17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dünya göstergeleri Dünyanın GSMH’sı Tüm dünyayı etkileyen 2009 krizinin üzerinden 4 yıl geçmeden dünyanın yeniden yeni bir krize girmek üzere olduğu görülüyor. The Economist’in hesaplarına göre 2013 yılının ilk çeyreğinde dünyanın GSMH’sı bir önceki döneme göre yalnızca % 2.1 oranında büyüdü. Bundan 12 ay önce dünyada üretim % 3.1 oranı gibi çok da düşük olmayan bir hızda büyüyordu. Dünyanın ikinci en büyük ekonomilerinden biri olan Avrupa Birliği ekonomik durgunluğa geri döndü. Bu arada Çin gibi yükselen ekonomilerin, bozulan dengelerini yeniden düzeltmek için tüketime yönelik ekonomiye öncelik verdiği ve daha ılımlı bir gelişme gösterdiği gözleniyor. Çin 2009 yılı sonlarında dünya yeniden kendini toparlamaya başladığı andan bugüne dek dünyanın ekonomik büyümesinin yarısından sorumluydu. Diğer yükselen piyasalar, Türkiye, Brezilya, Hindistan, hükümetlerinin gerekli reformları yaşama geçirmekteki beceriksizliklerine bağlı olarak ortaya çıkan sosyal huzursuzluğu yatıştırmaya çabalıyor. HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz [email protected] http://okcesizhayrettin.blogspot.com Gezi Parklı’ma Düşündüşler II (*) • Hukuk zayıfın güç açığını kapatır. Güçlüler hukuku bu yüzden hiç sevmez. • Güç gösterenin gülünçlüğü gülenin cüretine bakar. • Bedelini ödemiyorsak, yaptığımız işe ne denir? Ya, bizim yüzümüzden başka insanlar, hatta tüm doğa ağır bedeller ödüyorsa, bize ne denir? • Doğru lafın her zaman yeridir. Uygun yeri ve zamanı beklerken o laf kokmaya başlar. Onu kokutan bizim korkularımız ve çıkar kaygılarımızdır. •Ayrıcayız / aynıcayız. Adalet bunları birbirine karıştırmamaktır. • Bir yerde hangi özgürlük öncelikliyse, ötekileri onun korunması için vardır. Kişilerin aynı özgürlükleri çatıştığında korunan kişi o özgürlüğe en çok gereksinen ya da daha zor ulaşan kişi olacaktır. Eşit iseler talihin oyu(nu)na bırakmalıdır. • Değerli olanın önemli olduğu bir yaşamı öğrenmek… • Attila ilhan’ın ‘’sana ne yaptılar’’ adlı şiirinin bir dizesi şöyle: ‘’Seni görür görmez özgürlüğümden utandım.’’ Utancımızı özgürlüğün bedelini ödeyerek giderebiliriz. Utanabiliyorsak eğer! • İnsanın şeyleşmesi başlı başına bir çirkinlik değil mi? •Yalnızca kendimiz için değil, birbirimiz için değerli ve önemli olduğumuz zaman hayat değer ve anlam kazanır. Bu en yıpratıcı siyasal çekişmeler için de geçerlidir. • Adalet bir hayat kadınının ismi olmamalıdır. Bunun vebali hukuk fakültelerinin boynunadır. • Öbeklenip göbeklenenlerle, öbeklenip köpeklenenlerin; köpeklenip göbeklenenlerle, göbeklenip köpeklenenlerin birbirlerini başarıyla kullanma yetenekleri karşısında tarih tüm gücünü ve cesaretini yitiriyor. • Cellat işini yaparken biz canımızdan oluruz. İşlerini yaparken insanlar, hayat güzelleşebilir de! Adalet yerini bulur, acılar diner, karınlar doyar, kurt kuş rahat eder. İşimizi yaparken iyi bir düzeni işletmeli. • Güvenlik varlığımızın koşulu, ama özgürlük anlamıdır. • Kişilik kamusaldır. Daha çok, özgürlüğün taşıyıcısı olarak kamusaldır. • Doğa artniyetlidir. Bu yüzden doğal olamayız. • Acıyı duymazsak, sonradan çok acı veriyor. • Umudun ekmeği eylem... • İletişimi kesen her şey şiddettir. • Düşünceler içerikçe, duygular canlıca sonsuz. •Zulmün yaşamımıza bir anlam katamadığını görürüz. Anlam başkaldırıdadır. • Canın hayvanı insanı olmaz. Acımak da öyledir. Can acır. • Yalnızca tanrısal vardır. Bir serabın varlığı gibi… • Korkunun maliyeti özgürlük… Korkmamayı başarmalıyız. • Bir ülkede yargı ve yasalar bozuk sokak lambaları gibi olmamalıdır. • Hukukçuluk kimi zaman hadımağasılığı gibidir. • Bilgelik, sonunda isteyeceğimiz şeyi, başında isteyebilmektir. Bu, devletler için de geçerlidir. Atatürk Cumhuriyeti’nin devlet ve hukuk politikası, İnsanlığın üstün değerlerinin gerçekleştirilmesine, korunmasına dayalı devlet ve hukuk felsefesi olarak sonunda, gücümüz kaldığında isteyebileceğimiz şeyi, bize daha şimdiden sunmaktadır. Bu bilgeliği hamaset nutuklarıyla, basit çıkar hesaplarıyla işitilmez hale getirmeyelim. Bu yüzden hiçbir özgürlüğün, hiçbir halde özüne dokundurmayalım, hiçbir insanın hiçbir halde kişi olmaktan çıkarılmasına izin vermeyelim. • En yalın soruyu sormalı, en yalın sözü söylemeli… Buna cesaret edebildiğimizde en karmaşık olanın ne denli yalın olduğunu görürüz. • Yaşam doğada eğilim, bizde yönelim… Eğilimlerin devinimine ancak kitlesel yönelimlerle etki edebiliyoruz. Kaderimiz ve özgürlüğümüz bu ilişkide beliriyor. •Özgürlük ve gönenci kendisi için isteyenlerle, herkesle birlikte isteyenlerin hukuku ve devleti elbette farklı olacaktır. (*) Bu sözleri “Düşündüşlem Deyişler”( Yeni İnsan Yayınevi, İstanbul 2008) ile “FLU(X)US – Bir Denizin Kıyısından Bir avuç Çakıl Taşı” (http:// okcesizhayrettin.blogspot.com) adlı yapıtlarımdan seçtim. 21. yüzyılın başında Türk kadını: Sadece adı değil, kendisi de yok Baştarafı 1011. den devam ların yasal haklarını kullanamadıklarını göstermektedir. Toplumsal ve din eksenli dünya görüşü, kadınların yasalarla garanti edilmiş eğitim, miras, aile meskeni, sosyal güvenlik ve çocukları için kreş haklarının kullanılmasına engel olmaktadır. Egemen politik ve toplumsal baskı, kadınların yaşamları, bedenleri ve çalışmalarını ilgilendiren özgür seçim haklarını kısıtlamaktadır. Kadının Türk toplumundaki eşitsiz konumunun düzeltilmesi için alınacak en önemli önlem toplumun eğitim düzeyini yükseltmektir. Avrupa’daki en yüksek insan hakları ihlalleri karnesine sahip olan Türkiye’de öncelikle, insan hakları konusunda güvenlik güçleri, yargıçlar, savcılar ve özellikle din adamlarının eğitimi şarttır. Din adamlarının yükseköğretim görmesi bir ön koşul olmalıdır. Kadınlara ve her türlü şiddete karşı “0” tolerans politikası uygulanmalıdır. Kamuda ve siyasi partilerde kadın kotalarının konulması ve titizlikle uygulanması, kadınların toplumsal yaşamda görünür olmasında öncü olacaktır. Bunun için yasa veya başka tedbirlere gerek bulunmamaktadır. Yasalarla belediyelerin kurması zorunlu olan kadın sığınma evlerinin kurulması ve denetlenmesi gereklidir. Kadın konusunda sivil toplum kuruluşlarına terk edilmiş olan ortama, kamunun sahip çıkması ve görevini yerine getirmesi gerekir. Vurgulanması gereken konu, toplumun yarısının haklarının kısıtlanmasının, toplumsal ve ekonomik yaşamdan dışlanmasının hiçbir ülkeyi refaha ulaştırmayacağıdır. Bu konuda endekslerdeki Norveç kadınının toplumsal ve ekonomik konumu en iyi örneği oluşturmaktadır. Not: Bu yazı, 30 Mayıs 2013 tarihinde Ankara Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi ve KAYAUM tarafından düzenlenen “21. Yüzyıl için Planlama” toplantısının “İnsan ve Planlama I” sunumunun bir bölümünü oluşturuyor. KAYNAKLAR: Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, (2013), Türkiye’de Kadın, Ankara Yeşim Arat, (2010), “Religion Politics and Gender Equality in Turkey: Implications of a democratic paradox”, Third World Quarterly, 31(6): 869883. Ayşe Buğra ve Burcu YakutCakar, (2010),“Structural Change, The Social Policy Environment and Female Employment in Turkey”, Development and Change, 41(3): 517538. A. Morrison, D. Raju, N. Sinha, (2007) World Bank, Gender Equity, Poverty and Economic Growth, Policy Research Working Paper 4349, s.2. Eurostat, 2013. CBT 1372 13 / 5 Temmuz 2013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle