24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Güneşten koruyucular, D vitamini eksikliğine neden olur mu? Bu sorunun yanıtı uzun süredir yapılan spekülatif yorumlara karşın “hayır”dır. D vitamini eksikliği günümüzde giderek daha çok dikkat çeken bir konu olarak sık konuşulmaya başlandı ancak bunun nedenleri içinde birçok deri hastalığındaki (solar lentigo, aktinik keratoz ve deri kanserleri) rolü iyi bilinen güneşten korunmak amacıyla kullanılan koruyucu ürünlerin belirgin bir rolü yok. Prof. Dr. Osman Köse, GATA Dermatoloji Öğretim Üyesi Rafael’in fırçasından ilk Akademi Enflasyon, Akademi ve Dezakademizasyon Prof. Dr. Rana Yavuzer Anadolu profdrranaanadolu@gmail.com E D vitamini vücudumuz için çok gerekli bir vitamin. Eksikliğinde kemik deformiteleri, birçok otoimmün hastalık, kanser ve değişik viral hastalıklarla karşılaşılabilir. Son zamanlarda yapılan çalışmalardan anlaşıldığı gibi günlük aktiviteler sırasında güneşle karşılaşan kişiler özel olarak güneşte kalmasalar bile vücudumuz için gereken günlük D vitamini ihtiyacını karşılayabilmektedirler. Kontrollü çalışmalarda düzenli güneşten koruyucu kullanımının Vitamin D düzeylerini düşürmediği belirlendi. Burada önemli olan güneşten koruyucuların hangi sıklıkta ve düzende kullanılacağıdır. Özellikle 1 yaş altı çocuklar yaz güneşinde günde 30 dakikadan fazla güneşte kalmamalı. Güneşten koruyucular aşırı bir şekilde tüm vücut yüzeyine devamlı kullanılmadıkları yani dermatologlar tarafından önerilen şekilde kullanıldıkları taktirde, D vitamini eksikliğine neden olmuyor. Unutulmamalıdır ki güneşin derideki etkileri birikicidir ve deride oluşan etkilerin yüzde 60’ından fazlası ilk 25 yıl içinde oluşur. Bu nedenle çocuklarımıza bırakılacak en iyi miras onları 25 yaşına kadar güneşten korumaktır. Güneşten koruyucuların çok aşırı biçimde ve tüm yaz ayı boyunca kullanımı vücudumuzda D vitamini eksikliğine neden olabilir ki sanırım ülkemizde ne bu kadar uzun süre güneş koruyucu krem kullanan vardır ne de bu ürünler kullanım ilkelerine göre kullanılmaktadır. Ülkemizde güneşten koruyucu kullanımı ve D vitamini düzeyi ile yapılan bir araştırma ne yazık ki yok. İngiltere’de yapılan ve çok yeni yayımlanan bir araştırmada Manchester Üniversitesi dermatoloji bölümünden L.E. Rhodes ve arkadaşlarınca yapılan bir çalışmada ilginç sonuçlar elde edildi. 53 derece enlem ve 2 derece boylamda yer alan Manchester şehrinde 120 açık tenli kişi haftada 3 gün öğlen zamanında Tshirt ve şort giyerek (vücutlarının yüzde 35 açıkta kalacak şekilde) her gün 13 dakika olmak üzere 6 hafta güneşe çıkarıldı ve serum D3 vitamini düzeylerine bakıldı. Araştırmaya katılanların %90’ında > 20ng/ml gibi yeterli düzeyde serum 25hidroksivitamin D (25(OH)D) –Vitamin D3 bulunurken yüzde 26’sında optimal doz olan 32 ng/ml’den daha yüksek düzey saptandı. Bir kuzey Avrupa ülkesi olan İngiltere’nin kuzeyindeki kentte böyle bir durum söz konusu iken, ülkemiz gibi Akdeniz ikliminin egemen olduğu bir kuşakta D vitamini eksikliği olabileceğini öne sürmek için bilimsel verilere gerek var. Unutmamak gerekir ki evrenin kaynağı güneş insanlara her zaman sağlık ve bereket getirdi. Bir dermatolog gözüyle güneşten korunmanın detayları için GATA web sayfamızda yer alan “www. gata.edu.tr”, “Duyurular ve Haberler bölümü”. “Güneş ve derimiz” isimli yazımı önermekteyim. KAYNAKLAR nflasyonun, Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe sözlüğündeki anlamı “para” şişkinliği, “Bir şeyin gereğinden fazla artışı sonucu değerini (alım gücünü) yitirmesi” olarak veriliyor. Sözcük, Fransızca kökenli bir ekonomi terimi olan İnflation’dan gelmekte. Enflasyonu söz konusu olan şeyin sayısı artıp miktarı şiştikçe, doğal olarak da kıymeti azalır. Değerler sadece ekonomiyle ilişkili olmadığı için yaşamın her alanında kullanılabilen bir terimdir enflasyon. Kıymet taşıyan her obje veya özellik şişkinliğe uğrarsa, yani gereksinimden fazla ve niteliksiz sayıca artış olursa değeri de hızla düşecektir. Ve bu temel kuralı öngörmek için ekonomi otoritesi olmaya gerek yok. Ülkemizde enflasyona uğrayan en önemli değerlerden biri de akademik unvanlar. Bakınız etrafınıza, elinizi sallasanız hemen her konuda astronomik sayıda Profesör, Doçent veya Yardımcı Doçent’e değersiniz. Elbette yüksek okul üniversite enflasyonu bu durumun temel nedenlerinden biridir. Öte yandan Üniversite enflasyonu alıp başını gitmeden önce de daha makul sayıda olan köklü akademik kurumlarda da akademik titr sahibi olma konusunda hatırı sayılır bir şişkinlik eğilimi vardı. Sözün özü; Ülkemizde çok fazla sayıda akademik unvan taşıyan kişi var. Bu kadar çok sayıdaki akademik titr sahiplerinin her birinin; bilim, sanat, yazın ve düşün alanında evrensel kültüre küçük de olsa gerçek katkı ve etkileri olabilseydi ülkemiz dünyanın en önde gelen ülkeleri arasında olurdu. Ama ne yazık ki durum böyle değil. Sayı çok ama bu sayı ile paralel evrensel bir ağırlık yok. Akademik unvanların değer ve saygınlığında hızlı bir düşüş söz konusu. önemli rolü üstlenmiştir. Gerçekten de ilk akademiden binlerce yıl sonra NeoPlatocu akademik yapı Rönesans ve Reformun oluşumuna şekil vermiştir. Unvan ise şan, derece demektir. Akademik unvan belli bir bilim, sanat, yazın, düşün dalında en bilgili, en derinlikli, en yetenekli, en geniş görüşlü, en tecrübeli, en yaratıcı, en iyi olmayı ve bunun derecelerini gösterir. O derece iyi ki konunun felsefesini yapabilen ve o konuyu başkalarına öğretebilen, o konuda evrensel bilgi denizine damlalar akıtabilen kişidir akademik unvan taşıyan kişi. Akademik unvan enflasyonunda en önemli sebep, aynı zamanda da kaçınılmaz bir sonuç olan “dezakademizasyon”dur. Dezakademizasyon; akademinin içini boşaltmak, koflaştırmak, akademiyi akademisizleştirmek eylemidir. Bilimi bilimsizleştirmek, bilgiyi bilgisizleştirmek, içini boşaltmak, dışta kof bir kabuk bırakmaktır. Dezakademizasyon, niteliği zayıf ama niceliği çok titrlerin akademiyi sürüklediği yerdir. Bu durumda kaçınılmaz olarak ortaya şöyle bir tablo ortaya çıkar: Çok sayıda “akademi” ve çok çok sayıda “akademik titr sahibi”, öte yandan akademik unvan enflasyonu ve dezakademizasyon nedeni ile bu çoklukla paralel olması beklenenin tersine;“bil AKADEMİ VE TOPLUM Akademi kelimesinin sözlük anlamı; yüksek okul ya da bilginler, sanatçılar, yazarlar kuruludur. Akademileri incelediğimizde; antik çağdan itibaren bu kurumların ait oldukları toplumların zirvesini temsil ettiklerini görürüz. Tabii bu kurumlarda yetişmiş akademisyenlerin de. Akademiler tarih boyunca, ilerleme, gelişme, bilgi kültünü oluşturma, sanat, bilim, yazın, düşün üretme açısından insan topluluklarının lokomotifleri oldu. İlk akademi, MÖ 385’te kurulan Plato’nun filozofi okuludur. Bu ilk yüksek okul; Atina’nın kuzeyinde yer alan Hekademia isimli, bilgelik ve beceri tanrıçası Athena’ya adanmış bir tapınakta bulunur ve Akademi teriminin de doğuşuna kaynaklık etmiştir. Plato dönemindeki ilk kullanımından itibaren günümüze kadar akademi terimi daima ileri bilgi ve beceriyi arayış, gerçekleştirme, entelektüel parlaklık, özgür ve ilerici düşünce ve aydınlanmayı çağrıştırmış, toplumlarda her yönü ile geleceği şekillendirmede en gin”in bilgi, “akademi”nin bilim üretmediği bir ortam. Peki neden? Sayıca çok olmak niteliksiz olmayı otomatik olarak gerektirir mi? Çuvaldızı kendimize batıralım. Her okul akademi değildir, olmamalıdır, olamaz da. Ve her eğitim, alan ve /veya veren de otomatik olarak akademik titr sahibi olmayı kendinde hak görmemelidir. Düşünsel zenginlik, ufuk genişliği ve entellektüel parlaklık sıradan ve çok bulunan özellikler değildir. Bilgiye, gerçeğe ve ilerlemeye kendini adama hem zorlu hem de yaşam boyu sürecek bir özveri gerektirdiğinden gerçek akademisyenler doğal olarak az sayıdadır. Akademi ve akademik titrler tıpkı bundan iki bindörtyüz yıl önce olduğu gibi titizlikle oluşturulmalı, sıradanlaştırılmadan ve sulandırmadan korunmalıdır. Kaynakça CBT 1220/ 19 6 Ağustos 2010 Internet encyclopedia of philosophy; The Academy. http://www.iep.utm.edu/academy/ H Chermiss, The riddle of the early Academy (New York, London, 1980). Wikipedia; Platonism in the Renaissance. http://en.wikipedia.org/wiki/PlatonismintheRenaissance Academic Ranking of World Universities ; ARWU http://www.arwu.org/ Times higher education QS World University Rankings 2009 http://www.timeshighereducation.co.uk/Rankings2009Top200.html Norval M. Does chronic sunscreen use reduce vitamin D production to insufficient levels? Br J Dermatol 2009;161:732736. Reichrath J. Skin cancer prevention and UVprotection: how to avoid vitamindeficiency ? Br J Dermatol 2009;161(Suppl 3):5460. Vu LH. Knowledge and altitude about Vitamin D and impact on sun protection practives among urban office workers in Brisbane, Australia. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev 2010:July; 19(7): 17841789. Rhodes LE. Recommended summer sunlight exposure levels can produce sufficient ( 20 ng ml-1) but not the proposed optimal ( 32 ng ml-1) 25(OH)D levels at UK latitudes. J Invest Dermatol 130: 14111418.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle