Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
•KÜLTÜR• DOĞAN KUBAN Araplar Ne stiyorlar? ek çok Amerikalı da Türkiye’nin nerede olduğunu bilmez, diyebilirsiniz. Fakat gelişmiş ülke cahilliği ile gelişmemiş ülke cahilliği toplumsal olarak karşılaştırılacak şeyler değildir. Kendimizi aldatmayalım. Kültür düzeyi daha yukarıda olan toplumların ortak bilgi birikimi ve bunu temsil eden katmanlar toplum kültürünün birçok boşluğunu doldurabilir. TürkiBazı sabırsızlarımız ye’de bu şans yok. halkın tepkilerini Ama slam kültürü ile ortaklığı Arap petrol bayileri ile yetersiz buluyor. Fakat ortaklık anlamına indirgemehalkın bilinci yetersizse mek gerek. başka bir ilaç yoktur. Kırkiki yıldır iktidarda oturan, petrol ihracatçısı Albay Onun için kimileri Muammer Kaddafi zamanında sömürge olmayı siz Libya’da bilim, sanat, felsefe neredeyse yeğleyen alanında bir şey üretildiğini işittiniz mi? Peki Mısır’da ne sözler söylüyorlar. olmuş? General Mübarek zaFakat bugüne gelen manında Mısır toplumu uygar halk, ötesine de düşünceler mi üretmiş? Dünya Mısır’ı bir piramitleriyle biliyor, gidecektir. bir de srail yenilgisi ile. Peki Suudi Arabistan toplumu hangi entelektüel yaratıları ile tanınıyor? Pakistan, Endonezya, Yemen, Arap yarımadasının petrol şeyhleri, Sudan, Fas, Cezayir, Tunus hatta atom bombası yapıp srail’i bombalayacağını söyleyen ran’ı dünya kamuoyu ne zaman işitiyor? Bu ülkelerin adını ya yurtdışında yaşayan vatandaşlarının başarıları, ya da kendilerine muhalif olanların başlarına gelen belalarla, demokrasi düşmanlığı, en sonda da ülkelerinin başına gelen doğal ve in Batılı toplumlar Rönesans’ı, Fransız aydınlanmasını, sanayi devrimini yaratmış oldukları için sanat ve edebiyat, felsefe ve bilimin Batı kökenli gelişmesine inanıyorlar. KendiZORBALIK DEĞ L NSANLIK lerini uygarlığın temsilcisi olarak görüyorlar. Bugün için haksız sayılmazlar. 15. yüzyıldan ST YORLAR bu yana kitap basıyorlar. Biz Çanakkale’nin nerede olduğunu bilmeyen ortaokul öğrenFransız aydınlanma devrinde demokrasi kavramına karcileri ve Libya’nın nerede olduğunu bilmeyen adamlarla hangi uygarlığın temsilcisiyiz? şı çıkan ngiliz Edmund Burke gibi muhafazakârlar, daha istemiyoruz’ demek istiyorlar. Fakir, ezik toplumların burunları yere sürtülen koca gözlü aç insanlarının en çok gereksinme duydukları şey, insanca muameledir. Korkuyor bu zavallı insanlar. Kâhyadan korkan rençber, patrondan korkan işçi, hocadan korkan öğrenci, kabadayıdan korkan mahalleli, kocasından korkan kadın en çok zorbalık ve haksızlıktan şikâyet eder. P sani felaketleriyle anımsıyoruz. ran atom bombası yapacak ama, El Harezmi ya da bni Sina’yı artık yetiştirmiyor. Acaba o dehaların genleri hangi cehalet çukurunda birikmiş? Gene kendimize dönersek Türkiye’de ünlü yazar çok. Fakat vapurda, kahvede gazete okuyan kaç kişi var? Türkiye’de ağzını açtıkça fırtına bulutu gibi gürleyen hiddetli şiddetli yazarlarımız kaç okurları olduğunu düşünmeye başlasalar iyi olur. Bereket televizyon gibi bir görsel düşünce pazarımız var. Düğmeye basıp ekran aydınlanınca halk kendinden geçiyor. Televizyon çağdaş cahilin süt annesi. Burada gösteri, safsata bol ve müşteriye uygun. Televizyon ekranında reklam düzeyi üzerine çıkmaması gereken bir söylem üretiliyor. Buna politika da dahil. Bazı özel programlara katılanların hakkını yememek üzere bilim, felsefe, gerçek sanat da zaten aranmıyor. C. ‘Rating’in düşmemesi için popülizm ve şaklabanlık başta gelmeli. Çağdaş kültürün bunun dışındaki boyutları ne olacak? Okullarda veremediğimiz eğitimi televizyonlardan beklemek fazla saflık olur. Halk uygarlığı mağazalarda satılan mallar gibi görmeye başladı. Çağdaş kültür Batı’nın 56 yüzyıllık bilim ve sanat birikimidir. Bu birikimin doğasını anlamak için ağırlıklı olarak hangi konuların Batı’da tartışıldığını, ve içeriklerini bilmek gerek. Gerçi gazetelerde, televizyonlarda, politikacıların ağzında Batı kökenli kavramlar bayram şekeri gibi sunuluyor. Pazar günleri gazetelerde halkın anlamadığı bir entelektüel jargon patlaması bile var. Gerçi halk bu yazılardaki kavram ve sözcükleri de Libya’nın nerede olduğunu bildiği kadar biliyor. Arap halkları demokrasi istiyorlarmış. Bu demokrasib nin ne olduğunu bildiklerinden değil. Temelde ‘biz zorbalık YA TÜRK YE? o zaman, demokrasinin bir cahil zorbalığı olacağı endişesi taşırlardı. Bugün pek çok ülkede Burke’nin düşüncelerine rahmet okutacak zorbalıklar var. Çağdaşlık denilen olgunun kendisi ile birlikte sunduğu kavramlar yumağı, çok farklı ipliklerden sarılır. Demokrasi sadece kitaplarda yazar. Batılı zengin toplumlar demokrasiyi sahneye oldukça iyi koyarlar. Fakat dünyanın çok yerinde demokrasi sadece bir pandomime indirgenmiştir. Sayın okuyucular, Türk toplumu, kendine özgü de olsa, Avrupalılığından, kuşku duymamalı! Bizim Avrupalılığımız coğrafi konumumuzdan, Avrupa’da 20. yüzyıla kadar Balkanlar’da kurduğumuz egemenlikten, toplumun etnik dokusundan, ve hepsinden çok öte, Kurtuluş Savaşı sayesinde sömürge olmamamızdan kaynaklanır. Arapların seslerini yükselttikleri bu dönemde Türkiye’nin slam dünyasındaki özel konumunun temellerini doğru değerlendirmek gerekir. Bu toplumun insanları aydınları hem Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı galibi olmanın hem sömürge olmamanın ve II. Dünya Savaşı’na katılmamanın deneyimi ile bugüne ulaştılar. Türkiye’de halk belki hâlâ Libya’nın nerede olduğunu bilmiyor. Demokrasiyi sandığa oy atmak olarak görüyor. Ne var ki Türk halkının, stanbul’un, zmir’in, Edirne’nin, Bursa’nın, Ankara’nın, Amasya’nın bir tarihi birikimi var. Bu halkın kafasını bulandıran birçok etken, yalancı söylem de olsa, bu bilgi onu Libyalı ve Mısırlıdan daha farklı yapıyor. Hiçbir şey halkın kendi gücü hakkında bilinçli olması kadar önemli olamaz. Ve toplumsal hastalıklarımız da halkın kendi bağışıklık sistemi ile iyileşir. Bazı sabırsızlarımız halkın tepkilerini yetersiz buluyor. Fakat halkın bilinci yetersizse başka bir ilaç yoktur. Onun için kimileri sömürge olmayı neredeyse yeğleyen sözler söylüyorlar. Fakat bugüne gelen halk, ötesine de gidecektir. stanbul Kültür Üniversitesi’den Prof. Doğan Kuban’a Onursal Doktora Unvanı stanbul Kültür Üniversitesi, mimarlık tarihi alanındaki başarılı çalışmalarıyla ‘Mimarlık ve Sanat Tarihi’ne mimarlık eğitimi içinde önemli yer kazandırması, genç kuşaklara çağdaş, bilimsel düşünceler aşılaması, somut sorunlara önerdiği bilimsel temelli çözümlerle örnek bir bilim adamı olarak gösterilmesi nedeniyle Prof. Doğan Kuban’a ‘Onursal Doktora’ unvanı verdi. Prof. Doğan Kuban’a onursal doktora unvanını takdim etmek üzere stanbul Kültür Üniversitesi Akıngüç Oditoryum ve Sanat Merkezi’nde 9 Mart Çarşamba günü düzenlenen törene, stanbul Kültür Üniversitesi Kurucu Onursal Başkanı Fahamettin Akıngüç ve stanbul Kültür Üniversitesi Rektörü Dursun Koçer katıldı. stanbul Kültür Üniversitesi Rektörü Dursun Koçer törende yaptığı konuşmasında KÜ olarak ilk onursal doktora unvanını Prof. Dr. Erdal nönü’ye takdim ettiklerini hatırlatarak, bu anlamda tutturdukları yüksek seviyeyi Prof. Doğan Kuban gibi örnek bir bilim adamı ile devam ettirdiklerini belirtti. stanbul Kültür Üniversitesi Kurucu Onursal Başkanı Fahamettin Akıngüç ise konuşmasında, Kuban ile olan 68 yıllık dostluğundan söz ederek KÜ olarak kendisine bu onursal doktora unvanını takdim etmekten dolayı duyduğu mutluluğu dile getirdi. Prof. Doğan Kuban ise yaşamının fotoğraflarla anlatıldığı bölümde duygusal anlar yaşayarak gözyaşlarına engel olamadı. Tayfun Akgül CBT 1253/2 25 Mart 2011