26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör nümüz zamansız doğa kanunlarından çok öncelenemeyen olaylarla biçimlenmiştir.” Ancak bu problemdeki sorun şuydu: Bundan ne şekilde kontrol edilebilir bir deney yapılabilirdi? Bu konu şimdi Georgia Teknoloji Enstitüsü’nde görevli Betül Kaçar ve Eric Gaucher tarafından ele alındı. Tabii ki tüm evrimi yeniden canlandırmak doğa açısından mümkün değil. Fakat bakterileri modern biyoteknolojinin yardımıyla en ilkel duruma döndürmek hayal değil. Kaçar ve Gaucher bilgisayarda bir gen soyağacı hesapladıktan sonra istatistik yardımıyla geriye doğru hesaplayarak, EFTu geninin 500 milyon yıllık ilkel bir varyasyonunu “canlandırdılar”. Yöntem ilke olarak az çok Jurassic Park’ta John Hammond’un dinozorların kalıtımıyla yaptığına benziyor. Amerikalı araştırmacılar da kalıtımından modern gen varyantını çıkardıkları ilkel koli bakterisi genini kullanmış. Bakteriler daha sonra yeniden besleyici sıvı içine bırakılmış. Mikroplar bu şekilde bir bölünme için daha öncesine kıyasla iki misli fazla zaman harcamış. Kaçar ve Gaucher, deneyler henüz başlangıç aşamasında diyor. Geriye kalan büyük kısım yani iki numaralı evrim süreci daha yolda. Bakterilerin kısa nesil süresi nedeniyle önümüzdeki aylarda ya da yıllarda çok ilginç gelişmeler yaşanabilir. Mesela genin tekrar modern duruma dönmesi mümkün. Bu da İngiliz paleontolog Simon Conway Morris’in görüşüyle örtüşmekte. Morris’e göre evrim zorunluluklarla tasarlanmıştır ve buna bağlı olarak da gelişimi sırasında çok az seçeneklere sahipti. Cehalet Bir Defa Vurursa Bu Cahillikten Olabilir Cehalet ha babam vurursa bu kesinlikle aptallıktandır Sevgili okuyucularım: Geçen akşam güzel bir yemek yiyebilmek için Beyti’ye gittik. (Beyti Amca aynı zamanda çok sevdiğimiz ve saydığımız bir aile dostumuzdur.) Yolda Ayamama Deresi’nin sayısız kollarını katederek gidiyoruz. Bunlara, herhalde sorumlu belediye veya Büyükşehir Belediyesi betondan yatak yapmış. Maksat sellerin vereceği zarara engel olmak veya bunu en aza indirmek. Kanalın kesidinin şekli şöyle: Böyle bir keside sahip drenaj tedbir kanalı yapmak kanal yapmayı bilmemek demektir. Bunun sebebi ise basittir: Kanaldan belli bir birim zamanda geçecek su miktarı = kanal genişliği X kanal derinliği X suyun akış hızı. şeklinde bir kanal kesitinde su arttıkça sadece kanalın derinliği ve suyun hızı artabilir. Halbuki kanalınızın kenarlarını yatırırsanız, yani şeklinde bir kesit yerine şeklinde bir kesit oluşturursanız, su mikdarı arttıkça hem derinlik hem de genişliğin artmasına izin vereceğiniz için, su buradan kesitine sahip bir kanaldan taşabileceğinden daha zor taşar. Sel afetlerinden devamlı müşteki olan A. B. D.’nin güney eyaletlerinde «bayou» adı verilen tahlisiye kanallarına bakınız. Hepsi, bahsettiğim gibi yatık kenarlara sahiptir. Bursa’da Temenye Deresi’ni boşaltan kanallar da aynı geometriye sahiptir. (En azından ben çocukken öyleydiler.) Bugün (9 Ekim 2012), televizyonda akşam haberlerinde gene Rize’de olan bir sel felaketi haberini seyrederken baktım, oradaki kanallar da şeklinde kesitlere sahip. Bunu görünce, belediyelerimizin acaba hangi kaynaktan inşaat mühendisi veya jeomorfolog aldıklarını düşündüm. Yukarıda size anlattığım basit hesabı, benim bildiğim, her jeolog veya jeomorfolog ilk meslek dersinde öğrenir. İnşaat mühendisleri ise aynı konuyu hidrolik derslerinde öğrenir. Ama tabii, belediyeleri, jeologlar, jeomorfologlar, inşaat mühendisleri gibi doğa ile diyaloğa girebilen kişilerle değil de imamlarla doldurursanız, sonuçta dik kenarlı kanallarla sal mücadelesine kalkarsınız! Buna ne deneceğini başlıkta yazdım. Son zamanlarda bazı söyleşi ve röportajlarda, kentsel dönüşüm konusunda Başbakan Tayyip Erdoğan Bey’in haklı olduğunu söylüyorum. Bunu burada en açık bir şekilde tekrar edeyim. Ancak Tayyip Bey’in çok dikkat etmesi gereken husus kiminle iş yapacağıdır. Kentsel dönüşümü yukarıda kanal örneğinde anlattığım türden cahillere teslim ederse, vatandaşlarını kurtarmak istediği felaketten çok daha büyüklerine sebep olabilir, on binlerce insanın ölümü vebalini kendi sırtına yükleyiverir. Yukarıdaki Ayamama kanallarının Sayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın iktidarı döneminde yapıldığını düşününce, afet türünden bir depremi eli kulağında bekleyen bir şehrin sakini olarak insanın sırtından soğuk soğuk terler boşanıyor: Kentsel dönüşüm de acaba kanalları yapanların bilgi seviyesinde mi yapılacak? Onun için Tayyip Bey bu işe bizzat el atarak tüm işin son derece şeffaf bir şekilde yürütülmesini sağlamalı. Kentsel dönüşümü kim yapacak, kim denetleyecek? Bu işi yapacak kimselerin ehliyeti, isimlerinin önüne dizebilecekleri akademik unvanlar veya başka sıfatlarla mı, yoksa gerçekten ehil olup olmadıklarıyla mı tespit edilecek? Tekrar edeyim: Türkiye üniversitelerinden alınmış akademik ünvanların hiçbir kıymeti yoktur, boş sayılırlar. Ben bunu bazı komutanlarımıza söyleyince bana inanmakta zorlanıyorlardı. Daha sonra bazıları çeşitli nedenlerle üniversitelerin iç yüzünü tanıyınca benim dediklerimin doğru olduğuna kanaat getirerek şoke olmuşlardı. Tayyip Bey’in muhtelif bakanlıklara atadığı akademik rütbelilere veya bir bakanının Türkiye Bilimler Akademisi‘ne yaptıklarına bakınca, kendisinin de sayın komutanlarımız gibi Türkiye’deki üniversiteleri gerçekten üniversite sandığını görüyorum. Kentsel dönüşüm iyice hızlanıp genişlemeden birilerinin kendisine doğruyu anlatması şarttır. Yoksa hem ileride halk perişan olur hem de Tayyip Bey vicdanıyla yaşayamaz. kalanma riski daha yüksek. Amerika’da gerçekleştirilen araştırma ayrıca alkol türünün, düzenli olarak tüketilen miktar kadar önemli olmadığını gösteriyor. Çok fazla alkol tüketen ve günde bir paketten fazla sigara içenlerde prostat kanseri ortalama olarak on yıl önce teşhis edilmiş. Ama sigara ve alkolü bıraktıktan on yıl sonra kanser riski yeniden normale dönüyor (American Journal of Gastroenterology). Michigan Üniversitesi’nden Michelle Anderson ve ekibinin hedefi, alkol ve tütün tüketimi ve pankreas kanseri teşhisi arasındaki ilişkiyi ortaya koymaktı. Sonuçlara göre araştırmaya katılan 811 kişi arasında çok fazla sigara içenlerde kanser ortalama olarak 62 yaşında teşhis edilmiş. Günde 39 gramdan fazla alkol tüketenlerde ise hastalık 61 yaşında ortaya çıkmış. Sigara ve alkol kullanmayanlar ise ancak 72 yaşında yakalanmışlar hastalığa. Alkol içimi hastalık riskini yüzde 62’ye kadar yükseltirken sigarada bu olan yüzde 170. Gerek alkol gerekse tütün tüketimi pankreas ve bedenin diğer bölgelerinde iltihap reaksiyonlarını tetikliyor ki bu da kanserin oluşumuna zemin hazırlamakta. Sonuçlar, pankreas hastalığına önlem olarak hangi yaşta kontrole gidilmesi gerektiğini göstermesi açısından önem taşımakta. Fakat ne var ki pankreas kanserini erken evrede yakalamaya izin veren güvenirli testler yok henüz. Hastalık teşhis edildiğinde genelde tedaviyle iyileştirilemeyecek kadar gelişmiş oluyor. Demanstan çiğneyerek korunmak İki Amerikalı biyolog, deney tüpünde zamanı geri almaya çalışıyor. Araştırmacılar bakterileri ilkel bir genle donattıktan sonra evrimsel bir yarışın içine soktu. Deneyin nerede sonlanacağı henüz bilinmiyor. “Bandı yeniden yürüttüğümüzde neler olur” diye sormuştu Stepen J. Gould bir zamanlar. Amerikalı paleontolog “bant” derken yaşamın evriminden söz ediyordu. Aslında şöyle de sorulabilirdi: İlkel bulamaçla yeniden başlanıldığında yine ayın şey mi ortaya çıkardı? Ve birkaç milyar yıl sonra yine insan mı gelişirdi? Çok kısa bir süre sessiz kalabilen Goulds daha sonra şöyle konuşmuştu: “Tarih çok fazla rastlantı barındırıyor. Gü Deney tüpünde Jurassic Park Nilgün Özbaşaran Dede [email protected] CBT 1335/ 7 19 Ekim 2012 İnsan ömrü uzuyor ama daha şimdiden bir milyon kişide demans hastalığı var. İsveçli bilim insanları şimdi demans hastalığına neden olan az bilinen bir riski araştırdı: Ağızdaki eksik dişler. Karolinska Enstitüsü ve Karlstadt Üniversitesi bilim insanları yetmiş yedi ve daha yaşlı olan 557 kişiden örnekler almış. Buna göre elma gibi sert yiyecekleri çiğnemekte zorlananlarda bilişsel yeti gerilemesi riski daha yüksek. Bu ilişki, cinsiyet, yaş, eğitim durumu ve sağlık problemleri gibi etki faktörlerinin de dikkate alınması halinde kalıcı olmuş. İnsanların doğal veya takma dişlerle çiğnemeleriyse fark etmiyor. Bilim insanları bu durumu şöyle açıklıyorlar: Daha az çiğnemek beyne giden kan akışını azaltıyor olabilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle