02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bir Kitap Bir Sergi ve Bir Harf R. Ömür Akyüz, Öğretim Üyesi, [email protected] ÜAK Başkanından rektörlere bilim etiği Kayhan Kantarlı, Ege Üniversitesi Öğretim üyesi, [email protected] A hmet Ümit’in “İstanbul Hatırası”nı okurken, daha doğrusu bitirmek üzereyken SSM’deki “EFSANE İSTANBUL, Bizantion’dan İstanbul’a” sergisini görmek çok etkileyici oldu. Kitap İstanbul tarihini seçme olaylarla sergilerken sergi de kitapta geçen yerleri (1) ve tarihsel kişileri tanıtıp sikkeleri canlı canlı göstermekte. Kitabı okuyan, okumakta olan ve okuyacak herkesin 26 Eylül’e kadar önce SSM’deki sergiyi görmesi; sergiyi görenlerin de kitabı alıp okuması keyiflerine keyif katacak; bilgiler de cabası. Tabii kitabın büyük bir kısmını okumuş olarak sergiyi gezmek daha da heyecan verici, çünkü hangi sikkelere ve yerlere daha çok dikkat edileceği biliniyor. Ancak, ortak bir kusurları var. Haydi Ahmet Ümit uzman değil, Yunan alfabesindeki B ß harfinin okunuşunun “vita” olup “be” sesini vermek için yanına “ mü” harfi gelmesi gerektiğini (bu yıllar önce izlediğimiz “Rebetiko” filminden hatırlanabilir, orijinal adında “ ” harfi de vardır) bilmiyor, ama sergiyi hazırlayan tarihçi uzmanlar hiç olmazsa adamın adını doğru yazabilirlerdi, benim neredeyse altmış yıl önce öğrendiğim gibi. Anlaşılan bu “bv” karışıklığı eski çağlara kadar gidiyor ki, Yunan alfabesi (Fenike “alefbeth”, Yunan “alfavita”) oluşurken Fenike aslından ikinci harfin sesini “v”ye dönüştürmüş anlaşılan; Latin alfabesi oluşurken de galiba Fenike aslına dönmüşler. Ancak, Arap harfleriyle yazılı metinler Latinleştirilirken, hatta Yunanca çevirilerinden aktarılırken bu karışıklık özellikle kişi adlarında gene kendini gösteriyor. En belirgin örnekleri “İbni Sîna”nın “Avi Cenna”, “İbni Rüşd”ün ise “Ave Roes” olarak aktarılmasında görülür. Bu bakımdan adının Vizantium/Vizantion; daha sonra da Vizans olması gereken kentin adı, imparatorluk vs. Latinleştirilirken olmuş Bizantion/Bizantium, Bizans. Yıllar önce ilkokuldayken (2) öğrenmiştik, kenti kuranların başının adı Megaralı VİZAS’tı BİZAS değil. A. Ümit’in kitabındaki ilk sikkenin resmine, ve de sergideki orijinalinin üzerine baktığınızda “??Z??????” (3) yazıyor, özellikle ? (omega) harfinin varlığı bunun Yunanca olduğuna kanıt, yani seslendirildiğinde “VİZANTİON” olmalıydı. Eh tüm tarihsel Frenk metinleri Byzantium, Byzans vb. olarak yazınca “galatı meşhur” olmuş gitmiş. Ama hiç olmazsa adamın adı doğru yazılabilirdi, kitapta da sergide de. Bir nokta daha: Sergide “İstanbul” adının RumcaYunanca “Eis tin polin” sözünden türediği yazılmış ama bu sözün anlamına değinilmemiş. 40 yıl önce ABD’deki Yunan asıllı tez danışmanımın ifadesiyle (O, “is tin polis” demişti) anlamı “şehire (sırf yapısına tam uysun diye İngilizcesiyle ‘to the city’) (4)”. Neden mi? Bizans’ın yerlileri, tıpkı şimdi de birçok yerde olduğu gibi (en ünlüsü New York) kentlerine kestirmeden “tin polin/polis” yani “şehir (the city)” derlermiş. “Nereye gidiyorsun” sorusunun yanıtı ise yukarıdaki gibi… (5) Üniversitelerarası Kurul’un (ÜAK) 17 Mayıs 2010 günü yapılan toplantısında Kurul Başkanı Prof. Dr. Abdullah Atalar tarafından üniversite rektörlerine “Akademik Etik İhlalleri” başlıklı bir Bilim Etiği Konferansı verildi [1]. Konferansın PP ve PDF formatlarındaki sunumuna internetten ulaşmak mümkün [2]. Rektörlere ve diğer ÜAK üyelerine özgü, kamuoyuna açıklanan böyle bir konferansın verilmiş olması, son derece önemli bir olay. Sayın ÜAK Başkanı “2009 Nisan dönemi doçentlik başvuru dosyalarında 100’den fazla etik ihlali yapıldı” diyor. Verilen sayı son derece ürkütücüdür, 30 yıllık YÖK döneminin yarattığı “akademik köşe dönme anlayışı”nın üniversitelerdeki bilimsel değerleri ne hale getirdiğinin ibret verici bir göstergesidir. İlk cümle olarak söylenen bu sözler hiç şüphesiz rektörlere bilim etiği konusunda bazı temel bilgilerin verildiği ve “bilim ahlakından sapanlara disiplin yönetmeliğinin ilgili maddeleri katı bir şekilde uygulanmalı” uyarısı da yapılıyor. Demek ki, üniversitelerimizdeki aşırmacılık ve sahtecilik olayları Üniversitelerası Kurul Başkanı’nı bilimsel etiğe sahip çıkılmasından birinci derecede sorumlu olan rektörlere bilim etiği dersi vermeye gerek duyacak kadar vahim bir noktaya vardığı nihayet fark edildi. Bu durum, yıllardır bilim etiği mücadelesi veren fakat feryatlarına kulak tıkanan, haksız disiplin soruşturmaları ve cezalarla yıldırılmaya çalışılanlar tarafından umut verici olarak görüldü. Tüm üniversitelerin birer etik kurula sahip olup web sayfalarında bilimsel etik kuralları yayımladığı bir ülkede, eğer ÜAK Başkanı rektörlere böyle bir konferans/ders verme gereği duyuyorsa, söz konusu etik kurul ve kurallarının bir göz boyamadan ibaret olduğunu düşündürüyor; ÜAK Başkanı’nın konferansı da bilim etiği eğitimine nereden başlamak gerektiğini işaret etmektedir. Ancak bu konferansın hedef kitlesi arasında aşırmacıları görmezden gelen ve hatta bununla da yetinmeyip onları bölüm başkanı, dekan gibi sorumlu yönetim görevlerine atanmasının önünü açarak ödüllendirilmelerini sağlayan rektörler hakkında hiçbir işlem yapmayan YÖK yöneticileri de olmalıydı. ÜAK Başkanı’nın bu anlamlı dersinin ülkemizde bugün yerlerde sürünen bilim ahlakının tekrar ayağa kalkacağının bir işareti sayarak gereğinin bir an önce yapılmasını bekliyoruz. Kaynaklar [1] http://www.elk.yildiz.edu.tr/ [2] http://www.iku.edu.tr/TR/2573210197060431/EtikKurallar, http://www.elk.yildiz.edu.tr/haberdosya.php?haberno=153&no=1, Türk bilim insanları ve kurumları da internette ‘günce’ tutmalı Dr. Çağrı Yalgın, RIKEN Beyin Bilimleri Enstitüsü, Japonya; [email protected] İ CBT 1227/ 18 24 Eylül 2010 1) Aslında “mekân” demek gerekir ama son zamanlarada bu kelime çok farklı bir bağlamda kullanılmakta! 2) O zaman bugünkü “ilköğretim” zırvalığı yoktu; beş yıl okur bir sınavla ilkokulu bitirir ortaokula gider; onu da sınavla bitirerek liseye giderdik. Lise de sınavla biter sonra üniversiteye başvurulurdu. Hatta üstüne -sanırım en son 1954 uygulandığı için benim kaçırdığım- bir de “olgunluk sınavı” olup bir tür ÖSS yerine geçerdi. 3) Sikkenin üzerindeki ikinci harf paralel yatay iki çizgi. Bu “?, ksi de olabilir, ?, zeta da”. Uzmanlar anlaşılan başka metinlere de bakarak Z olarak okumuş. 4) Türkçede bulunmayan “the, le, der, el” vb. kelimecikler çoğu kez bir nesneyi diğer örneklerinden ayırt etmek için çok yararlı oluyor. Bunun en çarpıcı örneği, aslı “El İlâh” iken, ayırt edilmiş anlamıyla zaman içinde “Allah” şekline dönüşmüş olan bu kelimeyi Türkçe olarak tam ifade edemeyiz; “Tanrı” yetersiz kalır. Ancak İngilizce “The God”, Fransızca “Le Dieu”, Almanca “Der Gott” vb., anlamı tam vermektedir. Dilbilimci olmadığımdan metindekiler dahil ukalalığım için özür dilerim. 5) Değerli meslektaşım John Freely “Istanbul” adlı güzel kitabında bu açıklamayı “stin polis” diyerek yapıyor ama o da Byzas yazıyor. nternetin yaygınlaşmasıyla kitleler için bilgiye ulaşım kolaylaştı. Bununla beraber bilgi kirliliği de arttı ve bilim, sağlık gibi konularda bilimsel kaynaklı bilgiler ile sözde bilimin safsataları birbirine karıştı. Bu yüzden de insanlar kendilerine sunulan doğru ve yararlı bilgileri, yanlış ve zararlı safsatalardan ayırt edemez hale geldi. Ancak son yıllarda bilim insanları da sanal dünyanın imkânlarından giderek daha çok istifade etmeye başladı: Bugün artık Batı ülkelerinde birçok bilim insanı, “günce (blog)” tutarak kendi sahalarındaki gelişmeler hakkında okurlara güncel ve güvenilir bilgi sağlıyor. Bilim insanlarının bunu doğrudan yapmasının en önemli yararı, sahalarındaki akademik makalelere erişebilmelerinden ve bu makaleleri, kısa sürede artı ve eksileriyle değerlendirecek bilgiye ve tecrübeye sahip olmalarından geliyor [1]. Ayrıca, yazıların altına okurların yazdığı yorumlar, bilimsel tartışmaların doğmasına, insanların meraklarının giderilmesine ve yeri geldiğinde hataların düzeltilmesine yardımcı oluyor. Bu özellikleriyle günceler, yeni bir bilim haberi mecrası haline geldi: 2009 yılındaki bir araştırmada, bilim haberi yazan 464 gazetecinin %63’ü, nadiren de olsa bir bilim adamının güncesinden esinlenerek haber hazırladığını belirtti. [2]. Özellikle gazeteciler ve öğretmenler gibi geniş kitlelere ulaşan meslek sahiplerinin, bilgiyi böyle güvenilir kaynaklardan edinmeleri, diğer kitlelerin doğrudan bilgilendirilmesinden daha önemli sayılabilir. Türkçe bilim güncelerinin sayısı ise henüz çok az. (Bir listesini Biyolokum güncesinde [3] bulabilirsiniz.) Halbuki özellikle yoksul kesimin bilgi kaynağı olarak interneti çok etkin bir şekilde kullandığı ülkemizde [4, 5] bilim okuryazarı olmayan insanlara, özellikle meraklı gençlere nitelikli bilgiye ulaşma ve bilimsel tartışmalara katılma fırsatı sağlanması çok önem taşıyor. Bilimsel günceleri, bu görevi yerine getirmeye aday görüyorum. Peki, okurlar hangi kaynağın bilimsel nitelikli olduğunu nereden bilebilir? Okura güvenilir kaynaklar sağlamak için bilim akademileri, üniversiteler, uzmanlık dernekleri gibi bilim kurumlarının resmi bilim günceleri kurmaları, üyelerini bu güncelere nitelikli bilim yazıları yazmaya özendirmeleri iyi bir çözüm olabilir. Böylelikle, bilhassa tıp alanındaki yazıların etik kaygılar [6] açısından daha iyi denetlenmesi de mümkün olabilir. Blogger, Wordpress.com, Blogcu gibi ücretsiz günce servisleri sayesinde birkaç dakikada yeni bir günce açılabilir veya ücretsiz Wordpress yazılımı kurularak bir günce bir kurumun kendi sunucu bilgisayarlarında da barındırılabilir. Günce kurulduktan sonra yazarlar makalelerini hemen yayımlayabilir. Yayımlanan makaleler arama motorlarında çabucak göründüğünden ve izlenebildiğinden ilgilenenlere kolayca ulaşacaktır. İnternette daha çok Türkçe bilimsel içerik görmek dileğiyle Türk bilim camiasını bu imkândan yararlanmaya davet ediyorum. Notlar: [1] Schmidt, 2008. Nat Geosci 1:208. [2] Brumfiel, 2009. Nature 458:274. [3] http://getir.net/8cc [4] “Yoksullukla mücadelede internet”, BBC Türkçe, 19 Mart 2010. [5] Türkeri, 2010. Anadolu Haber, sayı 533, s.7. [6] Baerlocher ve Detsky, 2008. CMAJ 179:292. [7] Eleştiri ve katkıları için Can Holyavkin ve Kerem Kaynar’a teşekkür ederim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle