01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu ([email protected]) Bilim ve demokrasi Bilimin ve demokrasinin geliştirilmesi, hem ülkemizin, hem de dünyanın en temel konusudur. Osman Bahadır [email protected] Basit bir özellik olan “taslak olarak sakla” ABD’de üst düzey bir görevlinin başını yedi. Sebep? Basit insan hatası! General ve Sevgilisi Nasıl “Yakalandı”: Taslak Olarak Sakla Geçtiğimiz günlerde CIA başkanı David Petraeus’u istifaya götüren gönül ilişkisinde eposta trafiğinin de resmin içine girmesi konunun bir başka açıdan da ele alınmasına neden oldu. ABD (ya da başka ülkeler) eposta trafiğini izliyor mu? Konunun ortaya çıkmasına neden olan nokta, generalin sevgilisinin üçüncü bir kadına generalden uzak durmasını içeren “uyarı” epostaları göndermesiydi. Arkası çorap söküğü gibi geldi. Tablo şöyle: General, ücretsiz eposta hizmeti veren bildik bir web sitesinden farklı isimle bir eposta hesabı açar ve sevgilisi olan kadın ile bu eposta üzerinden haberleşir. Ancak mesaj trafiğinin takibe takılmaması için birbirilerine hiçbir eposta göndermezler. Peki nasıl haberleşirler? General, açtığı o eposta hesabının şifresini sevgilisine de verir ve ona mesaj göndermek istediğinde mesajı yazıp, göndermek yerine taslak olarak saklar. Sevgilisi de bulunduğu yerden aynı hesaba giriş yapar ve taslak olarak saklanmış mesajları okuyarak, kendisine “gönderilen” mesajı alır ve aynı yolla cevap yazar (ve göndermek yerine taslak olarak saklar). Bu sayede hiçbir eposta trafiği yaratılmamış olur. Eposta trafiği olmadığı için de bir “mesajlaşma”dan bahsedilemez. Her türlü “dinleme” imkânları da böylece devreye girememiş olur. Peki nasıl olur da bu durum ortaya çıkar? Ne yazık ki gelişmiş teknolojiler ya da müthiş zeki uzmanlar sayesinde değil. Yukarıda bahsedilen insan hatası nedeniyle. Generalin sevgilisi, üçüncü kadına aradan çekil mesajını, kimliğini açığa çıkaracak bir şekilde gönderince! Her ne kadar bu farklı bir eposta hesabı da olsa, örneğin eposta CIA’nin bir ofisinden gönderilmişse, uzman değil, eposta sisteminden biraz anlayan herkes o epostanın hangi rotayı izleyerek alıcı kişinin bilgisayarına ulaştığını görebilir. Bu izler, gönderilen epostanın internet üzerinde yol alırken uğradığı bilgisayarların IP adresleridir (internet servis sağlayıcılarının, eposta sunucularının, gönderen bilgisayarın vb). FBI, bu uyarı mesajlarının peşine düşüp de generalin sevgilisi konumundaki kişiye ulaşınca, anlaşılan o ki, dünyadaki pek çok ülke gibi ABD’nin de mevcut yasalarındaki “bu kişinin eposta hesaplarına, bilgisayarlarına vb. erişme yetkisini” kamu görevlilerine verecek maddeler, FBI’ya “ana yemeğe” sunan bilgilere ulaşma imkânını sağlamış. Ve bingo. Taslak olarak saklanan dokümanlarla dolu eposta hesabına da böylece erişilmiş. Resmi tamamlayan son halka ise, gönderilmeyip taslak olarak saklanan eposta mesajlarının da hangi tarihte hangi IP adreslerinden güncellendiğinin eposta sistemi tarafından saklanıyor olması. Her ne kadar IP adresleri sabit olmasa da, hangi tarihte hangi saatte hangi IP adresi hangi hesaba/aboneye/bilgisayara bağlı bilgisi tek ve sabittir. Belli ki bu eposta hesabına da generalin ve sevgilisinin kimliğini ortaya çıkaracak bilgisayarlardan (ya da cihazlardan) erişilmiş. Bu öyküden çıkarılacak dersler şunlar olabilir: Hiçbir şey bedava değildir. İz sürmek için ileri teknolojilere (ve komplo teorileri geliştirmeye) gerek yoktur. Sonuçta ipucu insan ihmalkârlığı ya da hatasından kaynaklanır. Ancak yine de “taslak olarak sakla”ma imkânının bu zekice kullanımını gözardı etmemek gerekir. Ü lkemizde bilimin de, demokrasinin de kavramsal düzeyde halk arasında yayılmış olduğunu söyleyebilmek ne yazık ki olanaksızdır. Genel olarak söyleyecek olursak, en iyi durumda, bilim çeşitli uzmanların tekelindeki erişilmesi güç bir bilgi ve etkinlik alanı, demokrasi ise 45 yılda bir yapılan seçimlerle çoğunluk eğiliminin belirlenmesi olarak görülmektedir. Kavramlar bilinçlerde doğru yerleşmediği için de, birçok durumda, bilimin ilgi alanındaki bir sorun demokrasinin, demokrasinin konusu olan bir sorun da bilimin bir konusu olarak ele alınabilmektedir. Bilim, gerçeği ortaya çıkarmakla ilgilenir. Demokrasi ise insanlar arasındaki eşitlikler sorunuyla. Bilim ile demokrasinin sadece ilgi alanları değil, metotları ve araçları da farklıdır. Bilim, gözlem, deneme, ölçme, analiz, sentez, ispat, tümevarım, tümdengelim, analoji vb. gibi yöntemlerle çalışır. Demokrasi ise, seçim, referandum, vazgeçilemez insan hakları ilkesinin kabulü, fikir açıklama özgürlüğü, azınlık haklarının korunması, şikayet hakkı, parasız eğitim ve sağlık hizmetleri sunma, işsizlik sigortası, Kopernik gelir dağılımı farklılığının küçültülmesi vb. gibi yöntemleri ve araçları kullanır. Öte yandan bilim ve demokrasi, ayrı kavramlar ve etkinlik türleri olmakla birlikte, birbirleriyle hemen her zaman ilişki içindedirler. Bilim, etkinliğini sürdürebilmek ve gelişebilmek için demokrasiye ihtiyaç duyar. Çünkü gerçeği kavrayan kimseler başlangıçta her zaman ya yalnız, ya da çok az sayıdadırlar. Bu insanlar, keşfettikleri gerçeği anlatabilmek için korkusuzca düşüncelerini açıklayabilmelidirler. Kopernik, fikirlerini oluşturduğunda dünyanın güneş etrafında döndüğünü düşünen ve savunan dünyadaki tek insandı. Diğer milyonlarca insan bu konuda yanlış düşünüyordu. Burada bilim için gereken demokrasi, çoğunluğun fikirlerini esas almak değil, azınlığın fikirlerini yayma hakkını ve imkanını sağlamaktan geçiyordu. Kopernik böyle bir demokratik tutum görmediği için düşüncelerini çok çekinerek açıkladı ve düşüncelerini içeren kitabı ARALARINDA SIKI İLİŞKİ VAR nın yayınlanışını sürekli ertelediği için kitabını ölümünden hemen önce görebildi. Güneşin dünya etrafında döndüğü fikri karşısında, Galilei’nin de bu fikrin tersini savunma hakkı olmadı. Bu yüzden çok acı çekti ve çalışmaları engellendi. Descartes da düşüncelerini yazıyor, fakat korkusundan yayınlayamıyordu. Eğer azınlık düşüncelerinin savunulabilmesini koruyan demokratik bir ortam bulunmuş olsaydı, bilim nehrinin çok daha önceleri kendi yatağında akmaya başlamış olacağı muhakkaktı. Bilimin, sadece ulaşılan sonuçların açıklanması hakkı bakımından değil, fakat etkinliğin sürdürülmesi için gerekli maddi imkanların yeterince yaratılması bakımından da demokrasiye ihtiyacı vardır. Öte yandan demokrasinin gelişebilmesi için de, bilime ve bilimsel düşünceye ihtiyaç vardır. İnsanların bu dünyadaki yaşama koşullarını yok etmeden insani koşullarda varlıklarını sürdürebilmeleri konusu, tamamen bilimin ilgi alanı içerisindedir. Toplumsal eşitliğin yani ekonomik ve siyasi demokrasinin yaygın ve kalıcı bir biçimde gerçekleştirilmesinin teknik uygulanabilirliği de bilimin konusudur. Bireylerin demokrasi bilincine sahip olmaları da bilimsel eğitimle sağlanabilir ancak. Öte yandan ekolojik gelişmelerin izlenmesi ve kontrol edilmesi de ancak ilgili bilim kurumlarının yapabileceği bir iştir. Örneğin açlık, yoksulluk, eğitimsizlik ve salgın hastalıklar yüzünden varlıkyokluk savaşı vermekte olan Afrika kıtasının kurtarılması, demokrasinin olduğu kadar bilimin de sorunudur. İnsanların eşit haklara sahip olduklarının ve olmaları gerektiğinin farkına varmış bireyler olarak geleceklerini düzenleyebilmeleri için, doğanın kanunları, toplumların yapısı ve durumu ve kendi hakları ve imkânları hakkında da doğru ve gerçekçi bilgilere sahip olmaları gereklidir. Bu bilgiler olmadan demokrasi kurulamaz ve geliştirilemez. Avrupa’da laiklik, bilimsel devrimin ve aydınlanmanın etkisiyle bilimsel bilgilerin çoğalmasıyla gündeme gelmiştir. Bilimsel bilgilerin üretimi, her türlü engele rağmen artmasaydı, toplumsal yapıların teolojik kabuklarını kırabilmeleri imkansız olurdu. Gerek kendi çıkarlarının, gerekse içinde yaşadığı toplumun ve tüm insanlığın çıkarlarının neler olduğunu bilmeyen insanlarla demokrasi geliştirilemez ve yaşatılamaz. Bu nedenle ülkemizin her insanının bilimsel bilgilerle ve bilimsel düşünce becerisiyle donatılması gerekir. Ancak bu nitelikteki insanlarla, haklarının bilincinde ve başkalarının haklarına da saygılı insanlarla gerçekten demokratik bir toplum kurulabilir. Bilim ve bilimsel düşünce olmadan demokrasi geliştirilemez. Ekonomik ve siyasi demokrasi olmadan da bilimin sonuçları ve bilimsel düşünce halka yansıyamaz. Ülkemizin ve tüm insanlığın refahı ve mutluluğu için, bilimin ve demokrasinin en son sınırlarına kadar geliştirilmesinden başka bir şeye ihtiyaç yoktur. CBT 1340/ 12 23 Kasım 2012
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle