Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SİYASET VE MEDYA HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz http:/www.ınovasyon.org:hagoker@ttmail.com Sosyal medyada sahte karakterlerle siyaset yönlendiriliyor Baştarafı 1011. sayfadan devam luşturur. Çünkü herhangi bir siyasi partinin icraatlarını, o partiyle bağlantısı olmayan sade bir vatandaşmış gibi övmek ile o partinin gönüllüsü veya çalışanı olarak övmek arasında dağlar kadar fark vardır. Profesyonel Ak Takım’ın ve seçim kampanyalarında interneti yoğun olarak kullandığı Babuşçu ve birçok başka kaynak tarafından ifade edilen AKP Gençlik Kolları’nın propaganda faaliyetlerini AKP ile bağlarını gizleyerek yürüttüğünü, bu anlamda çorap kuklacılık veya astroturfing yaptıklarını belgesiyle iddia edecek konumda değiliz. Ancak Babuşçu’nun “en kılcal damarlara kadar izleyen ve sürekli alternatifler üreten mutfak” söyleminin ve Arsan ve Can’ın makalesindeki “sosyal medyanın oy toplamak ve manipülasyon amaçlı kullanıldığı” tespitinin, Çin’deki 50 Kuruş Partisi uygulamalarını fazlasıyla hatırlattığını da not etmeliyiz. Bu noktada belki de rahmetli Yurtsan Atakan’ın Akşam gazetesinde yayınlanan 3 Ekim 2010 tarihli “Referandum Tohumlamacıları Twitter’i Bastı” başlıklı köşe yazısındaki tespiti hatırlamakta fayda var1. 12 Eylül referandumu öncesi Evet propagandası yapan AKP’li “tohumlamacılardan”2 bahseden Atakan, “Twitter’da ve Facebook’ta Ak Parti propagandası yapan takma isimli kullanıcılar cirit atıyor. Referandum’da hayır oyu vermeyi savunan herhangi bir mesaj göndermeye kalkanlar, karşılarında anında “evet” savunucusu takma isimli kullanıcıları buluyor. Takma isim kullanıyor olmalarına rağmen, ortak özelliklerine dikkat etmek foyalarını ortaya çıkarmaya yetiyor” dedikten sonra, bu kişileri tanımanın ipuçlarını veriyor. Atakan’a göre bu kişilerin ortak özelliklerinden birincisi, “hemen hepsinin lafa Ak Partili değilim” diye başlaması. Atakan’ın tespitine göre “hatta daha kurnaz olanları, lafa AKP’li değilim diye başlıyor.” Çorap kuklacılık veya astroturfing gibi uygulamalar hem ticaret hayatında hem de siyasi düzlemde her ne kadar etik dışı ve dürüstlük ilkesine aykırı bulunsa da Türkiye’de henüz bunlarla ilgili çerçeve belirleyici veya sınırlamalar getirici bir yasal düzenleme yok. Bunun en önemli sebebi, bunların gelişen teknolojiyle birlikte hayatımıza giren yeni kavramlar olmaları. Bir başka sebep de, ortada bir kasıt olup olmadığının hukuken tespitinin, özellikle siyasi düzlemde, çok zor olması. Amerika, Avrupa ve Avustralya’da ticaret hayatının hukuki çerçevesini belirleyen yapılar bu uygulamalara özellikle “haksız rekabet” kapsamında bazı sınırlamalar getirmiş olsa da, bugüne kadar bu ülkelerde de siyasi düzlemde bu tür etik dışı propagandaya karşı herhangi bir önlem alınmış değil. Türkiye önümüzdeki dönemde son derece kritik bir seçim sürecine girecek; 2014 yerel seçimleriyle başlayacak bu süreçte belki bir anayasa referandumu ve ilk kez bir cumhurbaşkanlığı seçimi yapılacak. Farklı kaynaklara göre halen ülkemizde 35 milyon internet kullanıcısı var ve bunların yüzde 85’ten fazlası seçmen. Çeşitli araştırmalar, özellikle Türkiye gibi ifade özgürlüğünün kısıtlı olduğu toplumlarda internet ve sosyal ağların alternatif iletişim platformları haline gelerek demokratikleşmeye katkıda bulunabileceğini gösteriyor.3 Ancak siyaset dilinin çok sertleştiği ve fikirlerden ziyade kampların çarpıştığı bugünkü ortamdan bakıldığında, önümüzdeki süreçte sağlıklı tartışmalardan ziyade, sadece miting meydanında değil sosyal medyada da kimin sesinin daha “gür” çıktığı belirleyici olacak gibi görünüyor. Dipnotlar: 1 http://www.yurtgazetesi.com.tr/gundem/tskyakarsitwittercetesih34265.html 2 Bedri Baykam ve Hulki Cevizoğlu’ndan teyit... 3 http://en.wikipedia.org/wiki/ Sockpuppet%28Internet%29 4http://www.guardian.co.uk/books/2012/sep/03/rjellorysecretamazonreviews 5 http://www.hufingtonpost.com/2012/09/04/rjelloryfakeamazonreviewscaughtn1854713.html 6 http://www.nytimes.com/2012/08/26/business/ bookreviewersforhiremeetademandforonlineraves.html?r=4&pagewanted=all& 7 http://en.wikipedia.org/wiki/Astroturfing 8 http://en.wikipedia.org/wiki/50CentParty 9 http://news.bbc.co.uk/2/hi/asiapacific/7783640. stm 10 http://microsites.oii.ox.ac.uk/ipp2012/michaeljensenbriankesserpoliticalastroturfingfakefollowersandplantedmemes2011spanishnat 11http://www.time.com/time/politics/ article/0,8599,2005371,00.html 12 http://en.wikipedia.org/wiki/Listof astroturfingcases 13 Operation Metal Gear: http://anonnews. org/?p=press&a=item&i=752 14 http://www.rawstory.com/rs/wpcontent/ uploads/2011/03/personamanagementcontract.pdf 15 http://blogs.computerworld.com/17852/armyof fakesocialmediafriendstopromotepropaganda http://www.guardian.co.uk/environment/ georgemonbiot/2011/feb/23/needtoprotectinternetfromastroturfing 16 http://www.guardian.co.uk/technology/2011/ mar/17/usspyoperationsocialnetworks 17 ARSAN E., CAN M. H., Siyasal İletişimin Cenk Alanı: AKP’nin 2007 Seçim Kampanyasına İlişkin Bir Çalışma, İstanbul Bilgi Üniversitesi, İstanbul http:// www.academia.edu/1855823/SiyasalIletisimin CenkAlaniSecimlerAKPnin2007Secim KampanyasinaIliskinBirCalisma2008 18 http://video.haberturk.com/haber/video/son20gunde43saldiriyamaruzkaldik4/50617 19http://aksam.medyator.com/2010/10/03/ yazar/18695/yurtsanatakan/referandum tohumlamacilaritwitteribasti.html 20 Atakan bu yazısında nispeten yeni kavramlar olan “çorap kuklacılık” veya “astroturfing” yerine bir pazarlama kavramı olan “tohumlama”yı (seeding) kullanıyor. Tohumlama, bir ortamda belli bir ürün ya da kişi hakkında konuşmatartışma başlatarak veya başlamış tartışmaları yönlendirerek o ürünün veya kişinin çeşitli özelliklerinin tanıtılması anlamında kullanılıyor. 21 Gökçe O, (2012) Yeni MedyaKamuoyuDemokrasi, Edibe Sözen (der), Hepimiz Globaliz, Hepimiz Yereliz, Alfa, İstanbul, 3754 Ernst Eduard Hirsch Hitler faşizminden Türkiye’ye sığınan profesörlerdendi. 1933’te geldi ve yirmi yıl Cumhuriyet Hukukuna hizmet etti. En sevilen, hiç unutulmayacak hocalardan biri oldu. Ernst Hirsch’e İltica Gezi Parkı direnişçilerine… EVETÇİ SAHTEKARLAR Bu Merkezle aslında biz Hirsch’e iltica ediyorduk! (*) München 1982; Çevirisi: “Anılarım. Kayzer Dönemi Weimar Cumhuriyeti Atatürk Ülkesi”. Çeviren: Fatma Suphi, Tübitak Yayınları, Ankara 2008 CBT 1368 19 / 7 Haziran 2013 “Aus des Kaisers Zeiten durch die Weimarer Republik in das Land Atatürks. Eine unzeitgemäße Autobiographie” (*) adlı yapıtında, kendi deyimiyle “Atatürk’ün Ülkesi”nin “Kuruluş”unu bir bilim adamının tüm nesnel dürüstlüğüyle ilginç belge ve bilgilerle betimler. Bu objektifin önüne kendi yaşamını da koyar. Türk olur, oğluna Enver Tandoğan adını verir. Türkçe kitaplar yazar. Bir Türk meslektaşı kadar iyi Türkçe bilir. Cumhuriyet Devrimi’ne inanmıştır. Ülkemizin çağdaş üniversite çabasına olağanüstü katkılarda bulunur. Yaşamının son gününe dek yüreğinin yarısını bu topraklara olan sevgisi doldurur. Savaştan sonra “Berlin Hür Üniversitesi”ni kurmak üzere çağrıldığında “benim bir kusurum da kin tutmamaktır” diyerek yüreğinin öbür yarısına koşar. Orada bir de, öncü bir kuruma yaşam kazandırır: “Hukuk Sosyolojisi ve Hukuksal Olgular Araştırma Enstitüsü”… Hirsch’in bu gözbebeği ne yazık ki, eyaletin tasarruf önlemleri nedeniyle geçen yıl kapatılır. Hirsch’in Hukuk Sosyolojisine katkısı büyük önem taşır. O’nu, “Hukuk ve İktidar” adlı makalesini çevirirken tanıdım. Mesleğe başladığım ilk günden beri O’nun bu “Rechtstatsachenforschung”unun (hukuksal olgular araştırması’nın) ülkemde de kurumsallaşması için, mahallenin delisi olacak derecede tüm gücümü, bilgimi seferber ettim. Çok alaya alındım. İki yıl önce başlayan bir girişimle bu düş bugün gerçek oldu. Enstitü’nün son Direktörü Prof. Dr. Hubert Rottleuthner’le, Türk Alman Üniversitesi’nin kurucularından Prof. Dr. Dr. H.c.multi Philip Kunig, Zürih Üniversite’sinden Prof. Dr. Matthias Mahlmann’ın yer aldığı o çalıştayda Akdeniz Üniversite’sinde bir “Ernst Hirsch Hukukun Temellerini Araştırma Merkezi”nin kurulabileceği üzerine düşünmeye başladık. Öğrencim Prof. Dr. Muharrem Kılıç fakülte dekanı ve rektör yardımcısı olarak, olanak ve güvencelerini güvenilir bir içerikle sundu. Friedrich Naumann Vakfı’nın Yöneticisi Dr. Hans Georg Fleck etkinliklerimizi destekledi. Vakfın proje yürütücüsü Av. Nazım Tural başından beri iletişimin ve örgütlemenin merkezinde yer aldı. Çiğdem Vardar Almanya kanadının sekreteryasını yürüttü. Nihayet 23 Mayıs’taki açılış töreniyle “Ernst Hirsch Hukukun Temellerini Araştırma Merkezi”ni bilimin en leziz şampanyasıyla denize indirdik. Bu gemi hukuk sosyologlarını ve hukukun tüm gerçeklik bilimcilerini Dünya’nın tüm ülkelerine, limanlarına götürebilecek bir ufku, bir düşü ve rüzgârı kendi içinde taşıyor! İlk çalıştay’da Hubert, bu merkezin kuruluşunun, Hirsch’in Türkiye’ye ikinci ilticası demek olacağını söylemişti. Oğul Enver Hirsch’le, iki öğrencisinin (Prof. Dr. Ünal Tekinalp ve Prof. Dr. Yaşar Karayalçın’ın ileri yaşı nedeniyle yerine oğlu Prof. Dr. Ümit Karayalçın’ın); Kunig, Kılıç ve Fleck’in konuşmalarının yanı sıra, ben de bu Merkez’in nasıl bir ülkeye ve üniversiteye doğduğuna değindim: Bu ülkede üniversiteler hümanist aydınlanmacı köklerinden koparılıyor, siyasal dinsel psikolojik bir yıldırmanın alanı yapılıyordu. Bilimsiz teknoloji kutsanıyor, eleştirel akıl reddediliyor ve cezalandırılıyordu. Ülkeyi yönetenler eski Romalı diktatörlerden bir adım daha ilerideydiler. Bunlar panem et circenses et religio ekmek ve oyunun yanına bir de din ekleyerek hükmediyorlardı… Böylelikle işleri Hitler’inkinden kolaydı: O sırtını halkın dinine dayamamıştı. Bu ülkede aydınlar bu yolla en başarılı bir biçimde baskı altına alınıyor, direnenler acımasızca eziliyorlardı. Güneş her gün işte böyle bir ülkeye doğuyordu. Bulutlarımız öylesine karaydı ki, gecelerimiz bize daha aydınlık geliyordu.