24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN Türkiye Hep Türklerde Kalacak! Nilgün Cerrahoğlu Cumhuriyet’te 1617 Haziran tarihli yazılarında Osman Ulagay’ın ‘Türkiye Kime Kalacak?’ adlı yeni kitabının yorum ve eleştirisini yapmış. Cumhuriyetin ilk yetiştirdiği kuşaktan biri olarak, ülke kime kalacakmış’ı merak edip kitabı alıp okudum. Ulagay, açık ve ustaca yazılmış, sözde eleştirel bir metinde bir Recep Tayyip Erdoğan destanı yazmış. Kuşkusuz başbakan sıra dışı bir insan. Ulagay CHP muhalefetine de her zaman söylediklerini yinelemiş. B izim kuşak Ulagay’ın sorusunu sormaz. Türkiye bir mal değildir. Türkiye hep Türklere kalır. Herhalde Ulagay da böyle düşünür. Ama bu sorgunun benim kuşağımda yaratacağı duyarlık onda olmadığı için, sonunda ülke birisine miras olarak kime kalacak diye soruvermiş. Bir tarla ya da ev gibi. Bu soru korku üreten sorulardandır. Yaratıcısı da ABD’dir. Türkmen aşiretleri ele geçirdiklerinden bu yana Anadolu Türklerindir. Osmanlı İmparatorluğu yok olunca Cumhuriyet döneminde de Türklerin malı olarak kaldı. Halk partisinin, Demokrat partinin, ANAP’ın ya da Ak Partinin malı da değildir. Şimdi vesayet diye bir şey daha uydurmuşlar. En uzun vesayet, Türk olamayan Osmanlı sülalesinin, kulları olan uluslar üzerindeki vesayetidir. Ama Türkiye’nin sahibi hep Türklerdi. Dünya ortaçağdan bu yana bu ülkeyi Türklerin vatanı olarak tanıdı. Başkaları yurdu elimizden alıp bizi bir yere (Rusların Tatarları yaptığı gibi) sürmedikçe insanlarıyla birlikte vatan denilen yer Türkiye’dir. İktidarda kısa ya da uzun kalanların değil. Türkler Müslüman ya da değil, laik ya da değil, hem Müslüman hem laik, dilleri Türkçe olan insanlardır. Türkiye de başka dilli insanlar da yaşıyor. Kuşkusuz Türkiye onların da vatanıdır. Onlar bizim arkadaşlarımızdı. Belediye başkanı, vali, milletvekili hatta cumhur başkanı oldular. Ulagay bir gerçeği değil, bir yapma politik söylem (bir hikâye) yaratmağa çalıştığı için bunları fazla düşünmemiş. Ulagay eskiden beri iyi yazan bir yazar. Kitabının konusu da kendisinin de taraf olarak katıldığı bir politik sürecin merakla okunan öyküsü. Aslında kendisi gibi yazarların taraf oldukları bu süreçte çok tekrar edilen konular. Ara sıra bu davranışa ya da gelişmeye katılmadığını ya da inanmadığını söyleyerek eleştiri yaptığını düşünüyor olmalı. Bütün söylediği AK Parti politikasındaki antidemokratik eğilimin artması ve bunun sonuçları konusunda umutsuzluk. Ama kitap sadece partinin Erdoğan yönetimindeki gelişmesinin övgüsünü yapıyor. var. Bu sahnenin ne dünya ile ilişkisi var, ne de Türkiye’nin insanlarıyla. Sahnede da bir tek adam var. Piyes metni bir monolog’dan ibaret. Ulagay arasıra buna inanmıyorum, bu gelişmeden korkuyorum gibi sözler koysa da, AKP’nin tek lider yönetimindeki destanını yazmış. RTP’nin bir hikâyesi varmış. Konusu dindar gençlik yetiştirmek. Bu hikâyenin dinleyicisi ve okuyucusu var. Bu gözlem doğru. Ne var ki bu hikâye 12. yüzyıldan sonrasına kadar inen çok eski ve sonunda bütün İslam dünyasının sömürge olmasına neden olan ve bugün de 1.500 000 000 insanın fakir ve hor görülen bir statüde yaşatan hikâye. Bay Ulagay da bunun parçası olduğunu unutmasın. Muhalefetin hikâyesi yokmuş. Var ve yeni: Cumhuriyet ve Laiklik. İslam’da hâlâ olmayan şeyler. Gerçi bugün onun sözleri de klişe oldu. Geleceğin söylemi, eski ya da yeni, 19. ve 20. yüzyıl ideolojilerini arkada bırakıp yaşamı sürdürebilme söylemine dönüştü. Türkiye’de iktidara gelenin asıl sorunu, vesayet, aidiyet, kimlik türünden tanımı söyleyenin ağzında kalan, entelektüel içeriği olmayan şeyler değil. Yakın gelecekte Türkiye’nin dünya ile birlikte karşılaşacağı sorunlara yanıt vermek için ne kadar hazır olacağı. Çünkü yakın geleceğin söylemi yakın geçmişin eleştirisini yaparak ortaçağı öneren politik söylem değil. Gerçi İslam dünyasında bunun kazanan bir yöntem olduğunu, adının da emperyalistler tarafından konan ‘Mildly İslamic’ (ılımlı islam) olduğunu biliyoruz. Fakat bu aynı zamanda İslam’ın dünya statüsünü gösteren küçültücü bir sıfat. Mildly catholic, mildly protestant, mildly Budist var mı? Bu Batılı’nın koyun sürüsü anlamına gelmiyor mu? İslam sertken yumuşadı mı? Kuran’ın meali mi değişti? Türkiye’nin enerji sorununu 10 yıl içinde çözmek için bir program var mı? Bunu sayı ve grafiklerle gösteren bir çalışmadan haberiniz var mı? Türkiye’nin sanayi üretimini ikinci derece mal üretiminden uç teknolojilere doğru geliştiren ve böylece sanayi üretiminde gelecekte ön planda toplumlar arasında olmayı öngören bir programdan haberiniz var mı? Bu programı ülke büyüklüğü ve nüfusu oranında yükseltmek için öğretimin nasıl örgütlenmesi gerektiğini hiç düşündünüz mü? Örneğin kaç bilim adamı ve mühendis, kaç imam hatipli? Yoksa gökdelenleri yükselterek göğe mi ulaşacağız? Tarım arazisini erozyona karşı korumak için bir programdan haberiniz var mı? Türkiye tarım ve sanayide dışa bağımlı oldukça ülkenin giderek sözle yükseleceği hikayesini mi anlatmak istiyorsunuz? İklimsel değişme olasılıklarına karşı hazırlık yapıyor muyuz? Türkiye’nin tatlı su kaynaklarının giderek artması istenen nüfusa nasıl dağıtılacağını saptayacak bir araştırmadan haberiniz var mı? Türkiye’nin borçlarını nasıl ödeyeceğini düşünen bir çalışma programından haberiniz var mı? AKP’YE YAZILAN DESTAN Ulagay işi basite indirgemiş. Kitapta bir Türkiye sahnesi Türkiye’nin geleceği şunları tartışmayı gerektiriyor: Türkiye’nin adam başına geliri 10 bin dolarmış. Fakat gelir dağılımının korkunç dengesizliğini düşünürseniz, gerçekte bu adam başına 34 bin’e düşer. Bununla hangi kategoriye giriyoruz? TARTIŞMADIĞIMIZ KONULAR Bu sorunların hiç biri partiler için özel değildir. Bu sorunlar sorumluluk hisseden bütün Türk vatandaşlarının bilinçlenip, sahip çıkması gereken sorunlar. Yani Türkiye’nin bütün dertlerini her zaman sırtlarında taşıyacak olanlar. Bilinçleri oranında gelecekleri olacak! Hangi uygarlık basamağına ulaşabilirlerse, hangi teknolojik üretim düzeyine ulaşırlarsa, doğaya karşı kendilerini ne kadar koruyabilirlerse o kadar güvenli olacaklar. Ülkenin sorunlarını lafla kuran ya da bozan ve toplumun önünü görmesine engel olan politik söylemin yerini sayısal parametrelere bağlı ciddi araştırmalar ve tedbirler almak zorunda. Ciddi belki de ölümcül değişimlerle karşı karşıya olan bir dünyanın sözleri politikayı aşmalı. İnsanlar az ya da çok hata yaparlar. Kişi olarak herhangi bir yazar, lider olarak Hitler, Amerikan Başkanı olarak Bush, Müslüman lider olarak Kaddafi, aslında sayısız politikacı ya da politika yazarı boyuna oraya buraya toslarlar. Ama biz açlıktan, ölümden ve yok olmaktan söz edilen bir çağda yaşıyoruz. Önümüzde sayı ile ifade edilen gerçekler var. Hikâye zamanı değil. CİDDİ ARAŞTIRMA VE ÖNLEMLER İTÜ GÜNEŞ TEKNESİ TAKIMI DÜNYA ŞAMPİYONU ABD’nin Iowa eyaletinde bu yıl 18’incisi düzenlenen Solar Splash yarışlarında Türkiye’yi İstanbul Teknik Üniversitesi Gemi İnşaatı ve Deniz Bilimleri Fakültesi öğrencilerinden oluşan Güneş Teknesi Takımı’nın Odabaşı isimli teknesi temsil etti. Türkiye’den katılan tek takım olarak ABD’li 22 takımı geride bırakan Odabaşı Dünya Şampiyonu oldu. İTÜ Güneş Teknesi Takımı Solar Splash’ta 2007’de dünya üçüncüsü, 2008’de dünya ikincisi olmuştu. Tayfun Akgül CBT 1318/ 5 22 Haziran 2012
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle