17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN Eşitsizlik köleliktir Bu makale politika yapmak amacıyla yazılmadı. Herkesin farkına vardığı gerçekleri dile getiriyor. Bugünün köleleri çıplak ayakları prangalanmış zavallılar değil. Kelli felli, iyi giyimli işadamları. Prangalar ayaklarında değil, ceplerinde. Evrensel kapitalizme keseleri ile zincirlenmişler. ew York’ta Dünya Ticaret Merkezine yapılan saldırı sonunda Amerikan ordusu Afganistan’ı işgal edip, hükümeti devirdi. Sonra Irak savaşı başladı. Irak’ın hali pür melalini anlatmaya hacet yok. PKK Türkiye’de her ay onlarca asker ve sivil öldürüyor. Fakat Amerika, Türk Ordusunun Kuzey Irak’a geçmesini istemiyor. Buradaki eşitsizliği görmeTürkiye ılımlı değil, ılımsız meye olanak var mı? bir İslama itiliyor. Amerika Afganistan araÖnümüzde güzel örnekler sı ile Şırnak Kandil Dağı veren din kardeşlerimiz arasındaki farkı görmeyenvar. Afganistan, Pakistan, ler dünyaya hangi mikroskoplarla bakıyorlar? Kırgızistan, Mısır, Yemen, İsrail Gazze’ye abluka Sudan gibi kardeşlerimiz koymuş. Türkler alayıvala ile İsrail’e yardım göndervar; İsrail’le iyi geçinen zengin üvey kardeşlerimiz diler. Dokuz kişi öldürüldü. Türklerin canının bu kadar çok: Suudi Arabistan, ucuz olması çok acı verici. Birleşik Emirlikler, Katar Gerçi hamasi söylemler üretildi ama, bunlar boş gibi. Sonra Birleşmiş gürültüler olarak kaldı. Milletler’in özel yaptırım Toplumun gözü bu olaydüşündüğü Şii kardeşimiz larla açılmıyorsa o toplum İran var. körleşmiş olabilir. Bizim gazete ve televizyonlar hangi dünyanın olaylarını sergiliyorlar? Acaba bu durumda bir utanma eşiği yok mu? Çağdaş kapitalist dünyada bütün eşitsizlikler kölelik işaretidir. Yani bir şirketteki hisse miktarı ile ilgilidir. Sözü sadece hissesi büyük olanlar söyler. Gazze olayında İsrail oransız güç kullandı diye şikâyetçi olduk. Oysa N oransız güç kullanmak açısından PKK’nin bile olanakları Türk ordusundan fazla. Çünkü operasyonlarına baz olarak Irak, Suriye ve Türkiye’yi, belki de İran’ı kullanıyorlar. Ermenistan’ı da kullanıyor olabilirler. Türk ordusu ile karşılaşmıyorlar. Sadece vurup kaçıyorlar. Buna verilecek yanıt yok. Ne var ki bu toplumu her gün mezarlıklara taşıyan bu olayların başka alanlarda da paralel gösterileri var. Osmanlı İmparatorluğu en zavallı döneminde Viyana Kongresi üyesiydi. Türkiye Cumhuriyeti Birleşmiş Milletler’in ve NATO’nun ilk üyelerindendi. Şimdi Türkiye’nin elini ayağını bağladılar. Asya adası Kıbrıs’ın sadece Rumları AB üyesi oldu. Türkiye için bir AB kararı YunanKıbrıs oyuna bağlı. Ermenistan’la toplantı Washington’da yapılıyor. PKK’yi Barzani ve Talabani ile görüşüyoruz. Türkiye’yi AB’ye almak bir yana, NATO’dan da çıkarmayı düşünüyorlar. Bizim ne düşündüğümüzü öğrenemiyoruz. Hiçbir şey söylemeden konuşan ne adamlar yetiştirdik! Türkiye ılımlı değil, ılımsız bir İslama itiliyor. Önümüzde güzel örnekler veren din kardeşlerimiz var. Afganistan, Pakistan, Kırgızistan, Mısır, Yemen, Sudan gibi kardeşlerimiz var; İsrail’le iyi geçinen zengin üvey kardeşlerimiz çok: Suudi Arabistan, Birleşik Emirlikler, Katar gibi. Sonra Birleşmiş Milletler’in özel yaptırım düşündüğü Şii kardeşimiz İran var. Dünyanın en geri toplumları olan bu din kardeşlerimizle ortak neler yapacağız? Herhalde kahvelerde nargile tüttüreceğiz. Ne var ki Osmanlı ya da Hazreti Muhammed çağlarına dönmek için muska yazan birileri olsa bile, 19 ve 20. yüzyılların dünyaları yıldırım hızıyla gözden kayboldular. Çağımızın bütün yaşamsal mekanizmaları dünyanın her köşesinde aynı yoğunlukta olmasa bile, aynı kurgu ve ritimle çalışıyor. Toplumlar ya buna ayak uyduracaklar, ya da çöplükte yaşayacak lar. Gerçi bunu fark edemeyecek milyarlar yaşıyor dünyada. Zaten çöplükte yaşadıkları için dünyayı böyle zannediyorlar. Fakat Türkiye, bütün cahilliğine karşın dünyadan haberdar. Yakın geleceğin getireceklerini hiç usanmadan topluma anlatmak bir insanlık görevidir. Hiçbir şey, kapıya dayanmış enerji ve açlık sorunlarından daha önemli değil. 2025’te petrol ve buğdaya verecek paramız olmayabilir. Çeyrek yüzyıl sonra başımıza neler geleceğini bugünden topluma açıkça duyurmak önemli bir sorumluluktur. Bunu en iyi ekonomistler yapabilir. Fakat söylemleri politik kavgada kaybolmuş politikacıların konuşmaları da sayısal gerçekler içermek zorundadır. Geri kalan bütün söylemlerin içi boştur. Güvenilemez istatistikler, her gün yenisi patlayan olaylar, cenaze törenleri, yolları otoparka dönüşmüş kentler için pahalı otomobil reklamları, iki kilo patlıcan, bir kilo soğan alacak maaş artışları, ve gülünç parti haberleri ile cahil kalabalıkları oyalıyoruz. Halk neyin önemli, neyin önemsiz olduğuna şaşırmış durumda. Şimdiye kadar il başkanları, belediye başkanları, parti başkanları, devlet ve hükümet başkanları değişti diye, Türkiye daha zengin, daha güvenli, daha uygar mı oldu? Radyo, televizyon ve gazetelerde yalan mı azaldı? İşsizler mi azaldı? Bilimsel araştırma mı arttı? Tarım mı düzeldi? Ülke gerçekleri bunların dışında kalıyor. Halka gerçeği söylemeyen politikacılar sadece reklam figürü ödevi görüyorlar. Yine de bütün bu ipsiz sapsız gürültülerin yanı sıra, en kötü hükümetler bile ülkenin on yıl sonraki enerji ve açlık sorunu ile uğraşan ciddi bir örgüt kurulmasını gerçekleştirebilirler. Ülkeyi ve insanlarını biraz sevmek ve onlara acımak yeterli. Ülkenin önündeki acil işler gazete ve televizyonlardaki haberler değil. Toplumun karnını doyuracak ve enerji gereksinimini rasyonel olarak programlayacak bir uzman örgüte gereksinme var. Para dağıtmayacak. Para harcayacak. Böyle bir silkinme ülkeyi 21 yüzyıl çöplüğü olmaktan kurtarabilir. Sayın Okuyucular, Toplum, içinde yaşadığı gerçeklerle politik safsata arasındaki boşluğu göremedikçe köleliğe daha çok yaklaştığımızı düşünmek korkutucudur. Fakat en kötü politik örgütün bile kendisini ülke ile bütünleştirdiği bir köprü olmalı. Bu kadar bir umut olsun. Tayfun Akgül Aramızdan ayrılışının 50. Yıldönümünde İsmail Tonguç ve Okul Öncesinden Yüksek Öğretime Eğitim Sorunları, Çözüm Önerileri Prof.Dr. Nevzat Kavcar, DEÜ Buca Eğitim Fakültesi öğretim üyesi ve KETAM Md. Yrd. CBT 1222/2 20 Ağustos 2010 Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği (YKKED) yayını olan bu kitapta, “Elimden gelse, bütün dünya okullarının programlarına insanın insanı sömürmemesi adlı bir ders koyardım.” diyen İ.H.Tonguç’un anısına, 2022 Mayıs 2010 tarihleri arasında İzmir’de düzenlenen sempozyumda sunulan bildiriler yer almakta. Bu sempozyum YKKED ile Dokuz Eylül Üniversitesi Köy Enstitüleri ve İ.H.Tonguç Araştırma ve Uygulama Merkezi (KETAM) işbirliğiyle düzenlendi. Sempozyuma İzmir Büyükşehir Belediyesi ile Konak, Karabağlar, Balçova, Bornova, Bayraklı ve Çiğli Belediyeleri önemli katkılar sağladı. Kitabın yayımlanmasında Karabağlar Belediyesi’nin önemli katkısı oldu. “Köy Enstitülerinin kuramcısı ve uygulayıcısı İ.H.Tonguç, 67 yıllık (18931960) yaşamının çok önemli bir bölümünü yoksul halk çocuklarının hayatlarının eğitim yoluyla değişmesi, köyün içten canlandırılması çalışmalarıyla geçiren, günümüzde aşılamayan bir eğitim devrimcisidir.” 693 sayfalık kitapta önsöz ve Tonguç’un yaşam öyküsü ile sempozyumda 16 oturumda sunulan 75 bildirinin tam metni bulunmakta. (Ayrıntılı haber Yeniden İMECE, Sayı 27, Haziran 2010). Sempozyumda öne çıkanlar başlıklar: Köy Enstitüleri özgün bir modeldir. Köy Enstitüleri bir dönüşüm projesidir. Köy Enstitüleri mimari açıdan da dünyanın en özel projelerindendir. Köy Enstitüleri sanatla iç içedir.Kitap için: YKKED, Tel ve faks: 0232 256 5262; www.ykked.org.tr; [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle