27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

D Ü NY A G Ö S T E R G E L E R İ HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz okcesizhayrettin@gmail.com http://okcesizhayrettin.blogspot.com Uzayan ömürlerin emeklilik sistemine getirdiği yük 6 Haziran’da Fransa’nın yeni Cumhurbaşkanı, 62 olan resmi emeklilik yaşını geri çekmeyi planladıklarını açıkladı. Oysa OECD’ye üye ülkelerde bu trend tam ters yöne doğru çekilmek isteniyor. OECD’nin yeni raporuna* göre 34 üye ülkenin 28’i resmi emeklilik yaşını yükseltmeyi planlıyor veya sistemi bu doğrultuda düzenliyor. Aşağıdaki grafikte görüldüğü üzere emekliliğe hak kazanma yaşlarının uzun yaşam sürelerine ayak uyduramadığı görülüyor. Bu da devlete çok önemli bir mali külfet yüklüyor. OECD’nin hesaplarına göre hükümetlerin emeklilik maaşlarına ödediği miktar 2010 ile 2050 yılları arasında GSMH’nın %8.4’ünden % 11.4’e yükselecek. Ayrıca pek çok ülkede insanlar, resmi emeklilik yaşından önce emekli oluyor. 1970’li yıllarda ortalama bir Fransız erkeğinin emekli olduktan sonra 10 yıl daha yaşaması beklenirdi. Bugün ise bu beklenti 23 yıla çıkmış durumda.. *(http://www.oecd.org/document/35/0,3746,en2157136144315115505558751111,00.html) Bu seçim sürecinde, tüm seçmenlerin de okuyup, üzerinde düşünebilecekleri bir iletişim ortamında, üniversitemin rektör adaylarına öncelikle aşağıdaki soruları sordum: Aydınlık Türkiye İçin Mücadele Mehmet Emin Kunt Pupa Yayınları, Haziran 2012, 207 sayfa. Mehmet Emin Kunt, Aydınlık Türkiye İçin Mücadele başlıklı yeni kitabında, ülkemizi gerçek demokrasi ve uygar cumhuriyet yolunda ileriye götürebilmemiz için yapılması gerekenleri çok gerçekçi ve kapsamlı bir biçimde ortaya koymaktadır. Ancak yazar, mutlaka okunması ve üzerinde düşünülmesi gereken bu önerilerinden önce, ülkemizin bugün geldiği yeri de tüm açıklığıyla gözler önüne seriyor. Ülkemizin bugün içinde bulunduğu durumu ve koşulları, gerçekçi ve eksiksiz biçimde betimliyor. Gerçekler tam ve doğru CBT 1318/ 15 22 Haziran 2012 olarak anlaşılmadıkça, aydınlık bir Türkiye için sürdürülecek mücadelenin kapsamı ve yönü de tam ve doğru olarak belirlenemez. İşte Mehmet Emin Kunt bu kitabında her iki alanda da önemli saptamalar ve çözümlemelerle ülkemizin bugünkü karanlık ortamına ışık tutuyor. Aydınlık Türkiye İçin mücadele, geleceğimiz için bizi uyarıyor. “1) Bildirgelerinizde Atatürk’ün ismi ya hiç geçmiyor ya da önemsiz bir ifadeyle geçiştiriliyor. Buna rağmen O’nun düşüncelerinin ve eylemlerinin üniversite ve ülke sorunlarını kavramakta ve çözmekte önemli bir yardımcı kaynak olduğunu düşünüyor musunuz? 2) YÖK’le ilişkilerinizi hukukun sınırları içerisine çekmeyi düşünür müsünüz? Örneğin, YÖK’ün genel ya da özel talimatlarından önce, tüm özel ve tüzel kişileri; yasamayı, yürütmeyi ve yargıyı bağlayan Anayasa Mahkemesi kararlarına, Anayasa’ya ve yasalara yasal bir görev olarak uymayı düşünür müsünüz? 3) Üniversitemizde dinin siyasallaştırılması girişimlerine karşı çıkmayı düşünüyor musunuz? 4) Üniversitelere siyasetçi isimlerinin verilmemesi gerektiğini düşünüyor musunuz? 5) Hangi sıradan atanırsanız atanınız, göreve gelir gelmez adayların çoğunluk oyuyla seçilmesine olanak sağlayacak bir yöntemle yeniden seçime gitmeyi düşünüyor musunuz? 6) Her kademeden tüm bilimcilere bilimsel etkinliklerinde yasal hakları olan yolluk ve yevmiye haklarını koşulsuz sağlamayı düşünüyor musunuz? 7) Sınav değerlendirme yöntemini (çan eğrisi ve GANO’yu) değiştirmeyi düşünüyor musunuz? 8) Öğretim elemanlarının kitap faturalarını ödemeyi düşünüyor musunuz? 9) Tüm seçimlerde araştırma görevlilerinin, öğretim görevlilerinin; öğrenci, işçi ve memur delegelerinin oy kullanmasına izin verecek misiniz? 10) Üniversitelilerin yönetimle olan uyuşmazlıklarında görev alacak ve seçimle gelecek, bağımsız bir ‘Üniversite Ombudsmanlık Kurulu’nun kurulmasına yardımcı olmayı düşünür müsünüz? 11) Akademik özgürlüğü ve özerkliği, özlük haklarını korumak için bir ‘Yargı Giderleri Yardımlaşma Sandığı’nın kurulmasına yardımcı olmayı düşünür müsünüz? 12)Tüm disiplin soruşturmalarınızı yukarıdaki bağımsız ‘Üniversite Ombudsman Kurulu’na vermeyi düşünür müsünüz? 13) Geçmiş, gelecek tüm yolsuzluk savlarının üzerine kararlılıkla gitmeyi düşünür müsünüz? 14) Üniversitenin tüm gelirlerini ve giderlerini; rektör ve yardımcılarına yapılan tüm asli ve yan ödemeleri; yönetici kadronun yolluklu, yevmiyeli tüm yurtdışı seyahatlerini (amaç, sonuç ve maliyet bilgisiyle birlikte); rektörün, yardımcılarının ve yakınlarının her türlü zenginleşmesini; her sektörde işe alınma, konum edinme gibi başkaca sağlanan yararları kaynaklarıyla birlikte düzenli olarak duyurmayı düşünür müsünüz? 15) Her üniversitelinin üniversite server’ı üzerinden üniversite içi özgür ve yaygın iletişimini sağlamayı düşünür müsünüz? 16) Bütçelerin fakülte ve üniversite yönetim kurullarınca hazırlanması kuralına uymayı düşünür müsünüz? 17) Üniversitede sendikasız işçi çalıştırmamayı düşünür müsünüz? 18) Tüm yatırım ve harcamalarda yerindelik denetimi yapacak, bağımsız ve seçilmiş akademik bir birim kurmayı düşünür müsünüz?” Bu soruların tamamını yanıtsız bırakan beş öteki adaydan üçü ağır bir yenilgiye uğradı, ikisi kazançlı çıktı. “Direnen Üniversite” beşinci sırada yer alabildi. Günlük örneği eksik olmayan sinsi ve kindar hamlelerle Atatürk Cumhuriyeti parça parça sökülürken, ülke sömürgenlere pervasızca peşkeş çekilirken adayların özellikle ilk üç soru karşısındaki suskunluğu üzüntü ve kaygı vericiydi. Öteki sorular da direnebilmek için önemli kaldıraçlardı. Bu sırada, niçin aday olduğumu aynı yolla aşağıdaki içerikle duyurmuştum: “1) Aynı düşünceleri taşıyan öğretim elemanlarına bir seçenek sunmak istediğim için, 2) Karanlığa her geçen gün daha çok gömülen ülkemizin yardımına sizlerle birlikte koşabilmek için, 3) Azınlık olmaya cesareti bulunmayanın, birgün çoğunluk olma şansının da bulunmadığını bildiğim için, 4) Direnmenin, teslim olmaktan daha onurlu bir tutum olduğunu düşündüğüm için, 5) Bulunduğumuz konumun, Cumhuriyetin, demokrasinin, hukukun ve bilimin yüksek değerlerini koruyup geliştirmekte bize daha büyük bir sorumluluk yüklediğini; bu sorumluluğun bugün benim için gereğinin, adaylık çalışmaları olduğunu düşündüğüm için, 6) Adaylığımın, adaylık sürecinde sergilediğim eylemlerimin ve sözlerimin karanlığa karşı anıtsal bir manifesto olacağını düşündüğüm için, 7) Gördüğüm vahanın serap olmasına izin vermeyebileceğinizi düşündüğüm için… ‘Direnen üniversite’ye vereceğiniz oylar üniversitemizin yüzüne düz bir ayna tutacaktır. Onda kendimizi göreceğiz.” Tüm bu ve aylarca süren önceki çağrılarıma üniversitemden ancak 28 öğretim üyesi kulak verebildi. Direnenler seçim yapan yirmi üniversitede toplam 250 beyaz oyu geçemediler. Hiçbir öğretim üyesi köşe yazarından “Direnen Üniversite”ye tek satır destek gelmedi. Direnen Üniversite’nin basında ALAKARGA’dan, (http://www.orplat.com) aydınlık ve cesur kalem Orhan Bursalı’dan başka bir kimsesi olamadı, kimse adını yazamadı. Manzara budur. Uzun yürüyüşe buradan başlayacağız. Atatürk Cumhuriyeti Sökülürken Direnemeyen Üniversitelerimiz
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle