Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR NSANLAR VE MAYMUNLARDAK YAŞLANMA SÜREC AYNI lendiğinde durum iyileşmiş ama bilim insanları bunun sınırsız bir süre için geçerli olmayacağını ve katılımcıların aynı şekilde müzik dinlemeye devam etmeleri halinde orta ve uzun vadede yaşlılığa bağlı işitme bozuklukları ortaya çıkacağını söylüyorlar. Gelecekte ortaya çıkacak bozuklukların ilk belirtileri, katılımcıların beyinlerinde ölçüldü. Uyarı: kulaklıkla düzenli olarak yüksek sesle müzik dinlemek, kulaklara zarar veriyor. önce keşfedilen diğer bir kullanım alanı için de geçerli. Muz kabuğu ezilip, güneşte kurutulduktan sonra muz bitkisinin sapları ve yapraklarıyla karıştırıldığında çok iyi briketler üretilebiliyor. Deneyler, bu briketlerin çok çabuk yandıklarını ve ısıyı düzenli bir şekilde dağıttıklarını gösterdi, bu nedenle özellikle de yemek pişirmek için çok uygunlar.. halka şeklindeki şehir surları kentin varlığına bir kanıt olarak gösteriliyor. Birçok maymun türünde dişiler erkeklerden daha uzun yaşıyor. nsan ve maymun arasındaki karşılaştırma, primatlar arasında en uzun ömürlünün insan olduğunu gösterse yaşlanma süreci arasında çok da önemli farklılıklar bulunmuyor. Biyologlar bugüne kadar insanların uzun yaşam sürelerince daha farklı ve daha yavaş yaşlandıklarını sanıyorlardı. Iowa Eyalet Üniversitesi’nden Anne Bronikowski ve Duke Üniversitesi’nden Susan Alberts yedi farklı tür içinde yaklaşık olarak 3000 maymunun yaşlanma sürecini inceledi. Bunlar Madagaskar’da yaşayan Sifaka lemurları, Kosta Rica’daki başlıklı maymunlar, Brezilya’daki örümcek maymunları, Mangabey maymunları, Kenya şebekleri, şempanzeler ve gorillerdi. Yaşlanma süreci, yaşam süresince ölüm olasılığının ne şekilde değiştiğinin incelenmesiyle ölçülür. Buna göre tüm maymun türlerinde aşağı yukarı aynı olan yaşlanma süreci insan için de tipik diyor bilim insanları. Genç yaşlardaki yüksek riskin ardından göreceli olarak güvenli bir evre geliyor. Daha sonra ise ölüm olasılığı devamlı olarak artıyor. Diğer bir noktada da insanlar en yakın akrabalarına benziyorlar. ncelenen tüm maymun türlerinde dişiler daha uzun yaşıyor ve erkekteki ölüm riski daha önce yükselmeye başlıyor. Sadece Brezilya’da yaşayan örümcek maymunları bir istisna olarak kalıyor. Bu türdeki erkekler dişiler kadar uzun yaşıyor ve ölüm olasılığı riski de dişilerdeki gibi yükseliyor. Bilim insanları bunu erkek maymunların dişiler için rekabet ederken çok az saldırgan davranmalarına bağlıyorlar. Oysa Sifaka lemurlarının davranışları tamamen farklı. Erkek lemurlar hayatları boyunca dişiler için kıyasıya rekabet ettikleri için hızlı yaşlanıyor ve erken ölüyorlar. Yaşlanma sürecindeki farklılıklar akrabalıkla değil daha çok yaşam biçimleriyle ilgili. Bu da insanın uzun ömür süresine rağmen tipik bir primat olduğunu göstermekte. CBT 1253/ 4 25 Mart 2011 Japon ve Alman bilim insanları düzenli olarak yüksek sesle müzik dinleyenlerin sinir sisteminde hasarlar saptadı. Beyin etkinliklerinin ölçülmesi sonucunda zor teşhis edilebilen işlev bozuklukları görülmüş. Duyma kabuğundaki sinir hücrelerinin etkinliklerini ölçen bilim insanlarının hedefi klasik işitme testiyle görülmeyen işlevsel bozuklukları bulmaktı. Araştırma çerçevesinde yaşları 2030 arasında değişen iki grup karşılaştırılmış. Birinci grup yıllarca kulaklıkla yüksek sesli müzik dinlerken, diğer grup gürültülü müzik dinlememiş. Düzenli olarak yüksek sesli müzik dinleyenler arka plan gürültüsündeki deneme seslerini ayırt etmekte zorlanmışlar. Katılımcılara test seslerine konsantre olmaları söy GÜRÜLTÜLÜ MÜZ K S N R S STEM NE ZARAR VER YOR Muz kabuğu evlerde gümüş, deri ayakkabı veya yeşil yapraklı bitkilerin temizlenmesinde kullanılır. Brezilyalı bilim insanları şimdi muz kabuğuyla kirli sulardaki zehirli metallerin temizlendiğini de buldu. Sao Paulo Araştırma Vakfı bilim insanları, muz kabuğuyla elde edilen sonuçlar diğer maddelere göre çok daha iyi diyor Industrial & Engineering Chemistry Research dergisinde. Maden ocağı, çiftlikler ve endüstri tesislerinin atık suları genelde kurşun ve bakır gibi ağır metaller içerir. Bunlar su dolaşımını karıştığı zaman sağlık ve çevre için ciddi tehlikeler doğururlar. Ağır metallerin temizlenmesi çok pahalıya mal olur, kaldı ki bu iş için kullanılan maddeler de zehirlidir. Bu nedenle bu maddelere alternatifler gerekmektedir. Hindistancevizi lifleri veya yerfıstığı kabuğu gibi bitki atıkları sudaki zehirli maddeleri temizleyebiliyor. Biyokimyacı Gustavo R.Castro ve ekibi, şimdi kıyılmış muz kabuğunun kirlenmiş nehir sularındaki kurşunu ve bakırı hızlı bir şekilde filtre ettiğini gösterdi. Özel bir aletle paketlendiğinde her kabuk metalle birleşme özelliğini yitirmeden on bir kez kullanılabiliyor. Bu bilgiden tabii ki daha çok muz üreten ülkeler yararlanabilecek. Aynı şey muzun kısa bir süre MUZ KABUĞUYLA GÜMÜŞ PARLATMA, SU ARITMA Mitolojik ülke Atlantis’in gerçekten de var olup olmadığı binlerce yıldır tartışılmakta. Amerikalı bir araştırma ekibi şimdi yaklaşık olarak .Ö.9,600 yılında bir tsunami tarafından yutulan bu kenti bulduğundan emin. spanya’nın güneyindeki Cadiz kentinde halka biçiminde kurulan şehir surları keşfettiler. Atlantis’in adı ilk kez Platon tarafından duyuruldu. Filozof .Ö.360 yılında yazmış olduğu diyaloglarında “Herakles sütunlarının karşısında” yer alan efsanevi ada ülkesinden, Avrupa’nın ve Afrika’nın büyük bir kısmını egemenliği altına alan bir deniz gücü olarak söz eder. ATLANT S’ SPANYA’DA BULDULAR sviçre’deki PaulScherrer Enstitüsü (PSI) bilim insanları ABD’li ve ngiliz araştırmacılarla birlikte, görme yetisinin temel yapısını çözdüler. Görme yetisi son derece karmaşık bir süreç. Göze düşen ışık, çok sayıda kimyasal reaksiyonlarla beyne iletildikten sonra bilince ulaşır. Bu sürecin en başında gözdeki asıl ışık sensoru rodopsin proteini yer alıyor. Ro GÖRME YET S N N TEMEL YAPISI ÇÖZÜLDÜ Atlantis, Atina’ya gerçekleştirilen başarısız bir saldırının ardından bir gün içinde sulara gömülmüştür. “Herakles’in sütunları” Cebelitarık boğazının antik dönemlerdeki adıydı. Araştırmacılar bu yüzden Platon’un anlatımını dikkate alarak Akdeniz ve Atlantik’teki bölgeleri araştırmışlar. Böylece Hartford Üniversitesi’nden Richard Freund yönetimindeki ekip, Cadiz’in kuzeyinde, Donana Ulusal Parkı’ndaki bir bataklık bölgesinde suya gömülmüş kenti bulmuşlar. Atlantis’in bir tsunami tarafından yutulmuş olması Freund’a göre mümkün. Sonuçta ber yarımadasında depremler ve bunlara bağlı tsunamiler yüz yıllardan beri belgelenmekte. En ünlü tsunami olayı 1755 yılında Lizbon kentini önemli ölçüde yıkadı. National Geographic dergisi tarafından finanse edilen araştırmada, dopsin molekülleri, ağtabakada, kötü ışık koşullarında görmeden sorumlu olan çubuklarda bulunur. Rodopsinin üzerine ışık düştüğünde, biçimi, üzerine başka bir molekül yapışacak şekilde değişir. Bu kenetlenme görme süreçlerini harekete geçirmektedir. Üzerine ışık düşmeyen rodopsinin neye benzediği uzun bir süredir biliniyordu. Ancak değişen ve etkinleşen molekül üzerine yıllardan bu yana kafa patlatılıyor. Bu durum, rodopsinin bir an önce ışığı duyarlı haline geri dönmesi gerektiğinden normalde son derece kısa sürelidir. PSI’de Jörg Standfuss ve arkadaşları, şimdi rodopsini, etkin biçimi daha uzun süre kalıcı olacak şekilde değiştirdi. Bu bilgi sayesinde görme sürecinin moleküler zeminde tam olarak ne şekilde gerçekleştiği açıklanabiliyor (Nature). Bu bilgiler şimdi, yaygın göz hastalığı olan Retinitis Pigmentosa’yı ayrıntılı bir şekilde incelemek için kullanılıyor. Bu ağtabaka bozukluğunda rodopsin genelde değişmiştir. Bilimciler, şimdi bu değişimi ayrıntılı bir şekilde inceleyerek bunu önleyebilecek çözümler bulmaya çalışıyor. Rodopsin yapısı, insanda bulunan 800’ü aşkın benzer molekülün anlaşılmasına da yardımcı olabilecek. Bunların çoğu ışığa tepki göstermek yerine koku alma gibi uyarımların algılanmasından veya hormonların çalıştırmasından sorumlu. Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma KAHVE, KADINLARDA İNME RİSKİNİ DÜŞÜRÜYOR Kadınlarda en sık yaşanan ölüm nedenlerinden biri, beyin enfarktüsüdür. İsveç’te gerçekleştirilen bir araştırma, kahve tüketiminin bu riski önemli ölçüde düşürdüğünü gösterdi. İsveç’teki 35.000 kadının kahve içme alışkanlığını inceleyen Karolinska Enstitüsü’nden Susanna Larsson, günde bir fincandan fazla kahve içen kadınlarda inme riskinin düştüğünü saptadı. Stroke dergisindeki yazıya göre 1997 yılında başlayan araştırma çerçevesinde yaşları 4983 arasında değişen kadınlar hakkında bilgiler toplanmış. O tarihte hiçbir kadında kalpdolaşım hastalığı bulunmuyordu. 2008 yılının sonuna kadar yaklaşık olarak 1700 inme vakası kaydedilmiş. Sonuçlara göre günde bir fincandan fazla kahve içen kadınların inmeye yakalanma riski yüzde 25 daha düşük. Kahve, olasılıkla iltihaplanmaları zayıflatıyor, oksidatif stresi düşürüyor ve ensülin duyarlılığını iyileştiriyor. Ölçülü miktarda kahve tüketiminin diyabet, karaciğer kanseri ve beyin enfarktüsü riskini düşürdüğüne dair çok sayıda kanıtlar bulunuyor diyor Larsson.