Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B A ŞK EN T TE Bİ R E SK İ E SE R H AS T AN ES İ : Anadolu Medeniyetleri Müzesi Konservasyon Laboratuvarı Latif Özen konservasyon labohale getirilmesi sağlanır. Bu işlemler “k ratuvarlarında” yapılır. Bu laboratuvarların en gelişmişi Türkiye’de Ankara “Anadolu Medeniyetleri Müzesi (AMM)”dedir. 1921 yılında, milli mücadelenin en karamsar bir döneminde Atatürk’ün telkinleri ile Ankara Kalesinin bir burcunda kurulan, şimdi ise iki muhteşem 15. yy Osmanlı binalarına yerleşmiş olan AMM bugün kendine özgü koleksiyonları, birimleri ve etkinlikleri ile dünyanın önder müzeleri arasındadır. Müzenin kültür varlıklarını koruma birimi olan “Konservasyon Laboratuvarı”, Anadolu’daki müze ve kazılarına ait eserlere de restorasyon konservasyon hizmeti vermektedir. Bu niteliği ile bir “merkez laboratuvarı” sayılır. Laboratuvarda, kimyacı, restoratörkonservatör, heykeltıraş ve seramikçi olmak üzere 13 uzman görev yapar. Uzmanlar başta arkeolojik nesneler olmak üzere laboratuar içerisinde kültür varlıkları üzerinde tanılayıcı inceleme yanında tedavi edici ve önleyici konservasyon hizmeti, arazide ise eserlerin topraktan güvenli bir şekilde çıkarılması yerinde acil müdahale ve restorasyon hizmetleri vermektedir. Bir eski eser hastanesi gibi çalışan laboratuvarda hasta dosyası gibi her eser için bir çeşit sicil kartı açılmaktadır. Bu karta eserin kimliği ile birlikte tespit edilen hastalıkları ve yapılan tedaviler yazılmakta ve ilişkin görüntüler bu karta iliştirilmektedir. 1993 yılından itibaren 25 bin kartın üzerinde oluşan bu arşivin ileriki yıllarda eser bazında ya da toplu olarak ele alınacağı dolayısıyla ülkemizde konservasyon biliminin gelişimi açısından çok önemli olduğu bir gerçektir. Bu eser hastanesine gelen eserlerin önce röntgenleri çekiliyor. Böylece eserin gözle görülemeyen kısımları da görülerek kondisyonu, bozulma derecesi ve yapım tekniği tespit edilmiş oluyor. Bunun yanında mikroskop altında görüntüleri de alınarak eser fiziksel olarak incelenmiş dikkat edilmesi gereken noktalar belirlen miş olur. Bu yapısal incelemeden sonra eserin portatif “XRay Flourescence Spektrometresi” ile kimyasal içeriği tespit ediliyor ve bütün bu bilgilerin eseri kartına işleniyor. Bu analiz cihazı ile eserin yapım malzemesinin yanında zaman sürecinde geçirmiş olduğu kimyasal değişimler tespit edildikten sonra en iyi koruma yöntemi tespit edilerek eserin konservasyon işlemine başlanır. Konservasyon işlemi eserin imal edilmiş olduğu madde, durumu ve kullanım amacına göre şekillenir. Bu aşmalarda; temizleme, sağlamlaştırma, kuvvetlendirme, birleştirme, tamamlama, pasifleştirme, kaplama gibi çeşitli işlemler durağanlaştırma işleminin bir parçası olarak uygulanır. Son olarak konservasyon işlemi, özellikle metal ve depoda muhafaza edilecek eserlerde paketleme işlemi yapılarak bitirilir. Böylece eser, daha ileri bozulmalara karşı bir mikro çevre yaratılarak, eğer vakumlu paketleme bozulmazsa sonsuza kadar korunmuş olur. 1993–1998 yılları arasında, özellikle müze objelerinin konservasyonu konusunda, Japon Vakfının destekleri ile; Tokyo Ulusal Üniversitesi Güzel Sanatlar Bölümü, ile Tokyo Ulusal Müzesinden uzmanlar ve laboratuvar personelinin katılımı ile Japonya ve Türkiye’de uygulanan konservasyon teknikleri karşılaştırılmasına yönelik bir sinerji projesi yürütüldü. 2002’de Japon Kültürel Hibe Programına yapılan bir başvuru sonucunda AMM Laboratuvarı, Türkiye’nin önemli kurumları arasından donanım içerikli toplam 33.4 milyon Japon Yeni (500.000 TL üzeri) yardımı karşılığı cihazı almak üzere seçilmiştir. Bu araç ve gereçler; konservasyon laboratuarının günümüz teknolojisine uygun olarak daha iyi bir hizmet vererek kültür varlıklarımızın korunmasını ve bunlar üzerinde araştırma yapabilmesini sağlayacak cihazlar ile müze ziyaretçilerine tanıtım ve eğitim alanında sunuların hazırlanarak icra edilebilmesi için ses ve görüntü cihazlarından oluşmaktadır. Laboratuvar Atom Enerjisi Kurumu tarafından desteklenen “Akdeniz Bölgesindeki Kültürel Mirasın Korunması için Nükleer Teknikler, başlıklı projesine Türkiye’den Sarayköy Nükleer Eğitim ve Araştırma Merkezi (SANAEM)” ile katıldı. Projenin amacı; nükleer alanda deneyimi ve donanımı olan kurum ve kişilerin ilgilerini ve çalışmalarını, kültür varlıklarının korunması ve tanımlanması konusunda yoğunlaştırmak ve kurumlar arası işbirliği oluşturmanın yanında, kültür varlıkları üzerinde yapılan inceleme teknikleri konusunda bir standart ve uyumluluk oluşturmaktır. 2007 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı (KTB) ile TAEK arasında “Kültür Varlıklarının İncelenmesi ve Korunmasında Nükleer Tekniklerin Kullanımı” başlıklı bir protokol imzalandı. TAEK yetkililerinin destekleri ile SANAEM bünyesinde; “Karbon–14 Tarihlendirme Birimi” kuruldu. AMM Laboratuvarı, özetlenen tüm bu işlev ve sorumluluklarını amatör bir ruhla ancak profesyonel bir yaklaşımla algılamaktadır. JAPONYA İLE İŞBİRLİĞİ 13 UZMANI VAR K CBT 1327/ 14 24 Ağustos 2012 ültür varlığı yaratıldığı günden itibaren bozulma sürecine girer. Önce kullanıldığı dönemlerde çeşitli etkenlere maruz kalarak bir miktar bozulmuştur. Sonra toprak altına girmiş ve kendisini yeni bir ortamda yeni bir bozulma süreci içerisinde bulmuştur. Eğer şanslı ise yani toprağın karakteri o tip bir eserin yaşaması için uygunsa, bu bozulmaların hızı giderek yavaşlayarak, eser çevresi ile bir dengeye ulaşır ve bozulmaların hızı çok yavaşlar hatta durur. Daha sonra kazı sırasında eser toprak üzerine çıkarılır ve kendisini önceki çevresel koşullardan çok farklı bir ortamda bulur ve yeniden bozulmaya başlar. Bu değişimler fiziksel, kimyasal ya da biyolojik değişimler olabilir. İşte bu süreçlerin ve değişimlerin olumsuz etkileri Konservasyon (Kültür Varlıkları Koruma Bilimi) işlemleri ile giderilir ve eserin yapıldığı malzemenin daha ileri bozulmalara karşı dirençli