Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Üniversitelerde Akademik Kadro İlanları Üzerine... Levent Sevgi, Doğuş Üniversitesi, Elektronik ve Haberleşme Mühendisliği Bölümü HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz okcesizhayrettin@gmail.com http://okcesizhayrettin.blogspot.com Niçin akademik kadro ilanı verilir? Niçin kim yaparsa yapsın, hangi ölçütler kullanılırsa kullanılsın, dünya sıralamalarında önde gelen üniversiteler bu ilanlarını bütün dünyada okunan dergi veya gazetelere verir? Amaç, en iyisine ulaşmak, en yetkinini üniversiteye çekmek. Konu güncel, hep güncel de kalacak! Şark insanının akademik unvanlı olması bir şey değiştirmiyor, şark kurnazlığı hep olacak. Geçenlerde Melih Aşık Milliyet’teki köşesinde yazmış: Erciyes Üniversitesi personel alım ilanı veriyor... 20 hemşire, 5 sağlık teknikeri yanında 1 mühendis de alınacak. Mühendisin üniversitelerin makine mühendisliği bölümünden mezun olması şart. Ayrıca, “Mekanik Tesisat Uzmanı Mühendis belgesine, Asansör AvanProje Hazırlama Mühendisi yetki belgesine sahip olmak” gibi koşullar da aranıyor... Aranan bir diğer koşul mu? Şu: “Kamu kurum ve kuruluşlarının Kök Hücre GMP Laboratuvarı’nda çalışmış olmak. En az 300 saat eğitim almış olmak vs...” Makine mühendisinin Kök Hücre Laboratuvarı’nda işi ne? Belli ki geçmişte tesadüfen kök hücre konusunda çalışmış bir makine mühendisi var... İşe o alınacak. Mart 2006’da Rize Üniversitesi olarak kurulup, Nisan 2012’de Recep Tayyip Erdoğan ismini alan üniversiteye ne demeli! Üniversitenin Tıp, Mühendislik, Fen Edebiyat ve Su Ürünleri fakültelerine doçent, İlahiyat Fakültesine ise yardımcı doçent seviyesinde akademisyen alımı için aranan kriterler yerine yanlışlıkla doğrudan alınacak akademisyenlerin isimlerinin yazıldığı ilanın gazetelerde basılması buzdağının sadece görünen yüzü. Akademik ilanların açık açık adrese teslim yapılması yanında yapılan usulsüzlükler ayyuka çıkmış durumda. Alın size iki örnek de bizden. Bir üniversitenin fizik birimi için verilen bir doçentlik ilanındaki özel koşul şöyle: “Deneysel parçacık alanında İsviçreCERN ve ÇinIHEP’te yapılan deneylere katılan, kısmi dalga analizi konusunda uzman”. Sanırsınız, doğrudan CERN’e ya da NASA’ya çok önemli bir projede yer almak üzere uzman aranıyor. Oysa aranan, bir vakıf üniversitesinde fizikle ilgili birimlerde çoğu türevintegral alma sıkıntısı çeken öğrencilere üniversite giriş seviyesinde fizik dersleri verecek bir kişi. Bilin bakalım; bu üniversite hangisi? Bilin bakalım; bu özel koşulları sağlayan bir kişi nerede var? Bingo! Ya bir başkası daha varsa? Madem adrese teslim ilan veriliyor, “Çin’e giderken THY ile Singapur aktarmalı uçmuş olmak” koşulu da eklenseydi daha güvenli olmaz mıydı? “Bu ne ki!” dediğinizi duyar gibiyim. Buyurun ikinci örnek. Yine bir üniversitenin İktisadi ve İdari İlimler Fakültesinin, İşletme Bölümüne alınacak bir yardımcı doçent için verilen ilandaki özel koşul: “yönetim organizasyonu alanında doktorasını tamamlamış, tercihen organizasyonel davranış alanında çalışan ve örgüt ikliminin tükenmişlik üzerine etkisini devlet ve vakıf üniversitelerinde inceleyen çalışmalar yapmış olmak”. Hayret sayın okurlar; neymiş bu işletme bölümü! Girin YÖK (Yüksek Öğretim Kurumu) internet sitesine; Tez Arama başlığını tıklayın ve “tükenmişlik” yazıp tez aratın. Karşınıza bir doktora tezi çıkacak: “Örgüt ikliminin tükenmişlik üzerine etkisini belirlemeye yönelik devlet ve vakıf üniversitelerinde bir araştırma”. Bingo! Bilin bakalım; bu tezin yazarı hangi kurumda çalışmakta? Bilin bakalım; yazarın babası hani kurumun eski rektörü, ve halen Üniversite Yönetim Kurulu üyesi ve zaman zaman rektör vekili? Bilin bakalım; ilgili Fakülte Dekanı bu süreçte neden istifaya zorlanmış? Bilin bakalım; bu süreçte bu kadro için dışarıdan başvuran bir diğer adaya neler yapılmış? İktisadi ve İdari İlimler Fakültesi’nin o günlerde dekan vekili olan yardımcı doçente, üstelik yabancı dil sınavına girmeden ve dosyalar resmen incelenmeden Fakültemizin İşletme Bölümü için açmış bulunduğumuz yardımcı doçent pozisyonu için yapmış olduğunuz başvuru incelenmiştir. İlanımızda belirtildiği üzere başvuru için “tükenmişlik” alanında çalışmalar yapmış olma şartı aranmaktadır. Bu şartı yerine getirmiyor olmanızdan dolayı başvurunuzu kabul edemediğimizi üzüntüyle bildirir, evraklarınızı fakülte sekreterliğinden alabileceğinizi hatırlatırız” şeklinde eposta mesajı çektiren kim? Nasıl oluyor da ilanda yer alan “tercihen” sözü “şart” oluyor? YÖK Öğretim Üyeliğine Atanma ve Yükseltme yönetmeliğinin 7. Maddesi adayların önce dil sınavında başarılı olmasını şart koşmuştur. Madde 8 ise: “Yardımcı doçentlik için başvuran isteklilerden yabancı dil sınavında başarı gösterenler, özgeçmişlerini, bilimsel çalışma ve varsa yayınlarını dört nüsha olarak ilgili dekanlık veya müdürlüğe, yabancı dil sınavı sonucunun tebliğini izleyen üç gün içinde teslim ederler” der. Hal böyleyken bilin bakalım; dil sınavına sadece hangi aday alınmış? Bilin bakalım; daha baştan ve usulsüz elenmeye çalışılan aday hakkını nerede arıyor şu anda? Bilin bakalım; bu dava nasıl sonuçlanacak? Bilin bakalım; dil sınavı sadece “tükenmişlik” uzmanı ile yapıldıktan sonra işletme bölümünden bir yardımcı doçenti rektörlüğe çağırıp “şu dosyalara bakın, hangisi tükenmişlik alanında, pardon hangisi ilana uygun” diye laf ola beri gele tarzı inceleme yaptıran kim, kimler? Bilin bakalım, halen o üniversitede Yönetmelik ve Usul hazırlama komisyonu üyesi kim? Bilin bakalım; halen Üniversite Yaşamı Etik Alt Kurulu Başkanı kim? Bilin bakalım, halen Etik Üst Kurulu Başkanı kim? Bilin bakalım; “tükenmişlik” nerede; “tükenen” kim ve hangi kurum? mış Raporu. Ankara 2 Sussieck, C.(2012). Almanya’da Dershanecilik Gerçeği. Dünya’da Dershanecilik Gerçeği Uluslararası Konferansı, TÖDER. 10 Mart 2012. İstanbul 3 Morgül, İ., Yılmaz, A., Geban, Ö.(2001), Özel dershanelerin üniversiteye girişte öğrenci başarısına etkileri, Hacettepe Üniversitesi Dergisi 21:8996, ERG Özel Dershaneler Raporu(2013), Dershanelerin Kapatılması Eğitimde Kaliteyi ve Fırsat Eşitliğini Sağlar mı? 4 TED. (2005). Türkiye’de Üniversiteye Giriş Sistemi Araştırması Sonuç Raporu. TED Yayınları. Ankara, TED. (2010). Ortaöğretime ve Yükseköğretime Geçiş Sistemi. TED Yayınları. Ankara Sevgili Vekiller, AKP’nin kendisinin ve düzeninin Anayasaya aykırılığını, yolsuzluklarını, tüm takiyyelerini, ihanetini görüp de mecliste oturmayı hâlâ sürdürerek, bunlara meşruluk kazandırmak nasıl bir yurtseverliktir? Yerel Seçimlere Meclisi Boşaltarak Giriniz! 1 ÖZDEBİR.(2005). 20. Yılında Özel Dershaneler Birliği Derneği. ÖZDEBİR Yayınları. Ankara, ÖZDEBİR.(2012). “Özel Dershaneler”, Özel Dershane Derneklerinin Ortaklaşa Hazırladığı Yayınlanma CBT 139519 / 13 Aralık 2013 duğu gibi lisedeki kulvarları yeniden düzenlemek, başka bir ifadeyle tüm lise türlerini, üniversiteye öğrenci adayı hazırlayan kurumlar olmaktan çıkarmaktır. Eğitim sisteminin günah keçisi durumuna getirilen özel dershanelerden kurtulmanın ve eğitimi içinde bulunduğu kaostan çıkarmanın başkaca tılsımlı bir çözümü yoktur. Daha 2000’lerden beri bas bas bağırmıştık, meclisi boşaltın diye. Her seçimde, bu barajdan nemalanmak halka saygısızlıktır diye, gördüğümüz herkese söylemiştik de, milli piyango bileti gibi, her defasında kendinize çıkacağını düşünmekten, saygılı olmak hatırınıza bile gelmemişti. Bugün de aynı heves... Bugün yine bas bas bağırıyoruz: Meclisi boşaltın sevgili milletvekilleri! Hani, kılı kıpırdayanınız var mı? Bırakın artık bu gaz alma işlerini. Hepinize sorum şudur: Meclisi boşaltarak halka gittiğinizde, eriyip kaybolacağınızı düşünüyorsanız; halkı ikna edecek bir programınızın bulunmadığından, sizleri anlamayacaklarından, sizleri tercih etmeye nedenlerinin bulunmadığından korkuyorsanız, şu anda mecliste bulunmanızın bir meşruluğu yok demektir. Bunu en iyi sizler biliyor olacaksınız. Ama halka döndüğünüzde sizleri kucaklayıp, yücelteceğinden, bu yolu sizlerle birlikte yürüyerek, bu kötülükten kurtulmaya çalışacağından eminseniz, mecliste kalmakla AKP’ye verdiğiniz bu desteği nasıl açıklayacaksınız? Kısaca: Halkın içinde bir yeriniz yoksa, mecliste zaten hiç yeriniz yoktur. Halkın içinde bir yeriniz varsa, artık halkın olmayan bu mecliste bir yerinizin olmaması gerekir. Halinizden korkunuz geliyor aklıma! Sevgili vekiller, yerel seçimlere, meclisi boşaltarak giriniz. Halkın iktidarını yerelde kurarak, TBMM için gerçek gücünüzü gösteriniz. Bu halkın sizler kadar hitabeti yoktur ama, sizlerden daha idealisttir, daha iyi görür ve anlar. Zaten onun yüksek değerlere bir inancı ve güvenci yoksa, sizin hiç mi hiç olamayacaktır. Ama sizler de bu değerlere inanıp, güveniyorsanız halka uyunuz, halka güveniniz, onu dinleyiniz, onun gibi olunuz ve onun, Atatürk’ün gösterdiği çağdaş uygarlık ufkuna ulaşmasına yardım ediniz. Cemaat yuvalarında, yurtdışlarında oy aranmak; Ülkenin, cumhuriyetin o ya da bu düşmanına şirin görünmek yerine halkın bağrından yüksek sesle, ülke toprağının en az beşte birinin nasıl satıldığını haykırın. İşçinin sendikasızlaştırılmasının cumhuriyet tarihinde bugün nasıl en düşük düzeye indirildiğini, bunları kabul edemeyeceğinizi söyleyin köşe bucak. Meydanlarda, işverene sendikasız işçi çalıştırmasını yasaklayacağınızı, bunu bir anayasa hükmü olarak getireceğinizi bildirin. Üretim ve emek ahlakının kapitalizmin sömürü kurallarından nasıl üstün olduğunu her konuşmanızda ısrarla vurgulayın. Bu halkın sevgilisi Atatürk’ün adını bile telaffuz edemeyenlere, onların oy güruhuna cumhuriyetin ve demokrasinin asli değerlerini peşkeş çekmeye asla girişmeyin. Burada kararlı olmak, tüm bunları satarak iktidara gelmekten ölçülemeyecek kadar değerlidir. Silinip gideceğiniz güne kadar meclise çöreklenmek, sütunlarına sarılıp kalmak bir onur değildir. İrtica tüm gücüyle, hilesiyle, tehdidiyle, aldatmasıyla devletin ve halkın içinde kol geziyor, zehirliyor, kırıyor, koparıyor, yıkıyor ve dağıtıyor. Yurtseverliğinizden, Atatürk sevginizden, cumhuriyet ve demokrasi değerlerine bağlılığınızdan kuşku duymak istemiyoruz. Hiç bir yurttaş böyle düşünerek, çaresizliğe kapılmak istemez. Mecliste kalarak hiç bir felaketi önleyemeyeceğiniz gibi, boşaltarak da hiç bir felakete yol açacak değilsiniz. partinizin ve Sizin zarar göreceğinizi düşünüyorsanız ki bunun tersi olacaktırböyle bir özveriyi bu halk ve ülke sanırım, çoktan hak ediyor. Yerel seçimlere, meclisi boşaltarak katılınız. Yeni bir cumhuriyet devrimi için gerçek başkaldırı, gerçek yol ve yöntem budur.Önümüzdeki haftalarda bir yurttaş olarak sizleri mecliste ziyarete geleceğim. Basına böyle bir bildiri okuyacağım ve her birinize “change. org” da imzaya açtığımız ve bugüne kadar bine yakın yurttaşın imzaladığı “ ‘Uygar Direniş’ İçin Milletvekillerine ve Kamuoyuna İvedi Bir Çağrı!” başlıklı dilekçeyi sunacağım. Bu çağrıya katılınız, “Kurtuluş Kongresi Hareketi”mize katılınız! Daha fazlası ne yazık ki, elimizden gelmiyor. Ama biliniz ki, elimizden her ne gelecekse, gözümüzü kırpmadan yapacağımızı bu ülkenin, bu cumhuriyetin tüm dostları ve düşmanları çok iyi bilmeliler. Sizler de bilmelisiniz.Umarım, her şey böylece daha açık anlatılmış oldu.