Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Temel bilimsel araştırmalar, teknoloji ve Türkiye’nin önündeki seçenekler Temel bilimsel araştırmalar mı, yoksa uygulamalı ve teknolojiye yönelik çalışmalar mı? Bu soruya vereceğimiz yanıt, her zaman olduğu kadar bugün de çok önemli. Dr. Esen Ercan Alp, eea@aps.anl.gov (*) T emel bilimsel araştırmalar genellikle uzun dönemli çalışmalardır. Başarıyı sistematik bir çabayla ve bazen de tesadüflerin yardımı ile yakalar. Belirgin hedefleri olmakla birlikte, özellikle mühendisliğe, teknolojiye veya üretime yönelik bir odaklanması yoktur. Bu türden temel bilimsel faaliyetler zaman zaman eleştirilmekte, hafife alınmakta ve bazen de ideolojik nedenlerle engellenmektedir. Bir de buna, “biz temel bilim çalışmalarının sonuçlarını kullanıp sadece teknoloji geliştirmeye önem verelim” görüşü eklenince, bütçe görüşmelerinde, temel bilim kurumlarına ayrılan fonlar sıklıkla kesintiye uğrar. Zaten kısıtlı olan mali kaynaklar tercihen uygulamalı araştırmalara aktarılabilir. Bu eğilim ve düşünce tarzı, çok eksik ve yanlıştır; uzun dönemde bir ülkenin ekonomisi ve güvenliği için çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Burada sözü edilen eksik ve yanlış değerlendirmelere birkaç örnek verelim. , lk soru, “Temel araştırmaların kısa dönemli net kazancı/getirisi düşük ise neden buraya yatırım yapalım?” olabilir. Buradaki yanlışlık, geriye dönüşümün ölçüm esası olarak (metrik) net getiri/kazancın alınmasıdır. Bu ölçüm birimi, başka kriterlerin veya kaygıların olmadığı, alternatif yatırımlar söz konusu olduğu zaman doğru olabilir. Ama ulusal güvenlik ve uzun vadeli ulusal çıkarlar söz konusu olunca, bu yatırımların geriye dönüşü sadece ekonomik değerlendirmeler terazisinde tartılamaz. Her ülke, umulmadık teknolojik sürprizlerle her zaman karşı karşıya kalabilir. Temel bilimler ve bilimadamları ve çalıştıkları temel araştırma kurumları bir ülkenin sahip olabileceği en iyi sigorta sistemidir. Bu kurumlar ve kişiler olmadan, gelen ekonomik, politik ve askeri tehditlere karşı zaman içinde inandırıcı ve caydırıcı bir strateji geliştirilemez. kinci yanlış düşünce tarzı şu olabilir: “Bırakalım başkaları temel bilimsel çalışmaları yapsın, biz sonuçlarını kullanırız”. Bu görüş, ilk bakışta mantıklı gibi görünse de, global teknoloji piyasasının her zaman verimli ve etkili çalıştığı varsayımına dayalı olduğu için geçerli değildir. Böyle bir davranış ve politika, “ilk hareket eden”, veya “pazara ilk giren” olmanın getireceği bütün avantajları kaybetmek anlamına gelir. Teknolojiyi geliştiren kişileri bulup getirmek ve kendi ülkemizdeki kurumlarımızda istihdam etmek sanıldığı kadar çok kolay olmayabilir. Dil, kültür, aile kısıtlamaları ve uygulamadaki mevzuat gibi birçok engelin aşılması gereklidir. Daha da önemlisi, bilim ve teknolojinin üretildiği yere yakın olmak büyük avantajlar sağlayabilir. Örneğin, birçok ülkenin model olarak almaya çalıştığı ABD’deki Silikon Vadisinin Stanford ve Berkeley Üniversitelerine olan yakınlığının doğurduğu HewlettPackard, Apple, Intel gibi dev teknoloji şirketlerinin başarısı ortadadır. Teknoloji transferi ve bilimsel çalışmalar bir nevi “konumsal yakınlık veya temas”tan çok çabuk etkilenen sosyoekonomik faaliyetlerdir. Keşif ve geliştirme kültürü bulaşıcı olup, yayılabilmesi için yakın mesafeler gerektirir. Bir başka yanlış görüş: “Temel çalışmalar sadece bilimsel makale üretir, o da kâğıt üzerinde kalır, bir işe yaramaz.” Yayınlanan bilimsel makaleyi sadece bir kâğıt parçası olarak görmek, ancak bu tür yayınlardan daha önce yararlanmamış kişiler tarafından savunulabilir. Ancak ne var ki, bilmediğimiz bir yere giderken nasıl haritaya ihtiyaç duyuyorsak, teknoloji geliştirmek için de gerekli bilgileri daha önce yapılmış, basılmış ve arşivlenmiş bilimsel çalışma sonuçlarının yer aldığı dergiler, kitaplar ve yayınlardan alıyoruz. O nedenle teknolojik olarak gelişmiş ülkelerin üniversite ve araştırma kütüphaneleri, gerek basılı, gerekse elektronik ortamda binlerce dergiye büyük paralar ödeyerek aboneliklerini sürdürüyor. Bu bilimsel yayınları bir anlamda teknoloji geliştirme motorunun benzini olarak düşünmek doğru olur. Bu yayınların önemli bir diğer işlevi de bu bilgileri üreten genç bilim adamlarının yetişmesine olan katkısıdır. Zaten temel bilimsel çalışmaların en önemli ayarı, bir kuşak sonrasının bilimcilerini yetiştirmek değil mi? Bu kişiler olmadan gelişmiş teknoloji üretmek söz konusu bile olamaz. ÜÇÜNCÜ YANLIŞ SÖYLEM İnsan geninin çözümlenmesi 100 dolardan daha ucuz LK YANLIŞ SORU K NC YANLIŞ BAKIŞ CBT 1283/ 18 21 Ekim 2011 Temel bilimsel araştırmalar, doğa ve sosyal olayların, gözlemlenebilen gerçeklerin altında yatan ana ilkelerin, daha derin ve anlaşılmış bilgiler çerçevesinde ve geniş ufuklu bir perspektifden anlaşılmasına yönelik sistematik çalışmalardır. Bu araştırmalarda her zaman uygulamaya yönelik belirgin bir hedef olması şart değil. Bununla birlikte, sistematik çalışmaların sınırları, acil ihtiyaç olduğu bilinen belirgin bir hedefe doğru da çizilebilir. Atom bombasının yapılmasına yönelik, 19401945 arasında gerçekleştirilen Manhattan Projesi belki de böyle bir örnektir. Aynı şekilde günümüzde nanobilim araştırmaları veya insan geni yapısal blok sıralama çalışmaları bu türden yönlendirilmiş bilimsel çalışmalardır. Bu araştırmaların sonuçları aşağıdaki örneklerde görüleceği gibi beklenenden çok daha çarpıcıdır. nsan Geni Yapısal Çözümlemesi: lk olarak 1953 yılında yapısı çözülen DNA molekülü AdenineThymine (AT) veya GuaninCytosine (GC) baz çiftlerinden oluşur. Bu bazların sıralanışını esas alan Insan Geni yapısını çözmeye yönelik çalışmalar ise ancak 1980 yılında başladı. Yaklaşık 25.000 genin belirlendiği bu proje 3 milyar doların üstünde yatırım TEMEL B L MSEL ÇALIŞMALAR NED R gerektirdi. 3 milyar doların üstünde bu maliyete bakıp, yöntemin pek de pratik olmadığını düşünebilirdik. Ne var ki günümüzde insan geninin çözümlenmesi artık 100 dolardan daha ucuz. Toplum sağlığı ve önleyici hekimlik açısından bu temel bilimsel araştırmanın yaratacağı teknolojilerin getirisi, tabii ki yapılan toplam yatırım tutarının çok üstünde olacak, ancak bu kazançlar araştırmayı yapan ülkelerin olacaktır. Başlangıçta hiçbir kâr amaçlı bir şirketin bu projeye yanaşmadığını da hatırlayalım. Global Pozisyon Sistemi: Temel bilimsel çalışmaların beklenmedik sonuçlarından birisi de GPS olarak adlandırılan Küresel Konum Belirleme’dir. lk olarak 1957 yılında Sputnik uzay uydusunun yörüngesini hesap etmek için bir üniversitede geliştirilen bu sistemin, daha sonraları Soğuk Savaş döneminde sürdürülen “nükleer caydırıcılık” politikalarının bir gereksinimi olarak daha yüksek çözünürlüğe erişmesi gerekti ve atom saati kullanılmaya başlandı. Atom saati teknolojisi, büyük ölçüde atom fiziği çalışmaları yapan ve atomların sahip olabileceği enerji seviyelerini araştıran bilimciler tarafından 20. yüzyılın ilk yarısında geliştirildi ve 1950 yılında ilk kez çalışır seviyeye geldi. 1974’te artık uydularda kullanılabilecek kadar küçültülen atom saatleri, 1983’te Kore Hava Yolları’na ait 007 sayılı yolcu uçağının Sakhalin adaları üzerinde düşürülmesi üzerine ortaya çıkan yeni politik durumda, GPS sisteminin sivil havacılık için kullanıma açılması ile birlikte büyük önem kazandı. Günümüzde bu tür saatlerin doğruluk derecesi, 140 milyon yılda ancak 1 saniye sapacak bir düzeye ulaştı. Böylece, GPS sistemini kullanarak yolunu bulan, iletişim kuran ve değişik amaçlar için teknoloji üreten tüm şirketlere yeni olanaklar yaratıldı. Bu sistemi geliştiren ülke, gerektiği zaman bu sistemi tamamen kapatma veya kullandırmama yetkisine bugün sahiptir. Yazımın başında belirttiğim teknolojik sürprizlerden birisi de, bir sabah kalktığınızda internet, GPS ve buna bağlı olan tüm iletişim sistemlerinin çalışmadığını görmektir. Bu, hareket halindeki hiçbir kişi, gemi, uçak veya vasıta ile iletişim kuramayacağınız anlamına gelir. Böyle bir durumda temel araştırmalara başlamak için biraz geç olacağı ve pek fazla bir yarar sağlanamayacağı açıktır.