24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİKBİLİM Müfit Akyos http://www.ınovasyonheryerde.com/: mufıta@ttmail. OECD GÖSTERGELERİ OECD’NİN KALİTELİ YAŞAM ENDEKSİ AÇIKLANDI: Bu ülkede 150 yılı aşkın demiryolları geçmişine karşın vagon yapacak bir “babayiğit” bulunamamış. Vagonlar Çinliden Son onbeş yıl içinde Türkiye sanayisinin getirildiği noktayı, Erinç Yeldan, şöyle niteliyor: “… sanayinin milli gelir içindeki payı, IMF programının yakın İzleme Anlaşması aracılığıyla izlenmekte olduğu 1998’den bu yana sürekli düşüş kaydetmektedir. Türkiye deyim yerindeyse, giderek sanayisizleşmektedir!” (“Türkiye Sanayisizleşiyor”, Cumhuriyet, 23.05.2013.) Yeldan Hoca haklı; çünkü ‘TÜİK Ekonomik Göstergeler 2012/IV’e göre imalat sanayisinin GSYH içindeki payı, 2012’nin IV. diliminde, cari fiyatlarla, % 15,0’a kadar gerilemiştir. Aynı dönemde, GSYH gelişme hızı 1,7; GSYH gelişme hızına katkısı 0,3’e düşen imalat sanayisi, gelişme hızını ‘eksi’ yönde etkileyen sektör haline gelmiştir. Bu resme bakıp şu haberi nasıl yorumlamak gerekir? “Dünyanın en büyük ikinci demiryolu ekipmanı üreticisi Çinli CSR Corporation, MNG Holding ile birlikte Ankara’nın Sincan ilçesinde 110 milyon dolarlık yatırım ile vagon üretim tesisi kuracak…”, (Cumhuriyet, 12 Nisan 2013). 156 yıllık demiryolları geçmişi olan Türkiye, vagonlarını Çinlilere yaptırmaya karar vermiş. Oysaki TC Devlet Demiryolları’nın, Türkiye Lokomotif ve Motor, Türkiye Demiryolu Makinaları, Türkiye Vagon ve EUROTEM Demiryolu Araçları Sanayii A.Ş.’lerinin üretim yeteneklerine ve çekençekilen araç üretimlerine bakıldığında, ayrıca buna ülkemizin imalat yeteneği ve kapasiteleri eklendiğinde ‘Neden Çinliler?’ sorusunu sorma gereği çıkıyor ortaya. 2004 yılında sonuçları yayımlanan ‘Vizyon 2023: Bilim ve Teknoloji Stratejileri ” projesi kapsamındaki panellerden ‘Ulaştırma ve Turizm Paneli’nde, Demiryolu Taşımacılığı başlığı altında “çeken ve çekilen araçlara ilişkin malzeme, tasarım ve üretim teknolojilerinin geliştirilmesi ve raylı taşımacılıkta güvenlik sistemleri, ray, tekerlek ve vagon üretimi” için düzenlenen yol haritasında gerçekleşme süresi 20082012 olarak öngörülmüş ve bunun için gerekli siyasa ve eylemler belirlenmişti. Sorumuzun yanıtını konunun siyasi sorumlusu Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Binali Yıldırım’ın açıklamalarında arayalım: “Yerel seçimlerin öne alınması halinde Ankara metroları için takvimin sıkışacağını” söyleyen Yıldırım, “Sözleşmesi imzalanacak 324 araçlık metro setleri alım işinin sadece bir mal tedariki” olmadığını belirterek “…metro araçlarıyla birlikte çeken çekilen araçların Türkiye’de yapılmasının da yolunu açmış bulunuyoruz. …Bu metro araçlarının Türkiye’de müşterek üretimi, diğer yandan Ankara metrolarının ihtiyacı olan tren setlerinin temin edilmesi [demek]tir.” diyor. Bu alanda olumlu bir gelişme olarak değerlendirilmesi gereken ve “Raylı sistem milli davadır” diyerek ülkenin raylı ulaşım sistemlerindeki her türlü ihtiyacının yerli sanayici tarafından üretilebileceğini savunan raylı ulaşım sistemleri sanayicilerini, destekleyici kurum ve kuruluşları biraraya getiren ‘Anadolu Raylı Ulaşım Sistemleri KümelenmesiARUS’u anmak gerekir. Ancak, bu gerekçe ve amaçla biraraya gelenlerin “… şartnameye eklemeyi başardıkları %51’lik yerli katkı [şartı]nın çok sıkı olarak takip edilmesine karar verdiler. …bundan sonraki ihalelere %100 yerli ürünle girmek ve raylı sistemde milli marka oluşturulması kararlaştırıldı.” diyerek sevinmelerini anlamak zor. Zaten “Metro inşaatlarının hızla sürdüğünü bildiren Yıldırım, kurulacak fabrikanın gelecek 324 aracı yapıp yetiştirmesi mümkün değil. Metroyu bu yılsonu açacağımız için ilk partiyi Çin’den getirecekler. …Birden bire yüzde 51 olmaz. …Her şey dışarıdan geliyordu. Bu bir adımdır, yüzde 30 olacak, yüzde 51 olacak, belki yüzde 70’e, 80’e çıkacak…” diyor. Demek ki, ya bu ülkede 150 yılı aşkın demiryolları geçmişine karşın vagon yapacak bir “babayiğit” çıkmamıştır ya da Ankara Metrosu siyasi sonuçlar doğuracak kadar batmıştır ve siyasi otorite biran önce bunu temizlemek peşindedir. Bu yazıyı yine E. Yeldan hocamızın bilimsel ifadeleriyle bitirelim; “Bütün bu süreçlerin nihai sonucu Türk sanayisinin artık dinamik ve yenilikçi bir sektör olmaktan çıkarak, taşeronlaştırılmış ve ivmesini kaybetmiş bir konuma sürüklenmesidir. 36 ülke içinde en kalitesiz yaşam Türkiye’de OECD tarafından her yıl yayımlanan “Kaliteli Yaşam Endeksi”nde Türkiye 11 kriterin tamamında (barınmageliristihdamsosyal destekeğitimçevredemokratik katılımsağlıkyaşam mutluluğugüvenlikiş/özel yaşam dengesi) OECD ülkeler ortalamasının altında kalarak 36 ülke içinde sonuncu oldu. Reyhan Oksay Ü lk e le rin g e lişmiş lik düzeyini yalnızca GSMH’lerine bakarak tartmak, parayla ölçülen göstergelere çok fazla vurgu verildiği gerekçesiyle uzun süredir eleştiriliyor. Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (Organisation for Economic Cooperation and Development OECD), son üç yıldır bu ölçüm yöntemine alternatif olarak “Kaliteli Yaşam Endeksi” adı verilen bir derecelendirme sistemi geliştirdi. Sistem, 11 kategori çerçevesinde 24 göstergeye dayanıyor. Bunların bazıları istihdam gibi kolayca ölçülebilirken, bazıları da demokratik katılım ve sosyal destek ağları gibi daha dolaylı bir değerlendirmeye tabi tutuluyor. Geleneksel diplomatik tutumunu korumaya çalışan OECD, her ülke için tek bir puan belirlemedi ama ülkeleri yine de bu çerçevede derecelendirdi (http:// www.oecdbetterlifeindex.org/#/21111111111). Ekonomist dergisi (Bknz. Grafik 1) ölçümleri 10 göstergeye indirerek, popülasyonu gelir ve eğitim düzeylerine göre, en üstteki ve en alttaki ülkelerin % 10’unu kapsayacak şekilde dar bir çerçevede değerlendiriyor. Bu listeye göre en kaliteli yaşam ABD’de. Aslına bakılacak olursa, bu alternatif ölçüm sisteminin de, klasik GSMH’dan çok da farklı bir sonuç vermediği görülüyor. lerini ülke geneliyle ve başka ülkelerinki ile karşılaştırmalarına, ülkenin gidişatını değerlendirmelerine yardımcı olacak. 11 KATEGORİDE TÜRKİYE: Türkiye raporu: http://www.oecdbetterlifeindex.org/countries/turkey/#/21111111111 Endeksin Türkiye bölümünde, ülkede son 20 yıldır vatandaşlarının yaşam kalitesini yükseltmek için ciddi bir çaba gösterildiği belirtiliyor. Buna karşın Türkiye’nin 11 kategorinin çoğunda endekste yer alan ülkelerin gerisinde kaldığı izleniyor. Belli başlı kategorilerde Türkiye ile ilgili sonuçlar şöyle: BARINMA: Sıralamadaki yeri: 36/36 Kişi başına düşen oda sayısı: 0.9 oda Temel donanımlara sahip ev oranı: % 87.33, 36 ülke içinde sonuncu Barınma yalnızca dört duvar ve bir çatı anlamına gelmez. Evler uyuma, dinlenme mekanları olduğu gibi, insanların kendilerini güvende hissettikleri ve özel yaşamlarını yaşayabildikleri yerlerdir. Pek çok aile için barınma maliyeti aile bütçesinin en büyük kalemidir. Bunun içine kira, gaz, elektrik, su ve evle ilgili demirbaş taksitleri de girer. Barınma maliyetinin yanı sıra evdeki yaşam koşulları da önemlidir. Türkiye’de insanların % 67’si halihazırdaki evlerinin sunduğu olanaklardan hoşnut olduğunu belirtiyor. OECD ülkele CBT 13688 / 7 Haziran 2013 “Kaliteli Yaşam Endeksi”, ülkelerin 11 kategori (barınmageliristihdamsosyal destekeğitimçevredemokratik katılımsağlıkyaşam mutluluğugüvenlikiş/özel yaşam dengesi) çerçevesinde nasıl bir performans sergilediği yönünde resmi verilerin yanı sıra sokaktaki adamın değerlendirmelerine dayanarak hazırlanıyor. OECD’ye üye 34 ülkenin yanı sıra Brezilya ve Rusya Federasyonu gibi 2 ortak ülkeyi kapsayan endeks, her ülkeyi 11 kategoriyi oluşturan 24 göstergeye göre değerlendiriyor. Endeks, ayrıca, bu göstergelerin kadın ve erkek için ne gibi farklılıklar içerdiğini de dikkate alıyor. Ortaya çıkan tablo, insanların kendi görüş OECD’NİN SİSTEMİ NASIL ÇALIŞIYOR?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle