02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık Kanser tedavisinde beslenmeyle “mucize” yaratmak mümkün mü? Tedaviler sırasında doğru beslenme yöntemlerini bilmek hastanın tedaviyi rahat geçirmesi ve konforu açısından oldukça önemli. Ancak bazen hastalar veya yakınları sadece doğru beslenmeyle yetinmek istemiyor ve destek ürünler, bitki kürleri gibi yöntemlerden de fayda sağlamak istiyorlar. Ancak bu gibi bilinçsizce veya kulaktan dolma olarak uygulanan yöntemler hastanın tedavisini daha da zorlaştırabiliyor. Tuğçe Aytulu, Uzman Diyetisyen Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi Tuğçe Aytulu Ancak beslenme her zaman tek başına koruyucu bir faktör değildir. Kanserden korunmak için beslenmede ne gibi değişiklikler yapılabilir? • Her türlü sebze çeşidini içeren bir beslenme şeklini benimseyin. Haftanın bazı günlerinde et ürünleri yerine kuru baklagilleri tercih etmeye çalışın. • Günde en az 5 porsiyon her renkten olan sebze ve meyvelerden tüketin. Örneğin turunçgiller, koyu yeşil yapraklı sebzeler ve sarı kök sebzeleri karışık olarak gün içinde kullanın. Farklı renklerdeki sebze ve meyveler fitokimyasallar olarak bilinen sağlığı geliştirici öğeler içerir. • Her gün yüksek posa içeren gıdalar tercih edin; örneğin kuru baklagiller, tam tahıllı ekmekler, tahıllar... • Özellikle hayvansal kaynaklı yüksek yağlı gıdaları sınırlayın. Az yağlı süt ve süt ürünlerini tercih edin. Düşük yağlı pişirme tekniklerini kullanın. Buğulama, haşlama yöntemlerini deneyin. • Tuzlanmış, tütsülenmiş ve salamura gıdaları daha az tercih edin. • İdeal kilonuzu koruyun ve fiziksel olarak aktif olun. • Alkol alıyorsanız kontrollü miktarlarda tüketin. • Gıdaları güvenli ve sağlıklı yöntemlerle saklayın. • Marketten alışveriş yaparken gıdaların çeşitliliğine dikkat edin. • Dengeli beslenmediğinizi düşünüyorsanız bir diyetisyene başvurun. Diyetisyen sadece zayıflamadan sorumlu bir uzman değildir, aynı zamanda sağlıklı beslenmenin düzenlenmesi ve sürdürülmesinde sorularınıza cevap verecek bir danışmandır. K anser, belki de çağımızın en korkulan hastalığı. Televizyonda, gazetelerde sürekli korkutucu kanser hikâyeleri ya da mucizevi şekilde bu hastalıktan kurtulanların ilginç hikâyeleri... Bu mucizevi yöntemlerin en başında da beslenme yöntemleri yer alıyor. Kanser tedavisi sırasında ameliyat, kemoterapi, radyoterapi gibi yöntemler tek başına veya birlikte kullanılabiliyor. Buna ek olarak hastalar veya hasta yakınları en kolay kontrol edebildikleri kısım olan beslenme işini çok önemsiyor. Tedaviler sırasında doğru beslenme yöntemlerini bilmek hastanın tedaviyi rahat geçirmesi ve konforu açısından oldukça önemli. Ancak bazen hastalar veya yakınları sadece doğru beslenmeyle yetinmek istemiyor ve destek ürünler, bitki kürleri gibi yöntemlerden de fayda sağlamak istiyorlar. Ancak bu gibi bilinçsizce veya kulaktan dolma olarak uygulanan yöntemler hastanın tedavisini daha da zorlaştırabiliyor. Örneğin kemoterapiye bağlı bulantı yaşarken bir de kaynatılmış bazı bitki suları gibi şeyleri içmeye zorlanıyor ve bu durumda bulantıları daha da artabiliyor. Hastaları, tedaviye destek olduğuna dair kanıtı olmayan veya içinde ne olduğundan emin olunmayan bitki özleri gibi ürünleri kullanmaya teşvik etmemek, zorlamamak gerekiyor. Çünkü bu tip durumlar bazen hastaya yarardan çok zarar getirebiliyor. Bazı bitkiler ve gıdalar bazı kemoterapilerle etkileşime girerek tedavinin etkinliğinin azalmasına sebep olabiliyor. Örneğin greyfurt ve narın içinde bulu nan bazı maddeler çoğu kemoterapi ajanıyla etkileşiyor ve ilaçların etkilerini istenmeyen şekilde artırabiliyor veya azaltabiliyor. Dolayısıyla kemoterapi alırken aynı esnada bol miktarda greyfurt ve nar suyu içmek yarardan çok zarar getirebiliyor. Kaynatılarak veya tablet formunda bilinçsizce kullanılan bazı bitkiler kanda bazı değerlerin (örneğin karaciğer enzimlerinin) artmasına neden olup kemoterapinin aksamasına bile sebep olabiliyor. Bu durumda her “doğal” olana “zararsız” demek yanlış olur. Birçok ilaç da aslında bitkilerden elde edilmektedir ancak bu ilaçlarda doz, kullanım şekli, olabilecek yan etkiler bilinir. Hekimler bu yan etkilerle karşılaştıklarında ne yapacaklarını bilir ama bitkisel ürünlerde doz, yan etki gibi önemli noktalar soru işaretidir. Bu sebeple bilinçsizce tedavi edici amaçlarla kullanılmamalıdır. Kanser tedavisinde kullanılan bazı ilaçların bitki kökenli olduğunu biliyoruz, örneğin vinka alkoloidleri gibi. Ancak herhangi bir diyet modelinin herhangi bir kanser türünü tedavi ettiğine yönelik hiçbir kanıt yoktur. Elbette ki bazı kanserin önlenmesinde beslenme şekli önemli kriterlerden biridir. Kanser tedavisi sırasında da bazı yan etkilerin azaltılmasında beslenme önemli yer tutar. Kanser tedavisinden sonra da sağlıklı beslenmenin sürdürülmesi önemlidir. Örneğin meme kanserinin tekrarlamasını önlemede yardımcı faktörlerden biri sağlıklı kiloda olmaktır. BİTKİLERLE ‘TEDAVİ’ MÜMKÜN MÜ? BİTKİ ÖZLERİNE DİKKAT! Kısırlık başka hastalıkların da habercisi olabilir K Sıcak banyo yapmak, sigara içmek, fazla alkol kullanımı, sağlıksız ve düzensiz yaşam, bilinçsiz ilaç kullanımı, dışarıdan alınan testosteron, kistler, antidepresan ve vitaminlerin bilinçsiz kullanımı kısırlığa yol açan etkenlerden bazılarıdır. Tüp bebek tedavilerinde tek amaç gebeliğin oluşması değildir. Özellikle genç kadınlara fazla sayıda embriyo transferi yapılarak gebelik olasılığı arttırılabilir. CBT 1335/ 15 19 Ekim 2012 ısırlık denince toplumda akla gelen ilk tedavi yöntemi tüp bebek oluyor. Oysa, bu seçeneğe gelinceye kadar şartların uygunluğu doğrultusunda farklı tedavi yöntemlerinin de denenmesi gerekiyor. Yoksa başka hastalıkların habercisi olabiliyor. Peki hangi hastalıklar kapımızı çalabilir? Kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Prof. Dr. Timur Gürgan açıklıyor… Türkiye’de yaklaşık 1.5 milyon çiftin çocuk sahibi olmakta sorunlarla karşılaşıyor. İstediği zamanda çocuk sahibi olamayan insanlar ülkemizde önemli sosyal, psikolojik, moral, ekonomik sorunlar ve çıkmazlar yaşıyor. Sorun bilimsel ve gerçekçi bir yaklaşımla ele alınmadığından giderek de büyüyor. Kısırlık, büyük şehirlerde yaşayan kadınlar için daha anlaşılır bir durum olarak görülürken, Anadolu’nun köylerinde yaşananlar daha ağır sonuçlar veriyor. Çocuk sahibi olmamayı sadece kadın yükleniyor. Baba adayları bu durumu kabul etmemekte direniyor. Kadın kısırlığında diğer etkenler olarak endometriozis, bağışıklık problemleri, üreme organları bozuklukları, cinsel ve psikolojik problemler bunların başlıcaları. Erkeklerde de diğer kısırlık nedenleri; Enfeksiyonlar, travmalar, tiroid hormon bozuklukları, psikolojik ve cinsel sorunlardır. Kadındaki en önemli kısırlık sebepleri yumurtlama bozuklukları, tüplerin hasarlı veya tıkalı olması, endometriozis, rahim ağzına ait problemler ve alerjik nedenlerdir. Kısırlık nedeni olan tiroid (guatr) aynı zamanda hamilelerin düşük yapma riskini artırırken, çocukta doğum sonrası gelişimsel sağlık sorunlarına da yol açıyor. Erken tanı ve tedavinin önemine vurgu yapan kadın hastalıkları ve doğum uzmanı Prof. Dr. Gürgan, gittiğiniz tüp bebek merkezlerinde hemen aşılama ya da tüp bebek tedavisini kabul etmeyin. Mutlaka bir smear testi yaptırın, checkup yaptırın diyor. Kısırlık merkezlerine başvuran hastaların neredeyse yarısında erkeğin sperm kalitesindeki düşüklük göze çarpıyor. Sigara ve alkol kullanımının artması ilk akla gelenlerden. Çevresel faktörler (zararlı gazlar, radyasyon, ozon tabakasındaki incelme, elektromanyetik alanlar) yemek tarzımızdaki ve hatta giyim şeklindeki değişiklikler hep üzerinde durulması gereken konular. Kadınlarda kısırlığa yol açacak yapısal bozukluklar daha çok tüplerin tıkanmasına bağlı olarak görülür. Bunun yanı sıra sancılı adet görmeyle birlikte görülen bazı rahatsızlıklar da tüplerin tıkanmasına neden olabilir. Bu nedenle kısır olduğun TÜP BEBEKLE TEDAVİ OLAMAZSINIZ! dan şüphelenilen bir kadından öncelikle rahim filmi istenmelidir. Erkeklerin ise, sperm kanallarında doğuştan tıkanıklık olabilir. Kalp rahatsızlıkları, tansiyon, şeker hastalığı da çocuk sahibi olunamamasında önemli rol oynar. Kısırlık tedavisi her çift için özeldir. Çifte özel yapılan planlamalarla uygulanacak tedaviler başarı şansını arttırır. Kadın ve erkeğe ait detaylı değerlendirilme sonrasında elde edilen bilgilerin de Prof. Dr. Timur Gürgan ğerlendirilmesi ile ortaya çıkar. Bu değerlendirmede kişilerin sosyal, moral, psikolojik, ekonomik durumları, daha evvelki hastalıkları, tetkikleri ve tedavilere verdikleri cevaplar ve başvurdukları zamandaki yaş, yumurtalık fonksiyonları, hormonal durumları göz önüne alınır. Başka bir çift için geçerli olan yaklaşımın diğeri için geçerli olamayacağı bilinmelidir. YAPILAN YANLIŞLAR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle