23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Avrupa Işık Kirliliği Sempozyumu’ndan Yansımalar ve Türkiye Teknoloji, bir çelişki olarak, her zaman insanlığın yararına gelişmiyor. Bunların başında çevre sorunları gelmektedir. Çevre sorunlarının başında da hava, su ve ışık kirliliği gelir. Işık kirliliği, doğrudan ya da dolaylı olarak, yapay ışığın çevreye yayılması ve çevrenin doğal aydınlık düzeyinin bozulmasıdır. Prof. Dr. Zeki Aslan (İstanbul Kültür Üniversitesi) rupa’da ekonomisi daha kötü ülkeler Almanya’dan daha çok aydınlatma yapıyorlar” dedi! Bunu kendi gözlemlerimle uyumlu buluyorum: Almanya’nın ziyaret ettiğim Hamburg, Hanover ve Osnabrück şehirlerinde İstanbul ya da Ankara’daki kadar aşırı aydınlatılmış caddeler, aşırı ışıklandırılmış binalar ve tanıtıcı işyeri adları görmedim! Birleşmiş Milletler Uzay Sözleşmesi, uzayı “tüm insanlığın ortak alanı” olarak tanımlıyor ve bütün insanlık için “kirlenmemiş gökyüzüne ulaşma”nın koruma altına alınmasını öneriyor. Ağustos 2009’da Brezilya’da yapılan Uluslararası Astronomi Birliği Genel Kurulu’nda alınan kararlardan birisinde “ulusal ve uluslararası bilimsel ve çevre politikaları geliştirilirken ve değerlendirme yapılırken, yerel kültürel ve doğal değerlere gereken önem de verilerek, Evrenin bilimsel gözlemleri için uygun alanların astronomi niteliğinin korunmasına öncelik verilmelidir” denmektedir (4,5). Ekim 2011 itibariyle ABD, Kanada, İngiltere, İspanya ve Macaristan gibi ülkelerde toplam 32 “karanlık gökyüzü parkı” belirlenmiş ve koruma altına alınmıştır. Bir uluslararası karanlık gökyüzü parkı, doğal karanlığının önemli eğitim, kültürel, çevre güzelliği ve doğal kaynak değeri olan, olağanüstü yıldızlı gökyüzüne ve doğal gece yaban hayatına sahip, ışık kirliliğinin önlendiği park ya da kamu arazisi olarak tanımlanıyor (6). İstanbul Kültür Üniversitesi’nin yukarıda sözünü ettiğim ışık kirliliği projesinin amaçlarından birisi de ülkemizde koruma altına alınabilecek “karanlık bölgeler” belirlemektir. Dünyada çok sayıda astronomi gözlemevi de belli yarıçap içinde koruma altına alınmıştır. Antalya Beydağları Bakırlıtepe’de olan TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG) çevresinin 30 km. yarıçap içinde koruma altına alınması önerimiz ne yazık ki –henüz dikkate alınmamıştır. Son zamanlarda TUG’un çevrede yeni açılan taş ocaklarının ışık ve toz tehdidi altında olduğu yönünde bilgiler alıyoruz. Ülkemiz mevzuatında ışık kirliliği sorununa yönelik hukuki düzenleme yok. 26/04/2006 tarih ve 5491 sayılı yasa ile getirilen değişiklikleri içeren 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 1. maddesinde “Bu kanunun amacı bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamaktır” denmekte. Ne var ki bu kanunda sürdürülebilir çevre, sürdürülebilir kalkınma, hava kirliliği, koku, gürültü gibi kavramlar tanımlandığı halde “ışık kirliliği” kavramı ve alınacak önlemler yoktur. Birçok ülkeden daha önce, TÜBİTAK Ulusal Gözlemevi (TUG)’nin girişimi ve TÜBİTAK Bilim ve Teknoloji Politikaları Dairesi’nin eşgüdümü ve sekreteryası ile hazırladığımız bir "Elektrik Dış Aydınlatma Yönetmeliği“ taslağını 2001 yılında Enerji Bakanlığına sunmuştuk. Ne yazık ki bundan bir sonuç çıkmadı. Daha sonra bu yönetmelik taslağını güncelleme ve Işık Kirliliği Yasa Tasarısı Taslağı’na dönüştürme çalışmaları yaptık; bu çalışmalar TÜBİTAK’ın 2005 yılı programına alındı ancak bundan da bir sonuç çıkmadı. Geçen yıl şimdiki TUG yönetimi, Işık Kirliliği Yasa Tasarısı Taslağı’nı yeniden TÜBİTAK’a sundu. Dileriz bundan sonuç alınır. Kaynaklar: (1) 11th European Symposium for the Protection of the Night Sky http://www.lichtverschmutzung.de/symposium2011/program.php (2)Türkiye’de gökyüzü parlaklığının ölçülmesi, 8. Ulusal Aydınlatma Kongresi, 2011. Bildiriler, s. 69 (3)Cumhuriyet, 02.09.2011 (4)http://www.iau.org/static/resolutions/IAU2009English.pdf (5)Z. Aslan, Cumhuriyet BTD, 25 Aralık 2009 (6)http://www.darksky.org/IDSParks KARANLIK GÖKYÜZÜ PARKLARI U ygar yaşamın elbette ışığa gereksinimi var: Işık kirliliğine neden olan “uygar aydınlatma” değil, yanlış aydınlatmadır. Yanlış ve aşırı aydınlatma, yani ışık kirliliği, hem doğal hayatı olumsuz etkiliyor hem de ekonomiye maliyeti yüksek. Işık kirliliği bir dünya sorunudur. Hava ve su kirliliği uzun yıllar çalışıldığı için iyi bilinmektedir, fakat ışık kirliliğinin etkileri bilimsel, kültürel ve kurumsal olarak hala belirsizdir. Işık kirliliğinin nedenleri ve ekolojik, biyolojik ve sosyolojik etkileri disiplinler arası araştırma konusudur. Birçok ülke dış aydınlatmanın doğru yapılması için teknolojik ve yasal önlemler almaya başladı. 68 Ekim 2011 tarihlerinde Almanya’nın Osnabrück şehrinde 11. Karanlık Gökyüzünü Koruma Sempozyumu (1) yapıldı. Toplantıya Türkiye dahil 16 ülkeden 55 kişi katıldı. Bu toplantıda işlenen konular ve Türkiye’deki durum hakkında kısa bilgi vermek isterim. Işık kirliliğinin ölçülmesi. Üç ayrı oturumda sunulan bildirilerden anlaşılıyor ki ışık kirliliğinin yüksek olduğu gelişmiş ülkeler artık ‘ışık kirliliği zararlı mı değil mi’yi değil, etkilerinin düzeyi ve nasıl önleneceği üzerinde çalışıyor. İtalya, Almanya, Hollanda gibi birçok ülke ışık kirliğinin neden olduğu enerji kaybını azalmak ve şehirlerde daha iyi aydınlatmanın nasıl planlanması gerektiğini belirlemek için, mevcut ışık kirliliği düzeyini ölçüyorlar. CBT 1307/ 13 6 Nisan 2012 Ne yazık ki Türkiye ışık kirliliğinin önemini henüz öğrenmiş değil. Türkiye’de ışık kirliliğinin kültürel etkisini ve ekonomik boyutunu değerlendirebilmek için, İstanbul Kültür Üniversitesi (İKÜ) tarafından Temmuz 2010’da “Türkiye’de gece gökyüzü parlaklığının ölçülmesi” başlıklı bir proje başlatıldı (2). Süren bu proje kapsamında; İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa gibi seçilmiş şehirlerde, komşu kasabalar ve köylerde, yerleşim yerlerinin uzağında “karanlık” yerlerde, milli parklarda ve doğal yaşam alanlarında geceleyin gök parlaklığı ölçülmektedir. Elde edilen verilerden, ışık kirliliğinin ekonomik, çevresel ve kültürel boyutunun değerlendirilmesi yapılacak. Yapay aydınlatma ve doğa. Işıksız yeraltı ve derin okyanus dipleri hariç, Yer’de yaşam, aydınlıkkaranlık çevrimine uygun evrilmiştir. Birçok bitki ve hayvan eşlekte (ekvatorda) 12 saatlik, kutuplarda 6 aylık karanlıkaydınlık çevrimine ve mevsimlik dönemlere uyum sağladı. Toplantıda, yapay aydınlatmanın bu ekosistemde beklenmedik sonuçlar doğurabileceğini gösteren araştırma sonuçları sunuldu. Aydınlatmanın şiddetine, rengine, tayfına ve süresine bağlı olarak yapay ışık çekici ya da itici (uzaklaştırıcı) olabiliyor ya da yön şaşmasına neden olabiliyor. Örneğin, kutuplanmış (polarize olmuş) ışığın farklı manyetizmasını, günbatımı ve yıldızları kullanan gece göçmen kuşları ışıklandırılmış binaların çevresinde yorgun düşmekte ve telef ol TÜRKİYE’DE YENİ BAŞLADI maktadırlar. Yapay aydınlatma sabah ötücü kuşların beslenme ve üreme alışkanlıklarını olumsuz etkilemektedir. Çok çeşitli sinek aileleri için çekici olan LED gibi beyaz ışık yayan lambalar kitlesel ölümlere ve besin zincirinin bozulmasına neden olmaktadır. Literatürde de çok sayıda araştırma var. Bunların en iyi bilineni deniz kaplumbağalarıdır: Mersin ve Antalya Patara plajlarında kaplumbağa yavrularının yapay aydınlatma nedeniyle kıyıya değil denize yönlenmeleri için önlemler alındığını biliyoruz. Yapay ışığın öldürücü olabileceğine ilişkin Türkiye’den bir başka örnek: Karaman'ın Ermenek ve Sarıveliler ilçeleri ile merkeze bağlı Bucakışla köyü civarındaki dağlarda yaşayan, 30 yıldır kimsenin görmediği, nesli tükenme tehlikesi altında olan bir karakulak, Ermenek'e bağlı Boyalık köyü yakınlarında yol kenarında ölü bulundu (3). Karakulağın gece gözüne ışık gelince araba çarpması sonucu öldüğü düşünülüyor. Araştırmalar yapay aydınlatmanın insan sağlığını da olumsuz etkilediğini ortaya koymaktadır. Organizmaların fizyolojik ve biyokimyasal işlevlerindeki 24 saatlik biyolojik saat, dönem içinde tekrarlanan dalgalanmaları yaratan çevrenin ışık koşulları ile uyumlu olan moleküler saattir. Işık kirliliği, doğanın bu en eski saatine müdahele olarak değerlendirilmektedir! Dış aydınlatma ve toplum. Işık kirliliği hem doğa için zararlı hem de enerji kaybı demektir. Ülkeler buna karşı yasal önlem almaya ve eğitim çalışmaları ile farkındalık yaratmaya çalışmaktadırlar. İtalya’nın Lombardi bölgesi, Çek Cumhuriyeti ve Slovenya özel yasa çıkardı. Slovenya temsilcisi toplantıda sunduğu konuşmasında, 2007’de kabul edilen yasa çerçevesinde lamba ve armatürlerde yapılan değişikliklerle, dört yıl içinde dış aydınlatma için harcanan enerjide % 40 60 azalma, trafik kazalarında % 50 ye varan azalma olduğunu söyledi. Almanya, İngiltere ve Fransa’da ışık kirliliğine karşı yasa olmamasına karşın, doğru aydınlatma ve doğru armatür uygulaması devlet ve belediyeler desteği ile yaygınlaşıyor. Almanya’da üniversite ve araştırma merkezlerinin oluşturduğu ve biyoloji, sosyal ve teknoloji uzmanları ile işbirliği yapan disiplinler arası araştırma platformuna Almanya Eğitim ve Araştırma Bakanlığı mali destek sağlıyor. Darısı Türkiye’nin başına! Fransa’da yürütülen eğitim çalışmaları sonunda kentlerin üçte birinde (2000 den fazla kentte) yaklaşık saat 23 den sonra ışıklar söndürülüyor. Bu, ışık akısının % 70’i sönüyor anlamına geliyor. Belçika’da binaların, okulların, AVM’lerin “iş” saatleri dışında lambalarını kapatmaları kampanyası yürütülüyor. Batı Avustralya’da cadde ve sokak lambalarının kısılması üzerine bir proje çalışması başlatıldığı bildirildi. Slovenya temsilcisi ülkesindeki ışık kirliliği yasasının uygulama sonuçlarını anlatırken ilginç bir şey söyledi: “Av
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle