24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sağlık çalışanlarından büyük gösteri Sağlıkta özelleştirmelere karşı, 16 sağlık örgütünün organizasyonu ile düzenlenen "Çok Ses Tek Yürek" mitingi, yaklaşık 30 bin sağlık çalışanının katılımıyla, 13 Mart 2011 tarihinde, Ankara'da Sıhhiye Meydanı'nda gerçekleştirildi. Mitinge, çok sayıda sendika, meslek örgütü, siyasi parti temsilcisinin yanı sıra vatandaşlar da destek verdi. Ünlü Matematikçiler stanbul’da Matematiğin cebirsel geometri ve aritmetik dalları. nın dünyadaki en önemli isimlerinden A. Beilinson (Chicago Üniversitesi, 1999 Ostrowski Ödülü), S. Bloch (Amerikan Bilimler Akademisi üyesi, 1996 Humboldt ödülü), H. Esnault (DuisburgEssen Üniversitesi, Leibniz ödülü) ve M. Levine (DuisburgEssen Üniversitesi, 2006 Humboldt ödülü) TÜB TAK Feza Gürsey Enstitüsü’nde 28 Mart 1 Nisan, 2011 tarihleri arasında düzenlenecek olan Cycles in stanbul ( stanbul’da Cebirsel Döngüler) toplantısı için stanbul’a geliyorlar. A. Beilinson ve S. Bloch, cebirsel geometri ve aritmetikte çoğu önemli kavramı bizzat kendileri tanımlamış ve bir çok önemli soruyu çözmüşlerdir; matematiğe yön veren pek çok çalışmalarına ek olarak, matematik dünyasında BeilinsonBloch iddiasi olarak bilinen iddiaları ile de tanınırlar. M. Levine tüm dünyada giderek daha da önem kazanan motifler teorisinin kurucuları arasında. Bu çalışmaları nedeniyle, M. Levine, Alman hükümeti tarafından, 2009 yılında 5 yıl süreli 3.5 milyon Avro tutarında bir araştırma fonu ile ödüllendirilmiştir. H. Esnault sadece son birkaç yılda birçok önemli problemi (örn: LangManin iddiasını) çözmüş ve Avrupa Birliği’nin en önemli ödüllerinden biri olan Leibniz ödülünü almıştır. Enstitü, Araştırmacılarımızı ve gençlerimizi bu önemli matematikçileri dinlemek üzere, Feza Gürsey Enstitüsü’ne davet ediyor. Tarih: 28 Mart 1 Nisan, 2011; Saat: 10:00 13:00. Yer: TÜB TAK, Feza Gürsey Enstitüsü. Web Sayfası: http://www.gursey.gov.tr/new/cycles1103/ M itinge katılmak üzere Türkiye'nin çeşitli yerlerinden gelen sağlık çalışanları,. "Sağlıkta özelleştirmeye karşı çok ses tek yürek", "Kadrolu iş, güvenli gelecek", "Sağlık haktır, satılamaz", "Taşerona başkaldırıyoruz", "Sağlıkta ticaret ölüm demektir", "Sağlık haktır" ve "Sağlıkta dönüşüm yalanına hayır" yazılı pankartlar ve dövizler taşıdılar. TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu, yaptığı konuşmada sağlık alanının sorunlarını sıklıkla çalışan olarak, ama hasta ya da hasta yakını olarak da yaşadıklarını söyledi. Sağlıkta Dönüşüm Programı'na itirazları olduğunu ancak Sağlık Bakanlığı'nın bu itirazları göz ardı ettiğine dikkat çekti. steklerinin son derece net olduğunu belirten Bilaloğlu, sağlık çalışanları olarak iş güvencesi, gelir güvencesi, can güvencesi ve mesleki bağımsızlık istediklerini; vatandaşlar açısından da katkıkatılım paylarının kaldırılmasını talep ettiklerini hatırlattı. Mitingde bir konuşma yapan SES (Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası) Genel Başkanı Bedriye Yorgun, sağlıkta özelleştirmeye izin vermeyeceklerini söylerken, DevSağlık ş Sendikası Başkanı Dr. Arzu Çerkezoğlu ise sağlıkta ta lıştırıldıklarını ifade etti. TTB Merkez Konseyi Başkanı Dr. Eriş Bilaloğlu, TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Feride Aksu Tanık'ın da katılımıyla 16 Mart 2011tarihinde TTB'de bir basın toplantısı düzenledi. Bilaloğlu, 13 Mart 2011 günü gerçekleştirilen mitingde Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın dile getirilen taleplerin değerlendirilmesi yerine, başka bir noktaya tartışmayı çekmek istemesini mitinge katılan onca sağlık çalışanına hürmetsizlik ve haksızlık olduğunu söyledi. Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın mitinge ilişkin açıklamalarını değerlendiren Bilaloğlu, Bakan’ın mitingte “Che” ile ilgili dövizi görüp onu işlemesini mitingin gündemini çarpıtma çabası olarak değerlendirdi. “Çok Ses Tek Yürek” etkinliğinde “Che” tartışması şeronlaştırmanın işsizlik, güvencesizlik, kölece çalışma ve yaşam koşullarının adı olduğunu belirtti. Türk Medikal Radyoteknoloji Derneği (TRMTDER) Derneği Başkanı Nezaket Özgür de radyoloji çalışanlarının haklarının tek tek elinden alındığını ve sağlıksız ortamlarda ça zmir Tabip Odası Başkanı Prof.Dr.Erdener Özer, 15 Mart tarihinde gazetemizde yayımlanan “Sağlıkta Dönüşüm Programı Gerçekte Neyi Dönüştürdü?” başlıklı makalesinde, 30 yıl önce tohumu atılan, son yıllarda evrimleşen, neoliberal politik anlayışın bir ürünü olan “Sağlıkta Dönüşüm Programı”nın, kamuözel ortaklığı ile sağlığı piyasalaştırdığını, sağlığa harcanan bütçe payında niceliksel bir artış yarattığını söylüyor. Özer’e göre bu durum, sağlıkla ilgili sosyal devlet anlayışı çerçevesinde nitelikli (kaliteli) ve parasız sağlık hizmetine ulaşma açısından tam bir zıtlık gösteriyor. Özer, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın aslında sağlık sistemimiz üzerinde düzeltici değil, yıkıcı bir etkisi olduğunu şu noktalara vurgu yaparak açıklıyor: • ş kazalarının görüldüğü, çevre kirliliğinin yaşandığı, baskıcı yaşamın verdiği stres ve en büyük hastalık kaynağı olan yoksulluğun olduğu bu ülkede, hastalıklar arttığından, maliyet, bütçeye harcama kalemi olarak yansıdı. • Sağlığa ayrılan kaynakların ne kadarının topluma döndüğü, ne ölçüde adil dağıtıldığı bir diğer önemli konudur. • Bu programda hastalar müşteri (tüketici), hastaneler birer işletmedir. • Sistemde hekimler dahil tüm sağlık çalışanlarına işgücü gözüyle bakıldığından, serbest çalışma haklarının ellerinden alınması, ithal hekimlerin istihdamı ve tıp fakültesi öğrenci kontenjanlarının yükseltilmesiyle hekim sayısının arttırılması, hep ucuz işgücü amacına yöneliktir. • Performans sistemi uygulaması bu programın bir başka önemli çıktısıdır. Hekimlere havuç olarak ek ödeme modeli sunulur; hekimden hasta muayenesine daha az zaman ayırması, komplikasyon riski olsa dahi daha hızlı ameliyat yapması istenir. • Sağlık sistemi içerisinde kanser ve şeker gibi kronik bir hastalığı olan milyonlarca insan için kullanılan cihazların ve ilaçların maliyetinin çoğunu kendi cebinizden ödersiniz. Sağlıkta dönüşüm programı gerçekte neyi dönüştürdü? CBT 1253/8 25 Mart 2011 7. Ulusal DAS Kongresi Antalya’da yapıldı Cumhuriyet (Antalya) Sterilizasyon ve dezenfeksiyon konularındaki sorunlara ve eksikliklere yönelik, güncel bilim ışığında çözüm aramak için düzenlenen DAS Kongresi'nin yedincisi 1620 Mart Antalya'da gerçekleştirildi. "Sterilizasyondaki Yenilikler, Dezenfeksiyon", "Yara Bakımı", 'Havalandırma Sistemleri', "El hijyeni", "Hastanelerde DAS Uy gulamaları", "Diş Hekimliğinde DAS Uygulamaları", "Atık ve Su Yönetimi" gibi konuların, uzman kişiler tarafından ele alındı. Kongrenin basın toplantısında konuşan Dünya Sterilizasyon Forumu Başkanı Win Renders; "Misyonumuz, ülkelerde sterilizasyon ve dezenfeksiyon konularında faaliyet gösteren mevcut dernekleri bir araya getirerek, teorik ve pratik anlamda bilgi paylaşımı yapmak, hastanelerde, özellikle sterilizasyon anlamında kalite ile sağlık hizmetini iyileştirmektir. Esas amacımız, hasta hakları ve güvenliğinin tüm dünyada eşit şekilde sağlanmasıdır." dedi. Uşak milletvekili Osman Çoşkunoğlu, nternet’te özellikle blogların sınırlandırılmüsı üzerine şu açıklamayı yaptı: Blogspot, isteyen herkesin blog sayfası geliştirebilmesi için altyapı sunan bir hizmettir. Blogspot’a erişim 28 Şubat 2011 tarihinde Digitürk avukatlarının talebiyle, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’nun Ek4 maddesi gereği, Diyarbakır 2. Sulh Ceza Mahkemesi ve Diyarbakır 5. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından IP adresleri üzerinden engellendi. Böylece bir blog sayfasında Digitürk’ün yayın hakkını aldığı maçlar gösteriliyor diye, Blogspot’tan hizmet alan onbinlerce yurttaşın blog sayfası kapatılmış oluyor! Gerek 5846 sayılı yasa nedeniyle, gerekse (YouTube ve Google engellemelerine neden olan) 5651 sayılı yasa nedeniyle yapılan engellemeler, bir yasak kitap nedeniyle tüm kütüphanenin kapatılmasına benziyor. AKP hükümeti anlaşılmaz bir nedenle internetin kabul edilemez ve anlamsız bir şekilde sınırlanmasına seyirci kalmaktadır. Merkezi Paris’de olan, haberleşme özgürlüğünü savunan “Sınır Tanımayan Haberciler Örgütü”nün (Reporters Sans Frontières) 12 Mart günü yayımladığı raporda Türkiye, ran gibi ülkelerin yer aldığı “internet düşmanı ülkeler“in bir üstündeki “denetim altındaki ülkeler” listesinde yer alıyor. Ayni örgütün yayımladığı “Basın Özgürlüğü Endeksi”ne göre, Türkiye 2010 yılında 178 ülke içerisinde 138. sırada yer alıyor. Ülkemizin yeri 20022008 yılları arasında 98 ile 105. sıralar arasında değişiyordu. 2009’da bir kırılma yaşayarak 102. sıradan 122. sıraya düşmüştük. 11 Mart Cuma günü de, A HM Türkiye’den internet sansürü nedeniyle yapılan iki başvuruyu görüşmeyi kabul etti. Değişimden yana olduğunu iddia eden AKP hükümeti, çağımızın sembolü haline gelmiş olan nternet’te ortaya çıkan sorunlara uygar çözüm geliştirmek yerine, çağdışı yasaklara başvurma ısrarını sürdürüyor. Blogların kapatılması A HM’de
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle