16 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yükseköğretimistihdam ilişkisi: Türkiye için bir öneri Sincan Ftipi cezaevindeki 79. günümde üç yüz bin iktisadi ve idari ilimler fakültesi mezununun kamuda görev almak üzere başvurduğunu televizyondan duydum. Kemal Gürüz HUKUK ÖĞRENİMİ LİSANSÜSTÜ OLMALI T ürkiye’de yükseköğretimle istihdam ilişkisi gerçekten zayıf, hatta yer yer kopuktur. OECD’nin her yıl yayımladığı eğitim istatistikleri (Education at a Glance) bunu açıkça göstermektedir. Yükseköğretim ile istihdam arasındaki ilişkiyi kantitatif olarak ölçen bu istatistiklerde ABD ve diğer AngloSakson ülkeleriyle Kuzey Avrupa ülkeleri sürekli olarak en üstte, Türkiye, Yunanistan, İtalya ve Portekiz en altta yer alır. Yükseköğretimistihdam ilişkisi karmaşık bir konudur, ekonominin yapısından yükseköğretimin iletişim sistemine kadar geniş bir alanı kapsar. Bu yazıda sadece yükseköğretimin akademik yapısıyla müfredat programlarının içeriğini ele alacağım. ABD bu ilişkiyi en iyi kurmuş ülkelerden biridir. Bu ülkedeki on yedi milyon civarındaki öğrencinin yüzde ellisi iki yıllık okullardadır (Community colleges, Junior colleges). Bu okullar bölgelerindeki ekonomiyle bütünleşmiş, esnek yapılı kurumlardır; bir kımı kamu, bir kısmı vakıf, bir kısmı da kâr amaçlı kurumlardır. Lisans ve daha üst düzeylerde eğitim veren üniversiteler, eğitim yaptıkları en üst kademeye göre sınıflandırılmıştır. En üstte doktora, yüksek lisans ve lisans düzeyinde eğitim yapan araştırma üniversiteleri; bunun altında yüksek lisans ve lisans düzeyinde eğitim yapan üniversiteler, en altta da sadece lisans düzeyinde eğitim yapan üniversiteler vardır. ABD üniversitelerinde tıp, hukuk, ilahiyat, işletme ve eğitim lisansüstü düzeydedir. Mühendislik, mimarlık ve ziraat gibi alanlar dışındaki lisans programları bu tür mesleki lisansüstü programlara hazırlık mahiyetindedir. Lisans programları çok esnek bir yapıda olduğundan, bu programları tamamlayanların bilgi ekonomisinde geniş istihdam olanakları da vardır. ler, iktisat ve siyaset bilimi bölümleri gibi temel ve uygulamalı bilim alanlarını bilimsel bütünlük içinde kapsar. Bu bakımdan, bu fakültenin adını fenedebiyat fakültesi olarak tercüme etmek eksik, hatta yanıltıcıdır. Doğrusu, kanımca, ‘temel ve uygulamalı bilimler’ fakültesidir. Çünkü, buradaki ‘art’ kelimesi ortaçağ Avrupa üniversitesinden gelen bir kavramdır. Burada kullanıldığı bağlamda, edebiyat ve sanattan çok; bilim, uygulama ve beceri kavramlarını ifade eder. Günümüz Türkiyesi’ne dönersek, yükseköğretimde istihdam bakımından en sorunlu alanlar, kanımca, iki yıllık meslek yüksekokulları ile fenedebiyat ve iktisadi ve idari bilimler fakülteleridir. Daha önce çeşitli bakanlıklara bağlı olan meslek yüksekokulları 1981’de üniversitelere bağlandı, sayıları halen beş yüz kadardır. Açıköğretim iki yıllık programları dahil, toplam yükseköğretim öğrencisi içindeki payları yüzde otuz beş civarındadır. 1981’de devralınan okullar gerçekten her bakımdan kötü durumdaydı. Geçen zaman içinde bu okullar tesis ve teçhizat bakımından geliştirildi ve bir düzene kavuşturuldu. Özellikle, doksanlı yıllarda Dünya Bankası kredisi ile desteklenen otuz civarındaki okul iyi durumdadır. Ama aynı şeyi okulların tümü için söylemek mümkün değil. Politik baskılar sonucu ücra köşelerdeki, sanayi ve ticaretin bulunmadığı küçük yerleşim birimlerinde açılan okulların durumları yeterli değil. Mesleki eğitimin en önemli sorunu, amacına uygun öğretim elemanı eksikliğidir. Bu sorun ülkemize özgü değil ama ülkemizde daha ciddi boyutlardadır. Bu okullarda görev alan öğretim elemenlarında önemli olan nitelik, doktora derecesi ve akademik unvanlardan çok, pratik iş deneyimidir. Üniversitelerimize bağlanan meslek yüksekokullarımızdaysa, bunun tam tersi gelişmeler yaşanmıştır. ‘Akademik kayma’ adı verilen bu gelişme mesleki eğitimin amaçlarına terstir. Mesleki eğitim tabii ki akademik temele oturmalıdır ama bunun belli bir dengesi vardır. Üniversitelerimize bağlanan meslek yüksekokulları genellikle uyum sorunu yaşamaktadır. Bu da ülkemize özgü değil. Bu nedenle, bu tür meslek okulları ileri ülkelerde genellikle üniversite dışında teşkilatlandırılmıştır. Kaliforniya eyaletinde, lisans, yüksek lisans ve doktora veren üniversiteler University of California sistemi; lisans ve yüksek lisans veren üniversiteler California State University sistemi; meslek yüksekokullarıysa California Community Colleges sistemi olarak ayrı ayrı teşkilatlandırılmıştır, herbirinin ayrı bir merkezi yönetim kurulu vardır. Türkiye’de meslek yüksekokullarının üniversite dışına çıkarılması ama yükseköğretim sistemi içinde tutulmasının yararlı olacağını düşünüyorum. Buna göre, devlet üniversitelerine bağlı meslek yüksekokulları, mesleki ve teknik eğitim fakülteleri ve mesleki eğitim yapan dört yıllık yüksekokulların tümünün, merkezi Ankara’da olan Mesleki ve Teknik Eğitim Üniversitesi’ne bağlanmasını öneriyorum. TÜRKİYE’DE EN SORUNLU ALANLAR Bu üniversitenin merkezi yönetim kuruluyla her ilde kurulacak en az bir yönetim kurulunda üyelerin çoğunluğunun özel sektörden gelmesinde, bu konuda TOBB ile sanayi ve ticaret odalarına, meslek kuruluşlarına, KOSGEB’e, organize sanayi bölgelerine ve sendikalara görevler verilmesinde yarar görüyorum. Yetişkinlerin sürekli eğitimi de bu üniversitelerin görevleri arasında olmalıdır. Üniversite, mesleki ve teknik ortaöğretim kurumlarıyla da organik olarak irtibatlandırılmalı ve bu alanda ortaöğretimden yükseköğretime geçiş sınavsız olmalıdır. Önerdiğim üniversitede görev alacak öğretim üyelerinin terfi usul ve esasları üniversitelerden farklı şekilde düzenlenmeli ve atanacak rektör, rektör yardımcısı ve müdürlerde akademik unvana sahip olma şartı aranmamalı. Mesleki eğitim alanına ilişkin ikinci önerim, bu alanın kâr amaçlı özel kurumlara açılmasıdır. Bu alanın yabancı yatırımcılara açılmasının da ayrıca tartışılmasında yarar görmekteyim. Üniversitelerimizin bünyesinde yürütülecek lisans programları için önerilerimi şu şekilde özetliyebilirim. Tıp, dişcilik, eczacılık, veterinerlik, ziraat ve mühendislik eğitimlerinin lisans düzeyinde yürütülmesi ülkemizde yerleşmiştir; bu alanlarda köklü müfredat değişiklikleri dışında radikal yapısal değişikliklere gidilmesinde yarar var. Genel önerim, lisans derecesine yönelik eğitim yapan bölüm sayısının azaltılması, lisans programlarının daha geniş bilimsel tabanlı olması ve anadalların yanında disiplinlerarası nitelikte yandal imkhanlarının getirilmesidir. Yandal alanlarının fen ve teknik alanlarla sınırlanmamasında ayrıca yarar var. Bir ülkenin doktor, mühendis ve teknik insan gücü kısmen de olsa yabancı uzmanlarla kaşılanabilir. Ama hukukçu, öğretmen ve din adamları için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Hukuk eğitimi kanımca içselleştirilmesi en zor eğitimdir, belli bir hayat tecrübesi, olgunluk ve geniş bir kültür tabanı gerektirir. On sekiz yaşındaki gençlere bu eğitimin hakkıyla verilemeyeceğini düşünüyorum; yaşadığım tecrübeler bu endişemi pekiştiriyor. Eğitim süresini beş yıla çıkarmak, hukuk felsefesi ve hukuk sosyolojisi derslerini artırmakla bu sorunun çözülebileceğini inanmıyorum. Sosyoloji ve felsefe bilmeyene bu derin konular nasıl öğretilebilir ki? Hukuk eğitiminin lisansüstü düzeye yükseltilmesini öneriyorum. İleri ülkelerde öğretmenler genellikle lisans sonrası düzeyde yetiştirilmektedir. İyi öğretmen, hem öğrettiği konuyu, hem de o konunun nasıl öğretileceğini bilmek zorundadır. Uyduruk pedagojik formasyon sertifika programlarıyla iyi öğretmen yetiştirmek mümkün değildir. Eğitim fakültelerinin, eğitim bilimleri ve öğretim yöntemleri konusunda eğitim veren ve asli görevi öğretmen yetiştirme olan lisansüstü birimlere dönüştürülmesini öneriyorum. Diyanet hizmetlerinde görev alan, özellikle camilerde vaaz veren din adamlarının geniş bir genel kültür tabanına dayalı lisanüstü programlarda yetiştirilmesi ideal olur. Din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleriyle yeni konan diğer din dersleri öğretmenlerinin ise, diğer öğretmenler gibi, lisansüstü düzeyde eğitilmesini öneriyorum. On sekiz yaşındaki gençlere kamu yöneticiliği, diplomasi, işletmecilik, gazetecilik, sosyal hizmet uzmanlığı, sendikacılık ve iş ekonomisi gibi konular da hakkıyla öğretilemez. Bu HUKUK LİSANSÜSTÜ OLSUN CBT 1337/ 18 2 Kasım 2012 Bir örnek olarak Harvard’ın yapısını kısaca özetliyeyim. Harvard’da lisans düzeyinde eğitim veren tek bir fakülte vardır, Faculty of Arts and Sciences. Hukuk, tıp, halk sağlığı, işletme, ilahiyat, eğitim ve tasarım okulları lisansüstü düzeydedir. Ortaçağ Avrupa üniversitesi ile Alman araştırma üniversitelerinin karışımı olan bu yapı, Amerikan araştırma üniversitelerinin genelinde benzerdir. Harvard’a gelen her lisans öğrencisi, önce iki yıllık genel eğitim görür. Genel eğitim programı ABD üniversitelerinin lisans programlarının genel özelliğidir. Bu programda, öğrenciler temel fen bilimleri, temel sosyal ve insani bilimler, yabancı dil, yazılı ve sözlü iletişim gibi alanlardan, daha sonra seçmeyi düşündükleri anadala göre dersler alır. Tek anadal yanında, anadalyandal (majorminor) ve çift anadalda eğitim görmek de mümkündür. Örneğin, iktisat ve matematik gibi anadalyandal çiftlerinde eğitim görülebilir. Bu tabii ki öğrenciye büyük bir esneklik ve geniş bir istihdam alanı da sağlar. Harvard’ın Faculty of Arts and Sciences adlı fakültesi matematik, fizik, kimya, biyoloji, bilgisayar bilimleri, temel mühendislik bilimleri bölümlerinin yanında; sosyoloji, felsefe, tarih, sanat tarihi, antropoloji, edebiyat, yabancı dil HARVARD’IN YAPISI ÖNERİLERİM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle