Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör için büyük bir problem ama özellikle de doğum anında. Demir eksikliği, Hindistan’da insanların genelde bitkisel ürünlerle beslenmeleri yüzünden epeyce yaygın. Queensland Üniversitesi’nde şu sıralar benzer bir proje yürürlükte. Uganda için özel muz yetiştirmeye çalışılıyor. Amaç daha fazla A vitamini içeren muz. Ugandalılar her gün kişi başına bir kilo muz tüketiyor. Bu projeyi beğenen Hintliler, Amerikalılardan yoğun demir içerikli muz yetiştirmek için yardım istemiş. Muz özellikle de Hindistan’ın güneyinde önemli bir besin maddesi, bu nedenle de demir eksikliğine karşı savaşımda önemli bir rol oynayacak. Gazetelerden belli bir hüzünle öğrendim ki, televizyonun, aralarında benim de bulunduğum bazılarınca çok sevilen dizisi «House, MD» sekizinci sezonundan sonra yayından kaldırılacakmış. Gerçi son senelerde dizi onu çok «özel» kılan hususiyetlerini kaybetmişti. Neydi bu hususiyetler? Yeni hesaplamalara göre Grönland’daki kilometrelerce kalınlığındaki buz tabakası iklim Buzullar tamamen eriyip yok olacak değişimine bağlı olarak sanılandan çok daha önce eriyecek. Potsdam İklim Araştırmaları Enstitüsü (Almanya) ve Complutense Üniversitesi (İspanya) bilim insanlarının araştırmasına göre, 0.8 ila 3.2 santigrat derecelik ısınma halinde buzullar tamamen eriyecek. Buzun tamamen eriyip yok olması sıcaklığın en az 1.6 derece artmasıyla daha büyük bir olasılık kazanacak. Küresel ısınma iki derecelik sınırı aşmadığı taktirde erime 50.000 yıl içinde gerçekleşecek. Ancak iklim gazlarının önlenememesi ve sıcaklığın sekiz derece kadar artması halinde Grönland buzu 2000 yıl içinde tamamen yok olacak, hatta 500 yıl içinde beşte biri erimiş olacak. Endüstrileşmeden bu yana 0.8 derecelik sıcaklık artışı başladı bile. Buna göre kritik sıcaklık sınırına ulaşıldı (Nature Climate Change). Grönland’daki 3000m kalınlığındaki buz tabakasının erimesi, dünya genelindeki deniz seviyesini birkaç metre yükselteceği ve yoğun nüfuslu kıyı bölgelerini su altında bırakacağı için dramatik sonuçlar doğuracak. Olumsuz gelişmelerden milyonlarca insan etkilenecek diyor Alman ve İspanyol bilim insanları. Kuzey Kutbundaki deniz buzunun erimesi aynı sonuçları doğurmayacak. Nitekim buradaki buz zaten denizin üzerinde yüzüyor ve içindeki su miktarı kadar da su taşırıyor. Oysa karada istiflenen Grönland buzu erirken muazzam miktarda su akıtacak okyanuslara. madde birikimi saptanmıştı. Gelişmiş gözlem teknikleriyle şimdi en az otuz üç galaksinin bulunduğunu saptayan bilimcilere göre, bunlardan birçoğunun da en az bir milyar yıl yaşında olması gerekir (Astrophysical Journal Letters). Leiden Üniversitesi’nden Ivo Labbe yönetiminde çalışan araştırmacılar keşifleri için, galaksilerdeki ışığın dalga boyunun 400 nanometreyi aşması halinde galaksilerin daha aydınlık olduğu gerçeğinden yararlanmış. Bu nedenle bölge peş peşe çok sayıda dar bantlı enfraruj filtreyle gözlemlenmiş. Gerçekten de birçok cisim bazı görüntülerde daha iyi görünürken diğerlerinde doğru dürüst seçilemiyor bile. Büyük bir olasılıkla bunlar, ışığı uzayın genişlemesi yüzünden enfraruj alana kadar yayılan galaksilerdi. Erken tarih nedeniyle küme gelişim aşamasında olmalı. Küme henüz çok genç ve birkaç bin galaksiden oluşan çok yoğun bir yapı olarak gelişecektir diyor Swinburne Üniversitesi’nden Lee Spitler. Profesör Henry Higgins ve Profesör Fregory House En önemlisi, dizinin ilk birkaç sezonunda bilimsel düşünce ve yöntemin anlatılmasına verdiği ağırlıktı. Her fasıl, hastaneye bir hastanın yetiştirilmesi ve hastalığının ne olduğunun normal yöntemlerle anlaşılamamasını içeren bir «sorun» ile başlıyordu. Bu sorunun çözülmesi için hasta, başında Profesör Gregory House’un bulunduğu «Teşhis Tıbbı Bölümü»ne havale ediliyordu. Bu bölüm Prof. House ve yanında uzmanlık yapan üç öğrenciden oluşuyordu. Her faslın kurgusu, bu bölümün mensuplarının hastalığın teşhisi konusunda kendi aralarında yaptıkları tartışmalar ve tartışmalardan türeyen varsayımları kontrol etmek için uyguladıkları kontrollerdi. Prof. House, öğrencilerini düşünmeye zorlayarak teşhis için pek çok ihtimalin tartışılmasını sağlıyor, bu şekilde öğrencilerin birbirlerine de öğretmen olmalarını ve tabii kendisine yeni fikirler vermelerini sağlıyordu. Her türlü bilimsel çıkarımı ve bunların uygulanmasını, her tür empatinin üzerinde gören House toplumun sıradan insanlarının değer yargılarının hemen hiç birisine sahip olmayan bir adamdır. Öğrencilerine ve hatta hastalarına ve meslekdaşlarına karşı da son derece hoşgörüsüz olan bu ateist mantık adamı, aynı zamanda küçük bir çocuğun muzipliğine de sahiptir. House ortalıkta bir akıl, mantık ve muzırlık abidesi olarak dolaşır. Bu haliyle dizi tüm dünyada (ve gariptir ki Amerikan dizilerine hiçbir zaman ilgi duymamış olan Fransa’da) çok seyirci buldu ve art arda ödüller aldı. Ancak ne hikmetse birileri House’u House yapan özelliklerini kırpmak ihtiyacını hissetti. Önce onu delirterek bir tımarhaneye kapattılar, sonra çalıştığı hastanenin başhekimine âşık ettiler. House’un olağanüstü özelliklerini böylece delilik ile damgalayan senaristler sayesinde House kendisini sıradan insanlardan ayıran özelliklerini kaybetmeye, adeta «acınılacak» bir karaktere bürünmeye başladı. Belli ki hiç kimse, dizinin ilk sezonlarında tanıtılan House ile bu yeni House’un aynı bünyede bir arada var olamayacaklarını düşünmemiş, diziyi o kadar ilginç ve çekici yapan muhteşem bilim ve akıl abidesi bir karakteri, sıradan Amerikalının düzeyine çekmek için imkânsız bir tipe dönüştürmekte beis görmemişti. Ben de artık House dizisini seyretmemeye başlamıştım. Herhalde yapılan yanlış anlaşıldı, ama, artık yaralanan karakteri kurtarmak imkânı kalmadığı için dizinin kaldırılması gerektiği düşünüldü. Bernard Shaw‘ın (18561950) meşhur «Pygmalion» (1912) piyesinin kahramanı fonetik profesörü Henry Higgins de House gibi bir karakter değil midir? O piyeste büyük düşünür Shaw, kendi yarattıkları House’un özelliklerini, sıradan ve dindar Amerikalının değerlerine çok da saldırmış olmamak için, delilik olarak yorumlayan salak Amerikalı senaristlerin düştüğü hatadan okuyucularını koruyabilmek amacıyla bir Giriş bir de Son yazmak ihtiyacını hissetmiştir. Son kısmında Shaw Higgings’in adeta kendi elleriyle yarattığı Eliza Doolittle’a âşık olmasının saçma sapan bir şey olacağını vurgular ve der ki, ama sıradan santimantal seyirci bunu beklemektedir. Halbuki Higgins’in bilgin kafasında, ne kadar güzel olursa olsun, genç, sıradan bir kıza âşık olmasını engelleyebilecek kadar güçlü bir mantık ve o kızın asla yükselemeyeceği bir bilgi ve görgü düzeyi vardır. Shaw yazdığı Son’da Higgins’in ve Albay Pickering’in Eliza’yı bir evlat gibi sevdiklerini, Eliza’nın onlara duyduğu hislerin de bir evladın ebeveynine duyduğu hisler gibi olduğunu söyler. Onun için Shaw Eliza’yı, sıradan ama yakışıklı bir genç olan Freddy ile evlendirir. Toplumun sıradan üyelerinin ne House’u ne de House’un çok benzediği Henry Higgins’i anlaması mümkündür. Bu tipler sıradan toplum üyelerine anormal, itici, imkânsız kişilikler olarak görünür. Halbuki onlar büyük zekâlarının ve geniş bilgilerinin kendilerini yükselttiği düzeyden, diğer insanlara nazaran çok başka şeyler, çok daha geniş alanlar görürler. İşte insanlığı yüceltenler, Higgins1 ve House gibi her toplumda çok, ama çok az bulunan sıra dışı insanlardır. 1 Profesör Henry Higgins tamamen hayal mahsulü değildir. Shaw onu kısmen Oxford Üniversitesi’nin eksantrik fonetik hocası, büyük filolog, lenguist ve fonetikçi Henry Sweet’i (18451912) temel alarak yaratmıştır. Havucun gözlere iyi geldiğini çocuklar bile bilir. Fakat bilim insanları şimdi bazı sebze türlerinin çok daha yararlı olduğunu buldu. Almanlara göre, özellikle de yeşil yapraklı lahana görme yetisinin korunmasında özellikle fayda Makula dejenerasyonuna karşı lahana CBT 1305/ 7 23 Mart 2012 Uluslararası bir astronom grubu evrenin ilk galaksi kümelerinden birini buldu. Uçsuz bucaksız gökcismi Samanyolu’muzdan yaklaşık olarak 10.5 milyar ışık yılı uzaklığında yer alıyor. Bu yüzden ışığı yerdeki teleskoplara, evrenin, günümüzdeki yaşının beşte biri kadar olduğu bir zamandan ulaşıyor. Aslan takımyıldızının bulunduğu bölgede yapılan son gözlemlerle büyük Gözden kaçırılan bir galaksi kümesi lı. Lahana yaşlılığa bağlı makula dejenerasyonundan koruduğu gibi hastalığın ilerlemesini de önlüyor. Bu etki özellikle de lahananın içinde bol miktarda bulunan lutein ve zeaksantin maddesine bağlı. İnsan makulası da aynı maddelerden oluşur. Sarı benek olarak da isimlendirilen makula, en keskin görmeyi sağlayan bölgedir. Sadece 1.5mm büyüklüğünde olan sarı benek yüksek oranda makula pigmenti içeriyor. Eskiden makula pigmentinin havuçta bulunan betakarotenden oluştuğu biliniyordu, oysa artık her şeyden önce lutein ve zeaksantin içerdiği ortaya çıktı. Ve bu maddeler de en çok yeşil yapraklı lahana, ıspanak, beyaz lahana ve rokada bulunuyor. Uzmanlara göre bir yetişkin her gün beş miligram lutein almalı. Makula değişimine sahip hastalarda ise bu oran on miligram. Bu orana ulaşmak için 100 ila 150 gram ıspanak, lahana veya brokoli yemek yeterli. Oysa aynı yararlı etkiyi betakarotenle elde etmek için günde bir kilodan fazla havuç yemek gerekiyor. Nilgün Özbaşaran Dede