Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR ÇÖLYAK HASTALIĞINA TEDAVİ UMUDU Günümüzde sayıları git gide artan çölyak hastaları glütensiz gıdalarla beslenmek zorunda. Çölyak hastalığı ince bağırsağın glüten adlı proteine karşı yaşam boyu süren ve kronikleşen alerjisi, duyarlılığıdır. Buğday, arpa, çavdar ve yulaf gibi tahıllar glüten içerir. Proteinin keşfedilmesinden altmış yıl sonra Avustralyalı bilim insanları şimdi alerjiye neden olan maddeleri incelediler. Üç gün boyu iki yüzü aşkın hastadan glütenli besinler yemelerini isteyen araştırmacılar, bağışıklık sisteminin reaksiyonunu ayrıntılı bir şekilde analiz etmişler. İncelenen 2700 protein parçasından 90 tanesi alerji yapıyor ancak bunlardan sadece üç peptit tehlikeli diyor Walter and Eliza H a l l Enstitüsü’nden Bob Anderson, “Science Translational Medicine” dergisinde. Bu üç madde glütene karşı oluşan bağışıklık reaksiyonunun önemli bir kısmından sorumlu. Bu bilgiler ışığında çölyak hastalığına karşı bir bağışıklık terapisinin geliştirilebileceği umuluyor. nan arı kalıntıları bu yorumu desteklemekte. İyi korunagelen arı kanatlarını ve bacaklarını ayrıntılı bir şekilde inceleyen bilim insanları, bunların bölgedeki türlerden farklı olduğunu söylüyorlar. Araştırmaya katılan Alman arı uzmanı Stefan Fuchs’a göre Tel Rehovlular arıları, daha az saldırgan ve daha fazla bal ürettikleri için Anadolu’dan ithal etmişlerdi. Tel Rehov’daki 200 kadar arı kovanı kentin merkezine kurulmuştu. Araştırmacılara göre bu durum ürünün o tarihlerde ne kadar değerli olduğunu göstermekte. Bal ve balmumu antik dönemlerde diğer besinlerden çok daha pahalıydı. Arı kovanlarının bulunduğu yapı kompleksinin M.Ö.10. veya 9.yy’da yıkıldığı tahmin edilmekte. du. Ozon gaz biçiminde normalde stratosferde yani, 1520 kilometre yükseklikteki dünya atmosferinde bulunur. Her biri üç oksijen atomundan oluşan moleküllerin burada önemli bir işlevi vardır. Bu moleküller kızılötesi ışınlarının bir kısmını tutarlar. Ancak dünyaya yakın olan ozon, sıcak yaz günlerinde azot oksitten oluşabildiği için insanlar üzerinde olumsuz etki yapar. Özellikle çocuklar, yaşlılar ve akciğer hastaları için tehlikelidir. Irma Lerma Rangel Eczacılık Koleji’nden (Texas AM Sağlık Bilimleri Merkezi) Rajat Sethi ve ekibi araştırma çerçevesinde kırk fareyi dört gruba ayırmış. Sonuçlara göre ozon kalbe zarar veriyor. Ancak yeni nesil için durum farklı. Gençlerin birçoğu özellikle yağlı hazır yiyeceklerle beslendikleri için fazla kilolu. Fakat toplumun hızla yaşlanması ülkede endişe yaratmakta. Nitekim toplumun yaşlanmasıyla birlikte doğum oranı da düşüyor. MANTAR HASTALIĞI KURBAĞALARI YOK EDİYOR UZUN VADEDE YÜKSEK OZON YOĞUNLUĞU KALBE ZARARLI Yüksek ozon değerlerinde büyük şehirlerde ozon alarmı veriliyor. Çünkü solunum yollarını tahriş eden ozon, baş ağrısı, baş dönmesi ve halsizliğe neden olmakta. Farelerle araştırma yapan Amerikalı bilim insanları şimdi yüksek ozon yoğunluğunun, kalpte iltihap süreçlerinden ve dolaylı olarak programlı hücre ölümünden sorumlu olan bir sinyal maddesini arttırdığını bul EN UZUN JAPON KADINI YAŞIYOR Japon kadını ortalama 86.44 yıl ile dünya genelinde en yüksek yaşam beklentisine sahip. G e r ç i Japon erkekler de geçen sene ortalama 79.59 yıl ile yeni bir rekora imza attılar. Ama dünya genelinde yine de dördüncü sıradan beşinci sıraya düştüler. Oysa Japon kadınları yirmi beş yıldır zirvedeler. Japon kadınlarının uzun ömürlü olması her şeyden önce yaşlılık tıbbındaki önemli yeniliklere, kanser, kalp hastalıkları ve inme gibi hastalıkların tedavisinde kaydedilen olağanüstü gelişmelere bağlanıyor. Ayrıca Japon kadınları dünyanın en güvenli ve en zengin ülkelerinden birinde yaşıyor ve geleneksel olarak az yağlı olarak besleniyor. “SÜT VE BALIN AKTIĞI ÜLKE”LERİN ARILARI ANADOLU’DAN Bol miktarda arı kalıntılarından anlaşıldığı üzere Ürdün Vadisi’nde arıcılık Eski Ahit zamanında başlamış. Ürdün Vadisi’ndeki Tel Rehov’da (Kuzey İsrail) uluslararası bir araştırma ekibi tarafından toprak arı kovanlarında işçi arılara, erkek balarılarına ve larvalara ait kalıntılar buldu. Buluntular o tarihte bile balmumu ve bal üretimi için arıcılık yapıldığını kanıtlamakta deniyor PNAS dergisindeki araştırma yazısında. Gerçi Mısır’daki duvar resimlerinde ve belgelerde balmumu ve bal Dünya genelinde yirmi yılı aşkın bir süredir amfibyumlar bir mantar hastalığı yüzünden ölüyor. Uluslararası bir araştırma ekibi şimdi bu salgının tür çeşitliliği üzerindeki etkisini inceledi. Mantar hastalığı Orta Panama’daki bir ulusal parta yayılınca amfibyumlardan geriye sadece yüzde altmışı kalmış. Amfibyumlar gen sekanslarının yardımıyla saptanmış. Bilim insanları şans eseri bugüne kadar bilinmeyen on bir yeni kurbağa türü de tespit etti, ancak bunlardan beşi mantar hastalığına yenik düşmüş bile. Küresel ısınma dışında özellikle de "Batrachochytrium dendrobatidis" bakterisinin neden olduğu hastalık yüzünden dünyadaki amfibyum sayısı hızla azalmakta. Söz konusu bakteri kurbağaların metabolizmasını bozarak, cildin biyolojik işlevini yok ediyor ki bu da onların ölümüne neden oluyor. Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma SARMAŞIK BİTKİSİ GÜNEŞTEN KORUYOR Orman sarmaşığının (Hedera helix) tutunma organlarını inceleyen Amerikalı bilim insanları, kızılötesi ışığı metal oksit nano partiküllerinden daha iyi önleyen yapışkan nano partiküller saptadılar. Laboratuvarda memeli hayvanlarla gerçekleştirilen ilk deneylerle sarmaşık nano partiküllerinin iyi tolere edildiği görülmüş. Birçok koruyucu güneş kremi örneğin titan dioksit veya çinko oksit gibi madeni nano partiküller içerir. Metal oksit parçacıklarının sağlığa zararlı olup olmadığı hâlâ tartışmalıdır. Ayrıca güneş kremi ciltte beyaz bir film tabakası oluşturur. Oysa bilim insanlarının açıklamasına göre sarmaşık bitkisinin nano parçacıkları iz bırakmıyor. Ayrıca güçlü tutunma özellikleri nedeniyle deniz banyosuna karşı da dayanıklı olabilirler ki bu da yeniden kremlenme külfetini ortadan kaldırabilir. Orman sarmaşığı zehirli ve çok yıllık bir bitkidir. Normalde gölgede ya da en azından parlak güneş ışınlarının girmediği yerlerde büyüyen orman sarmaşığı minik tutunma kökleriyle ağaca veya duvara “tırmanırken” yoğun ışının etkisinde kalır. Sarmaşık bitkisinin ince tutunma organlarını yakından inceleyen Tennessee Üniversitesi araştırmacısı Mingjun Zhang ve ekibi, 2008 yılında yirmi metre kadar büyüyebilen bitkiye, olağanüstü ağırlığını taşımaya izin veren bir tür süper yapıştırıcı gibi etkiyen bir salgı ürettiğini saptamış ve bu salgının çok sayıda minik nano partiküllerden oluştuğunu görmüştü. Sarmaşık nano partikülleri, metal bazlı nano parçacıklarına kıyasla daha türdeş. Eşsiz malzeme özellikleri ışığın soğurulmasına ve dağılımına yardımcı olabilir ki bu nedenle maden nano partiküllerden daha iyi korurlar diyor Zhang. CBT 1220/ 4 6 Ağustos 2010 üretimiyle ilgili bilgiler var ama İncil’de “Süt ve balın aktığı ülke” olarak adlandırılan “Vaat edilmiş topraklarda” şimdiye kadar hiç kanıt yoktu. “Bal” sözcüğü, İncil’de arıcılıktan hiç söz edilmemesi nedeniyle uzun bir süre, incir veya hurma gibi tatlı meyve olarak çevriliyordu. Tel Rehov’da birkaç yıl önce bulunan toprak silindirler antik arıcılık kalıntıları olarak yorumlandı. Son olarak bulu