Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör fazla bilgi edinebilmek için de yüz virüs örneğinin genetik verileri dikkate alındı. Bir sonraki adımda ise bir bilgisayar modeliyle hastalığı en fazla bulaştıranların uyuşturucu kullananların olduğu ortaya çıktı (PLoS Computational Biology). Virüsün ilk yıllarda bulaştırılıyor olması ilginç bir nokta. Araştırmacılar enfeksiyonda ilk başlarda daha fazla virüs bulunduğu için daha bulaşıcı olduğunu söylüyorlar. BBC’nin bir raporuna göre virüsü taşıyan kişilerin yaklaşık yüzde yirmisi, yirmi yıl sonra kanser veya karaciğerde meydana gelen yaralar yüzünden hastalanmış. Bu durumda ancak organ nakli işe yarıyor ki bu ameliyat yaklaşık olarak 116.000 Avro4ya mal oluyor. kılıfla çevrilidir ve bu kılıf biçimini güneş rüzgârlarıyla korumakta. Güneş rüzgârı olmadığı zaman mesela Ağustos 2010’da olduğu gibi kılıf, kuyruk biçimini alıyor. Güneş rüzgârlarındaki elektronlar ve protonlar Venüs’ün kılıfını sağlamlaştıran manyetik alanlar yaratıyor. Bu alanlar olmasaydı, gezegeni 150300km mesafeden çevreleyen, elektron ve iyonlardan oluşan kılıf iyice genleşirdi diyor araştırmacılar. Son ölçümler plazma kuyruğunun yaklaşık olarak 15.000 km kadar uzadığını göstermiş. Bu kuyruğun dünyaya kadar uzayıp uzamayacağı Venüs Express sondasının verileriyle açıklanamıyor. Fakat bilim insanları 1996 yılında dünyanın yakınında bir Venüs plazması gözlemlemişlerdi. Bunun için dünyamız ile birlikte Güneş’in etrafında dönen Soho uzay sondasının ölçüm verileri değerlendirilmiş. Araştırmacıların tarif ettikleri bu mekanizma bu tür olaylar için bir açıklama getirdi. Çok zayıf güneş rüzgârlı evreler, belki de gezegenin parçacıklarına, Güneş’e yakın gezegenden uzaktaki gezegenlere doğru ilerlemelerine izin veriyor diyor Yong Wie (Lindau MaxPlanck Enstitüsü). Şahin gagalı kaplumbağalar çiftleşmeyi pek sevmiyor. Senede bir kez çiftleştikten sonra dişi kaplumbağa spermleri 75 gün kadar özel organlarında saklıyor. Böylece bunlarla daha sonra kuma bıraktığı yumurtaları döllüyor. Sonuç, Şeysel Adaları’ndaki şahin gagalı kaplumbağalarının DNA’sını inceleyen araştırma ekibine ait. Soyları tehdit altında bulunan bu hayvanların korunması için çiftleşme alışkanlıklarının bilinmesi önemli (Molecular Ecology). Şahin gagalı kaplumbağanın (Eretmochelys imbricata) soyu 1996 yılından beri tehdit altında bulunuyor. Kaplumbağa kabuğu için olduğu kadar eti için de avlanıyor. Yaklaşık 90cm büyüklüğündeki bu deniz kaplumbağası özellikle de Karayibler’de, Pasifik ve Hint okyanuslarında görülür. Ancak geriye kalan en büyük popülasyonu Şeyseller’in etrafında yaşıyor. Kaplumbağalar kumsalda değil de açık denizlerde çiftleştikleri için çiftleşme alışkanlıkları hakkında bugüne dek pek bir şey bilinmiyordu diyor David Richardson. Dişi kaplumbağanın çiftleşme döneminin başlangıcında – kuluçka bölgesine gitmeden önceyalnızca bir defa çiftleşiyor. Anlaşıldığı üzere dişiler erkek kaplumbağanın nitelikleri hakkında pek seçici davranmıyor. Diğer hayvanlarda sıkça