23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Sorumu yineliyorum: Bir ülkenin dünya bilimindeki yerini belirlerken asıl değerlendirdiğimiz bilim insanlarıysa, ‘toplumsal sorumluluk endeksi’ ya da benzeri bir endeks niçin yok? Scopus® veri tabanına dayalı SCImago Journal Rank’in, son 15 yılın (19962011) toplu sonuçlarını kapsayan değerlendirme tablosunu inceliyorduk. Bu tabloya göre, yayın sıralamasında 21’inci sırada olduğumuzu söylemiştim. Elbette bazı bilim dallarında daha üst bazılarında da daha alt sıralardayız. Örneğin tıpta 13’üncü sıradayız ama farmakoloji, toksikoloji ve farmasötiklerde 20, nörolojide 25, biyokimya, genetik ve moleküler biyolojide 25, immünoloji ve mikrobiyolojide 28’inci sıradayız. Ya da mühendislik bilimlerinde 23’üncü sıradayken malzeme bilimlerinde 21, bilgisayar bilimlerinde 27; matematikte 23’üncü sıradayken yer bilimlerinde 28, fizik ve astronomide 29’uncu sıradayız. Bu arada toplum bilimlerinde 19, ekonomide 25’inci sırada olduğumuzu da belirteyim. Geçen hafta, sıralamayı yayın sayısına göre değil de, ‘HEndeksi’ne göre yaptığımızda 37’nci sıraya düştüğümüzü de vurgulamıştım. 37’inci sırada olmanın ne anlama geldiğini irdelemeden önce, galiba, bu endeks hakkında bir açıklamada bulunmak gerekiyor. Bilindiği gibi Hendeksi, kuramsal fizikçilerin üretkenliğini ve yayınlarının bilimde yarattığı etkiyi ölçmek için fizikçi Jorge E. Hirsch tarafından ortaya atılmıştır. Hirsch’e göre “Eğer bir bilim insanının Np sayıda yayını varsa ve bu yayınlarından ‘h’ tanesinin her birinin aldığı atıf sayısı ‘h’ sayısının üzerindeyse, o bilim insanının ‘Hirschendeksi’ ‘h’dir.” Diğer bilim dallarını da kapsayacak şekilde kullanılmasına başlanan bu endeksin, bilim insanlarının gerçek yetkinlik düzeylerini ortaya koymadığı ya da ancak belirli şartlarda geçerli olabileceği iddiaları yaygındır ve bu iddiaların en azından bazı tekil durumlarda doğruluk payının olduğu da bilinmektedir. Ancak, ülkeler arası karşılaştırmalar için bu endeks temel alınarak düzenlenen tablolarda, herhangi bir ülke bazında ortaya çıkabilecek yanılgı payının, ülkeler arası sıralamayı dikkate değer ölçüde değiştirmeyeceği söylenebilir. Onun içindir ki, bir ülkenin dünya bilimindeki yerini belirlerken, yayın sayısından çok, bu yayınların yarattıkları etkinin önemli olduğu dikkate alınırsa, atfedilebilecek hatalara rağmen bu endekse göre yapılan sıralamanın salt toplam yayın sayısına göre yapılan bir sıralamadan çok daha anlamlı olduğu da bir gerçektir. Bu açıklama çerçevesinde tekrar tablomuza dönersek; yayın sayısı sıralamasında bizim önümüzde yer alan 20 ülkenin Hendeksine göre yapılan sıralamada da bizim önümüzde ve şu sırayla yer aldıklarını görürüz: ABD, Çin, Birleşik Krallık, Japonya, Almanya, Fransa, Kanada, İtalya, İspanya, Hindistan, Avustralya, Rusya Federasyonu, Hollanda, Güney Kore, Brezilya, İsviçre, Tayvan, İsveç, Polonya, Belçika. Yayın sıralamasında ardımızda kalan ülkelerden de 16’sının, Hendeksi sıralamasında, bizim önümüze geçtiğini görürüz. Bu ülkeler Danimarka, İsrail, Avusturya, Finlandiya, Norveç, Hong Kong, Yeni Zelanda, İrlanda, Yunanistan, Macaristan, Singapur, Çek Cumhuriyeti, Meksika, Portekiz, Güney Afrika ve Arjantin’dir. Bu ülkelerin çoğunun nüfusu Türkiye’nin nüfusunun çok altındadır. Bellidir ki, bunların da çoğunun, yayın sayısı bakımından bizden geriye düşmeleri, nüfus farkı nedeniyledir. Ama görülüyor ki, dünya biliminde bizden daha etkin bir noktadadırlar. Meksika, Güney Afrika ve Arjantin’in de Türkiye’nin önünde olmaları önemlidir; çünkü Türkiye’nin de adının geçtiği “yükselen ekonomiler” kategorisinde, bazı müellifler, bu üç ülkenin adını da saymaktadırlar. Bu, yakaladıkları bilim düzeyini uyguladıkları kararlı politikalarla sürdürürlerse, üç ülkenin de zaman içinde Türkiye’yi çok daha gerilerde bırakma potansiyeline sahip oldukları anlamına gelir. Haftaya devam edeceğiz ama, siz isterseniz bu arada, bilimdeki yerimizi tam belirleyebilmek açısından ardımızda hangi ülkeleri bırakmışız, onu şöyle bir aklınızdan geçirin! Dünya Bilimindeki Yerimiz (2) “Bir konu hakkında bilginiz yoksa, merakınız da yoktur ” Ersan Doğan, Türkiye’de hiç bilinmeyen buhar makineleri modelleri yapıyor. Makine modelciliğinin ülkemizde maketçilikle karıştırıldığını belirten Doğan, bir objenin makine modeli olabilmesi için aslının yapım tekniklerine, kullanılan materyalin birebir aynı olmasına ve aslı gibi mutlaka çalışması şartlarına sahip olması gerektiğini söylüyor. Makine modelcisi Ersan Doğan: M den Londra’ya gittiğimde, oradaki uygulamalarını görüp, model makine kulüplerindeki ustalarla tanışarak yapmaya karar verdim. Fakat Türkiye’ye dönünce bunun ne kadar zor olduğunu anladım. Her şeyden önce ülkemde bu işle uğraşan hiç kimse yoktu, bir kulüp ya da dernek yoktu. Modellini yapmaya başlayacağım bir buhar makinasının ölçekli küçültülmüş planı yoktu. Bunun üzerine Londra’daki birkaç kulüp ile yazışmaya başladım ve gerçek makinelerin ölçekli İlk modelinizi yapmaya ne zaman karar verdiplanlarına nasıl sahip olabileceğimi sordum. İlk niz? 34 mektubuma cevap bile yazmadılar; fakat ısrarBen çalışan buharlı makine modellerini,1995 yıla mektup yazınca sadece bir kulüpten bana bu lında o zamanki çalıştığım firmanın bir işi yüzünişin kolay olmadığını, hele yakınlarınızda başka yapan yoksa daha da zor olacağını, kendilerindeki planların İngiliz normları ve ölçülendirmeleriyle çizildiğini, bunları anlamak için dahi ilave bir çok teknik kitap okumam ve anlamam gerektiği gibi beni daha da çok hırslandıran bir mektup aldım. Bu kulüpten ilk buharlı makinanın planlarını satın alarak, ilk modelimi yapmaya başladım ve gerçekten onların haklı olduklarını gördüm. Fakat ben hobimi bulmuştum.Yapımını tamamladığım modellerin fotoğraflarını kulübe gönderdiğimde bu işi yapabileceğime inanıp bana istediğim makine ya da lokomotifin planlarını satın alabileceğimi söylediler. Dolayısıyla ben Doğan’ın gerçeğini aratmayan lokomotifleri vagonlarında tüm modellerimi gerçek makinelerin ölçek10 yaşlarında 12 çocuğu veya 600 kg ağırlığı çekebiliyor. li çizilmiş planlarından üretiyorum. akine modelciliğinin bir çok kolu (Buhar makinaları, benzinli motorlar, dizel motorlar, jet motorları vb) olmasına karşın Doğan yalnızca 17001900 yıllar arasında üretilen buhar makinaları ve buharlı lokomotifler yapıyor. Modellerinin tamamı el yapımı ve hepsi çalışır durumda. Ersan Doğan dergimizin sorularını yanıtladı: CBT 1337/ 8 2 Kasım 2012 Benson’un dik pistonlu buhar makinesi Stothert ve Pitt’in dik pistonlu kirişli buhar makinesi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle