Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
•KÜLTÜR• DOĞAN KUBAN Dünyanın geleceği Türkiye’nin de geleceğidir Her açıdan ipin ucunu kaçırmış bu kargaşa dünyasında Türkiye pek çok ülkeden daha iyi durumda. Bizim gibi yaşamak isteyen çok toplum olmalı. Ne var ki Birinci Dünya Savaşı’nın mağluplar dünyasında geleceğe en görkemli bir açılış yapan Türkiye Cumhuriyeti idi. Türkiye bir umutlar ülkesiydi. Bugün ülkenin namuslu aydınlarının umutsuzlukları giderek artıyor. G erçi dünyanın bütün namuslu insanları endişeli. Amerika’nın güdümünde evrenselleşmiş kapitalist düzen, dünyanın fakirleri için Fukuşima atom santralından beter. Parayı tanrılaştıran, mutluluk amacı sayan, yaşamı para birimlerine indirgeyen, nüfusu artan, iklimi tekleyen ve enerji kaynakları tükenen bir dünyada rahat yaşanacağını düşünmek aptallıktır. Hele aptallık, liberal kapitalizm adı altında bir ideolojiye dönüşüp küreselleşince, insanların geleceklerinden emin olmaları için hiçbir neden yok. Mısır’da, ran’da, Pakistan’da, Libya’da, Japonya’da yaşamak ister miydiniz? Kaldı ki evrensel bir sinir sistemi olarak çalışan çağdaş iletişim ortamında dünyanın bir ucundaki bir felaketi, hangi konumda olursanız olun, öbür ucunda aynı şiddetle duymamak olanaksız. Bu süreçte en cahiller en duyarsız. Dünya, insanoğlunun en ilkel yaşamındaki düşünce ve davranışlarını sergilemeye devam eden paryalar, cahiller, aydınlanmamışlar, beyni yıkanmışlarla dolu. Gazete haberlerini okumak ve televizyon seyretmek bu davranışları saptamak için yeterli. Bütün toplumlar kurt vurmuş meyve ağaçlarına benziyor. Fakir ve cahil toplumlarda çağa uyumsuzların sayısı giderek artıyor. Çünkü günlük yaşamın kontrol edilemeyen bileşenlerinin sayısı artıyor. En tipik örnekler slam dünyasında ve Afrika’da. Gerçi aynı nitelikte insanlar daha küçük oranlarda Batı toplumlarında da var. Fakat demokratik denen bu toplumlar yüzyıllarca insan ve düşünce özgürlüğü için kavga verdikleri ve bu idealler o toplumların yaşamı ile bütünleştiği için onlar diğerlerinden daha özgür. Demokrasiyi insan hakkı yerine otomobil ve cep telefonu olarak algılayanlara da demokrat deniyor. Ne var ki Avrupa ve Amerika kendi yararlarına dokunmadıkça, dünya ülkelerini rejimlerinin demokratik olup olmamasıyla ilgilenmiyor. slamı da içeren Üçüncü Dünya ile ilgileri sömürü perspektifleri içinde şekilleniyor. Bazı ülkelerde ‘demokrasi’ sözcüğü her ağrıya iyi gelen aspirine benziyor. Despotların yerlerinden kalkmadığı ülkelerde bile seçimler var. Bazen seçimler eğitim, sosyal dayanışma, özgürlük gibi kavramları dışlamış göz boyama mekaniz maları olarak iş görüyor. Diktatörler hep büyük oy yüzdeleriyle işbaşına geliyor. En yakın örnek Kazakistan’da. Türkiye, seçimlerin görece kontrollü ve düzgün yapıldığı bir ülkedir. Seçim süreci doğru çalıştığı zaman, toplumun eğilimleri sonuçlara yansır. Toplumla eğitim arasında tutarlı bir ilişki yoksa, demokratik bir seçim bu uyumsuzluğu yansıtacaktır. Cahil kütleler aç ve çaresiz kalmadıkça sözlerini anlamadıkları aydınlara oy vermezler. Geçerli olan, halka ulaşabilen politik söylemdir. Popülist denen bu söylemin kandırıcı olması, doğru olmasından önemlidir. Böylece cehalet politika kanalıyla örgütlenmiş olur. O ülkelerden gelişmiş toplumların standartlarına uygun demokratik performanslar beklenmez. Sömürücü Batılılar da zaten beklemez. Seçim mekanizması iyi çalıştığı zaman Türkiye yarım eğitilmiş toplum görüntüsünü politik yapıya yansıtır. Gerçi seçim mekanizmasının başka parametreleri vardır. Fakat bunların hiçbiri, toplumun ortalama kültürü ve politik hamlığının ağırlığını taşımaz. Güvenilir insanların seçimi de kolay değildir. Çünkü güvenilirlik belirgin bir özellik değil. Kaldı ki halkın isteklerinin iktidarlarla aynı olması söz konusu değildir. Özellikle seçim kişi temelinde değil de, parti yaftası altında olduğu zaman, sonuçları partiler içindeki seçim mekanizmaları saptar. Doğrusunu isterseniz satın alınan basın ve TV ortaya çıktıktan sonra, dünya seçimleri kamuoyunu yansıtan mekanizmalar olmaktan uzaklaştılar. Partiler için amaç sadece iktidardır. Demokrasi değildir. ktidar bir doğruluk, çalışkanlık, namusluluk kavgası da değildir. Amerika dahil son yirmi yılın politik tarihini hatırlamak, bunu kanıtlamaya yeter. Geri kalmış ülkelerde insanların kararlarına daha az saygı gösterildiği için, toplum iradesini en yanlış yansıtan seçim mekanizmaları onlardadır. Her toplumda kendini oluşturan ilkel cahillerin, ortaçağ cahillerinin, yeniçağ cahillerinin oranına göre, cahildemokrasi sistemi işliyor. nsanlar demokratça oylarını kullanıyorlar. Toplum demokratik sistemle idare ediliyor. Fakat bu demokrasi bir cahil demokrasisidir. Başka bir deyişle dünyanın ve Türkiye’nin sorunu de TÜRK YE VE SEÇ MLER mokrasi değil, cahil demokrasisinin niteliğidir. Oy verenler içinde dinsiz cahil, dinli cahil, dinli yobaz, dinsiz yobaz, cahil liberal ne istersen var. Profesör gibi profesör de var, ilkokul hocası olamayacak profesörler de. Bu listede oyunu satanlar, oy çalanlar, sapıklar, hırsızlar, yalancılar, psikopatlar, demagoglar, korkaklar, gözü pek olanlar, sayısız genetik ve eğitimsel sakatlıklarla malul ya da silahlı kabadayılar var. Bu, hiçbir sosyal bilimcinin analiz edemiyeceği bir karmaşadır. Dünya bu karmaşayı yaşıyor. Arap toplumlarındaki tanımsız kargaşanın koşullarını analiz edebilir misiniz? Demokratik ve liberal kapitalizmin egemen olduğu uygar dünya, kırk yıllık zorba Kaddafi’ye karşı ayaklanan halkı neden şimdi hatırlıyor? Uygar dünya bir milyar insanın aç kalmasına karşı sesini nerede yükseltiyor? Dünyanın herhangi bir ülkesinde, her zaman çoğunluğu oluşturan fakirlerin iktidara geldikleri görülmüş mü? Açlık ve fakirlik bilgisizlik ile doğru orantılıdır. Ortalama gelir düzeyi endekslerinin, gelir dağılımı ile birlikte değerlendirilmedikçe hiçbir şey ifade etmediğini ve dağılım sorununun gelirin kendisinden daha önemli olduğunu dünyaca ünlü ekonomistler anlatmıyorlar mı? KAP TAL ZM AYAKTA TUTAN Cahil oy ve cahil politikacı, ideolojisi ne olursa olsun, cahil eğitim, cahil ekonomi, cahil idare demektir. Bunların katlanarak, şişerek, üfürülerek ortalıkta dolanması ise yangın, su baskını, kötü hava türünden bir olgudur. Bereket güneş, insanlara rağmen doğuyor da, insanca yaşama umudumuzu yitirmiyoruz. Özgürlükle eşanlamlı alırsanız, aptal ve cahillerin, hırsızların, haydutların demokrasileri, hırstan şişenlerin demokrasisi, beyni yıkanmışların demokrasisi, bağnazların demokrasisi, hataların demokrasisi, değişik inançların demokrasisi var. Hepsini içine alacak bir demokrasi de daha yaratılmadı. Oysa demokrasi tam bu noktada anlam kazanıyor. Çünkü insanlar değişik inançlara, değişik emellere, değişik önyargılara sahip. Bunlar yan yana yaşayamadığı zaman, tanımı gereği, demokrasi olamıyor. ‘Sade bana!’ diyen özgürlük, başkalarına hoşgörü göstermiyor. Bilgisiz toplumun temel özelliği duyarsızlığıdır. Sürekli olarak kendisine zarar verecek kararların alınması ve bunların sonuçlarının birikerek geri dönülmeyecek tehlike eşikleri oluşturmasına karşı duyarsızdır. Kapitalizmi ayakta tutan da, beyni kolayca yıkanabilen bu milyarlardır. NASA’dan Türk öğrencilere ödül “Jet Propulsion LaNASA, boratory” nin dünya çapında tüm ortaöğretim öğrencileri için düzenlemiş olduğu “Cassini Scientist For a Day Bir Günlüğüne Cassini Bilimcisi Olmak” isimli makale yarışmasına Türkiye’den yalnızca Eyüboğlu Eğitim Kurumları 9. ve 10. sınıf öğrencileri katıldı. Dünyanın farklı ülkelerinden 1000 öğrencinin makaleleriyle katıldığı yarışmada Eyüboğlu öğrencilerinin makaleleri ilk 10’a girdi. Yarışma, öğrencilerin bir bilim insanının günlük hayatının nasıl olduğunu anlamalarını sağlamak amacıyla düzenlenmişti. Eyüboğlu Eğitim Kurumu öğrencilerinden Emre Orhan, Mavi Deniz Koçak, Özgün Karataş, Anıl Can ve Ekrem Sungur’un makaleleri ilk 10 makale içine girdi ve öğrenciler NASA Eğitim Programı Başkanı Robert Mitchell tarafından gönderilecek sertifikaları almaya hak kazandı. Tayfun Akgül CBT 1257/2 22 Nisan 2011