görüldüğü gibi aynı sezonda tekrar çiftleşme yaşanmıyor. Dişi kaplumbağalar bunun yerine spermleri aylarca saklıyor ve bu rezervle kuma bırakıp, gömdükleri yumurtaları döllüyorlar. İncelediğimiz her dişi, farklı bir erkek kaplumbağayla çiftleşmiş diyor Richardson. Bu da açık denizlerde çok sayıda erkek kaplumbağanın bulunduğu anlamına geliyor. Yılda bir kez yeterli İletken olarak sıvı metal alaşımdan ve dış kılıf için de özel bir polimerden yararlanan North Carolina Üniversitesi bilim insanları kendi kendini onaran kablo geliştirdi. Yeni kablo örneğin Kendi kendini onaran kablo Bazı gazeteler haber yapıyor: “Evrimi zora sokan keşif”. Merakla haberi okuyorsunuz, bir de bakıyorsunuz ki haber, Eosinopteryx brevipenna adı verilen yeni bulunmuş bir dinozor fosili ile ilgili. Bu haber ve bulunan dinozorun, daha önce bulunan pek çok tüylü dinozordan çok daha önce yaşamış olduğunun kanıtıdır (bkz. Godefroit, P., Demuynck, H., Dyke, G., Hu, D.; Escuillié, F. O., ve Claeys, P., 2013, Reduced plumage and flight ability of a new Jurassic paravian theropod from China”: Nature Communications, v. 4, s. 1394). Bu buluşun söylediği tek şey, kuşlara çok benzeyen bu 30 cm. boyundaki dinozorun, kuşlara çok daha az benzeyen ve kendinden milyonlarca yıl sonra yaşamış olan dinozorlardan çok daha yaşlı olduğudur. Eee? Archaeopteryx, yani ilk gerçek kuş da Eosinopteryx’den daha yaşlıdır! Bu buluş evrimi (tabii burada bizim gazetecilerin kastettiği şey evrim kuramıdır) nasıl zora sokar gelin de anlayın. Gerek Archaeopteryx ve gerekse de başka bir çok dinozor/kuş soyu belirli bir merhaleden sonra yok olmuştur. Mesela ilk kuş olarak bildiğimiz Archaeopteryx, bugünkü kuşların atası değildir. Aynı şekilde, büyük bir olasılıkla Eosinopteryx de bugünkü kuşların atası değildir. Bunun gösterdiği ise, bırakın evrimi zora sokmayı, bilakis tam da Darwin’in savunduğu türde plânsız programsız, tamamen tesadüflere bağlı bir evrim sürecinin doğada var olduğunun belirtisidir. Pek çok canlı belirli doğa koşulları altında benzer görünümler kazanırlar. Buna yakınsayan evrim (convergent evolution) denir. Bu yakınsama süreci içinde bazı soylar yok olur, diğerleri evrimlerini sürdürürler. Peki bizim gazetelerdeki saçma sapan haber başlıklarının kökeni nedir? Ne olacak gazetecilerimizin zır cahil olması. Bunlar bilgilerini artık internetten devşirmektedirler. İnternette Eosinopteriyx ile ilgili haberlerin bazı başlıkları şunlardır: “Kuşlara bakışımızı değiştirecek dinozor”, “KuşDinozor Eosinopteryx’in bulunuşu kuş evrimi kuramına bir meydan okumadır”. Bu başlıklar doğrudur, çünkü Eosinopteryx, bugün revaçta olan kuş evrimi kuramını değiştirerek yeni bir kuş evrimi şeması oluşturulmasını gerekli kılmış, bunu yaparken de genel evrim kuramına çok güçlü bir destek sunmuştur. Bunu “evrimi zora sokan keşif” diye sunmak eğer bir kötü niyetin eseri değilse, düpedüz zır cahilliğin eseridir. Bu haberi yapan gazeteci telefonu açıp bu haber hakkında herhangi bir uzmana danışmak gereğini görmediği gibi, onu yayımlayan gazetenin sorumlu yazı işleri müdürü de böyle bir şeye gerek duymamıştır. Çünkü kendisi de zır cahil muhabirinden daha bilgili değildir. Burada bir yanlış anlaşılmaya engel olabilmek için hemen altını çizeyim: Her gazete muhabiri bir omurgalı paleontolojisi uzmanı olmak zorunda değildir. Ama bilimsel bir haber yapmaya kalkışan bir gazete, o konuda hangi uzmandan fikir alabileceğini, en azından böyle bir başlık atılmadan önce bir mütehassısa baş vurulması gerektiğini bilmelidir. Ama bu, vasat da olsa bir tahsil ve uygar bir toplum geleneği gerektirir, ki Türkiye’de bunların ne biri ne de diğeri vardır. Bunların olmadığı bir yerde ise kuş evrimi kuramını değiştirecek bir buluşu “Evrimi zora sokan buluş” diye haber yapıverirsiniz. Editörün notu: Türkiye’de Vatan ve Radikal gibi gazetelerde bu haber “Evrimi zora sokan keşif” başlığı altında yayımlandı. Kaynakları AA idi. AA ise başlığı şöyle atmıştı: “En az 145 milyon öncesine ait kalıntılar Kuş Evrimi Teorisi’ni zora soktu.” Bu başlıklardan da anlıyoruz ki AA’nın çevirisinde hata yok; yalnızca “challenge” sözcüğünü “zora sokmak” olarak çevirmişler. Oysa bu sözcük söz konusu makalede sorgulamak, karşı çıkmak anlamında kullanılmıştır. Sonuç olarak “Evrimi zora sokan keşif” başlığı Prof. Şengör’ün de belirttiği gibi gazetelerinde bu habere yer veren muhabirlerin ve sorumlu yazı işleri müdürlerinin işgüzârlığı veya cehaletinden kaynaklanıyor. Türkiye’de Bilimsel Haberler Nasıl Çarpıtılıyor? HABER BAŞLIKLARININ ÇIKIŞ NOKTASI Alman bilim insanları Venüs’ün ender olarak ortaya çıkan kuyruğunu incelediler. MaxPlanck Güneş Sistemi Araştırmaları Enstitüsü’nün (MPS) açıklamasına göre söz konusu kuyruk, gezegenin Güneş’e dönük yüzündeki bir tür plazma balonu. Venüs normalde elektron ve iyonlardan oluşan bir CBT 1352/ 7 15 Şubat 2013 Venüs’ün kuyruğu on beş bin kilometre kesildikten sonra yeniden birleştirilebiliyor. Ayrıca son derece esnek bir yapıya sahip. Bu kablo özellikle de çok zorlu koşullarda kullanılan teknolojiler için alternatif bir gelişme sayılır diyor North Carolina Üniversitesi kimya teknisyeni Michael Dicker. Bilim insanları piyasada satılan kendi kendini onaran polimerin içine ilk önce tellerle minik tüneller yani sıvı kanalları açmış. Bu kanallar daha sonra iyi bir iletken olan indiyumgalyum alaşımıyla doldurulmuş. Kablonun bu şekilde çok elastik olduğunu ve esnek elektronik için çok uygun olduğunu söylüyor araştırmacılar. Fakat bu kablonun olumlu özelliklerinden sadece bir tanesi. Çünkü yeni kablo kendi kendini onarıyor. Mesela üzerinde bir kesik oluştuğunda ya da tamamen kesildiğinde, sıvı metal oksitleşerek, alaşımın akmasını önleyen bir tabaka oluşturuyor. Böylece tamamen birbirinden ayrılan kablo yeniden birleştirilebiliyor. İki uç bir araya getirildiğinde, sıvı metal yeniden birleşiyor ve polimer kılıf da moleküler bileşimleri yeniden formüle ediyor. Ve birkaç saniye sonra iki kablo parçası tek parça haline geliyor. Nilgün Özbaşaran Dede GAZETE MUHABİRİ UZMANDAN FİKİR ALMALI