17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Mağaradan sanala, mekânın sıkıştırılmış öyküsü (2) Araş. Gör. Ürün Anıl Özdemir (İstanbul Kültür Üniversitesi) “İnsan doğaya ne kadar yabancılaşırsa o kadar toplumsallaşır, ne kadar toplumsallaşırsa da o kadar kendine yabancılaşır.” K.Marx KültürMekân Etkileşimi: Modernliğin mekânzaman anlayışı ile geleneksel toplumların mekânzaman anlayışı arasında temel bir fark bulunmaktadır. Toplumsal ve gündelik yaşamın kriterleri, doğrudan bulunduğu “yer”in coğrafi ve kültürel özelliklerine, iklim koşullarına, gecegündüz ya da mevsimlerin döngüselliği gibi zamanın doğal ritmine bağlıdır. Örneğin tarlanın ekim zamanı, güneşin batımı ile yapılan işin paydos edilmesi gibi. Modern toplumlardaysa mekân ve zaman soyut olgulardır. Toplumsal yapının sürekliliği ve ritmi ağırlıklı olarak ekonomik olgular tarafından belirlenir. Ekonomik olgular ve yeni üretim sistemleri, zaman ve özellikle de kent mekânını yeniden organize eder (Yırtıcı, Uluoğlu, 2004).Toplumlar tarihsel süreçlerinde en ayrık göründükleri zamanlarda bile etkileşim halinde olmuşlardır (Strauss, 2007: 2425), kendilerinden önce gelen toplumların yaşayış şekillerinden, gelenek görenek ya da davranış kalıplarından etkilenirler. Bütün kültürler iç içedir; hiçbiri tek ve saf değildir, hepsi melez, heterojen, son derece farklılaştırılmıştır ve hiçbiri tek parça değildir (Eagleton, 2000: 25). Bourdieu’ya göre; mekânsal ve zamansal deneyimler toplumsal ilişkilerin kodlanması ve yeniden üretiminde birincil araçlardır; o zaman bu deneyimlerin gösterim tarzında bir değişiklik kesinlikle toplumsal ilişkilerde de bir değişim yaratacaktır. Buradan hareketle insan ve mekân ilişkisinin kültürle derinden ilişkili olduğu ve kültürel norm ve alışkanlıkların mekân üzerinde oluşturucu, değiştirici ve belirleyici etkisi olduğunu söyleyebiliriz. Bugün modern kapitalist toplumlara özgü mekânzaman anlayışı 16. yüzyıldan başlayarak gerçekleşen bir dizi gelişme sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu gelişmeler yoğunluklu olarak sanayi devriminden sonra ivme kazanmıştır. Sanayi Devrimi; 18. yüzyılın ikinci yarısından 19.yüzyılın ilk yarısına kadar olan dönemde gerçekleşen hızlı toplumsal, iktisadi, demografik ve teknolojik değişiklikleri içerir. Sanayi devriminin oluşumu ve devamında süregelen ekonomik, politik ve sosyolojik dinamikleri belirli başlıklar altında toplayalım; Demografik Geçiş: Kentte imalat sanayiinde iş gücü ihtiyacı sonucu gelişen bu kentsel bölgelere göç artmış, yeni sanayi ve işçi sınıfının temelleri atılmıştır. Taşımacılık AğıTaşımacılıkta Yaşanan Devrim:19. yüzyılın ilk yarısında demiryolu sisteminin bulunması, malların kırsal bölgeden kente daha kolay taşınmasını ve insanların seyahat ağlarının gelişip sıklaşmasını sağlamıştır. Tarım Devrimi: İlerleyen teknolojik gelişmeler sonucu çiftçinin varlıklı hale gelmesi, tüketim olanaklarının artışı ve yaşam tarzı olarak kent orta sınıfıyla benzeşmeler başlaması iki kesim arasındaki sınırları azaltmıştır; kentli tatilleri için kıra gitmeyi tercih etmeye başlamış, çiftçiyse yılın bir bölümünü kentte geçir meye başlayabilmiştir. (Marshall, 2003: 632633) Sonuç olarak toplumsal yapının değişmesi, mekânzaman anlayışını dönüşümünde etkili olmuştur (Yırtıcı, Uluoğlu, 2004). Toplumsal yapının değişim neden ve sonuçlarına sosyolojik yaklaşımlar aracılığı ile göz atalım; Kapitalist örgütlenme bağlamında mekânın tarihsel gelişimi: KırKent Ayırımı: Louis Wirth, köy ve kent arasındaki mekân örgütlenmesi farklılıklarının üç temel nedeni olduğunu savunur; 1. Ayrım, kayıtsızlık ve toplumsal mesafe yaratan büyüklük 2. Belirli roller yardımıyla insanların birbirleriyle ilişki kurmasını sağlayan, bu tür rollerin sahipleri arasında kentsel ayrımı ve daha büyük resmi düzenlemeleri gerektiren yoğunluk 3 Hiç kimsenin kendilerine tam bağımlılığı emretmediği, dolayısıyla insanların farklı ve değişken statülere sahip oldukları, farklı toplusal çevrelere katıldıkları anlamına gelen heterojenlik (Urry, 1999: 23). Elbette bu heterojenliğin başlangıç noktası göç olmuştur. Göç: Göç yerine nüfusun mekânsal yeniden dağılımı kavramını kullanmak daha doğru olur, kentteki bir bireyin kent koşullarının yarattığı farklılıktan (kent kültürüköy kültürü farklılığı) dolayı kullandığı mekân türü, kullanma sıklığı, kullanma nedeni, enerji, yarattığı çöp, çevre ile ilişkileri köyde yaşayan bireyden farklıdır (Tekeli, 1978) Göçe bağlı olarak Kentte Nüfus Yoğunluğu: Weber bir yerde oturanların sayısının çok olma sının ve yerleşim yerlerinin yoğunlaşmasının, toplumbilimsel açıdan komşuluğun doğasında var olan, bir yerde oturanların birbirlerini karşılıklı olarak tanıyabilmelerinin olanaksızlaşması anlamına geldiğine dikkat çekmiştir. (Serim, 2007). Durkheim; alan miktarı değişmeden orada yaşayan canlı sayısında bir artışın gerçekleşmesi, farklılık ve uzmanlaşmayı arttırıcı bir etkide bulunur görüşündedir. Yoğunluk böylece, insanların ve etkinliklerinin farklılaşmasına yol açan kalabalığın etkisini güçlendirir ve toplumsal yapının karmaşıklığının artışını destekler (Serim, 2007). kuramlarının sorunlarından biri olarak ‘cemaat’ kavramını irdelemiş ve mekân ile ilişkili üç farklı anlamını saptamışlardır; 1 Belirli bir yerleşim sınırını işaret etmek gibi basit bir topoğrafik anlamı vardır. 2 Yerel insanlar ile kurumların toplumsal bağlantı derecesini belirten bir yerel toplumsal sistem olarak adlandırılmaktadır. 3 Kişisel bağları, ait olma ve sıcaklık duygusunu belirten özel bir tür insan birliği, ‘komünyon’ anlamına gelmektedir. (Urry, 1999: 23). Karmaşıklık ve Yabancılaşma sonucu oluşan cemaat ilişkileri; C. Bell ve H. Newby mekân ler artık ortak bir mekân çerçevesinde bütünleşmektedirler. Bu gelişim, ağa katılmamış mekânın rolünü azaltırken, iletişim ağlarında yer alan mekânın rolünü artırmaktadır. Mekân için ya egemen sisteme uyumlu olmak ya da yok olmak söz konusudur. Burada demokrasiden ve özgür iradeden bahsedilemez. Mekânın (kentin) ağ içerisindeki statüsü ne kadar düşükse yeni sisteme eklemlenmesi de o kadar zor olmaktadır. Dolayısıyla ağa eklemlenemeyen mekânların (kentlerin) strüktürel yapısı da o derecede geleneksel kalmakta ve o mekânın yeniden yapılanması da o kadar güç olmaktadır (Demir, Çubuk, 2010). Bu durumun sonucunda Simmel’e göre mekân; toplumsal örgütlenmenin mekândan koparılması nedeniyle giderek önemini azalmasına neden olmaktadır. Sonuç olarak: Küresel haritalar mekânın evrensel boyutlarda algılanmasını sağlamaktadır, Bu sayede toplumsal ilişkiler mekâna bağımlı olmaktan kurtulmuş uzaktaki yerlerle etkileşim içine girilmiştir. Ulusal zaman ve mekân içersinde yer alan toplumsal ilişkiler artık farklılıkların vurgulandığı zaman ve mekânlara taşınmıştır. (İçli, 2001). Eğlenmek, iletişim kurmak, ya da çalışmak amacı ile kullanılan mekânlar, günümüz teknoloji ve enformasyon ağında minimalize olmuştur. Ev alma komşu al atasözünün çıktığı ülkemizde bile yan komşumuzu tanımadan ve hatta ondan korkarak yaşayan bir nesil ortaya çıkmıştı. Kaybolan toplumsallık duygusu, yabancılaşma tam olarak tanımlanamayan homojen kent kültürü, toplumların kültürü üzerinde bozulmalara yol açmaktadır. 21. yy dinamikleri ve yeni teknolojilerin yaygınlaşması sonucu mekân kavramında birçok niteliksel ve niceliksel farklılaşmayı da beraberinde getirmektedir. Bireyler günlük yaşamlarında eylemlerini alıştıkları doğal ritimde ve birbirleri ile yakın ilişkide değil, hızlı, sanal mekânlar üzerinden ve teknoloji aracılığı ile gerçekleştirmektedirler. Mekânsal sıkışmalar, küçülmeler ve zorunluluklar sadece bireysel değil küresel ölçekte de sosyolojik ve psikolojik bozulma ve sorunlara yol açmaktadır. Bu sorunlardan en yaygın (kitlesel) olanı yabancılaşmadır. İnsan ve akademisyen olarak çok şey öğrendiğim sevgili Nurhan Babür Tosun hocama... Kaynaklar Strauss, Claude Levi. (2007). Irk, Tarih ve Kültür, İstanbul: Metis Yayınları. Demir, K. Çubuk, S. (2010). “Türkiye’de Metropoliten Kentlerin Nüfus Gelişimi”, Erciyes Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 1, 193215. Eagleton, T. (2000). Kültür Yorumları. (Çev. Özge Çelik). İstanbul: Ayrıntı Yayınları. İçli, G. (2001). “Küreselleşme Ve Kültür”, C.Ü. Sosyal Bilimler Dergisi, 25, 2 163172. Urry, John. (1999). Mekânları Tüketmek. İstanbul: Ayrıntı Yayınlar. Marshall, G. (2003). Sosyoloji Sözlüğü. Ankara: Bilim ve Sanat Yayınları. Serim, S. (2007). “20. Yüzyıl’da Mimarlık Bilgisi Ve Bağlamın Keşfi”, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 1, 359366. Tekeli, İ. (1978). Yerleşme Yapıları ve Göç Araştırmaları Ayda Eraydın (Ed.). Değişen Mekân Mekânsal Süreçlere İlişkin Tartışma ve Araştırmalara Toplu Bakış içinde, (ss. 6884). Ankara: Dost Kitabevi Yayınları. Yırtcı, H. (2009). Çağdaş Kapitalizmin Mekânsal Örgütlenmesi. İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları. Yırtıcı, H., Uluoğlu, B. (2004). “Mekânın Altyapısal Dönüşümü”, İTÜDergisi, 1, 4352. CBT 1372 15 / 5 Temmuz 2013 Yaşadığımız yüzyıl ve Küreselleşme: Manuel Castells gibi düşünürler, küreselleşme öncesinde “space of place” yani kentlerin tek tek ele alındığı yapının yerini, küreselleşme sonrasında “space of flows” yani akımlara dayalı mekânın aldığını ileri sürmektedirler. Kent
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle