Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Nükleer santralsız Almanya ileride enerji açığını nasıl kapatacak? Almanya’nın 2023 yılına kadar ülkedeki tüm nükleer enerji santrallarını ardı sıra kapatacağı ve toplam 17 santraldan 8’ini de Fukuşima kazasından sonraki aylarda kapattığı biliniyor. Dr. Yüksel Atakan, Radyasyon Fizikçisi Almanya, ybatakan@gmail.com Meslek yüksek okulları günümüzün Köy Enstitüleri olabilir mi? Prof. Dr. Hulusi Koçak drhulusikocak@hotmail.com 2 lir enerji üretimi kısa sürede açığı kapatamayacağın010 yılında 17 nükleer santralın ürettiği elektrik dan, bunların ardı sıra devreye girmesi bekleniyor. Tüm enerjisinin, ülkede üretilen toplam elektrik nükleer santralların piyasaya sunduğu 140 milyar enerjisindeki payı %22 dolayında (Bkz.Şekil). kWh’lık enerji, fosil yakıtlı olan santrallardan elde ediAvrupa ülkeleri elektrik iletişim ağına (inter konnekte lecek olursa CO2 miktarı %20 kadar artacak. şebekeye) bağlı olan Almanya, Fukuşima kazasından Ayrıca büyük sanayi merkezlerinin sürekli olarak önce bu ağı, elektrik satarak beslerken, 8 santralın kave kentlerin de günün belirli saatlerinde gereksinim patılması sonucu bugün bu ağdan eksik elektriğini saduyduğu yüksek elektrik enerjisi (peak=zirve) miktarını tın almaya başlamıştır. yenilebilir kaynaklardan sağlamak bugünkü tekno: Türkiye’de basında zaman zaman yer alan: Allojiyle olası değil. Rüzgâr ve güneş durumuna göre gümanya 2023 yılına kadar nükleer enerji santrallarını nün çeşitli saatlerinde azalıp çoğalan elektrik enerjikapatıp önümüzdeki 12 yılda rüzgâr ve güneş enerjisi buna olanak sağlamıyor (*). si gibi yenilenebilir enerjilere geçiyor’ açıklamaları’ hiç Öte yandan yenilenebilir kaynaklardan bazı gün doğru değil. ‘Almanya nükleer santallardan çıkıyor, ve saatlerde fazla miktarda elektrik enerjisi üretilse biFransa yerinde sayıyor’ anlamındaki değerlendirmele bunun o anda kullanılması gerekiyor. Ancak bu her ler de yanlış. Doğru olan, Almanya’nın politik olarak, zaman olası değil ve büyük miktarda elektrik enerjinükleer santralları kapatmaya başlamasına karar versi de depolanamıyor. Depolamayla ilgili bilimsel bamesi olup, teknik olarak enerji açığının nasıl kapatızı çalışmalar ve öneriler var ancak bunların teknololabileceğiyle ilgili sorunların dağ gibi ortada durdujik olarak gerçekleşmesi önümüzdeki yıllarda da söz koğudur. nusu değil. Bu gerçekleşse bile sadece sınırlı bölgeler için geçerli olabilecek. Bu nedenle, nükleer santralların kapatılması sonucu ilerde yine fosil yakıtlı büyük güçteki elektrik santrallarına gereksinim olacak ve çevreye daha çok karbondioksit salınacak. Almanya’da nükleer santralların 2023 yılına kadar ardı sıra kapatılması planlanırken yukarda sadece önemlilerine değindiğimiz sorunların ilerde nasıl çözümleneceği henüz tartışma döneminde bile değil. Almanya’da elektrik Bu nedenle nükleer santralları kapatmakla ilerdeki üretiminde (brüt) enerji açığının yenilenebilir enerjilerle hemen kakaynaklar (2010) patılacağını sanmak hiç doğru değil. Sorunlar çok daha büyük. 