Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Afganistan’da Kadın Öğretmen Olmak! Yrd. Doç. Dr. Behsat Savaş bsavas@mehmetakif.edu.tr, Yrd. Doç.Dr. Fatma Çelik Kayapınar; Mehmet Akif Ersoy Üniversitesi 14 Temmuz 3 Ağustos 2012 tarihleri arasında Sare Pul şehrindeki öğretmenlere eğitim formasyonu kazandırılması için verilen kursta öğretim elemaJawzjan Türk İl İmar Ekibi“ nı olarak görev yaptık. Kurs “J tarafından düzenlenmişti. Aynı tarihlerde Shibeargan merkezde de aynı içerikli kurs düzenlenmişti. Altı öğretmenle gerçekleştirilen odak grup görüşmesi ile “Afganistan’da kadın öğretmen olmak nasıldır?”ı sizlerle paylaşmak istiyoruz. Fotoğrafta dört kadın öğretmen yer aldı; ikisi ise bir erkekle aynı karede yer alamayacaklarını, buna ailelerinin tepki göstereceğini ifade ettiler. Çevirilerde Jawzjan Üniversitesi Sosyal Bilimler Fakültesi öğretim elemanı Toofan Noory yardımcı oldu, kendisine teşekkür ediyoruz. Odak grup görüşmesine katılanların 4’ü evli ikisi bekârdı. Yaşları 19 ile 38 arasında değişmekteydi. Öğretmen olarak görev aldıkları süre bir ile 11 yıl arasında değişmekteydi. En kıdemli olan 11 yıldır çalışırken, ikisi dört, biri iki ve son ikisi bir yıldır çalışmaktaydı. Kadın öğretmenlerin tümü Özbek kökenli idi. Bir kadın öğretmen beş çocuğa sahipken, iki tanesinin bir, sonuncunun ise iki çocuğu vardı. Geniş aile içinde yaşıyorlardı, elektrikli eşyaları olmasına rağmen düşük voltaj ve kesintiler nedeniyle makinelerden yararlanamadıklarını ifade ettiler. Afgan kadınlarının okumalarının güç olduğunu biliyoruz. Yaşadığınız güçlükleri açıklar mısınız? Sırasıyla yanıtlar aşağıda sunulmaktadır. “15 yaşında evlendim. Şanslıydım, kayınpederim okumama izin verdi. Okumamda bana yardımcı oldu, okulda devamsızlıklarımı hoş gördüler. Ev işi varken okula gidemeyeceğim için işleri gece yarılarına dek yapıp bitirirdim…” “Okula gidiyorum diye babamı ölümle bile tehdit ettiler, hatta babamı hapse bile attılar ama yılmadık. 11. sınıfa devam ederken evlendim. Evlendikten sonra okula düzenli devam edemedim, her şeye rağmen problemleri aştım ve başardım…” “Babam okur yazar bile değildi beni yine de okula gönderdi. Ağabeyim artık büyüdüğümü ve 7. sınıftan itibaren burka giymemi istedi, ben de giymeye başladım, hâlâ burka giymeye devam ediyorum…” “Liseyi bitirinceye kadar sorun yaşamadım, ancak Şibirgan’da üniversiteyi kazandım. Annem üniversiteye devam etmeme izin vermeyince, üniversitede okuma şansımı kaybettim…” “Küçük yaşta babamı kaybettim, 12 yaşında itibaren hem ev işlerini yaptım hem de dikiş dikerek para kazanmaya çalıştım. 12. sınıfa devam ederken evlendirildim, evlendikten sonra sıkıntılarım sona erdi…” Evli arkadaşlarımızın erken yaşta evlendikleri anlaşılı yor, evlilik hikhayesini anlatmak isteyen var mı? “Genellikle evlilikler aile baskısı ile gerçekleşiyor. Kiminle nişanlandığımı bile bilmiyordum. Düğünden 5 gün önce eşimin fotoğrafını gördüm, aile onurumuz için evlendim. İlk bana söylediklerinde iki gün hiçbir şey yiyip içemedim…” Çalışan bir kadın olmanız, ailenizde ve yakın çevrenizde nasıl karşılanıyor? Kız lisesinde çalışan 3 öğretmen: “Çok rahat değiliz, genelde kadınların çalışmasına itiraz gelir. Hatta çevremizdeki bazı kişilerden çalıştığımızı bile gizliyoruz. Ancak kendi ailelerimiz bizle gurur duyuyor.” Erkek okulunda çalışan 3 öğretmen: “Ailelerimiz bu durumdan hoşnut değil, zaman zaman işi bırakmamızı istiyorlar. Birçok akrabamız paraya çok mu ihtiyacınız var, neden çalışıyorsunuz” diyerek tepki gösteriyor…” Aile içi alınan kararlarda rolünüz var mı? Genelde erkeklerin kararları geçerli olduğunu, evli olanların bazıları kararlara katıldıklarını fakat bekâr olanlar ise kararlarda kendilerine danışılmadığını ifade ettiler. Günlük yaşantınızı anlatır mısınız? Bütün ev işleri cuma günü yapılır. Haftanın altı günü okula ders vermeye gideriz. Gezme işleri zorunlu olarak cuma günü yapılır. Sabah namazından sonra uyumayız, hayat sabah ezanıyla başlar gece ise 23.00 – 01.00 arası uyumaya çekiliriz. Elektrikli aletleri ise zorunlu olarak gece yarıları kullanırız. Hafta içi önce eve gideriz, eve uğradıktan sonra başka bir yere gidebiliriz… İşyerinde güçlük yaşıyor musunuz? Kız okulunda çalışanlar sorun yaşamadıklarını ifade etti. Ancak erkek okuluna atanan bir kadın öğretmen derse girdiğinde öğrencilerden tepki aldığını, bayan öğretmenin kendilerine ders veremeyeceğini ifade ettiklerini ve bu sorunun kız okuluna atanınca derslere rahat girebildiğini ifade etti. Kız okulunda yöneticilerde kadın olduğu için rahat olduklarını ifade ettiler. Geliriniz hakkında bilgi verebilir misiniz? “Öğretmenliği severek yapıyoruz, maaşımız 90140 ABD doları arasında değişmekte. Bu rakamlar çalışılan süre, mezun olunan okulun süresine göre de değişmektedir.” Haftalık ders saatleri ve branşlarınız hakkında bilgi verir misiniz? “Genellikle haftada yaklaşık 30 saat derse gireriz. Bizler birden fazla derse girebiliriz. Örneğin ben jeoloji, ilahiyat ve Darice derslerine girerken, bir diğer arkadaşımız fizik, kimya ve coğrafya derslerine giriyor. Sınıflarımız da ilginçtir, 6. sınıfta 20 yaşında da öğrenci var 11 yaşında da…” Sömestir tatilleriniz? “Yaz mevsiminde iki veya üç hafta tatil yaparız, asıl tatilimiz kışındır. Düzenli olmamakla birlikte 34 ay tatil yaparız. Okullarda soba olmadığından hava koşullarına bağlı olarak kış tatilimiz şekillenir…” Öğrencilerinize yönelik neler söyleyebilirsiniz? “Dikkatleri dağınık, öğrenmede güçlük yaşıyorlar, aileler ise ilgisiz. İstemesek de çocuklara şiddet uyguluyoruz. Çocuklar temizlik açısından dikkatsiz. Kötü davranışlarla karşılaştığımızda onlara nasihat ediyoruz. Ailelerini çağırdığımızda gelmezler hatta bir kadın veli ben okula nasıl giderim okula gidersem kafir olurum dedi. Davranışını beğenmediğimiz öğrenciyi okul yönetimine gönderdiğimizde dayak yiyeceğini bildiğimizden göndermek istemeyiz. Öğrencilerimizin genellikle defter ve kitapları yoktur. Çeşitli yardım kuruluşlarının verdikleri olmazsa okul malzemeleri olmaz…” Sağlık konusunda ne gibi haklarınız mevcut, emeklilik kaç yıl sonra mümkün? “Doğum sonrası üç ay iznimiz var. Evde doğum yaptığımızda bu izni almakta zorlanırız. Doktora gittiğimizde üç güne kadar okul yönetimine haber vererek kendimize izin alırız. Üç günden fazla raporu doktor verirse kullanırız, bu şekilde yılda 20 gün rapor hakkımız var. Ülkemizde emeklilik için 45 yıl çalışmak gerekiyor…” Eklemek istedikleriniz var mı? “Ekonomi başlıca problem, hastalandığımızda tedavi sıkıntısı yaşıyoruz, sadece biz değil öğrencilerimiz de sağlık hizmetlerinden yararlanamıyor. Bu durum bizi üzüyor. Kendimizden iyi koşullara sahip ülkeleri izlediğimizde bazen sinirleniyoruz, bu durumu aşmak için bizden daha kötü durumda olanlara bakıp teselli buluyoruz. En çok bizi zorlayan durum ise güvenlik probleminin devam etmesidir. Fırsat verilirse Afganistan dışına çıkar, çok iyi koşullarda yaşardık…” CBT 1327/19 24 Ağustos 2012 Voltaire hem kendisi bir piyes yazarı hem de tiyatronun büyük bir destekçisiydi. Fakat Cenevre dinsel nedenlerden ötürü tüm sahne sanatlarını yasaklamıştı. Voltaire bu yasağı kaldırtmaya uğraşırken Rousseau derhal yobazların yanında yer alarak büyük düşünüre yüklendi: İlkeller tiyatro sahibi değillerdi. Platon tiyatroya karşıydı. Katolik kilisesi, aktörleri gömmeyi bile reddediyordu. O zaman? (Hani Rousseau bugün ülkemizde yaşasa, AKP şehir yönetimlerinde kendine derhal sağlam bir koltuk edinebilirdi diyesi geliyor insanın.) Daha önce büyük Lizbon depremi nedeniyle Voltaire Candide’i yazarak Tanrı’nın iyi niyetli bir yaratıcı marifetiyle bu dünyayı mükemmel bir yer olarak yarattığı fikriyle dalga geçmişti. Rousseau hemen dinin tarafını tutarak Vol taire’e saldırmıştı. Voltaire için «dinsizliğin borazanı, o büyük dâhi, o alçak ruh» diyordu. Buraya kadar aldıklarım sanırım okuyucuya Rousseau’nun karakteri, düşünceleri ve özellikle erdemi hakkında bir fikir verebilmiştir. Yer olsa devam edeceğim. Şu kadarını söyleyeyim ki, yaşamının sonuna kadar kendisine yardım ve dostuk elini uzatan herkese fenalık etmiş olan bu dengesiz ve ahlaksız adam ömrünü Paris’te fakrü zaruret içerisinde sürünerek tamamlamıştır. Öldüğü zaman intihar ettiğinden şüphelenilmişti. Başlattığı romantizm hareketi, hem 19. yüzyılda, hem 20. yüzyılda milyonlarca insanın en feci şartlarda can ver SEFALET İÇİNDE ÖLDÜ mesine, pek daha çoklarının acılar içinde yıllarca sürünmesine sebep olmuştur. Bugün ülkemizde çektiğimiz acılar, çevremizde gördüğümüz ve bizi de ne yazık ki yutacakmış gibi görünen felaketler, Lord Russell’ın yukarıda alıntıladığım Hitler vurgusunda görüldüğü gibi, Rousseau’nun düşüncelerinin doğal sonuçlarıdır. Türkiye’de dinleri gereği olduğunu sanarak sanatlara saldıranlar, kadınları aşağılayanlar, farkında olmadan Rousseau’nun takipçileridirler. Rousseau’yu erdemli bir bilim savunucusu olarak görmek için insanın ya onu hiç tanımaması veya herhangi bir nedenle aklını ödünç vermiş olması gerekir. İnsanlığın dramı da zaten akıllarını ödünç veren insanlar değil midir?