dekanı Prof. Kerim Erim, Heisenberg’e teorik fizikte tecrübe sahibi olmam için beni onun diİLGİNÇ GÖZLEMLER “1925’te, Planc’ın 1900 yılında ortaya atmış bulun rektörü bulunduğu Max Planck Fizik Enstitüsü’ne gönduğu kuantum hipotezi, Heisenberg, Pauli, Jordan, Di dermeyi teklif etti ve o da kabul etti. Bu suretle 1952 rac ve başkalarının çalışmalarıyla, alanlar teorisi ve çe yılının sonuna doğru eşimle birlikte Göttingen’e gitkirdek fiziği dışında son şeklini almış ve bilim dünyasın tik ve orada iki yıl kadar kaldık. Heisenberg’in o sırada çok ilgi uyandırmıştı. Genç Amerikan bilim adam larda İstanbul’da anlattığı bazı yeni fikirlerinin üzerinları, Ruslar, Macarlar Almanya’ya akın etmekte ve bu de çalışmalarına katıldım. İstediği çok iddialı bir şeyalanda önemli buluşlar yapmaktaydılar. Kuantum te di: “TOE” yani “A Theory of Everything”’i yapmaktı. orisi o zamanlar felsefe alanında da geniş ilgi görmeye O zamanlar daha kuarklar bilinmiyordu. Heisenberg’in başlamıştı. Planck, Jordan gibi tanınmış teorik fizikçi teorisi ise sadece o zamanlar bilinen temel partiküllelerin kitaplarını aldım ve zorlukla deşifre etmeye baş ri ve etkileşmelerini tasvir etmek için tasarlanmıştı.” “1954 sonunda iznim bittiği için İstanbul’a dönladım. Naziler Almanya’da kuantum teorisi ve relativiteye “Yahudi fiziği” dedikleri ve bunları hakir gör dük. Bu arada, daha Göttingen’e gitmezden evvel badükleri için 193839 yıllarında ancak genç fizikçilerin na Schwinger, Feynman, Dyson’ın teorilerini öğretbaşında bulundukları enstitülerde bu konular gözdey miş olan çok değerli arkadaşım Feza Gürsey de askerdi. Bu arada bilhassa Heisenberg’in başında bulundu lik görevini bitirip fakülteye dönmüştü. Fakülte Kuğu Leipzig’deki teorik fizik enstitüsü dikkat çekiyordu. rulu nihayet bir teorik fizik kürsüsü ihdası için karar Daha sonraları, 19271937 döneminde oralarda çalış verdi ve burada ikimiz görev aldık. Takip eden yıllarmış olanlardan önemli sayıda Nobel Ödülü alanlar çık da ben iki kere birer aylık manevralara çağrıldım. Fetı. Ben de Berlin’den ayrılıp Leipzig’de öğrenimime de za ise TürkAmerikan Atom Enerjisi Anlaşması çervam etmek istedim ama ailem razı olmadı.” Yazının devamı 17. sayfada Dijital Köle Hayır, kasettiğim şey bilgi çağının beyaz yakalı çalışanları değil; bildiğiniz robotlar. İnsan ebatlarında, bilim kurgu filmlerden aşina olduğumuz, ancak gündelik hayatımıza henüz dahil olamamış olan robotlar. Türkiye ekonomisini robotlar kurtarabilir. Nedeni basit! Bir yandan genç nüfusun giderek yaşlanması durumunda Türkiye’nin durumunun 3040 yıl içinde Avrupa’nın şu anki haline dönmemesi için gösterilen gayret (en az üç çocuk politikasının gerisinde biraz da bu var), diğer yanda ise Türk insanının çalışmaktan pek hoşlanmaması ve ilk fırsatta üstündeki çalışma yükümlülüklerini başkasına devretme arzusu (belki anımsarsınız İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde 90lı yıllarda temizlik işçisi olarak çalışan ve sol belediyenin politikası sonucunda mühendis seviyesinde maaş alan personel içinde memleketten eş, dost, akrabasını getirip, maaşının yarısını ona vererek kendisi yerine korsan bir şekilde onu çalıştıran, kendisi ise akşama dek kahvede pinekleyenler vardı). Çalışmayı pek sevmememizin nedeni doğal; hepimiz “bey kızı, bey oğlu”yuz. Çalışmak temelde zulüm. O nedenle Türkiye’deki mavi yakalı iş gücü için en pratik çözüm dijital köle olarak çalıştırılacak robotlar. Robotları işveren istihdam etmeyecek; mevcut işçiler yapacak o işi. İster devlet olsun ister özel sektör, işveren her bir işçiyi borçlandırarak onlara birer tane robot aldıracak. İşçinin gelirinin belli bir kısmı bu borca mahsuben aylık olarak kesilecek. Robotun borcu en fazla otuz altı ayda bitirilecek. Robotun düzenli bakımının giderlerini de sahibi olan işçi karşılayacak; ancak bunun belli bir standardı olacak. Aksi durumda robotların durumu otoyollarda gördüğümüz 80 model araçlardan farksız olur; çalıştığı sürece bakımını yapmak kimsenin aklına gelmezdi. Dijital köle gün boyunca işyerinde çalıştıktan sonra akşam da evde çalışmaya devam edecek. “Dişi” robot akşam eve geldiğinde evin işlerini görecek. “Erkek” robot ise evin hanımının ev ile ilgili taleplerini karşılayacak (alış veriş, perdeleri indirtak, banyonun lavabosunu tamir et vb). Çünkü robotlar yorulmaz! Sosyokültürel açıdan değerlendirdiğimizde robot teknolojisi bizim için büyük bir kurtarıcı olacaktır. O nedenle kamu ArGe faaliyetlerinde en büyük yatırımın robot teknolojisine yapılmasını öneriyorum. Eğer bu yatırıma bugün başlarsak, on sene içinde otomotiv endüstrisindeki montaj hattı gibi kritik işlerde bile hatasız çalışacak düzeyde bir robotu üretebiliriz. Tabii bu senaryonun en mantıksız tarafı robotları sermaye sahiplerinin değil de işçilerin satın almak zorunda kalması. Onu da sosyal devlet anlayışının bir sonucu olarak değerlendirmek mümkün. Eğer bu robotu yapacak ArGe faaliyetlerini devlet finanse ederse ortaya çıkacak ürünün de sahibi kamu olur. O zaman da kime isterse ona satar. Peki insanlar ne yapacak? Hiçbir şey yapmayacaklar. Zaten amaç da bu değil miydi? Çalışmamak! Çok mu masraflı geldi? Peki üç çocuğu yirmi yıl boyunca yetiştirmek için harcanan parayı bir hesaplayın; o çok mu ucuz! Hem robotların bir avantajı da var; muhalefet yapamaz, sokaklara dökülemezler. Bu robotların ileri teknoloji silikon tabanlı olması da gerekmiyor; karbondan da üretilebilir. CBT 1382 12 / 13 Eylül 2013