2 MW’lık 500 adet rüzgâr ya da güneş santAlmanya’da 2020’de elektrik enerjisinin ancak ralı, hesapla 1000 MW’lık bir nükleer ya da fosil ya%35’inin yenilenebilir kaynaklardan üretilebilmesi hekıtlı santrala eşdeğer gözükse de, bunların, çeşitli gündefleniyor. Bunun da gerçekleşip gerçekleşmeyeceğilerde (rüzgârlı, rüzgârsız, güneşli, güneşsiz) ve günün ni zaman gösterecek. Çünkü yeni enerji hatlarının probelirli saatlerinde kentlerin ve sanayinin gereksinim jelendirilip kurulması güçlüğünün yanı sıra, kimse yaduyduğu aşırı enerjiyi karşılayabilmesi yukarda benı başında yüksek gerilm hattı da istemiyor. Benzer dulirtildiği gibi olası değil. Almanya’nın avantajı, Avrum rüzgâr jeneratörleri için de söz konusu. Bunun başrupa’daki uluslararası elektrik ağından (İnterkonnekte lıca nedenleri doğal çevre görünümünün bozulacağı ağ) gerektiğinde eksik elektriğini çekebilmesidir. ve gürültü. Bu da büyük bir sorun. Bugünkü elektrik Bu enerji ise, daha çok nükleer santrallarda üretilen ağı, yenilenebilir enerjinin üretildiği noktalardan Fransız, Çek ve Belçika gibi ülkelerin elektriği olagerekli olan yerlere iletilebilmesi için uygun değil. caktır. Bu durum çok daha yüksek güvenilirlikteki Bu nedenle yeni 3600 km uzunluğunda elektrik nükleer santrallarını kapatıp, komşularından elektrik ağı yapımının yanı sıra küçük güçteki rüzgâr santralalmanın ne derece akıllıca olduğu konusunda Allarıyla evlerin çatısında güneş enerjisiyle üretilen elekmanya’da tartışılmaktadır. Komşuları ise Almanya’yı triğin yüksek gerilim hatlarına ara hatlarla bağlananükleer santralları kapatmakla çok aceleci davrandığı bilmesi gerekiyor. Binlerce kaynaktan gelen elektrik için eleştiriyor. enerjisinin günün belirli saatlerinde en uygun şekilDiğer Avrupa ülkeleri nükleer santrallarını kade toplanarak gereksinim duyulan yerlere iletilebilmesi patmak şöyle dursun, gelecekteki enerji açığını kaiçin yeni teknik ve bilgisayar programlarının geliştipatabilmek için yapımı süren yenilenebilir enerji santrilmesi zorunlu. ralları elektriğe aşırı gereksinim duyulduğu günün beBunların yanı sıra, ülkede ilerde daha az enerji kullirli saatlerinde yetersiz kalacağından, yeni nükleer santlanımı öngörülüyor. Binalar için gereken enerji tüm rallar planlıyorlar. Örneğin İngiltere’nin 20 kadar yeenerji kullanımının %40’ı kadar çok olduğundan özelni nükleer santral için teklif istediği haberleri geliyor. likle binaların ‘enerji korunumlu’ olması gerekiyor. AlBatı Avrupa’da bugün çalışmakta olan nükleer santmanya’da 2010 yılındaki toplam 620 milyar kWsaat’lık ralların dağılımı ise şöyle: Fransa: 58 (+ 1 adet yapıelektrik enerjisi üretimi içinde nükleer santralların palıyor); İngiltere 19: İsveç: 10; Almanya: 9; İspanya: 8; yı 140 milyar kWh (140/620=%22,6) kadar. Belçika: 7; İsviçre: 5; Finlandiya: 4 (+ 1 adet yapılıAlmanya’da bugün yapımı süren ya da planlanan yor) ve Hollanda: 1. küçüklü büyüklü 50 kadar çoğu fosil yakıtlı santral bu(*)http://www.bilimania.com/haber/365/almanlunuyor. Nükleer santrallar kapatılırken, yenilenebiyadanukleersantrallarkapatılırken Ü CBT 1282/ 18 14 Ekim 2011 lkemizin kalkınması yönünde geçmişte yapılan yanlışlıkları düşündüğümüzde ilk aklımıza gelenlerden biri Köy Enstitülerinin kapatılmasıdır. “Köy Enstitüleri o tarihlerde kapatılmasaydı, köylerden başlamak üzere Türkiye kısa sürede topyekün bir kalkınma gösterebilecekti. Çok yönlü eğitilmiş insan gücü artmış, daha kaliteli eğitim şartları yaratılmış olacaktı. Çevreye duyarlı, gelişen teknolojiye uyumlu insan gücüyle ziraat ve hayvancılık daha bilinçli yapılabilecek, çağdaş yaşam daha kısa sürede yakalanmış olacaktı ve Batı’ya uyum sağlamada zorluklarımız olmayacaktı.” diye düşünür, geçmişte yapılan bu hata için hayıflanırız. Köy Enstitülerinin değişik bir versiyonu, daha gelişmişi günümüzdeki Meslek Yüksek Okulları’dır. (MYO) Eğer MYO’yu iyi planlayabilirsek, iyi koordine edebilirsek, ülke gerçeklerine, yaşadığımız coğrafya gerçeklerine ve AB gerçeklerine göre formasyonlar oluşturursak ülkemizi yetişmiş insan gücü yönünden önemli bir hareketliliğe kavuşturabiliriz. Türkiye’de “ Her İle Üniversite “ söylemiyle plansız programsız devlet ve vakıf üniversiteleri açtık. Çoğu politik amaçlı açılan bu üniversitelerin o yerleşim yerine istihdam yaratmanın dışında üniversite eğitimi verme yönünün çok çok zayıf olduklarını biliyoruz. Mekân temin etmek, üniversite açmak çok da büyük bir mesele olmasa gerek. Asıl mesele açtığınız kurumun gerçekten üniversite olabilmesi, mezun olanlarının da üniversite yetişmişliğinde olmasıdır. Üniversite; bilimsel özerkliğe, kamu tüzelkişiliğine sahip yüksek düzeyde eğitim, öğretim, bilimsel araştırmalar yapan fakülte, enstitü, yüksek okul birimlerinden oluşan öğretim kurumlarıdır. Üniversite sadece belge alınan yer değildir. Bir şeyler öğrenilen, araştıran, bilgi üretebilen, toplumunu, coğrafyasını iyi bilen, dünyadan haberdar yurttaşlar yetiştirebilen kurumlardır. Kısa bir ifadeyle üniversite “üniversal yapıda” yani dünya insanı yetiştiren kurumlardır. Şimdi bizim son yıllarda kurulan üniversitelerimizden Orta, Doğu, Güneydoğu Anadolu veya diğer bazı illerdeki üniversitelerin durumunu bir inceleyin. Hangileri bir üniversiter yapıyı tamamlayan formasyonlara sahiptirler? Hangileri öğrenci için sosyal ve kültürel ortamlar hazırlayan kurumlardır? Hangileri öğrencilerin bilgi dağarcıklarını dolduracak niteliklere sahiptirler? Hangileri ülke ve dünya gerçeklerinde farkındalık yaratacak bir ortama sahiptirler? Bu üniversitelerin çoğunun durumları tekrar tekrar değerlendirilmeli ve büyük bir kısmı bir an evvel yerel, bölgesel MYO birimleri haline çevrilmelidirler. İl merkezlerindeki MYO “il birimleri”, birbirine yakın 34 ilin MYO da yönetimsel olarak birleştirerek “bölgesel birimler” haline getirilmelidir. YÖK’ün koordinasyonuyla da bölge için, ülke için anlamlı olacak, geçmişin eğitim enstitülerinin daha modernize, daha teknolojiyi kavramış, branşlaşmış şekliyle bir “ eğitim kurumları zinciri” oluşturulmalıdır. MYO, 500 civarında faal okul, 324 000 öğrenci ve 5787 öğretim elemanıyla ülkemiz için büyük bir potansiyeldir. Yalnız, MYO ana eğitim kurumları olarak görülmemektedir. Genelde ikinci sınıf bir eğitim kurumu, üniversitenin kapısında bekleyen kapasitenin boşaltılma yeri olarak görülmektedirler. Bu okullar kendi içinde, kendinden önceki ve sonraki yakın branş eğitim kurumlarıyla entegrasyonda değillerdir. MYO’yu çok yönlü uygulama, beceri ve donanıma sahip, lisan bilir, kendine güvenen, üniversite eğitimine ihtiyaç duymayan insanlar yetiştirir hale getirmek gerekir. Bunun için de öncelikle MYO’nun eğitim elemanı ihtiyacı ve ileri derecede eksik eğitim materyalleri giderilmelidir. Onlara uygulama yapılabilecekleri ortamlar hazırlanmalıdır. Mevcut MYO’muzu iyi programlar ve iyi koordine edersek, gelişen teknolojiye, sürekli eğitime yatkın yetişmiş insan gücü yönünden Türkiye’yi ulusal ve uluslararası rekabette önemli bir yere taşımış oluruz. Geçmişte vakitsiz kapatıldığından pişmanlık duyduğumuz Köy Enstitülerinden doğan gecikmeleri de telafi etmiş oluruz. * Sayın Prof. Dr. İbrahim Ortaş, Prof. Dr. Mustafa Aydın, Prof. Dr. Sabahattin Balcı’nın makalelerinden faydalanılarak MYO’nun önemi vurgulanmaya çalışılmıştır.