02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNCEL TIP KARIŞIK KÖKENLERİMİZ Mustafa Çetiner [email protected] www.mustafacetiner.com Bizden önceki insansılar, genetik olarak içimizde yaşıyorlar! Bir zamanlar insanoğlunun öyküsü çok basitmiş gibi görünmekteydi. 5 ile 7 milyon yıl önce, atalarımız şempanzelerle yollarını ayırmışlardı. O günden bugüne çok sayıda insanbenzeri tür yeryüzünde dolandı, ama bizler bunların tümünü alt ettik. Şimdi ayakta kalabilen tek tür biziz. Hugo Chavez, Steve Jobs ve Süreyya Tahsin Aygün... Geçtiğimiz günlerde 1. Kök Hücre Araştırmaları Kongresi, Kocaeli Üniversitesinin desteği ile Sapanca’da yapıldı. Kongrenin açılışında daha önce birçok yerde anlattığım ve 195060’lı yıllarda kök hücre araştırmaları yapan Türk Bilim Adamı Süreyya Tahsin Aygün’ü tanıtan bir konuşma yaptım. Süreyya Tahsin Aygün, öğretim üyeliği döneminde bir öğrenci jürisine katılır. Geçme notu 5.0’dir ve not her iki öğretim üyesinin ortalaması alınarak hesaplanmaktadır. Süreyya Öğretmen ile beraber jüride olan meslektaşı öğrencilerden birine çok kızar. Çünkü öğrenci sadece bilineni değil, konu ile ilgili hayallerini, projelerini ve umutlarını da anlatmaktadır. Jüri üyesi çok kızgındır. B Ben sana öğrettiklerimi sordum hayallerini değil. Ne anlattıysam onu söyle bana, ne düşündüğünü söyleme... Öğretmenin kızgınlığı yine de geçmez ve hızını alamaz. Notunu verir; eksi 1 Süreyya Tahsin Aygün ise meslektaşı ile aynı kanıda değildir, öğrenciyi ve hayallerini çok sevmiştir. O da notunu verir; 11 Öğrenci sınıfı geçer. Süreyya Tahsin Aygün’ün, Kocaeli Üniversitesinde düzenlenen bir toplantıda açılış konuşması olarak yer alması beni çok mutlu etti. Bu üniversitenin Tıp Fakültesini kuran öğretmenim Prof. Dr. Baki Komsuoğlu da tıpkı Aygün gibi hayallerinin peşinden koşan biriydi çünkü. Koşullar nedeniyle Baki Komsuoğlu ile çok uzun birlikte çalışamadık, ama hep birbirimizi aradık, anladık. Baki Komsuoğlu’nu ölümünden birkaç hafta önce görmüştüm. O hasta haliyle halen aklında gerçekleştirmek istediği hayalleri ve yaşama dair onlarca planı vardı. Şimdiki rektör, Baki öğretmenin eşi Sezer Komsuoğlu’nu ne zaman görsem, Baki öğretmeni anımsarım, umudum tazelenir, bilim ve bilgiye heyecanım ve merakım ayaklanır. Bilimsel içeriği bu denli zengin bir kongrede Sezer Öğretmen ile karşılaşmak bu anlamda da çok güzeldi. Kim ne derse desin; Uygarlık, her şeyini Süreyya Tahsin Aygün, Baki Komsuoğlu gibi sıradışı kişilere ve onların hayallerine borçludur. Bu önemli toplantıyı izleyen günlerde hayalperestlerin en büyüklerinden birini, Steve Jobs’u kaybettik. Yeryüzünde bir çok kişi aslında onu pankreas kanseri sayesinde tanıdı. Ya da tam tersi oldu, pankreas kanseri onun sayesinde gündeme oturdu. Pankreas kanserine yakalananlardan bir başkası da Hugo Chavez’dir. Dünyayı değiştirme iddiası olan bu iki insanın ortak olan kötü kaderleri bir kenara bırakılırsa tek ortak noktaları ‘hayalperest’ olmalarıdır. Birisi kapitalizmin yarattığı bir kahramandır, diğeri kapitalizme ve onun temsil ettiği her şeye karşıdır. Ama bir ortak noktaları daha oldu hastalık sayesinde. İkisi de deneysel tedavilere katılmak istedi. Birisi Küba’da, Brezilya’da derdine derman aradı, diğeri ABD’nin en seçkin kliniklerinde. Biri savaşı kaybetti, diğeri direniyor. Kimi kaynaklar Hugo Chavez’in Amerika’daki klinik çalışmalara katılmak istediğini bile yazıyor. Doğru mu bilmem, ama doğruysa yaptığında haklı mıdır? Denebilir ki; yıllarca düşmanı olduğu bir sistemin kalesine gidip tedavi olmak, yıllarca inandığı ilkelere, destekçilerine ve yaşadığı yaşama ihanettir. Ama şöyle de denebilir; Hastalık olunca, can derdi olunca her şey bir yanadır. Chavez’in de herkes gibi bu klinik çalışmalara katılma hakkı vardır. Gerçekten de yanıtını bilmediğim bir ikilem bu. Geçtiğimiz günlerde katıldığım bir TV programında LÖSEV’in ideolojik yanından söz edildi. İtiraz ettim, bir de meslek sırrı verdim onlara. ‘Lösemi tedavisi İran’da da, Küba’da da, ABD’de de aynı protokoller ve tedavi prensipleri ile yapılıyor.’ Bilim her şeyin üstündedir. Süreyya Tahsin Aygün’ün, Prof. Dr. Baki Komsuoğlu’nun, Steve Job’un, Hugo Chavez’in ortak noktasını anlayamayanlar hayalleri olmayanlardır. Hayalleri olmayanlara mevki ve konumları ne olursa olsun acımak gerekir. D erken bu başka insansıların birçoğumuzun içinde yaşamlarını sürdürdükleri haberi geldi. Max Planck Evrimsel İnsanbilim Enstitüsü’nden Svante Paabo ve arkadaşları eski çağlardan kalma DNA örnekleri üzerinde yaptıkları çığır açıcı bir araştırmanın sonucunda birçok insanın Neandertallerin genetik kalıtını taşıdığını ortaya koydular. Buna göre, Afrikalı olmayan bir soydan gelen herkesin genlerinin yüzde 1 ile 4 arasındaki bölümünü doğrudan Homo akrabalarımızdan aktarılan genler oluşturuyor. Bu genlere şimdiye dek hiçbir Neandertal fosilinin bulunmadığı Çin ve Papua Yeni Gine gibi bölgelerde yaşayan insanlarda bile tanık olunuyor. Tüm bunlar insanlık tarihinin belli bir noktasında Afrika’yı terk eden insanların o dönemde yaşayan başka insanlarla çiftleştiklerine, Homo sapiens’in melez bir tür olduğuna işaret ediyor. zümlemeleri ilk insanla ilgili çeşitli grupların kimliklerini belirlemek için yeni bir yol sunuyor. Daha önce hep kemik yapılarına göre tanımlanan bu gruplar, Denisovalılar ile birlikte salt genleriyle tanımlanmaya başladı. Bu grubun genom çözümlemeleri onların Neandertallerin akrabaları olduklarını gösteriyor. Neandertallerle Denisovalıların ortak ataları bizim atalarımızla yaklaşık 800,000 yıl önce yolları ayırdılar ve 640,000 yıl kadar önce bir daha bölündüler. Ancak bu üçünün yolları bir kez daha çakışacak. Michigan Üniversitesi’nden Milford Wolproff, nüfusların artması ve birbirleriyle iletişim kurmaya başlamasıyla birlikte, bunların kendi aralarında çiftleşmeye başladıklarını belirtiyor. Türler arası bu birleşme en az iki kez yaşandı. Bunun tam olarak ne zaman ya da nerede yaşandığını DNA’dan anlamak olanaksız. Ancak en olası senaryo çağdaş insanların atalarının, yaklaşık 600,000 yıl önce, Afrika’yı terk ettiklerinde Ortadoğu’da Neandertallerle çiftleştikleri ve Avrupa ile Asya’ya yayılmadan önce genlerinin bir bölümünü aldıkları yönünde. Bu senaryoya göre, daha sonra Asya’nın doğusunda Denisovalılarla karşılaşıyorlar ve 45,000 yıl önce Melanezya’da koloniler oluşturmadan önce aralarında çiftleşme ve gen alma çevrimini yineliyorlar. Çalışmalara katılan Harvard Tıp Fakültesi genbilimcilerinden David Reich nüfus karışımının insanın evriminde ayrıksı bir durum oluşturmadığına, bir olasılıkla insanlık tarihinde epeydir süregelen bir kural olduğuna dikkat çekiyor. Bu bulgular insan evrimi konusunda farklı senaryoları des ÇİFTLEŞME ORTADOĞU’DA Max Planck Evrimsel İnsanbilim Enstitüsü’nden Svante Paabo ve arkadaşları eski çağlardan kalma DNA örnekleri üzerinde yaptıkları çığır açıcı bir araştırmanın sonucunda birçok insanın Neandertallerin genetik kalıtını taşıdığını ortaya koydular. CBT 1282/ 10 14 Ekim 2011 CBT 1282/ 11 14 Ekim 2011 Bomba etkisi yaratan bu haber 2010 Mayıs’ında ortaya atıldı. Yedi ay sonra ekip yeniden konuya el attı. Bu kez Sibirya’da Denisova mağarasında bulunan ve yaklaşık 30,000 ile 50,000 yıl öncesine uzanan bir parmak kemiğinin DNA’sı araştırıldı. Bir kez daha genomun tam olarak çözülememiş olması, bunun Denisovalılar adını verdikleri ve daha önce bilinmeyen eski bir insansı türünden genç kadına ait olduğunu ortaya koyuyordu. Dahası, bir kez daha çağdaş insanlarla yapılan kıyaslamalar eski çağlardan kalma DNA’nın bir bölümünün günümüzde de yaşamını sürdürmekte olduğunu, bunun Papua Yeni Gine, Fiji ve çevresindeki adaları da içeren Melanezya bölgesinde yaşayan insanların genlerinin yüzde 5 ile 7’si arasındaki bir bölümünü oluşturduğunu gözler önüne seriyor. Bu iki araştırma bir devrim yaratacağa benzer. Eski insansıların gen dizgelerini ilk çözenlerden olan Paabo ve arkadaşları bunu yaparlarken insanın kökenlerinin anlaşılması sürecine de insan evrimiyle ilgili tüm bildiklerimizi yerle bir edecek yeni bir yaklaşım getirdiler. Elde edilen sonuçlar ilk çağdaş insanların dünyaya yayılma sürecinde başka insansılarla çiftleşip çiftleşmedikleriyle ilgili çok eskilere uzanan bir tartışmayı şimdiden çözüme ulaştırdı. Ancak bu sonuçlar kafa karıştırıcı bir olasılığı da gündeme getiriyor. Söz konusu genlerin yüzdesi küçük olabilir, ama her iki araştırmadan elde edilen olumlu sonuçlar göz önüne alındığında, daha kapsamlı bir incelemenin çağdaş insanlarda soyu tükenmiş başka insansılardan gelen genleri ortaya koyması da işten değilmiş gibi görünüyor. Bir başka deyişle, bir genom mozaiğine sahip olabiliriz. Bilim insanları bu olasılığı araştırmak için daha çok sayıda insansı DNA’sı ele geçirmeye çalışıyorlar. DNA çö BOMBA GİBİ ARAŞTIRMA! tekleyen genbilimciler arasında bir çekişmeye yol açtı. Afrika’dan Çıkış modelini benimseyenler yaşayan tüm insanların atalarının, hızla dünyaya yayılırken başka ilk insan türlerinin yerini alan ve genlerinin tarihe karışmasına neden olan Afrikalı küçük bir topluluk olduğuna inanıyorlar. Öte yandan, “çoklu bölge” savının savunucuları Avrasya’ya dağılan tarih öncesi tüm insan topluluklarının on binlerce yıllık bir evrim sürecinde birbirleriyle karşılaşıp çiftleşen ve sonunda çağdaş insanı ortaya çıkaran tek bir türün parçaları olduğuna inanıyorlar. Çoklu bölgenin en ateşli savunucularından olan Wolpoff ellerindeki DNA’nın Pleistosen döneminde birbirleriyle çiftleşebilecek üç insan soyunu gözler önüne serdiğine dikkat çekiyor. O sıralar daha ağır basan Afrika’dan Çıkış modelinin yandaşlarından ve Londra Doğal Tarih Müzesi görevlilerinden Chris Stringer de bu modelin yalnızca en uç yorumlarında farklı gruplar arasında çiftleşme olasılığının devre dışı bırakıldığını belirtiyor. Ancak türler arası üremenin eski insansılar için değişmez bir kural mı, yoksa sıradışı bir durum mu olduğu henüz bilinmiyor. Öteki araştırmacılar Denisovalılar konusunda daha ayrıntılı bilgi edinmeye çalışırlarken, Paabo ile Adelaide Üniversitesi’nden Alan Cooper, yaklaşık 90,000 yıl öncesinden itibaren Endonezya’nın Flores Adası’nda yaşayan ve “hobbit” adını verdikleri küçük bir insansıya odaklanmış durumdalar. BEYNİ KÜÇÜK, YAPTIKLARI BÜYÜK Homo floresiensis ve Homo sapiens kafataslarının karşılaştırılması. Bulunduğu 2004 yılından beri soyağacımızdaki konumu nıyor. Bu amaçla oluşturulan 1000 Genom Projesi adlı ulusateşli tartışmalara konu olan ve resmi adıyla Homo floresilararası konsorsiyum şimdilerde daha önceki araştırmalarda ensis olarak bilinen bu insansının asıl kafa karıştırıcı yönü, göz ardı edilen insan topluluklarının gen dizilimleri üzerinbeyni bizimkinin üçte biri kadar olmasına karşın, araç gereçler de çalışıyor. Bugüne dek elde edilen bulgular genomlarımızda yapması, ateş yakması ve soyları tükenen başka incoğrafik açıdan soyutsansı türlerinin yansımalandığı bizim doğrudan ları olduğu yönünde şaatamızla neredeyse özşıtıcı ipuçlarını da gözler deş bir yaşam sürdürmüş İnsansılar arası birleşme en az iki kez önüne seriyor. olmasından kaynaklanı yaşandı. Bunun tam olarak ne zaman ya da Örneğin, Avrupa ve yor. Asyalı insanların birçonerede yaşandığını DNA’dan anlamak Kuşkusuz, hobbit geğunda beyin gelişimiyle nomunun bizlere anla olanaksız. Ancak en olası senaryo çağdaş ilgili olan ve Neandertacağı bir yığın öykü var insanların atalarının, yaklaşık 600,000 yıl önce, tallerden geçtiği düşüdır. Gelgelelim, eski nülen mikrosefalin adlı Afrika’yı terk ettiklerinde Orta Doğu’da DNA kolaylıkla bozugenin farklı bir değişkesi lup kirlenebildiği gibi Neandertallerle çiftleştikleri ve Avrupa ile bulunuyor. Paabo ve Cooper da el Asya’ya yayılmadan önce genlerinin bir Ancak Paabo ile Relerindeki fosillerden heich’ın araştırdıkları üç bölümünü aldıkları yönünde. nüz bir bilgi edinemedi. dişi Neandertalin hiçbiCooper, hobbitlerin rinde bu gene rastlan12.000 yıl öncesine dek madı. Öyle ki, söz konuyaşamlarını sürdürdükleri göz önüne alındığında, tek işin kil su gene ya Neandertallerde ender rastlanıyor, ya da onu başya da benzer bir madde içinde korunmuş doğru örneğin buka bir insansıdan aldık. Güney Kaliforniya Üniversitelunması olduğuna dikkat çekiyor ve daha yakın bir zamansi’nden Jeffrey Wall’un araştırması da Avrasya genomlarının da bulunan tek dişe el atmayı düşünüyor. %14 kadarının eski insansı genomlarının kalıtları olduğunu Eski genomlar olmasa da genbilimciler canlı insanların ortaya koyuyor. Bunun yüzde 14 kadarını Neandertaller oluşDNA’larında türler arası üremenin izlerini sürebiliyor. turduğuna göre geri kalanı nereden geliyor? Bir başka yöntem de dünyanın bir yerinde yaşayan inTüm bu yöntemler ilk insanlarda türler arası üreme kosanlarda çok daha çeşitlilik sergileyen genom bölümlerinin nusuna epey ışık tutabilir ama onların da belli sınırları var. belirlenmesi. Kaliforniya Üniversitesi’nden Rasmus Nielson Bu yöntemler genlerin zaman içinde nasıl değiştikleriyle iltam da bunu yaparak Afrika’da yaşayan insanların DNA’sıgili çeşitli varsayımlarda bulunan matematiksel örnekleri tenı başka yerlerde yaşayan insanlarınkiyle karşılaştırdı ve hiç mel alırlar. Bu varsayımlar yanlışsa, araştırmalarda var olmadığı eski DNA olmaksızın, Afrikalı olmayan bir soydan gelen inhalde karışık DNA’nın hayalet belirtilerine rastlanabilir. Bu sanların DNA’sında Neandertallerden geçmiş olabilecek 13 bağlamda, söz konusu kestirimlerin doğrudan sınanabilecebölüm belirledi. Neandertal genomunun dizilimi bu kestiği eski bir genomun olması son derece önemlidir. Bu yüzden rimlerden 10 tanesini doğruladı. insan evriminin mozaik yapısının gerçekten kavranabilmesi için daha çok sayıda eski DNA örneklerinin ele geçirilmesi PÜF NOKTASI gerekiyor. Uzmanlar bunun da bir an meselesi olduğuna, bu konuda her an bir bilgi patlaması yaşanabileceğine inanıyor. Uzmanlar işin püf noktasının dünyanın farklı yerlerinden insanların genom dizilimlerini belirlemek olduğuna inaRita Urgan, New Scientist, 30 Temmuz 2011
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle