Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Bir mezuniyet töreni Kimya: Araştırma öniçin konuşma metni cü konulara yönelmeli Tınaz Titiz Saygıdeğer bayanlar ve baylar, hepinizi bu sevinçli gecenizde selamlıyor ve gençlerimizin başarılı mezuniyetleri adına kutluyorum. Size bu akşam, iki iyi bir de kötü haber içeren bir konuşma hazırladım. Ama kötü haberi duyunca aslında onun da “iyiliklere yol açabilecek“ bir haber olduğunu göreceksiniz. Önce birinci iyi haberim: Bu bir buluş ile ilgili. Öğrenme konusunda yapılan çalışmalar sonunda bir mikroçip ve ona yüklenen bir yazılım geliştirildi. Bu buluşun heyecan verici yanı, insan beyni ile organik bağlantısının sağlanmış olması. Biliyorsunuz ki bu henüz yapılamamıştı. Bu çip ve üzerine yüklenmiş yazılımın bir işlevi, çip yerleştirilmiş bir kişinin yaş, cinsiyet, zeka düzeyi, bilgi düzeyi ne olursa olsun ihtiyacı olan bilgileri tam bir doğrulukla belirlemek. Bunun ardından daha da önemlisi, bu bilgilerin edinilebileceği tüm imkanlar arasından en uygun erişilebilir olanları buluyor ve onları kullanarak kalıcı biçimde öğrenilmesini sağlıyor. Tahmin edebileceğiniz gibi bütün bu süreç, kişinin herhangi bir çaba harcamasına gerek kalmaksızın gerçekleşiyor. Aynen, soluma, sindirme, boşalma, üreme vd doğal işlevlerimiz gibi. Açıklamalar, bu buluşta anahtar rolün bir kavramda saklı olduğunu gösteriyor. Bu, demin değindiğim “ihtiyacı olan bilgiler“ kavramı. Bu kavramın üzerinde bir miktar durmakta yarar var; çünkü eğer bugün olduğu gibi, kişi tarafından ihtiyaç olarak algılanmayan, ama kişi adına karar verenlerce aile, çevre, okul, devlet gibi ihtiyaç olarak ileri sürülen bilgiler söz konusu olduğunda bu çip ve yazılım işlevsiz kalıyor. İhtiyacın, gerçekten, varoluş amacına, yani varlığını ve türünün devamını sürdürmek amacına yönelik olması halinde ise çip ve yazılım, birkaç milyon yıllık evrim birikiminin hemen hemen aynı tepkiyi göstermekte ve bilgi ihtiyacı öğrenilebilmektedir. Sevgili konuklar, bu gelişmenin ne gibi somut ve önemli sonuçları olabileceğini tahmin edebilirsiniz. Bununla beraber kısaca özetlemek gerekirse şunları bekleyebiliriz: * İlköğretimden yükseköğrenime kadarki tüm seviyelerde halen, “varsayılan öğrenme ihtiyaçları“ kavramına dayalı içerik mimarisi tamamen değişecektir. Bunun yerine, çip ve yazılım, kişinin gerçek öğrenme ihtiyaçlarını belirleyecek ve kişi neredeysefarkında olmadan bunları öğrenecektir. * Öğrenme konusundaki bu kolaylık en büyük etkisini işgücü piyasasında gösterecektir. Halen kendini “yanlış karşılaşma” olarak gösteren bir olgu var. Belirli bir bilgibeceri kazanmış olmasına rağmen iş bulamayan insanlar bir yanda, farklı beceriye sahip insanlar arayıp da onları bulamayanlar diğer yandadır. Adına öğrenme devrimi denilebilecek bu değişim, yanlış karşılışma olgusunu sıfıra indirebilecektir. * Bir ümitle yüksek öğrenim diploması peşinde koşanlar ve bunun için de dersanelere koşan çocuk ve gençlerimiz buna htiyaç duymayacaklardır. Çünkü artık iş = İhtiyaç altın kuralı gereğince, ihtiyaçların yol açtığı öğrenme ihtiyaçlarını kendileri kolayca edinebileceklerdir. * Öğrenme devriminin diğer beklenebilir sonuçlarını saymayacağım; ama şu kadarını söyleyebilirim ki, insanlık tarihine endüstri ve enformasyon devrimlerinden daha derin izler bırakacaktır. Bunların neler olabileceklerini kolayca tahmin edebilirsiniz. Prof. Dr. Bahattin Baysal, Türkiye Bilimler Akademisi 29 İKİNCİ İYİ HABER Sürpriz bir açıklamaya göre, bilim insanları, geliştirilen çipe gerek olmadığını, çünkü bundan daha gelişkin bir sistemin dünyaya gelirken yanımızda beraber getirdiğimizi, hatta bunuN ilkokul ilk sınıflarına kadar kullanımda olup, ondan sonra birdenbire kapatılıp devreden çıkarıldığını bildiriyorlar. Birkaç milyon yıllık evrim sürecinin her bir saniyesinde insanoğlunun çevresinde oluşan ve onu tehdit edebilen etkenlere karşı sürekli öğrenerek bugünlere gelen insan türü bu sürecin muhteşem bir yan ürününü bedeninde taşıyor. Şimdi yapılması gereken, herkesin bu doğuştan gelen öğrenme sistemini tekrar ON konumuna getirmesinden ibarettir. Bunun öğrenilmesi ise öğretme’nin yasak olduğu birer günlük kurslarla yapılabilecekmiş. Ve bu iki iyi haberden sonra sıra kötü haberde: Bu büyük imkanın farkına varan kimi toplumlar, büyük bir hızla çalışıp gelecek yüzyılların insanına bu doğuştan gelen hediyesini geri verme sürecini başlatmışlar. Öğrenme Devrimi adını verdikleri bu büyük devrime kayıtsız kalan toplumlar ise, eski öğretme paradigması’nın orasına burasına yamalar yapmakla meşguller. Yarının dünyasında öğrenme paradigmasını anlamamış ya da anlayıp da direnmiş olanlara da yeni roller biçiliyor. Bu roller, tahmin edebileceğiniz gibi yeni üstün insanın yapmaktan hoşlanmayacağı işleri boğaz tokluğuna yapan bir alttüre görev olarak verilecek. Bunu da reddedenler ise iç karışıklıklar, iç savaşlar vs yoluyla yok edilecek. Yeni devrimi kabullendiğini, onun gereklerini yerine getirdiğini sürekli olarak söyleyip de gereklerini yerine getirmeyenler için uzay hapishane kolonileri geliştiriliyormuş. Ama bu sadece bir söylenti. Şimdilik.. Haziran–2 Temmuz 2010 günleri Zonguldak Karaelmas Üniversitesi’nde toplanan 24. Ulusal Kimya Kongresi oldukça yüksek bir katılımla gerçekleştirildi. Kongre’de kimyanın yedi anabaşlığında 18 çağrılı konuşma, 200 kadar sözlü ve 900’den fazla poster bildirisi sunuldu. Kongre’de sunulan bilimsel çalışmaların, geçen yıllardaki kongrelere göre, genellikle kimyanın güncel konularına yöneldiği görülüyor. Tüm çağrılı konuşmaların oldukça ileri düzeylerde yer alan bilimsel araştırmaları yansıttığını ve kimyadaki güncel gelişmelere uygun biyokimya ağırlıklı çalışmaları da kapsadığını belirtmek yerinde olur. Protein dinamiği ve protein etkileşmeleri, nano biyoaktif sistemler, moleküler kontrol sistemleri, polimerik materyal üzerinde canlı hücre büyütmesi gibi konferans başlıkları bu Kongre’de yer aldı. Sözlü bildiriler ve poster çalışmalarında incelenen konuların da genellikle kimyanın güncel araştırma alanlarına yöneldiği görülüyor. Nanoteknoloji ile ilgili bildirilerin sunulduğu gözden kaçmıyor. Ancak, özellikle analitik ve anorganik kimya konularındaki çalışmalarda, günümüzde önemini yitiren analiz ve incelemelerin sürdürülmesini onaylama olanağı bulunmuyor. Ulusal Kongre’de sunulan bildirilerin kimyanın güncel konularında yoğunlaşan çalışmaları kapsaması bekleniyor. Birçok araştırıcının bu yaklaşımı görmezden gelerek, yıllardır yapılan çalışmaları küçük değişikliklerle sürdürdükleri görülüyor. Bu konuda, emek harcayan genç araştırmacıları sorumlu tutmak doğru değil. Genellikle bütün üniversitelerde ve özellikle Anadolu üniversitelerinde araştırıcılar, kıdemli öğretim üyelerinin önerdikleri konularda çalışmalarını sürdürüyorlar. Master tezi düzeyindeki çalışmalar! Yönetici konumundaki araştırıcılar, genellikle profesörDünyanın gelişmiş üniler, kendilerinin tez konularındaki araştırmaları versitelerinde bu konu genç araştırıcılara öneriyor. Bu kısır döngü neçoktan aşıldı. Türkiye’de deni ile dünyada önemini yitirmiş konular üzerindeki çalışmalar sürüp gidiyor. üniversitelerin gerçek bir Dünyanın gelişmiş üniversitelerinde bu atılım yapabilmeleri ve konu çoktan aşıldı. Türkiye’de üniversitelerin güncel araştırmaların çogerçek bir atılım yapabilmeleri ve güncel araşğalması için, yönetici dutırmaların çoğalması için, yönetici durumundaki öğretim üyelerinin yurtdışında sürdürülen rumundaki öğretim üyelegüncel çalışmaları yürütecek düzeye erişmeleri rinin yurtdışında sürdürügerekiyor. CBT 1220/ 18 6 Ağustos 2010 Kongre’de sunulan bildirilerin etkinliğine olumsuz yönde katkı sağlayan bir gözlemi belirtmenin yararlı olacağını sanıyorum. Çağrılı konuşmalar yapan kıdemli araştırıcıların, genellikle, gruplarında yönettikleri araştırmaların tümünü 40 dakikalık konferans süresine sıkıştırma eğiliminde oldukları gözleniyor. Bu nitelikteki konferansların bilimsel ve pedagojik açılardan yararlı olmayacağı görüşündeyim. Kongrelerde dikkat edilmesi gereken bir başka görüş, poster bildirileri ile ilgili. Genç araştırıcıların hazırladıkları posterlere bir hayli emek verdikleri kuşkusuz. Posterlerin salon koridorlarında veya yeterince havalandırılmayan odalarda sunulması, etkinliği olumsuz etkiler. Posterlerin uygun koşullarda en az yarım gün süre ile sunulması sağlanmalıdır. Zonguldak Karaelmas Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Bektaş Açıkgöz çağdaş üniversite görüşlerini benimseyen araştırmalara önem ve destek veren bir bilim adamı. Kongre ile ilgili tüm yöneticilerin aynı yönde bilimsel çalışmaları destekleyen bir atmosferde çalıştıklarını gördük. 24. Ulusal Kimya Kongresi Başkanı Prof. Dr. Baki Hazer, büyük bir araştırma enerji ve potansiyelinin kaynağıdır. Yıllarca önce Trabzon’da Karadeniz Teknik Üniversitesinde benim yönetimimde doktora çalışmaları yapmıştı. Doktora tezinden yayımlanan bir makalesine SCI’de (57) atıf yapıldığı görülüyor. Otuzbeş yıl önce, bilimsel araştırmaların ilk kez yürütüldüğü bir Karadeniz şehrinde yapılan bir çalışma için yabana atılmayacak bir başarıdır. Dümdüz bir arazide kurulup gelişen Amerikan üniversitelerinin oldukça yavan bir görünüm ve atmosfer çizdiği biliniyordu. Bu nedenle Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin bugünkü yerleşim alanı uygun bir yerleşke sağlamış ve başarılı bir kampüsün gelişmesine yol açmıştı. Karaelmas Üniversitesi ise çok engebeli bir yerleşkede gelişmeye çalışıyor. Bu yüzden üniversite kampüsü bir gecekondu topluluğu konumunda. Büyük ağaçlarının çokluğu gelişen kampus için bir denge ögesi sağlayabilir. Karaelmas Üniversitesi Rektörlüğü, Zonguldak şehri Vali ve Belediye Başkanı oldukça büyük bir bilimsel kongreyi başarı ile ağırladılar. Kendilerini kutluyorum. len güncel çalışmaları yürütecek düzeye erişmeleri gerekiyor. OLUMSUZ SUNULAR