25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR UZAYDAK EN BÜYÜK PATLAMA B TLER MEMEL LER N TAR H N DEĞ ŞT RD rülmekte, kuşlarsa tüylü dinozorların uzak ardıllarıdır. rlanda, Kanada ve ABD’deki oranlar on misli yüksek. Ancak zengin ülkelerde tıbbi hizmetlere ulaşım daha iyi olduğu için, semptomların kötüleşmesi engellenebiliyor. Araştırmaya göre zengin ülkelerde astım oranında artış söz konusu değil ama yoksul ülkelerde çoğalıyor. Yani zengin ve yoksul ülkeler arasındaki fark küçülüyor. Dünya nüfusunun büyük bir kısmı düşük GSMH’li ülkelerde yaşadığı için ve bu ülkelerde nüfus artışı da daha fazla olduğu için dünya nüfusunun önemli bir kısmında astım hastalığı görülmekte. Ülkemizde yaklaşık olarak 4 milyon astım hastası var ve astım Türkiye’deki ölüm nedenleri içinde ilk yirmi hastalık arasında. Türk Toraks Derneği’ne göre önlem alınmadığı taktirde astım hastalığı ve ölümlerinde yüzde yirmilik bir artış yaşanacak. NASA şu sıralar bir galakside bugüne kadar uzayda izlenen en şiddetli ve en uzun süreli kozmik patlamayı inceliyor. Bir haftadan uzun süre devam eden olayın incelenebilmesi için aralarında Hubble teleskopunun da bulunduğu çok sayıda uzay teleskopu devreye sokulmuş. Astronomlar, şimdiye dek hiç bu kadar parlak, değişken, yüksek enerjili ve bu kadar uzun süre devam eden bir patlamayı görmediklerini söylüyor. Gamma patlamaları normalde dev bir yıldızın çökmesi sırasında meydana gelir ve emisyon birkaç saat sürer sadece. Oysa bu patlamada hala gamma ışınları açığa çıkıyor. Patlama ilk olarak 28 Martta, gamma patlamaları “uzmanı” Amerikan Swift uydusu tarafından kaydedilmiş. Hubble teleskopu ise 4 Nisan’da patlama kaynağının 3.8 milyar ışık yılı uzaklıktaki bir galaksinin merkezindeki Ejder takımyıldızı olduğunu saptadı. Bizim galaksimizde de, tekrarlanan patlamalara neden olan cisimlerin bulunduğunu biliyoruz, ama bu patlamalar bundan binlerce veya milyonlarca kez daha zayıf (Space Telescope Science Enstitüsü astronomu Andrew Fruchter.) Astronomlar bu patlamanın bir yıldızın, bir karadeliğe çok fazla yaklaşması sonucu meydana geldiğini tahmin ediyor. Bir karadeliğin kütlesi Güneşimizin kenden milyonlarca kez daha fazla. CBT 1257/ 4 22 Nisan 2011 British Medical Journal dergisinde yayımlanan ve Almanya, Fransa, talya, spanya, ngiltere, Hollanda, Yunanistan ve Danimarka’dan 360.000 kişinin katıldığı uzun vadeli araştırma (1990’lı yıllardan beri) Avrupa Kanser ve Besin Araştırmaları (EPIC) çalışmasının bir parçası. Sonuçlara göre ölçülü alkol tüketimi bile ağız ve gırtlak boşluğu, ses telleri, yemek borusu, bağırsak ve karaciğer kanserine yakalanma olasılığını arttırıyor. Verilerimiz birçok kanser hastalığının günlük alkol tüketiminin erkeklerde iki, kadınlarda ise bir bardakla sınırlanması halinde önlenebileceğini gösterdi. Bunlar birçok sağlık organizasyonu tarafından önerilen ölçüler diyor bilim insanları. Buna göre erkekler için önerilen günlük alkol miktarı 24, kadınlar içinse 12 gram. Erkeklerde görülen on kanser vakasından biri ve kadınlarda görülen 33 vakadan birinde alkolün etkisi bulunmakta. Avrupa’da önerilen limiti aşarak en fazla alkol tüketen ülke Almanya. Almanya’yı Danimarka ve ngiltere takip ediyor. Günümüzde insanların daha fazla alkol tükettikleri konusunda uyaran Naomi Allen (Oxford Üni.), bu durumun alkole bağlı kanser vakalarında artışa neden olabileceğini söylüyor. ALKOLÜN FAZLASI KANSER R SK N YÜKSELT YOR Bitlerin gen analizleri kuşların ve memelilerin gelişimine yeni bir bakış açısı sundu. Bugüne kadarki tahminlerin aksine, bu hayvanlar Tebeşir Devri’nin sonundaki toplu tükenişlerden önce tamamen gelişmişti, hatta bit bile taşıyorlardı. Londra Doğa Bilimleri Müzesi’nden Vincent Smith, 69 canlı bit türünü karşılaştırdıktan sonra bir soyağacı çıkarmış. Bu soyağacına ise fosil buluntulardan bilinen tarihler yerleştirilmiş. Bu şekilde soyağacının Tebeşir Devri ve Üçüncü Zaman arasındaki sınırdan çok önce dallanıp budaklandığı anlaşılmış. Bu tarihte yani 65 milyon yıl önce dinozorlar büyük bir meteorit çarpması sonucunda tükendi. Bitler, konakçılarıyla uyum sağlayan uzmanlaşmış hayvanlardır. Araştırmacılar bu nedenle bitlerin ve konakçılarının soyağaçları arasında paralelliklerin bulunduğuna inanıyor. Yüz milyon yıl öncesinde bitlerin dört ana grubu yaşıyorduysa, aralarında kuşların ve memelilerin de bulunduğu çok sayıda konakçı, meteorit çarpmasını yaşamış ve hayatta kalmış olmalı, diyor bilimciler. Bugüne kadar, bulunan çok az sayıda fosil kalıntılar nedeniyle, memelilerin ve kuşların, dinozorların tükenmesinden sonra boşalan ekolojik nişlerde çoğalmaya başladıkları düşünülüyordu. Oysa yeni analizler, söz konusu konakçıların yollarını çok daha önce ayırdıklarını göstermekte. Bitler yaşayan fosillerdir, geçmişimizin arşivi bu parazitlerde gizli. Bu nedenle gelişimimiz için bir yol gösterici görevini üstlenebilirler. Hatta dinozorların bile bitlenmiş oldukları düşünülebilir (Illinois Üniversitesi’nden Kevin Johnson). Çünkü bitler günümüzde birçok kuş türünde yaygın olarak gö Yirmi yıl önce başlayan dünya çapındaki uzun vadeli ISAAC projesi çerçevesinde 106 ülkede iki milyon çocuk ve genç incelendi. Kökleri Yeni Zelanda ve Almanya’ya uzanan gelmiş geçmiş en büyük epidemiyolojik araştırmada üç farklı hastalığın dağılımı incelendi: Astım, saman nezlesi ve alerjiye bağlı mayasıl (egzama). Bu hastalıklar birbirleriyle ilişkilidir. Astım da alerjiye neden olabiliyor. ki milyon çocuk ve genç üzerindeki incelemeler 314 araştırma merkezinde gerçekleştirildi. Sonuçlara göre ngiltere, Yeni Zelanda, Avustralya, rlanda, Kanada ve ABD gibi ngilizce konuşulan birçok ülkede, çocukların en az yüzde dokuzunda, görüşmelerden önceki on iki ay içerisinde üç hastalık semptomlarından en azından ikisi görülmüş. Bu semptomların daha çok ngilizce konuşulan ülkelerde görülmesi, bu ülkelerdeki benzer yiyeceklerle ilgili diyor bilim insanları. Kızarmış yiyecekler, hazır yiyecekler, margarin ve unlu gıdalardaki trans yağ asitleri söz konusu alerjik hastalıkları tetiklerken, deniz balığı, sebze, bakliyat, ekmek, fındık ve zeytinyağı gibi daha çok Akdeniz ülkelerine özgü besinlerin ise koruyucu etkisi var. Alerjik semptomlarda sigara da etkili oluyor. Sigara içen anne babaların çocuklarında alerjik semptomlar ve astım daha fazla görülmekte. ISAAC projesinin verilerinde ayrıca bebekleri emzirmenin olumlu etki yaptığı ve erken çocukluk döneminde alınan Paracetamol’ün de alerjiye sebep olabileceği yer almakta. Bir ülkenin GSMH seviyesi ne kadar yüksekse o kadar çok insanda alerji görülüyor. Mesela Arnavutluk’taki alerji oranları çok düşükken, ngiltere, Yeni Zelanda, Avustralya, ASTIM VE ALERJ , ZENG N HASTALIĞI MI? Kahve tiryakiliği bile kalıtımdan okunabiliyor. Amerikalı bilim insanları bir insanın kafein alımını etkileyen iki gen saptadı. ABD’de daha önce başka bir araştırmaya katılan 47.000 kişinin kalıtımı incelendikten sonra veriler, kahve, çay, kola veya başka gıda ürünleriyle alınan kafein miktarıyla birleştirilmiş. Sonuçlarını PloS Genetics dergisinde yayımlayan Harvard Üniversitesi Ulusal Kanser Enstitüsü ve North Carolina Üniversitesi bilim insanları CYP1A2 ve AHR genlerindeki varyasyonları incelemişler. Birincisi kafeinin metabolik değişimiyle ilişkilendirilmekte, AHR ise genin çalıştırılmasında etkili. Belli başlı gen varyantlarına sahip katılımcılar günde ortalama olarak 40 mg. daha fazla kafein tüketiyor. 40 mg. bir fincan kahvenin üçte birinde veya bir kutu koladaki kafeine eşit. Kafeinin sağlık üzerinde olumlu ve olumsuz etkisi var. Nilgün Özbaşaran Dede KAHVE T RYAK L Ğ DE GENET K Araştırma MUHAFAZAKÂRLARIN BEYNİNDEKİ KORKU MERKEZİ DAHA BÜYÜK College London Üniversitesi’nden Ryota Kanal ile çalışan bilimcilere göre (Current Biology dergisi), muhafazakâr görüşlü insanlar daha büyük bir korku merkezine sahip. Ayrıca kendilerini liberal olarak tanımlayanların da ön büyük beyin kabuğunda daha fazla boz madde bulunmakta. Araştırma ekibi 118 katılımcıdan, siyasi görüşlerine göre “aşırı liberal”den “aşırı muhafazakâr”a kadar uzanan beş kategorili listede kendilerini sınıflandırmalarını istemiş. Daha sonra ise beyin bölgelerindeki hacimler manyetik rezonans tomografisiyle incelenmiş. Muhafazakâr insanlarda sağ amigdala bölgesinin daha büyük olduğu görülmekte. Beyin bademciği olarak da adlandırılan bu çift yapı sağ ve sol beyin yarısında yer alır. Korkuların oluşmasından olduğu kadar olası tehlikelerin işlenmesinde de etkili olan amigdala, duyguları işleyen limbik sisteme dahil. Ön büyük beyin kabuğu, merkezi beyin fonksiyonlarını çalıştırmakta. Bunlara öğrenme, sosyal davranışlar, karar alma ve diğer amaçlı davranış biçimleri dahildir. Araştırmanın çıkış noktası, çelişkili bilgiler karşısında liberallerin ön büyük beyin kabuğunda daha fazla etkinliğin bulunmasıyla ilgili verilerdi. Bu veriler liberaller ve muhafazakârlar arasındaki biyolojik farklılıkları gösteren ilk sinirbilimsel kanıtlar.. Önce muhafazakârların, tehditlere ve güvensizliklere karşı daha hassas olduklarını gösteren sonuçlar bulunmuş. Liberaller ise yeni deneyimlere daha açık. Son araştırmada işte bu farklılıklar beyinde de görüldü. Ancak Kanal, güncel siyasi yönelimin doğrudan doğruya bu beyin bölgeleriyle alakalı olmasının pek mümkün olmayacağı görüşünde. Ayrıca siyasi görüşler muhafazakârlık ve liberallikle de sınırlı değil, diyor bilim insanları.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle