24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TÜRK BİLİM KADINLARINDAN İKİ ÖNEMLİ ÇALIŞMA DAHA Motor nöron hastalıklarının teşhis ve tedavisinde son bulgular ALS’den sorumlu genlerin keşfinde önemli gelişmeler 26 Temmuz 2010 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü, Suna Kıraç Nörodejenerasyon Seminerleri kapsamında, Massachusetts Üniversitesi’nden Prof.Dr.Robert H.Brown ve Harvard Üniversitesi’nden Prof.Dr.Jeffrey D.Macklis’in konuk konuşmacı olarak katıldığı bir mini sempozyum düzenledi. Konuşmacılar, motor nöron dejenerasyonu ve beyin/nöral gelişimi konularında en güncel gelişmeleri ve deneyimlerini aktardılar. Reyhan Oksay una ve İnan Kıraç Vakfı tarafından desteklenen Nörodejenerasyon Araştırma Laboratuvarı (NDAL) Direktörü Prof.Dr.A.Nazlı Başak’ın açılış konuşmasıyla başlayan sempozyumda, ilk olarak Massachusetts Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Bölümü’nden Prof.Dr.Robert H.Brown, ALS (Amiyotrofik Lateral Skleroz)* ve benzeri motor nöron** hastalıklarının genetiğindeki son bulgular konusunda bir sunum gerçekleştirdi. Konuşmasına bu hastalıkların günümüzde etkili bir tedavisinin henüz bulunmadığına dikkat çekerek başlayan Dr.Brown, ALS vakalarının yaklaşık %10’unun kalıtsal olduğunu açıkladı. Öncelikle motor nöronların, niçin hasar gördüğünü araştırdıklarını belirProf. Dr. Robert Brown ten Dr.Brown, kalıtsal ALS hastalığına neden olan genlerin tespitinde çok önemli bulgulara eriştiklerine dikkat çekti. Söz konusu mutasyonların keşfini, ALS hastalığının tedavisi için umut verici bir gelişme olarak değerlendiren Dr. Brown, birden fazla gende olan hasarların ailesel ALS’ye yol açtığını vurguladı. Yaşlanmayla ilgili gen Alzheimer ile de bağlantılı Aralarında Türk bilim insanı Gizem Dönmez’in de bulunduğu MIT araştırmacıları, Alzheimer hastalarının beyinlerinde oluşan amiloid plakalarla, yaşlanma ile bağlantılı olduğu saptanan SIRT1 adı verilen gen arasındaki ilk bağlantıyı tespit ettiler. Massachusetts Institute of Technology’den (MIT) araştırmacılar, SIRT1 adı verilen genin, amiloid plakaları oluşturan protein parçacıklarının üretimini kontrol ettiğini keşfetti. Araştırmacılar ayrıca SIRT 1’in beyinde aşırı üretim yaptığı zaman, Alzheimer’lı farelerin öğrenme ve bellek fonksiyonlarının geliştirdiğini gördü. Benzer şekilde SIRT1’in susturulması durumunda bu fonksiyonların gerilediği ortaya çıktı. 23 Temmuz 2010 tarihli Cell dergisinde yayımlanan bu çalışmaya göre, SIRT1’i faal hale getiren ilaçlar, Alzheimer hastalığında umut verici bir tedavi stratejisi oluşturabilir. Araştırmanın lideri MIT’den biyoloji profesörü Leonard Guarante, daha önce pek çok hücre faaliyetini de aktive ettiği bilinen SIRT1 geninin, sirtuin adı verilen bir proteini de ürettiğini belirtiyor. Araştırma ekibinden Gizem Dönmez, basit canlılarda ömrü uzattığı bilinen sirtuin’in söz konusu araştırma ile farelerde Alzheimer’ı gerilettiğini ortaya çıkarttıklarını belirtiyor. Dönmez dergimize yaptığı açıklamada, “Beyinde doğal olarak bulunuyor bu protein. Ancak önemli olan miktarının arttırılması. İlaç yapım aşamasına gelmek için klinik deney evresinden geçmek gerek. Bu da 510 yılımızı alabilir” diyor Uluslararası Nöromüsküler Hastalıklar Kongresi ve Yeni Gelişmeler Dr. Coşkun Özdemir* 1 Prof. Dr. Nazlı Başak S MOTOR NÖRONLARIN GELİŞİMİ, DEJENERASYONU VE ONARIMI Sempozyumun ikinci konuşmacısı Prof. Dr. Jefrey D. Macklis Prof.Dr.Jeffrey D.Macklis, öncelikle motor nöronların temel yapılarına ilişkin bilgi vererek, bunların hem beyinde hem de omurilikte olmak üzere iki tipi olduğunu açıkladı. Çalışmalarını, ALS hastalığında zarar gören “üst motor nöronlar”‘ın ve beyin korteksinin gelişimi kompleks üzerinde yoğunlaştıran Dr. Macklis, bu hücrelerin gelişim mekanizmalarını tanımlayarak, tedaviye yönelik uygulanabilirliğini araştırmaktadır. Dr.Macklis, motor nöron hastalıkları üzerindeki çalışmalarının bir kısmını şu anda Chicago Northwestern Üniversitesi’nde kendi kurduğu laboratuvarda sürdüren Dr.Hande Özdinler ile birlikte yürüttüklerini açıkladı. Bu çalışmalarında kültür içinde hücre aksonlarını uzatmayı başardıklarını, bunun da çok önemli bir gelişme olduğunu kaydetti. Bu araştırmalarının sonucunda kompleks kortikal devrelerin hücresel onarımının mümkün olabildiğini kanıtladıklarını söyleyen Dr.Macklis’e göre bunun için uygun bir büyüme ortamı ve moleküler sinyallerin doğru bileşimi gerekli. daha karmaşık bir konu. Kimseye boşuna umut vermek istemiyoruz. Ne var ki iyimserliğim bundan 2025 yıl öncesine göre daha somut verilere dayanıyor. Her geçen gün bu konuda umut verici gelişmeler yaşanıyor. Ama hastalığın tedavisi bugünlük veya yarınlık bir mesele değil.” Prof.Dr.Nazlı Başak da Dr.Macklis ile aynı görüşte: “Kök hücre tedavisinin bugün gündeme getirilmesi yanlış. Bu konuda daha çok az şey biliniyor. Kaldı ki bu göle maya çalmak gibi bir şey. Ayrıca bu tedavinin çok riskli olduğunu da söyleyebiliriz. Çünkü kök hücrenin tümöre dönüşme tehlikesi her zaman mevcut. Dolayısıyla bu konu il ilgili haberlere çok temkinli yaklaşmakta fayda var.” *Amyotrofik Lateral Skleroz veya ALS aynı zamanda motor nöron hastalığı olarak da bilinir. Motor sinir hücrelerinin dejenerasyonundan kaynaklanır. Bu hücrelerin kaybı kaslarda zayıflık ve erimeye yol açar. Zihinsel fonksiyonlar ve bellek bozulmaz. ALS hastalığına yakalanmış ünlülerin içinde Amerikan beyzbol oyuncusu Lou Gehrig de bulunduğundan bu hastalığa Lou Gehrig hastalığı da denir. **Motor nöron hücreleri hareketlerimizi sağlayan, yürürken, parmaklarımızı oynatırken kullandığımız hücreler. Bu sinir hücrelerinin ölmesi kaslarımızın zayıflayarak atrofiye uğramasına neden oluyor ve tüm bedensel hareketlerimizi kısıtladığı gibi yutkunma ve nefes alma kaslarını da etkileyerek ölümle sonuçlanıyor. MOTOR NÖRON HASTALIKLARININ TEDAVİSİ VE KÖK HÜCRELER Dr. Macklis, motor nöron hastalıklarının kök hücre ile tedavisi konusunda ne düşündüğü sorumuzu çok temkinli yanıtladı: “Bu konuda iyimserim ama iyimserliğim aşırı tutucu ve temkinli. Bu, sokaktaki adamın düşündüğünden çok Hande Özdinler’in ALS konusunda çalışmaları ABD'de Northwestern Üniversitesi’nde kendi kurduğu laboratuarda motor nöronları üzerinde çalışmalar yapan Doç.Dr.Pembe Hande Özdinler, ALS hastalığında motor sinir hücrelerinin niçin hasar gördüğü ve bunların yeniden nasıl canlandırılabileceği konusunda çok önemli buluşlara imza attı. Özdinler, Dr.Macklis ile birlikte yürüttüğü çalışmada motor nöron aksonlarını laboratuvar ortamında, hücresel bazda yenileyebildi. Bunun nasıl olduğunu anlamak için ise sadece o ölen hücreleri izole edip, sadece o hücrelere yönelik çalışmalar yaptı. Bu çalışma Nature Neuroscience dergisinin 9 Eylül 2006 tarihli sayısında yayımlanmıştı. CBT 1220/10 6 Ağustos 2010 coskunoz@superonline.com CBT 1220/11 6 Ağustos 2010 T ürkiye’de Boğaziçi Üniversitesi’ndeki NDAL, ALS Araştırma Merkezi ve Prof. Dr. Nazlı Başak ile ortak çalışmalar içinde olduklarını belirten Özdinler, bu konudaki işbirliğini şöyle açıklıyor: “Nazlı Hanım çok kısa bir zamanda Boğaziçi Üniversitesi’nde çok güzel ve işlevsel bir ALS araştırma merkezini, NDAL’ı Nörodejenerasyon Araştırma Laboratuvarı kurdu.. Beraber ALS hastalığı ile ilgili bir TÜBİTAK projesi aldık; şimdi yenileri için fikirlerimiz var. Ortak çalışmalarımız artarak devam ediyor. Bunun yanında Türkiye’deki genç, çalışkan ve üretken bilim insanlarıyla da ortaklıklar kurmak ve burada geliştirdiğimiz teknikleri Türkiye’ye taşımak istiyorum. Bu bağlamda Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nden Nöroanatomi profesörlerinden Doç. Dr. Emel Ulupınar ile bir ortaklık içine girdik. Kendisine daha doğmamış beyinlerdeki gen ekspresyonunu “in utero elektroporasyon tekniği” ile değiştirerek hastalık biyolojisine ve nöroanatomiye etkileri konusunda çalışmalarımız olacak. Ben de Harvard’daki çalışmalarımda uyguladığım ve geliştirdiğim “in utero gen ekspresyonu” çalışmasını Türkiye’ye kazandırmak istiyorum.” Türkiye'de moleküler biyoloji dalındaki çalışmaları da izlediğini belirten Özdinler, küresel bazda sesimizi duyuracak çalışmalarımızın başında TÜBİTAK’ın başlattığı EVRANA isimli bir program olduğunu söyledi. Bu çalışma hem Türkiye’deki grupların uluslararasında seslerini duyurmalarına yardımcı olacak, hem de uluslararası düzeyde ses yapmış çalışmaları Türkiye’ye taşıyacak. Özdinler kök hücre konusunda ise görüşlerini de şöyle açıklıyor: “Ben kök hücre konusunda çalışmıyorum. Bu konuyu da biraz tehlikeli buluyorum. Eminim ki büyük bir potansiyel ve her birimiz de varlığımızla aslında kök hücrelerin çalıştığının bir kanıtıyız. Çünkü her birimiz öncesinde bir kök hücreydik bir hücreden bu hale geldik. Yani çalışması lazım. Ama nasıl çalıştığını bilmek bence çok daha önemli.. Benim algıladığım kadarıyla bilgi eksikliği ile çok kompleks bir makine inşaatına kalkışılıyor ve o makinenin çalışacağı umuluyor. Ben o makineyi inşa etmektense, o eksik bilgileri tamamlamak fikrindeyim. Önce öğrenelim sonra uygulayalım. Ben şahsen bu kadar az bilgi ile yapılan çalışmaları Nasrettin Hoca’nın ya tutarsa diye göle maya çalmasına benzetiyorum. Gerçekten tutarsa müthiş bir şey olur. Ama işte probleme, ya tutarsa diye yaklaşmayı doğru bulmuyorum bu konuda temkinli ve bilinçli gelişmeden yanayım.” 722 Temmuz tarihlerinde Napoli’de yapılan Uluslararası Nöromüsküler Hastalıklar Kongresi (12th International Congress on Neuromuscular Diseases) ve Dünya Kas Hastalıkları Dernekleri Birliği (WANDA) toplantılarına dernek olarak katıldık. Bu kongreye dünyanın 5 kıtasından NM hastalıklar konusunda çalışan, araştırmalar gerçekleştiren, uzmanlaşmış yüzlerce bilim insanı katılmakta idi. Toplantıları dikkatle izledik. Burada bildirilenler kuşkusuz bu hastalıklar hakkındaki son gelişmeler ve son buluşlar idi. Bunları, özellikle hastaları ilgilendiren bölümlere öncelik vererek şöyle özetleyebilirim: 1. Kas hastalıklarının herhangi birisinde kök hücre tedavisi ve bunun başarısı ile ilgili hiç bir bildiri sunulmadı. Bu konuda hastaları umutlandıran yayınların hiç biri güvenilir bulunmadı ve sözü edilmeğe değer sayılmadı. 2. Duchenne hastalığında en büyük umut “Axon Skipping” olarak anılan gen tamiri diyebileceğimiz uygulamadır. Bu uygulama dünyanın 4 büyük ve geniş olanaklara sahip merkezinde hasta çocuklar üzerinde yapılıyor. Bu merkezler Amerika (Ohio), Avustralya (Perth), İngiltere (Londra) ve Hollanda. Londra’da bu tedavi için Prof.Dr.Muntoni (Hammersmith hosp.) ile çalışan bir Türk nörologu var, Dr. Sabahattin Çırak. Çırak aynı zamanda genetik uzmanı. Hasta çocuklar üzerinde yapılan uygulamaların İlk sonuçlarının olumlu olduğu ve distrofin üretildiğini gösteriyor. Çocuklarda ne derecede iyilik olduğu konusunda net bir bilgi verilmedi. Bunun henüz erken olduğu anlaşılıyor. 3. SMA ile ilgili olarak söz konusu edilebilecek olan Axon Skipping’in (gen tamiri) bu hastalıkta da geçerli olabileceğidir. Prolaktin ile ilgili çok net olmayan bir çalışma bildiriler arasında idi. Bir de SMN1 yerine geçebilecek olan ve onun gibi SMN proteini üretecek olan SMN2 kopyalarının adedini arttırıcı tedaviler gündemde. Bunlar da deneme aşamasında bulunuyor… 4. Gen tedavileri yavaş gelişiyor. Büyük zorluklar var. Kavşak tipi müsküler distrofinin bir çeşidinde LGMD2C gen tedavisi yapıldığı bildirildi. 5. ALS /MND ile ilgili yeni tedavi bildirilmedi. 6. Daha az görülen hastalıklarla ilgili olarak burada bir şey söylemeyeceğim. 7. WANDA toplantısında dernekler çalışmalarını aktivitelerini sundular. Derneğimiz Genel Koordinatörü Yakup Sayın’ın da yardımcısı ile birlikte katıldığı bu toplantıda, biz de yaptıklarımızı, planladıklarımızı, projelerimizi ve yapamadıklarımızı bunun nedenlerini, önümüzdeki engelleri bildirdik. Bu toplantıda tam bir görüş birliği ile iyi bir bakımın (management) önemi ve önceliği üzerinde duruldu. Bunun yanı sıra bazı ülkelerde yapılan Telethon TV programları anlatıldı. Bunları her zamanki gibi gıpta ile dinledik ve bu imkanın bizim ülkemizde de yaratılmasını diledik. Bunun için çalışmalar yapacak girişimlerde bulunacağız. Prostat kanserinin ilerlemesine selenyum engeli Chicago Illinois Üniversitesi Patoloji Bölümü’nden Dr. Nur Özten Kandaş, ilerlemiş prostat kanserinin selenyum elementi ile durdurulabileceğini gösterdi. Henüz insanlarda deneme evresine geçilmediğini belirten Nur Kandaş, kullanılan selenyumun dozunun ve tipinin çok önemli olduğunu söylüyor. Normal hücreye toksik etki vermeden sadece kanser hücresinde ölüme yol açarak ya da çoğalmasını durdurarak kanserin ilerlemesini sağlayan doğal ya sentetik ajanlar kullanmayı amaçlayan Türk bilim insanı Nur Özten Kandaş, bunun için selenyumdan yararlandı. Çalışması Mart 2009 tarihli Nutrition & Cancer dergisinde yayımlanan Kandaş, hayvan deneylerinde kanser hücre serilerinde selenyumun öldürücü etki yarattığını söylüyor. Henüz insanlarda deneme aşamasına geçilmediğini vurgulayan Kandaş araştırmasıyla ilgili şu bilgileri veriyor: “Kullanılan selenyumun dozu ve tipi de çok çok önemli. Aynı doz, androjen bağımlı prostat hücre serilerinde düşük dozda kanser hücrelerinin proliferasyonunu arttırırken, androjen bağımsız hücre serilerinde büyümeyi durdurdu; hatta ölümüne sebep oldu. Selenyumun mekanizması üzerine netlik kazanılmadı. Yalnız selenyumun en önemli özelliği selenoprotein dediğimiz antioksidan enzimlerin yapısında yer alması. Vücut savunmasında karsinogenez oluşumu için gerekli maddeleri uzaklaştırılmasında rol alan bu enzimler antioksidan sistemin temel direğidir. Kanserin oluşum mekanizmalarından biri de bu sistemde bir bozukluğun olması. Bu nedenle ben çalışmalarımda antioksidan sistem üzerinde durmaktayım. Çalışma yaptığım alan ‘chemoprevention’, yani normal hücreye toksik etki vermeden sadece kanser hücresinde ölüme yol açarak ya da çoğalmasını durdurarak kanserin ilerlemesini sağlayan doğal ya sentetik ajanlar kullanmak. Ancak tüm bu ajanlar insanların kesinlikle kendi kendilerine kullanmaması gerekiyor. Çünkü kandaki değeri bilinmesi gerekiyor, aksi takdirde toksik etkisi olabilir.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle