27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR YAPAY DERİ, İNSAN CİLDİ GİBİ HİSSEDİYOR Dokunma duyusunu taklit etmek, bilim için büyük bir zorluktu. Fakat Amerikalı bilim insanları şimdi tıpkı insanın duyu organı gibi hissedebilen bir cilt geliştirmeye başardı. Kaliforniya Üniversitesi bilgisayar uzmanı Ali Javey, hedeflerinin robotlarda kullanılabilecek hassas bir yapay cilt olduğunu söylüyor. Örneğin ev işlerinde yardımcı olması beklenen bir robotun bulaşıkları kırmadan yıkayabilmesi önemli diyor uzman. Nature Materials dergisindeki habere göre, laboratuvarda test edilen elektronik malzeme, basınca tıpkı insan cildi gibi ve aynı hızda reaksiyon göstermiş. Gerçi daha çözülmesi gereken bir yığın sorun var ama yapay cilt yine de basınca duyarlı robot geliştirme konusunda önemli bir adım sayılmakta. Yeni geliştirilen elektronik cilt, silikon ve germanyum gibi tellerden oluşan bir gövdenin yapışkan bir zemine yerleştirilmesiyle oluşturulmuş. Bu tabakanın üzerinde nano transistorlar ve bunun üzerinde ise esnek lastik tabaka yer alıyor. 49 santimetrekarelik prototip, tuşa basma sırasında veya bir objenin tutulması esnasında oluşan basıncı hissediyor. Biraz daha farklı bir yöntemden yararlan Stanford Üniversitesi Profesörü Zhenan Bao ise içinde rezistanslar bulunan ve basınca göre gücünü ayarlayan bir lastik malzeme üretti. Bu malzeme gerçi esnemiyor ama buna karşın çok hızlı tepki veriyor. İnsanın duyu organlarına benzer teknolojiler arayışında bilim, görme ve işitme için önemli adımlar attı, ancak tat alma ve koklama konusundaki gelişmeler çok yavaş ilerlemekte. Dokunma duyusu ise en büyük zorluklardan biriydi. lara aynı derecede uyum sağlamışlar. Deneyler sırasında içi doldurulmuş beş uçan balık kullanılmış. Bazı balıkların göğüs yüzgeçler açık, diğerlerininki kapalıydı diyen bilim insanları, balıkların aerodinamik özelliklerini görebilmek için rüzgâr kanalında değişken eğim açısına göre farklılaşan süzülme uçuşunu analiz etmiş. Süzülme farklılığı, alçalma sırasında yatay yönde uçarken geride bırakılan mesafeyi bulmaya yarıyor. Rüzgâr kanalındaki balık yüzeye paralel uçtuğunda bu farlılık en yüksek seviyeye ulaşmış. Alttaki sert zemin yerine su tankı kullanıldığında ise durum daha da iyileşmiş. Bu da balıkların deniz seviyesinin hemen üzerinde niçin daha uzun uçabildiklerini gösteriyor. 130 MİLYON YILLIK KAMBUR DİNOZOR İspanyol paleontologlar sırtında dikkat çekici bir kamburu bulunan etçil bir dinozor kalıntısı buldu. Dinozor ayrıca günümüzde yaşayan kuşlar için tipik olan özelliklere de benzer çıkıntılara sahip olduğunu saptamışlardı. Velociraptor’un bedeni tüylü olsa da uçma yetisi bulunmuyordu. Bu durum Concavenator için de geçerli mi, bilinmiyor. KIVRILABİLİR GÜNEŞ HÜCRELERİ Otomobillerde veya giysilerde taşınan folyo gibi kıvrılabilir güneş hücreleri her zaman her yerde ulaşılabilir enerji kaynakları olarak görev görecek. Ancak esnek güneş hücrelerinin gündelik yaşama girmesine daha çok var. Almanya’daki Erlangen Üniversitesi fizikçisi Christoph Brabec organik güneş hücrelerinin ancak 1015 yıl içinde standart hale gelebileceğini söylüyor. Işığı soğurup enerjiye dönüştüren esnek güneş hücreleri organik yarıiletkenlerden oluşmakta. Organik yarıiletkenler arasında her şeyden önce elektrik ileten plastik yer alır. Normal bir güneş peteği camdan üretildiği için taşınması pek kolay değildir. Oysa organik hücre katlanabiliyor ve LASCAUX MAĞARASI: YETMİŞ YILLIK SANAT MÜZESİ UÇAN BALIKLAR, KUŞLAR KADAR İYİ UÇABİLİYOR Kore’de gerçekleştirilen son bir araştırmaya göre uçan balıklar, kuşlar kadar iyi uçabiliyor. Rüzgâr kanalında yapılan testler sonucunda uçan balıkların böceklerden daha iyi ve örneğin fırtına kuşları veya Karolin ördeği kadar iyi uçabildikleri ortaya çıkmış. Seoul Ulusal Üniversitesi makine mühendisi Haecheon Choi ve arkadaşı Hyungmin Park, “uçan balık teknolojisinden” uçak üretiminde yararlanılabileceğine inanıyor. Choi ve Park balıkların gerçekten de uçtuklarını görünce, hayvanların havada ne kadar kalabildiklerini öğrenmek istemiş. Journal of Experimental Biology dergisindeki yazıya göre uçan balıklar 40 saniyeden fazla havada kalarak, saatte 70 km hızla maksimum 400 m’yi geride bırakabiliyorlar. Uçan balıklar sudaki ve havadaki koşul UNESCO’nun dünya mirasları listesinde yer alan dünyaca ünlü Lascaux mağarası yetmiş yıl önce 12 Eylül günü civarda dolaşan dört genç tarafından tesadüfen bulunmuştu. Mağaranın içinde demiroksit ve mangan toprağıyla boyanmış 600 duvar resmi bulunuyor ve bunlar yaklaşık olarak 17.000 yıl önce yapılmışlar. Bunların dışında ayrıca kayalarda 1500 gravür bulundu. Resimler zarar gördüğü gerekçesiyle mağara 1963 yılından itibaren ziyaretçilere kapandı. Bunun yerine yirmi yıl sonra “Lascaux II” adıyla orijinaline sadık kalınarak inşa edilen ikinci bir mağara açıldı. Lascaux mağarası her yıl 220.000 kişi tarafından ziyaret edilmekte. Prehistorik “sanat eserlerinde” yaban atı, geyik, yaban kedisi ve bizon gibi hayvanlar tasvir edilmiş. Lascaux II’ye rağmen orijinal mağara yine de tehdit altında. Nitekim bir mantar salgını bu tarihöncesine ait resimler üzerinde koyu ve beyaz lekeler bırakıyor. sahip diyor bilim insanları. Concavenator corcovalus olarak isimlendirilen dinozorun kamburu daha önce hiçbir dinozor türünde görülmemişti. Madrid Ulusal Uzaktan Eğitim Üniversitesi’nden Franciscon Ortega, kamburun ne işe yaradığını henüz bilemiyoruz, diyor. Dinozorun bu organı işlevsiz de olabilir. Sonuçta hayvanlarda ve bitkilerde hiçbir işlevi bulunmayan özellikler hiç de ender değil. Amerikalı biyolog Stephen J.Gould, insanda örnek olarak çeneyi gösteriyor. Çenemiz varlığını, çene ve diş yuvaları arasındaki orantının evrim sürecinde değişmesine borçlu. İspanyol bilim insanları 130 milyon yıl yaşında olduğu sanılan altı metrelik iskelette diğer ilginç bir özellik daha saptadı . Anlaşıldığı üzere Concavenator corcovalus dinozorunun dirsek kemiğinde küçük çıkıntılar var. Bu anatomik özellik normalde kuşlarda bulunur ve tüy kamışının kemiksi uzantısıyla bağlantılıdır. Ortega, kuşlardaki ve Convenattor corcovalus dinozorundaki çıkıntıların aynı kökene uzandığı ve bu buluşun ilkel etçil dinozor ve kuşlar arasındaki akrabalığa işaret ettiği görüşünde. Ayrıca kuşlarda görülen birçok bedensel özelliğin dinozorlardan itibaren var olduğunu da kanıtlamakta. Carcharodontosaurus grubuna dahil Concavenator öte yandan üzerinde “uçma çıkıntıları” bulunan ilk dinozor değil. Amerikalı paleontologlar, Velociraptor’un da bunlara kıvrılabiliyor diyor Brabec. Mesela organik güneş hücreleri şimdiden çantaların içine yerleştiriliyor. Güneş folyosu kablo ve USB fişiyle cep telefonu veya PDA bilgisayarına bağlanmakta. Bazı firmalar bu teknolojiyi piyasaya sürdüler bile. Organik güneş hücreleri basit üretim süreci nedeniyle çok ucuza mal oluyor. Fakat bunlar henüz istenildiği kadar verimli değil, ışığın sadece yüzde sekizini elektrik enerjisine dönüştürebiliyorlar. Oysa silisyumdan üretilenler %25’lik, ince tabakalı hücreler ise %1520’lik verimle çalışıyor. Bilim insanları organik güneş hücrelerinin birkaç yıl içinde ince tabakalı hücreler kadar verimli çalışacağına inanıyor. Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma BÖCEK BEYNİNDE ANTİBİYOTİK Hamamböcekleri ve çekirgeler hastalık etkenlerinden korunmak için son derece etkili bir antibiyotik üretiyor. İngiliz bilim insanlarının böcek beyninde buldukları birtakım moleküller, çok sayıda mikrobu öldürüyor. Söz konusu moleküllerin gelecekte çeşitli bakterilerle ortaya çıkan hastalıkların tedavisinde kullanılabileceği söyleniyor. İlk testlerle böcek antibiyotiklerinin insan hücreleri üzerinde zararlı etki yapmadığı görüldü. Nottingham Üniversitesi’nde Simon Lee ile çalışan araştırmacılar bu nedenle istenmeyen yan etkilerin ortaya çıkmayacağını söylüyor. Hamamböcekleri özellikle de sağlığa zarar verici CBT 1227/ 4 24 Eylül 2010 ve hastalık taşıyan hayvanlar olarak bilinir. Çekirgeler de ekinlere zarar verdikleri için pek sevilmezler. Fakat son buluş bu hayvanları aranır kılacağa benziyor. Bilim insanları böceklerin beyninde, çeşitli bakteriler için zehirli olan dokuz farklı molekül saptadı. Laboratuvar deneylerinde metisilin dirençli Staphylococcus aureus (MRSA) hastane mikrobu ve Escherichia coli bakterisinin yüzde doksanı böcek antibiyotiğiyle temizlenmiş. Mikroplar için zehirli olan maddeler insan hücrelerine zarar vermemiş. Son yıllarda, kullanılmakta olan antibiyotiklere karşı dirençli bakteri köklerinde endişeli bir artış yaşanıyor. Böcek beyninde keşfedilen antibiyotikle, gelecekte yeni tedavi yöntemlerinin geliştirilebileceği sanılıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle