17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

AYLAK BİLGİ Tahir M. Ceylan [email protected] ANTİBİYOTİKLER ETKİSİZ KALIRSA HALİMİZ NE OLACAK? Doğumdan itibaren yetiştirme yurtlarında, “anne nesnesi”nden yoksun büyüyen çocuklarda kendini ısırmaktan, etlerini yolmaya kadar giden bozukluklar görüldüğünü biliriz. Kurumda büyüyen bir yaşındaki bebeklerde sıklıkla, çekilme, nesnelere karşı merakın azalması ve enfeksiyonlara açıklıkla giden, “anaklitik depresyon” denilen bir tablo gelişir. NDM1: Yeni “süper bakteri” ne kadar tehlikeli? Güneydoğu Asya, İngiltere, Belçika ve Almanya’da antibiyotiklere karşı direnç kazandıran bir geni taşıyan bakteriler saptandı. Bu “süper bakteriler” yüzünden enfeksiyonlar ölümle sonuçlanabiliyor. Mesela son olarak Belçika’da olduğu gibi. Peki yeni bakteri ne kadar tehlikeli? terilerle ilgili bulgular var. Ancak enstitü Tigeszyklin ve Colistin gibi antibiyotiklerle sınırlı olarak tedavi olanaklarının bulunduğunu da söylüyor. Tedavinin hala mümkün olduğu aslında Belçika’daki ikinci bir vaka da göstermekte. Karadağ’daki bir kazada yeni enzimi taşıyan bakteriyi kapan bir adam başarıyla tedavi edilmiş. Tehlikeli bakterilerin en azından şimdiye kadar yaklaşık olarak otuz yedi hastanın tedavi edildiği İngiltere’ye, Hindistan ve Pakistan’da tedavi gören ya da estetik ameliyat geçiren hastalar tarafından Avrupa’ya getirildiği düşünülüyor. Avustralyalı doktor Peter Collignon da hastalarından birinin kısa bir süre önce Mumbai’de estetik ameliyat geçirdiğini ve hastanelerde saptananlar dışında çok daha fazla vakanın yaşanacağını söylüyor. Hindistan’daki Madras Üniversitesi’nden Karthikeyan Kumarasamy yönetiminde çalışan uluslararası bir araştırma ekibi, çok sayıdaki klinikte tedavi gören hastalardaki bakteriyi inceledi. Bangladeş, Hindistan ve Pakistan’da şu sıralar dirençli bakteriye karşı tedavi görenlerin sayısı 140 ci Erken Dönemde Nesnesizlik Geç Dönemde Nesneye Delilik Bu bebekler, aileleriyle büyüyen çocuklar gibi zamanında konuşup, tuvalet eğitimlerini zamanında tamamlasalar da, yaşamlarının sonraki aşamalarında, zekada bir düşüklük varmış gibi gerilik gösterirler, dış dünyadan gelen uyarılara, çoğu zaman cevapsız kalırlar. Hatta hormonal dengeleri yerinde olduğu halde, ergenlik döneminde karşı cinse ilgi duymazlar, doğumdan hemen sonraki nesnesizlik insan olmayı çok geriletmektedir sanki. Aynı tablo diğer canlıların yavrusu anneden ayrıldığı zaman da meydana gelir ve örneğin şempanze yavrusundaki depresyon tablosu, maymun terapistlerince yapılan dikkate değer bir çalışmanın sonunda ancak geriye döndürebilir (Suomi ve Harlow 1975). Eğer anneden ayırma, bir kritik dönem aşıldıktan sonra(diyelim doğumdan altı ay sonra) gerçekleşirse, anaklitik depresyon oluşmamaktadır. Doğuştan katarakt olan çocuklar, ergenlik yaşında ameliyat olup kataraktlarını aldırınca nesne seçemez halde kalakalırlar. Özellikle kıyıları, köşeleri belirleyemez, her gün gördükleri insanları tanıyamaz, renkleri seçemezler. Bu durum bebeklerin ilk aylardaki nesne ilişkilerinin çok belirleyici olduğunu düşündürür. Nesneler sanki yaşamın ilk günlerinde beyinde keskin çizgiler, belirgin köşeler, tanımlayıcı noktalar oluşturmakta ve sonraki bütün yaşam, bu tanımlanmış hatlarda küçük rötuşlar yaparak yürümektedir. Bu durum aynı zamanda bebeğin muazzam bir güç ve sonsuz bir kapasiteyle doğup, gün gün bu gücü kaybettiğini de gösterir. Bu yüksek kapasite ortak canlıya/benliğe ait bir potansiyeldir, nesne benliğine geçtikçe enerjinin nesnelere aktarılmasıyla(psikanalitik dilde nesnelere yatırılmasıyla) kişi gücünü kaybeder, buna karşı bilgeliğini arttırır(bilgelik, nesne bilgisi bir düzeyi aşmış kişide olur). Sonunda, içinde sonsuz sayıda doğuşların, çıkışların ve kapanışların olduğu yaşam insan üzerinden neye hizmet eder? Temel amaç nesneden bilgi üretmek ve bu yolla kendi dengesini (homeostasis) sağlamak, yanı sıra ürettiği bilgiyi(nesnelerle kurduğu ilişki sonucunda) sonraki kuşaklara iletmek ve onların da dengesini sağlamak olabilir. Yoksa nesnelere bunca muhtaçlık, nesne yolunda tüketici bir yarış başka nasıl açıklanır? Nesne benliğinin kurulması aşamasında nesnelerin organizmayı bire bir kontrol ettiği, özellikle gözle ilgili çalışmalardan sonra kesinleşmiştir. Duyu organları, organizma nesnelerden haberdar olsun diye değil, nesneler organizmayı kontrol etsin, kendilerine uyumlu bir canlı yaratsınlar diye vardır. Çünkü nesneler ortadan kalktığında beyinde, o nesnelerin görüntüsünü görmemekten, sesini duymamaktan, tadını, kokusunu almamaktan duyu merkezlerinde kadükleşme olduğu yetmezmiş gibi, duyu organının, beyni kontrol edemediği durumda, ilgili beyin bölgesinin nesneden bağımsız hareket ettiği ve hedefsizleştiği görülmüştür. Örneğin doğumdan hemen sonra bir primat yavrusunun tek göz kapağı dikilerek, o gözden beyne görüntü gitmesine engel olunursa, birkaç ay sonra göz açılsa bile, gözün kontrol ettiği beyin bölgesi, nesnelerce denetimi yapılamaz hale gelir, nesnelerden gelen uyarılarla değil, kendi yarattığı iç uyarılarla aktif olur. Dolayısıyla çevreden ileti kesildiğinde beyin, boşlukta kalmış, anlamsızlaşmış gibi davranır. Beynimiz bu kadar nesnenin olduğu bir ortama, onlar tarafından şekillendirilmek üzere doğar, çevreden uyarı kesilirse bu şekillenme de kesilir ve bu muazzam yapı, mutlak kıtlığın olduğu, zenginlerin de açlıktan öldüğü dünyada bir takoz külçe altın gibi işlevsiz hale düşer. Dolayısıyla organizma çevre için yaratılmış durumdadır, onu algılasın, ona göre şekil alsın diye… Bu yolda tayin edici mekanizma, haz peşinde öğrenmedir. İnsan öğrendikçe nesneye yatırım yapar, dışlaşır, ortak benliğinden uzaklaşır. Çoğu zaman da erken dönemde nesnesizlik geç dönemde nesne deliliğine döner. Kişi nesneleri içine doldurur, onları elinden bırakmamak peşinde yorulur. Bir olgunluğa ulaşmak da, nesne deliliğini erken fark edip, nesnelere doyduktan sonra onları bırakmaya razı olunduğunda mümkün olur, yoksa, bunca nesnenin arasında bir nesne olmadan kalmak zordur. İnsan olmak denen şey de budur, hızlı nesneleşmenin sonunda bir nesneye döndüğünü fark edip, nesnesizleşme potansiyeli kazanmak... Nesnesizleşme evet, yanlış zamanda gerçekleşirse derin sakatlıklar, doğru zamanda gerçekleşmezse de büyük aptallıklar meydana gelir. Suomi SJ Harlow HF. The role and reason of peer relationships in rhesus monkeys. İçinde Friendship and Peer Relations. Lewis M, Rosenblum LA(eds)New Yor, Wiley 153186, 1975. İ CBT 1222/8 20 Ağustos 2010 ngiltere’deki Cardiff Üniversitesi bilim insanları NDM1 olarak isimlendirilen bir enzimin dünya genelinde bir sağlık sorununa neden olabileceği konusunda uyardılar. Nitekim Hindistan’da çok yaygın olan bakteriler artık bazı Avrupa ülkelerindeki hastalarda da tespit edilmeye başlandı. The Lancet Infectious Diseases tıp dergisinde yayımlanan rapor kısa sürede medyanın ilgisini çekti. Bilim adamları dergide süper bakterilerin en etkili antibiyotik olan “Carbapenemen”e karşı bile direnç kazandığını söylüyorlar. NDM1 aslında tam olarak enterobakteriler üreten bir enzim. Bu enzimi taşıyan bakteriler her türlü antibiyotiğe karşı direnç kazanıyorlar. NDM1 bakterilerini tehlikeli kılan, bir kalıtım sekansında bulunan riskli enzimin kolayca bakteriden bakteriye geçmesi. Bu da süper mikropların yayılmasına neden olmakta. Lancet dergisindeki raporun yazarlarından biri olan Timothy Walsh NDM1 mikrobunu ilk kez geçen yıl Hindistan’da estetik ameliyat geçiren İsveçli bir hastada tespit etmişti. O zamandan bu yana iki Hindistan eyaletinde, Bangladeş Klebsiella Pneumoniae, NDM1 enziminin tespit edildiği ilk bakteri olve Pakistan’da yetmiş vaka daha or du. Enfeksiyon 2009 yılında New Delhi’de hastanede tedavi gören bir taya çıkmış. The Lancet dergisin hastada saptanmıştı. deki yazıya göre yeni hastalık etkeni Hollanda, ABD, Kanada ve Avustralya’daki hastalarda da saptanmış. Bu hastaların tümü varında. Bu araştırmayla ilgili yazı da The Lancet Hindistan’da tedavi görmüşler. Tehlikeli enzimi ta Infectious Diseases dergisinde yayımlandı. Bakteriler yeni NDM1 genini çabucak diğer bakşıyan bir bakteri son olarak Belçika’da görüldü. terilere aktarabiliyorlar. Söz konusu enzim, bakteri Brüksel Üniversite Kliniği mikrobiyologu Denis kökleri arasında kolayca değiş tokuş edilen küçük gen Pierard, Brüksel’de yaşayan bir Pakistanlının memhalkalarında bulunmakta. leketine yaptığı ziyaretin ardından Haziran ayında Calgary Üniversitesi (Kanada) bilim adamı hastalandığını ve enfeksiyon yüzünden yaşamını yiJohann Pitout, Hindistan’da ameliyat olup dönen kitirdiğini açıkladı. Tahminlere göre bu Avrupa’da şilerin testten geçirilmesini önermekte. Lancet derNDM1’e bağlı ilk ölüm vakası. Hayatını kaybeden gisindeki yazıda da NDM1’in dünya genelinde bir bu hasta Pakistan’da bacağından yaralanmış ve sağlık sorunu yaratma potansiyelinin yüksek olduorada tedavi edilmişti. ğu ve uluslararası önlemlerin alınması gerektiği RobertKoch Enstitüsü’nden (RKI) yapılan söyleniyor. açıklamaya göre Almanya’da da NDM1 üreten bakBilim insanlarının bu endişelerine rağmen, Hindistan Sağlık Bakanlığı, ülkedeki tedavilerin güvenirli olmadığına katılmıyor. Bakterilerin mutasyona uğraması alışılmışın dışında bir olay NMD1 nedir? değil. Her an bu tür milyonlarca vakanın yaAçılımı New Delhi MetalloBetaLactamase olan enşanması mümkün diyor bakanlık. zim, şimdiye dek genelde son çare olarak kullanılan anAyrıca bu tür organizmaların yolculuklarla tibiyotiklere karşı bile direnç kazanabiliyor. Enzim en çok dünyaya yayılabileceğini ve bu yüzden Escherichia coli ve Klebsiella pneumoniae gibi gram neHindistan’ın tatil ve tıbbı tedavi için uygun olgatif bakterilere bulaşsa da genlerinin yatay gen mayan bir ülke olarak gösterilmesinin doğru transferiyle kolayca bir bakteri kökünden diğerine bulmadığını da söylüyor. sıçrayabilmesi nedeniyle büyük tehlike oluşturmakta. Nilgün Özbaşaran Dede
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle