26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Düşünmenin Hesabı Ayhan Ural [email protected] Türkiye’den Tez Manzaraları: K amuoyuyla paylaşılan yeni bir yükseköğretim yasasına doğru adlı metinden anlaşılacağı üzere YÖK, üniversitelerde yeniden yapılanmaya olan gereksinim vurgusunu öne çıkararak bu gereksinmeyi de üniversite sayısındaki artış ile kontenjan artışlarına dayandırmaktadır. Bu gerekçeyle üniversitenin fiziksel ortam ve koşulları ile öğretim üyesi sayılarının artırılması gündeme gelebilecekken örtülü olarak üniversite evrensel amaçlarından uzaklaştıracak işlevsel ve yapısal bir dönüşüm tartışmasının içine çekilmek istenmektedir. TÜBİTAK ve TÜBA örnekleri bütün çıplaklığıyla gözler önündeyken üniversiteyi özgürleştirme ve özerkleştirme iddiasıyla bilimi iktidarın emrine geçirecek bu öneriyi bir acıklı güldürü olarak nitelendirebiliriz. Bu yazıda ilgili metninde önerilen bütün konulara yanıt verilmeden yanıtlanmayacak ifadeler mevcutüniversiteye ilişkin yaşamsal niteliklerin hatırlatılmasıyla yetinilecektir. En genel anlamıyla üniversite bilimin anlama, açıklama, yordama ve kontrol işlevlerinin gerçekleştirildiği yer, bilim yapılan üretilen ortamdır. Bu yargıdaki etken yapı yapma edilgenleştirilemez. Edilgenleştirilmesi halinde, …bilim yaptırılan yerdir şeklini alır ki istenilen de tam olarak budur bu ifade hiçbir zaman bir üniversite tanımlaması için kullanılamaz. Tartışmaya açılan metin, baştan sona üniversiteyi edilgenleştiren ifade ve betimlemelerle doludur. Üniversite; bilimin anlama, açıklama, yordama ve kontrol işlevlerini gerçekleştirebilmek için özgür ve özerk olmalıdır. Kamusal bir örgütlenme olarak da üniversitenin toplumsal bir sahipliğe kavuşturulması ve güvence altına alınması gereklidir. Üniversitedeki bilim yapma, bilimsel çalışma yapma, araştırma yapma, topluma hizmet etme gibi eylemler yaptırma şeklinde bir değişime uğratılırsa üniversite işlevsel ve yapısal olarak evrensel bağlamından koparılarak toplumsal sahipliği ortadan kalkar. Böylece üniversitenin temel değerleri olan özgürlük ve özerklik üniversiteyi ele geçiren güç tartışmaya açılan metinde iktidar bileşenleri oldukça çeşitlendirilmiştir tarafından yok edilmiş olur. Unutulmamalıdır ki üniversitenin bilim yapılan yer olarak tanımlanmasının barındırdığı etken yapı, aynı zamanda üniversite özgürlüğünün yaratıcısı ve yaşamasına olanak sağlayan bir anlam taşımaktadır. Ayrıca günümüzdeki özgür üniversitesinin kendini yönetebilecek bir özyönetim deneyim ve becerisine sahip olduğu da bir başka gerçektir. İlgili metinde üniversiteyi ve dolayısıyla üniversite yönetimini kamusal alanın dışına çıkarma arayışının bir sonucu olarak üniversite, işletme yönetimi alanyazınında yer alan kavram ve terimlerle yeniden yapılandırılmak istenmektedir. Kârlılık, verimlilik, başarım performans, profesyonelleşme, esnek çalışma, hesap verilebilirlik gibi ifadelerin, yeniden yapılandırılmak istenen üniversite için önerilmesi, neoliberal politikaların yeni kamu yönetimi yeni kamu işletmeciliği adıyla kamu yönetimi alanına sokulmasının bir sonucudur. Bu kavram ve terimlerle ifade edilen üni versite artık üniversite denilemez şirketleştirilerek ticarileştirilmiştir. Üniversitenin piyasayla ilişkilendirilmesi ve bunun sonucu olarak özelleştirilmesi bilim temel işlevlerine anlama, açıklama, yordama ve kontrol aykırı bir durum yaratacaktır toplumsal sahipliğinden yoksun bir örgütün bilimsel bilgi üretmesi ve onu paylaşması, beklenen bir ticari faaliyet olmayacaktır. Üniversite bilim bir güçtür ve bu gücü ele geçirmek isteyenler her zaman var olmuştur ve var olacaktır. Mücadele, üniversiteye sahip olmak isteyenler karşısında üniversite bizimdir yaklaşımı yerine üniversite hepimizindir anlayışıyla karşı koymayı gerektirmektedir. Buradaki hepimiz ifadesi bütün insanlığı kapsayan bir ifadedir ve bu ifade üniversiteyi tanımlarken kullanılan ortak sahiplik kavramıyla da örtüşen bir anlam içermektedir. Evrensel ve bütün insanlığın üniversitesini; bireysel, şirketsel ticari, sınıfsal, yerel, bölgesel, ideolojik, dinsel, cinsel ve benzeri şekilde tanımlanan alanların içine hapsetmek mümkün değildir. Toplumsal sahipliğin dışına çıkarılan yapılar, ilgili metinde de önerildiği gibi bir konsey öyle bir konsey ki herkesin içerisinde ben neden yer almıyorum veya ben de girmek isterim diyebileceği bir yapı aracılığıyla yönetilecek ve demokratik olduğu iddia edilecektir. Bunun karşısındaki en büyük gücümüz, bilimin oylanmayacağını biliyor olmamızdır. Ayrıca etik anlayışımız gereği, düşünmenin hesap verilebilirliğini, bilimcinin rekabet etmesini niçin, kimle, nasıl … ve bilimci başarımının ne anlama geldiğini ve nasıl ölçülebileceğini bilmiyor ve anlayamıyor olduğumuzu da belirtmeliyiz. Üniversite doğası gereği evrenseldir ve ilgili metinde yer verildiği şekliyle üniversiteyi uluslarasılaştırma söylemi oldukça anlamsızdır. Üniversite bilim için bir eylem yapılması düşünülüyorsa ki gereklidir ivedi olarak üniversitenin önündeki özgürlük ve özerklik engellerinin kaldırılması gerekir. Yıllar önce bireysel bir betimleme yapmak amacıyla yazmış olduğum izmin başlıklı metni, başlığını değiştirerek üniversiteye yönelik yapılan bütün saldırılar karşısında bir direniş bildirgesi olarak paylaşmak istiyorum. Tez Danışmanları ve Öğrencileri 2 Bilimcinin Direniş Bildirgesi …bana benimle ilgili olana sahip olamayacağınız bir özgürlük, …beni benimle ilgili olanı satın alamayacağınız bir mülkiyet hakkı, …beni benimle ilgili olanı sermaye olarak hesaplayamayacağınız bir girişim hakkı savunucusuyum. …bütün bunlar nasıl mı olacak? bunun için de şüphesiz kafa yorulacak. ancak, her zamanki gibi ben olamayacağım kafayı yoracak. …gerekirse tarafınızdan, kafa aranacak! …dilerim bu da yanlış anlaşılıp, satın alınacak kafa aranmayacak… …ortak onurumuz o kafayı, satın alabilecek gücünüz paranız olmayacak… …hiçbir zaman. 012 yılında ODTÜ, lisansüstü eğitiminin 50 yılını aşmanın onurunu yaşadı. Bu süre zarfında ODTÜ’de 20.267 öğrenci Yüksek Lisans, 2 771 öğrenci ise Doktora Programlarından mezun oldu. ODTÜ, bu yıl, aynı zamanda Times Higher Education tarafından yapılan “World Reputation Rankings 2012” sonuçlarına göre dünya üniversiteler sıralamalarına göre saygınlık açısından zirvedeki 100 üniversite arasında gösterildi. Son altı yılda, Yüksek Lisans ve Doktora Programlarındaki mezunlarımızın yayınlarının toplam sayısı 3.043 iken SCI, SSCI ve AHCI ile taranmış dergilerde ODTÜ adresli yayınların sayısı 4 987’dir. Bu lisansüstü çalışmalar sonucunda üretilen ODTÜ adresli uluslararası yayınların, toplama oranının % 61 olduğunu göstermektedir. Kısacası, yapılan lisansüstü çalışmalar bilim üzerinde kayda değer bir etkiye sahiptir. ODTÜ Kütüphanesi, 2003 yılında Türkiye’de ilk defa uluslararası OAI (Open Archives Initiative) standartlarında bir elektronik tez arşivi kurmuştur. Dünyadaki bütün üniveresitelerde tezlerin telif hakkı yazarlara ait olup tezin üniversite içi veya dışı erişime açık tutulmasına veya erişime izin verilmemesine yazarlar karar vermektedir. 2012 yılı itibariyle tez arşivinde 7920 yüksek lisans ve doktora tezi bulunmakta olup bunların % 15 gibi bir bölümü üniversite içi erişime, geri kalan büyük bir çoğunluğu herkesin erişimine açıktır. Erişime kapalı olan tez sayısı ise sadece 14’dür. 2011 yılında tezlere 692162 erişim gerçekleşmiştir. Ayrıca, 2004 yılından itibaren, ODTÜ elektronik tez arşivi of NDLTD (The Networked Digital Library of Theses and Dissertations)de bir üyesidir. Üniversitemiz Türkiye’de intihal konusunu gündemine ilk alan kurumların başında gelmektedir. Bu konuda dünyada artan farkındalığa paralel olarak Üniversitemizde de öğrenciler intihal konusunda eğitilmekte ve uyarılmaktadır. Yine ODTÜ olarak yıllardır öğrenci disiplin yönetmeliğinde intihal cezasının yer alması gerektiği konusunda YÖK nezninde girişimlerde bulunduk. Yeni yönetmelikte bu konuda ceza öngörülmesini olumlu bir adım olarak görüyoruz. Başarıları kısaca yukarıda değinilen lisansüstü programlarımızda, Enstitüler tarafından 2005 yılından bu yana lisansüstü tezlerde intihalı önlemek için TURNITIN yazılımı kullanılmaya başlanmış ve tezlerde başka kaynaklardan (yayın, tez, kitap vb) yapılan örtüşmelerin %25’den az olmasına çalışılmıştır. Amacımız, öğrencilerimizin yayına geçmeden daha tez aşamasında intihal yapmalarını önlemektir. Ancak takdir edileceği üzere, öğrencinin daha önce yaptığı bir yayın veya kendisinden önce aynı cihazda veya konuda çalışanlarla, tezlerin giriş, deneysel cihaz ve deneysel yöntem anlatım bölümünde yer alan tanımlar ve açıklamalarda belli bir ölçüde örtüşme kaçınılmazdır. Bütün bunların oranı ve niteliği ciddi incelemeleri gerektirir. Bu nedenle, tekrarların özgün içerikle ilgisini yetkin kişilerce yapılan bir araştırma süzgeci ve bununla ilgili bir rapora dayandırılmadan, isim vererek yapılması habercilik etik anlayışını sorgulatmaktadır. Bu tür yanlışlıkların ivedilikle düzeltilmesini ve bundan sonra bu hususta yapılacak yayımlarda gerekli duyarlılığın gösterilmesini bekliyoruz. Saygılarımızla. ODTÜ Enstitü Müdürleri: Prof. Dr. Canan Özgen (Fen Bilimleri), Prof.Dr.Meliha B. Altunışık (Sosyal Bilimler), Prof. Dr.Ahmet Kıdeys (Deniz Bilimleri), Prof.Dr.Nazife Baykal (Enformatik Enstitüsü), Prof.Dr. Bülent Karasözen (Uygulamalı Matematik) ODTÜ Yayın Etiği Komitesi Üyeleri: Prof. Dr. Canan Özgen, Prof. Dr. Meliha B. Altunışık, Prof. Dr. Metin Balcı, Prof.Dr. Kemal İder, Prof. Dr. Mehmet Utku, Prof. Dr. Ayşe Karasu 10 Ekim 2012 CBT 1335/ 18 19 Ekim 2012
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle