17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKiSLER nebilirler. Hatta evrenin milyarlarca yıl içinde ne kadar genleştiğini de bulabilecekler. Fakat EBL’yi ölçmek o kadar kolay değil, nitekim uzay çok aydınlıktır. Güneşimizin ışığı hem uzaydaki zayıf sinyalleri hem de Samanyolu’ndaki yüz ila iki yüz milyar yıldızı örtüyor (“Astrophysical Journal”). Yeni bir çözüm önerisi: Süper kütleli karadeliklerin (blazarlar) etrafındaki gamma ışınını enerjisi ölçülsün.... Telescope Array ile yapılan ilk hesaplamalar, teorinin tahminiyle örtüşmekte. Yöntem ayrıca evrenin genleşme değeriyle ilgili sonuçlar da verecek diyor Francisco Prader de. Fizikçilerin esrarengiz karanlık enerjiyi daha yakından tanıyabilmeleri için bu tür bilgilere ihtiyaçları var. Bilim insanlarının ortak kanısına göre bu enerji, evreni tıpkı bir balon gibi şişirerek galaksileri birbirinden uzaklaştırmakta. Fakat karanlık enerjinin nelerden oluştuğu bilinmiyor henüz. veya buna ait genin alınmasından sonra kaşıntı da ortadan kalkmış. Nppb, bir sinir hücresindeki sensorik sinyalleri diğerine taşıyan kimyasal maddeler olan nörotaşıyıcılara dahildir. Nppb’nin çeşitli hislerin ortaya çıkmasındaki rolünü araştıran Santosh Mishra ve ekibi, kaşıntı maddeleriyle gerçekleştirilen deneylerin başarılı olduğunu söylüyor. İnsan ve farenin sinir sistemleri birbirlerine çok benzediğinden, kaşıntının insanda da benzer bir şekilde ortaya çıktığı sanılıyor. Kaşıntıya neden olan belli başlı moleküllere yönelik ilaçlar geliştirilebilir. Egzama ve sedef gibi kronik kaşıntılı hastalıklara sahip milyonlarca insan var (Science). A. M. Celal Şengör Sevgili okuyucularım, Uzunca bir yaz çalışmasına başlamak üzere size veda edecektim ki bu hafta Taksim indifa etti! Hayatımda pek çok volkan indifaı bende hem dehşet hem de hayranlık hisleri uyandırmıştır. Ama Taksim ve onu izleyen pek çok halk indifaı bunların hepsinin fevkindeydi: Özenilmeyecek Adam Meksika’nın Tamaulipas eyaletinde beş bin kadar duvar resmi bulundu. Arkeolog Martha Garcia Sanchez’e göre İspanyol istilası döneminde dağlık bölgede üç avcıtoplayıcı kültürün yaşadığının kanıtları bunlar. Genelde iyi korunagelmiş duvar resimlerinde kırmızı, sarı, beyaz ve siyah boyalarla avcılık ve toplayıcılık sahneleri görülüyor. Meksika Ulusal Antropoloji ve Tarih Enstitüsü’ne (INAH) göre bu sahnelerde insanlar, geyikler, kertenkeleler ve kırkayaklar tasvir edilmiş. Ayrıca takımyıldızlar, dinsel ve soyut çizimler de bulunmuş. “Atların mağarası” olarak isimlendirilen bölgede ise 1.550 duvar resmi sayılmış. Duvar resimlerinin en az üç farklı, Guajolotes, Iconoplos ve Pintos halklarına ait oldukları sanılıyor. Bu kültürlerin ABD sınırındaki Tamaulipas bölgesinde yaşadıkları bilinmiyordu. Bu topluluklar neredeyse iki yüzyıl kadar İspanyol baskısından kaçmış olmalı. İnsanlar suyun ve yenilebilir bitki ve hayvanların bulunduğu San Carlos dağlarına kaçmışlar. İspanyollar dağlara ve vadilere gitmiyorlardı. 1517 yılında ilk kez Yucatan yarımadasına gelen İspanyollar kısa süre içinde ülkenin diğer bölgelerini de fethetmişlerdi. Meksika mağaralarında binlerce duvar resmi Zaman zaman hepimiz kaşınırız. Kaşıntının nasıl ortaya çıktığı araştırıldı ve farelerde belli başlı bir molekülün sırt omuriliğindeki spesifik bir sinir hücresine yerleşerek kaşıntıya neden olduğu bulundu. Nppb molekülünün sinir hücresine yerleşmesinin ardından, beyinde kaşıntı olarak algılanan bir sinyalin gönderildiği görüldü. Amerikan Ulusal Sağlık Enstitüsü araştırmacıları, fareleri, kaşıntıya yol açan bir dizi maddenin etkisinde bırakmışlar. Fakat Nppb molekülü Niçin kaşınıyoruz? Nilgün Özbaşaran Dede CBT 13687 / 7 Haziran 2013 Mutsuz ilişkilerde yaşanan tartışmalarda çiftler niçin daha fazla yara alıyor? Amerikalı psikologların bu soruya bir yanıtları var: Mutsuz çiftlerde kavga sırasında iki taraf da her şeyden önce küskünlük, kızgınlık veya düş kırıklığı gibi negatif duygulara konsantre olurken mutlu çiftlerde bir denge oluşturuluyor. Mesela eşlerden biri olumsuz duygulara kapılınca diğeri pozitif bir çözüm bulmaya çalışıyor (Communication Monographs dergisi). Diğer ilginç bir sonuç: Kadınlar suçu eşine atmaya daha eğilimli. Her ilişkide tartışmalar yaşanır. Fakat mutlu çiftler kısa bir süre sonra barışırken, mutsuz ilişkilerdeki tartışmalar genelde geride yaralar bırakır veya çiftler kin tutar. Mutlu ve mutsuz çiftlerin niçin farklı tartıştıklarını Texas Üniversitesi’nden Anita Vangelisti ve ekibi araştırdılar. Araştırmaya ortalama olarak üç yıldır (evlenmeden) birlikte olan yetmiş bir genç çift katılmış. Bilim insanları ilk önce herkesle ayrı ayrı konuşarak, ilişkileri, duyguları ve ilişkiden memnun olma gibi durumlar hakkında bilgiler topladıktan sonra çiftlerden, daha önce tartışmaya neden olan bir konu hakkında chat üzerinden sohbet etmelerini istemiş. Ve bir chat programı çiftlerin diyaloglarını kaydetmiş. Tipik tartışma konuları para, birbirlerine az zaman ayırma, geçmişte kalan ilişkiler, eşlerden birinin alkol tüketimi veya eşlerden birine veya ilişkiye eleştirel yaklaşan arkadaşlar veya akrabalardı. Kendilerine on dakika verilen çiftlerin tartışmaları arasında gerçekten de farklılıklar söz konusu. İlişkilerini mutsuz olarak tanımlayan çiftler münakaşa sırasında negatif duygulara odaklanıyor ve kimin daha güçlü olduğu ve kimin daha fazla söz geçirdiği üzerine kafa yorarak, sağlıklı düşünemiyor. Oysa mutlu çiftlerde durum farklı. Eşlerden biri kızgınlık veya anlaşmazlık üzerinde yoğunlaşınca diğeri tartışmayı bitirmek için çözüm arıyor ya da eşini anlamak için çaba sarf ediyor. Bu farklı tutumlar tartışma sürecini etkileyebileceği gibi çiftlerin birbirlerine olan duyguları üzerinde de etkili olabilir. Mutlu çiftlerin tartışmaları bile farklı Önce dehşet: Oturdukları mekândaki tarihi ağaçları korumak için fevkalâde sakin ve kendi halinde bir oturma eylemi yapan vatandaşın üzerine saldırtılan polis ve o polisin nasıl bir eğitim aldılarsa vatandaşına saldırmaktan, onu incitmekten, yaralamaktan aldığı görülen hazzın televizyonlara yansıması. Bütün bunlar gözlerimizin önünde cereyan etti (Olayları görüntüleyen pek çok yabancı kanal, Halk TV ve Uğur Dündar’ın +1 adlı yeni kanalının kahraman muhabirleri sağolsunlar). Saldırgan polisin sağlığa muzır gazından ve copundan kaçan vatandaşa Mehmetçik’in gaz maskesi dağıttığı da televizyonlara yansıdı ve bu iki grup güvenlik gücünün aldığı eğitim farkını ortaya koydu. Komutanlarının pek çoğu haksız yere, alçakça iftiralarla ve bir hukuk terörünün kurbanı olarak hapiste yatarken ve bu yüzden yüreği kan ağlarken, Mehmetçik’in temel görevini ihmal etmediğini görmek ne güzeldi: Ulusu korumak: Nerede ve ne şart altında olursa olsun. Askerin rütbesi ne olursa olsun. Bunları seyrederken iyi eğitimli aziz ordumuzun manevi şahsiyeti önünde bir defa daha eğilmek ihtiyacını hissettim. Olaylar giderek çirkinleşti ve yaralanmalar, hattâ göz kayıpları oldu, ölüm rivayetleri aldı yürüdü, bireyleri hedef alarak zalimce, hissizce (belki de sadist hislerle) kullanılan TOMAlar altında kalan bir vatandaşımızın resmi ortalıkta döndü. Tüm bunların tek sorumlusu ekranlarda görüldüğü kadarıyla polisti ve tabiî onu yanlış bir eğitimle bir terör makinası haline döndürüp ortaya salanlar. Dünyadan gelen haberlerden gördük ki tüm dünya bunu böyle algılamıştır ve algılamaktadır. Bütün dünyada göstericilere, yıllardır haksızlık, hoyratlık, yalancılık, düzenbazlık altında ezildiği için artık ayaklanan vatandaşa hak verilirken, tüm bunların baş sorumlusu olan Sayın Başbakan Tayyip Erdoğan Bey televizyonlara çıktı ve halka meydan okuyan bir konuşma yaptı. İşte sevgili okuyucularım, benim AKP iktidara geldiğinden beri karşısında olduğum tüm özellikleri sergileyen bir tavırdı Sayın Başbakanınki: İnsana hitap terbiyesinden nasiplenmemiş, tarihten, onu adam gibi öğrenme fırsatını bulamadığı için ders alamamış, içinde insanların tartışarak, düşünerek, uzlaşarak anlaştığı bir ortamda eğitilemediği için, içinde büyüdüğü ve tüm çocuklarımızı ondan korumak için gayret ettiğimiz kenar mahalle kültürünün tüm mücadele yöntemlerini sergileyerek kafa tutan, kabadayılık sergileyen, akla değil, güce dayandığı izlenimini veren o korkunç davranış! Hayatı boyu doğruyu, gözleyerek, düşünerek, tartışarak aramaya alışkın olmanın tam tersi, belirli dogmaların kendisine sorgusuz sualsiz ezberletildiği bir ortamda tek adamın, tek kitabın mutlak doğruluğunu, mutlak haklılığını bellemiş olmak. Böyle bir mentaliteyle yetişmiş insanlarla uygar bir tartışma yapılamaz, medenice fikirler çarpıştırılarak en iyi, en güzel ve doğru aranamaz. Onun için daha ilk günlerden böyle bir mentaliteden demokrasi, insan hakları, uygar yaşam bekleyenleri uyarmaya çalıştım ve bunun eşyanın tabiatı icabı boş bir hayâl olduğunu söyledim. Onun için eğitim; aile içi eğitim, okul eğitimi, mahalle eğitimi, üniversite eğitimi, iş üstünde eğitim ve herşeyden evvel belirli bir aile terbiyesi düzeyi toplum barışının, insanca yaşamanın olmazsa olmaz gereksinimleridir. Adam gibi eğitimsiz polis de, asker de, başbakan da bulunduğu yere layık değildir. Selâm verirken de, oy verirken de bunu kimse unutmasın. Tayyip Bey konuşurken kendisini dehşetle dinledim ve vatandaşlarımın onun hoyrat idaresine karşı sergiledikleri uygar tavrın Taksim’de de başka gösteri mahallerinde de sergilenmesi karşısında hayranlık ve saygı duydum. Umarım Taksim olayları ve onu izleyen gelişmeler on yıldır demokrasi getiriyoruz yalanıyla yerleştirilmek istenen uygarlık düşmanı yobaz (dikkat buyurunuz: Yobaz kelimesini ben bir hakaret olarak değil, bir tasvir olarak kullanıyorum. Türkçe Sözlük şu tanımı veriyor bu kelimeye: «dinde bağnazlığı aşırılığa vardıran, başkalarına baskı yapmaya yönelen (kimse)»: Türk Dil Kurumu Türkçe Sözlük,11. baskı) ve hoyrat bir yönetimin de sonu olur. Milletçe, bilimin ve aklın egemen olmasını öğreten Atatürk idealine geri dönebiliriz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle