24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör rınabilecek hale gelmiş. Fransız hastada görülen durumun tek vaka olup olmadığı henüz bilinmiyor. 20.yy’ın başlarında AIDS hastalık etkeni HIV1’in en az dört türü (M, N, O,P) batı Afrika’daki yağmur ormanlarında birbirinden bağımsız olarak goril ve şempanzelerden insana bulaşmış. Fakat bugüne kadar yaklaşık olarak 60 milyon kişiye bulaşan AIDS’ten neredeyse sadece M grubu sorumlu. Ulm Moleküler Viroloji Enstitüsü Müdürü Frank Krichhoff ve Daniel Sauter, şimdi N varyantının da insana uyum sağladığını gösterdiler (PLoS Pathogens). mamız. 1960’lı yıllarda gece uykusu ortalama sekiz saatti diyor Detroit Wayne Eyalet Üniversitesi’nden Timothy Roehrs. Şimdi ortalama yedi saate düştü. Hatta ABD’de %21’i sadece altı saat veya daha az uyuyor. Bu süreler birçok insan için yetersiz. Fakat sürekli yetersiz uyku bedensel ve psişik sorunlar doğurur. Hatta uykusuzluğun kişiyi ağrılara karşı daha duyarlı hale getirdiği biliniyor. Bir deneyde gece uykusunun sadece bir kez yarı yarıya azalması bile katılımcıların ağrı duyarlılığını yüzde yirmi dört oranında artırmış. Ancak bu etkinin kolayca yok olup olmadığı şimdiye dek bilinmiyordu. Bilim insanları bu yüzden kronik uykusuzluk çeken 18 genç katılımcıyla bir deney gerçekleştirdi. Ağrı duyarlılığı bir sıcaklık testiyle kontrol edildi. Katılımcılar parmaklarını, bir noktası çok fazla ısınan metal bir kutunun üzerine koymuş ve ilk önemli acıyı hissedene dek parmaklarını çekmemiş. İkinci deneyde katılımcıların yarısı uykularını almışken, diğerleri yine eskisi kadar uyumuş. Bu şekilde uykusunu alan katılımcıların, parmaklarını kızgın kutunun üzerinde yirmi beş oranında daha uzun süre tutabildikleri görülmüş. Oysa daha önce kodein içerikli bir ağrı kesicinin etkisinin denendiği bir araştırmada, kodeinin ağrı duyarlılığı sadece yüzde on dört oranında azalttığı ortaya çıkmış. Deneyler yeterli uykunun özellikle de kronik ağrılara sahip hastalar için ya da ağrılı bir operasyon öncesinde ne kadar önemli olduğunu gösterdi. İki bilimcimiz, çok önemli iki mesleki bilim dergisinin başlarına getirildi Uluslararası bir araştırma ekibi yağ dokusunda, kalorilerin yakılmasında ve depolanmasında önemli bir ayar düğmesi görevini gören bir protein saptadı. Yeni bilgiler sayesinde şişmanlık ve diyabet gibi metabolik sendromlar için yeni tedaviler geliştirilebilir. San Diego Üniversitesi Sanford Burnham Enstitüsü ve Münih HeimHoltz Diyabet ve Şişmanlık Enstitüsü’nün daha önceleri birlikte gerçekleştirdikleri araştırmalarla, p62 proteinin beden ağırlığının belirlenmesinde etkili olduğu ortaya çıkmıştı. Timo Müller yönetimindeki ekip şimdi enerji metabolizmasında p62 için bir şalter fonksiyonun varlığını kanıtladı (The Journal of Clinical Investigation). Genel olarak iki farklı yağ dokusu türü var. Beyaz yağ dokusu enerjiyi yağ olarak depolarken, kahverengi yağ dokusu enerjiyi yağ olarak yakıyor. Son araştırmada p62 proteinin yağ depolama ve yağ yakma dengesinin ayarlanmasında da önemli olduğu anlaşılmış. Buna göre kahverengi yağ dokusundaki p62 mitokondrilerin işlevini ayarlıyor. Bu şekilde depolanmış yağın çoğalıp çoğalmayacağına karar veren moleküler süreçler çalıştırılıyor. Metabolik sendrom için yeni tedavi umudu İspanya’daki Vigo Üniversitesi ve Küba’daki Alejandro de Humboldt Ulusal Parkı bilim insanları Karayipler’de iki yeni orkide türü buldu. Tetramicra riparia ve Encyclia navarroi isimlerini Küba’da iki yeni orkide t ür ü CBT 1347/7 11 Ocak 2013 Şöyle iyi bir uyku çekmek insana zindelik kazandırmanın ötesinde, ağrılara da iyi geliyor. Amerikalı bilim insanlarının gerçekleştirdikleri deneyler sırasında kronik yorgunluk çeken kişiler uykularını alıp, uykusuzluklarını tamamen giderdiklerinde ağrıya duyarlılıkları dörtte bir oranında azalmış. Bu etki kodein içerikli ağrı kesiciden bile daha kuvvetli (SLEEP dergisi). Uykusuzluk modern toplumun tipik sorunlarından biri. İnsanların %13 ila %25’i düzenli “sabahlıyor”. Nedeni gitgide daha az ve daha kısa uyuyor ol Ağrının ilacı uyku alan bitkiler Küba’nın batısında ve doğusunda bulunmuş. Encyclia navarroi oldukça büyük çiçekli bir orkide. Bir yıl sonra bulunan Tetramicra riparia ise çok küçük çiçekli ve akarsuların kayalıklı kıyılarında ve Barocoa’nın dağlarında yetişiyor. Küba’nın en fazla yağış alan bu bölgesi çok az araştırılmıştır diyor Vigo Üniversitesi’nden Angel Vale. Orkide özel renkleri ve biçimleri nedeniyle çok beğenilen ve tüm dünyada yaygın olan bir bitki ailesidir. Birçokları orkideyi “çiçeklerin kralı” olarak tanımlar. Botanikçiler bugüne kadar bin çeşitte 25.000 ila 30.000 tür saptadılar. Nilgün Özbaşaran Dede Türkiye’de 2003 senesinden beri sabah kalkıp bir felaket haberi okumamak mümkün olmamaktadır. En son felaket Milli Eğitim Bakanlığı’nın dünya edebiyatının bazı klasik eserlerini sakıncalı bulması olmuştu. Akademik hırsızlık suçundan üniversiteden kovulmuş bakanın kabine arkadaşı bile dayanamadı «iyi ki bizim bakanlıkta olmadı» dedi. Bakanlığın bile bu düzeylere düştüğü bir ülkede gelin de eğitimden, uygarlıktan, gelişmekten bahsedin. Ama şükür ki Türkiye’de başka tür insanlar da yaşıyor. Bunlar benim ülkem ve milletimle iftihar etmemi sağlıyor. Geçtiğimiz sene içinde bunlardan ikisi ülkemize uluslararası bilim dünyasında bugüne kadar nasip olmamış Prof. Dr. Ali Polat Prof Dr. Erdin Bozkurt birer zafer kazandırdılar. Bunlardan biri, benim eski bir öğrencim ve şimdi yakın dostum Prof. Dr. Ali Polat Kanada’nın en önemli yerbilimleri dergisi olan (ve dolayısıyla dünyanın en önemli yerbilim dergileri arasında bulunan) Canadian Journal of Earth Sciences’ın başına getirildi. Dikkat buyurun, yayın kuruluna alındı falan demiyorum: Derginin baş editörü oldu. Bu medeni âlemde şu anlama gelir: Ali bu dergide artık tek seçicidir. Bir makalenin yayınlanıp yayımlanamayacağı iki dudağının arasındadır. Derginin yayın politikasını o belirler, yardımcılarını, editörlerini, hakemlerini o seçer. Ali, 1 Temmuz 1963’te Elazığ’ın Keban kazası Denizli köyünde doğmuş, ilkokulunu köyünde okumuştur. Tabiatın kendisine bahşettiği muhteşem bir akıldan başka hiçbir şeyi olmayan bu köylü çocuğu, bugün özellikle dünyamızın ilk 2 milyar senesi hakkında dünyadaki en güvenilir birkaç uzmandan biridir (Kevin Burke’e göre Arkeen Zamanı hakkında lafına en çok güvenilecek adamdır). Beni en çok memnun eden şey de Ali’ye bu görevi kabul ettirebilmek için Kanadalı meslektaşlarımın kendisine epey kur yapmak zorunda kalmış olmalarıdır. İkinci güzel olay ise 14 Şubat 1964 tarihinde aslen Karslı Türkmen bir ailenin çocuğu olarak Ankara’da dünyaya gelen Prof. Dr. Erdin Bozkurt’tun İngiltere’de yayımlanan Journal of Geodynamics dergisinin başına getirilmiş olmasıdır. Erdin doktorasından önceki tüm tahsilini Ankara’da yapmış, jeolojiyi ODTÜ’de okumuştur (Sayın Başbakan ODTÜ’de kimler yetişiyor merak ediyorsa mesela Erdin’e bir bakıversin). Erdin doktorasını İngiltere’de yaptıktan sonra yuvasına dönmüş ve geldiği günden itibaren fevkalade önemli jeolojik çalışmalara imza atarak dünyada kendine haklı bir şöhret edinmiştir. Erdin çalışmalarını Türkiye’nin özellikle batı ve kuzey bölgelerinin jeolojik gelişmesi üzerinde yoğunlaştırmış, bilhassa gerilme tektoniği ile daralmalı tektonik arasındaki ilişkilerin anlaşılmasına önemli katkılar yapmıştır. Daha geçen sene birlikte, örneklerini Batı Anadolu’dan alan ve gerilme tektoniğinin bugüne kadar fark edilmemiş bazı özelliklerine dikkat çeken bir makale yayımladık. Ali ile Erdin’i öğrenciliklerinden beri tanırım. İkisinin çok önemli bir özelliği, kendilerini asla asık suratlı görmemiş olmamdır. Ne Ali’nin ne de Erdin’in, ne öğrenciyken, ne de daha sonraki bilim yaşamlarında herhangi bir şeyden şikâyetçi olduklarını da duymadım. Her ikisi de Türkiye sanki güllük gülistanlık bir ülkeymiş gibi neşe içinde okudular, en iyi derecelerle mezun oldular, dünyanın iyi yerlerinden doktoralar aldılar ve aynı neşe ile çalışmaya devam ediyorlar. Ali önce Fırat Üniversitesi’ne gitmiş, hocalarını beğenmeyince bir daha üniversite imtihanına girip İTÜ’ye gelmişti. Yeni liseyi bitirmiş bir gencin bilgi düzeyine ve anlayışına bakınız! Ali de, Erdin de paçalarından «adamlık» akan iki önemli vatandaşımızdır. Bunların dünyaya verdikleri uygar Türkiye imajı bugün AKP’nin var gücüyle yok etmeye çalıştığı imajdır. Ali’ye de Erdin’e de sorun, senin idealizmin nedir diye. İkisinin vereceği cevabı söyleyeyim: Kemalizmdir, çünkü, diyeceklerdir, bilimi ama yalnız bilimi kılavuz kabul etmiş ve insan aklına güvenen; kitabı, doktrini, ayeti vs. olmayan tek idealizm, Kemalizmdir. Bunu anlamayan, Kemalizmi faşizmle yok bilmem ne izmle karıştıran salaklarla dolu olduğunu görüyoruz ülkemizin son yıllarda. Ama Kemalizmin ne olduğunu gerçekten anlayarak Kemalist olanların marifetleri ortadadır. Onlar kendilerine bilimi kılavuz kabul etmiş, bilimi geliştiren insanlardır. Gençler, mutluluk ve tatmin istiyorsanız, onları kılavuz edininiz. Türkiye’de Olan Çok İyi Bazı Şeyler
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle