17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

PKK terörünü tırmandıran en önemli faktör: ABD’nin Irak savaşları gibi. Bu konunun taraflarından olan ve Irak’ı kontrolü altınAşağıdaki grafikte gösterilen terör zaman dizisi, 1984 ile da tutan ABD, Kuzey Irak Kürt yönetimi, PKK ve onların 2009 yılları arasında, PKK terör örgütünün düzenlediği silahlı Türkiye’deki, BDP de dahil, destekçileri, sorunun kökünün saldırıda şehit düşen asker, polis ve geçici korucu sayılarının Türkiye’de olduğunu, sorunun çözümünün Kuzey Irak’taki PKK yıllara göre dağılımını vermektedir. Bu grafikte kullanılan ve terör üslerinde aranmaması gerektiğini savunuyorlar. AKP’nin riler Milliyet Gazetesi Arşivi, Jandarma Genel Komutanlığı 2009 yaptığı ve bu yüzden de yüzüne gözüne bulaştırdığı “açılımın” faaliyet raporu, Genel Kurmay Başkanlığı internet sitesinden başarısızlığının temelinde yatan en önemli neden de bu tezdir. Çünkü bu tez, Türkiye’deki terör patlamasının esas neve Emniyet Genel Müdürlüğü kaynaklarından derlenmiştir deninin ABD’nin Irak’a karşı, 1991 ve 2003’de açtığı 2 sava(Bak. wowTURKEY.com). şın, Irak’ın Kuzeyinde yarattığı, terörü besleyen ve teşvik eden ortamı ve Genel Kurmay Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı Emniyet Genel ABD’nin Kuzey Irak’ta kurMüdürlüğü verilerine göre PKK terör saldırılarında şehit olan Kamu Görevlileri duğu devletin Türkiye’nin Güneydoğusu ile ilgili uzun 1200 vadeli planlarını örtbas et1100 meye yaramakta ve PKK 1000 başta olmak üzere, Türkiye 900 800 aleyhtarlarının ekmeğine 700 bol miktarda yağ sürmekte600 dir. 500 Bu tez, ABD için, kısa 400 vadede, en ucuz çözümü sa300 200 vunmakta ve Kuzey Irak 100 Kürt yönetiminin kısa ve 0 uzun vadeli amaçlarına ulaş1982 1984 1986 1988 1990 1992 1994 1996 1998 2000 2002 2004 2006 2008 2010 ması için en uygun ortamı Yıllar hazırlamaktadır. Bu tez sayesinde, ABD, kendi sorumluluğu altında olan Kuzey Irak’ta bulunan terör üslerinin PKK, ölümlerle sonuçlanan eylemlerine 1984’de başlıyor. ortadan kaldırılması için kılını oynatmayacak, askerlerini ve 1990 yılına kadar 200’ün altında seyreden yıllık şehit sayısı, Kuzey Irak Kürt yönetimiyle olan, karşılıklı fayda sağlayan iliş1991’de, ABD’nin Irak’a açtığı 1. Körfez Savaşıyla 200’ün üskilerini riske atmayacaktır. Kuzey Irak Kürt yönetimi açısıntüne fırlıyor, hızla yükselmeye başlıyor ve 1994’e varıldığında, dan da, Kuzey Irak’ta bulunan ve lojistik destek bulan PKK tezirve yapıp, 1145 sayısına ulaşıyor. 1994 ve 2000 yılları arasında rör üsleri, buradan Türkiye’ye yaptıkları saldırılarla, Türkiye’yi ise keskin bir düşüşle, 1999 yılında 238’e, Öcalan’ın 1999 yı yıpratmaya ve zayıf düşürmeye devam ederek, rüyalarındaki lında yakalanıp Türkiye’ye getirilmesi ertesinde, 2000 yılın (içinde zengin petrol bölgesi Kerkük’te bulunan) “Büyük da, 29 sayısına iniyor. 2000 ile 2002 yılları arasında, neredey Kürdistan” ülküsüne her gün daha da yaklaşılacakdır. se yok olma seviyesine düşerken, 2003 yılında, ABD’nin Irak’ı Türkiye’de olan işsizlik, açlık, sefalet, insan hakları ihlalişgalinin ertesinde, tekrar, istikrarlı bir şekilde tırmanmaya baş leri, demokrasinin iyi çalışmaması, hukukun üstünlüğü ilkesinin lıyor. her alanda delinmesi ve bunlar gibi nedenler, her zaman, etSon zamanlarda medyada en çok tartışılan konu PKK te nisiteden ve coğrafyadan bağımsız olarak, kanun dışı, marjinal rörü. Bu konu daha uzun zaman tartışılmaya devam edilecek silahlı örgütlerin ortaya çıkmasına ortam hazırlamıştır. Taşkın Atılgan, phd, [email protected] PKK terör örgütünün şimdiye kadar gördüğümüz diğer marjinal silahlı örgütlerden farkı, PKK’nin, ABD’nin 1991 ve 2003’de Irak’a karşı açtığı savaşlarda, Kuzey Irak’ta yarattığı ortamdan her türlü desteği alması ve beslenmesidir. Kurulduğu tarih olan 1984’den 1991’e kadar, marjinallik sınırları içinde kalan PKK terörünün 1991’de patlamasının nedeni, yukardaki grafikte de görüleceği gibi, 1991 yılında ABD’nin Irak’a karşı açtığı 1. Körfez Savaşının Kuzey Irak’ta yarattığı, terörün beslendiği, silahlandığı ve lojistik destek bulduğu elverişli ortamdır. 1991’de kazandığı ivme ile, 1994’de zirve yapan PKK terörü, Türkiye güvenlik güçlerinin geliştirdiği sert önlemlerle inişe geçmiş ve 1999’a varıldığında, tekrar marjinalleşme sınırları içerisine girmiştir. 1999 yılında, Abdullah Öcalan’ın yakalanmasıyla da, iyice marjinalleşmeye başlamıştır. Ta ki 2003 yılına kadar. 2003 yılında tekrar tırmanmaya başlayan PKK terörünün patlamasının nedeni ise 1991 yılında olandan farksızdır (Grafiğe bakınız). 2003 yılında, ABD ikinci defa Irak’a karşı savaş açmış ve bu sefer Irak Ordularını yenilgiye uğratıp geri çekilmemiş fakat Irak’ın tamamını işgal etmiştir. Bu savaşta ve işgalde, ABD’nin en güvenilir destekçileri Kuzey Irak’lı Kürt Peşmerge kuvvetleridir. ABD yönetimleri, yakın tehlikenin olduğu yerde bulunan yakın destekçilerine, doğal olarak, her alanda daha fazla önem ve taviz vermişler, her türlü askeri, mali ve siyasi desteği sağlamışlar, onların destekledikleri ve korudukları PKK kuvvetlerinin, Kuzey Irak’ta bulunan üslerine ve lojistik destekçilerine göz yummuşlardır ve hatta kendileri de (ABD), PKK’nin İran’a karşı savaşan kolu olan PJAK’ı yaratmışlar ve desteklemişlerdir. ABD politikaları ve Irak’a karşı açtığı savaşlar, Irak’a demokrasiyi getirmediği gibi, milyonlarca insanın ölümüne ve başka ülkelere göçlerine, iç savaşlara, parçalanmaya, yoksulluğa ve sefalete neden olmuş, tüm bölgeyi istikrarsızlaştırmıştır. Yukarıdakine benzer grafikler ve veriler, PKK terörünün marjinalleşmenin ötesine geçmesinin gerçek nedenlerini (Irak savaşlarının Kuzey Irak’ta yarattığı teröre elverişli ortam) sergilemek ve ABD’nin yanlış politikalarının bölgede yaptığı tahribatı açıklamak ve anlatmak için de kullanılmalıdır. Türkiye, son bir yılın gözlerimizin önüne serdiği gibi, Kuzey Irak’taki terör bataklığını kurutmadan “demokratik açılımı” başarıyla sonuçlandıramaz. Çünkü PKK terörünün isteklerinin sonu gelmeyecektir, çünkü terörün amacı kendi terör iktidarını kurmaktır, tüm bölgeyi istikrarsızlaştırıp, zayıflatıp, dış güçlere bağımlı hale gelmesine ve yeniden paylaşılmasına aracı olmaktır, onu gerçek demokrasi ilgilendirmiyor! Büyük bir ihtimalle, terör, içinde rol aldığı, senaryosu büyük güç odakları tarafından yazılan, “Büyük Oyunun” farkında bile değildir. Öğrenme Devrimi Tınaz Titiz CBT 1222/ 19 20 Ağustos 2010 Okulsuz toplum kavraşımı[1] üzerine ilk yazılan kitapların (Ivan Illich, 1971) üzerinden yaklaşık 40 yıl geçti. Zorunlu eğitimin insanları robotlaştırdığı savı çok sayıda düşünür, yazar, eğitimci tarafından dile getirildi. Karatahta, tebeşir ve öğretmen 300 yıl kadar önce ilk defa Prusya İmparatorluğunda kullanıldığından bu yana, B.F. Skinner’in hayvan deneylerinden yararlanan günümüz eğitimi özünde bir değişiklik geçirmedi. Sadece, öğrencilere “Öğrenci Merkezli Eğitim” adı altında, “öğretilenler üzerinde soru sorma” imkânı tanındı; o da, öğretilenlerin daha iyi bellenip ezberlenmesi amacıyla. Zorunlu eğitime karşı çıkanların hareket noktası, öğrencilerin ihtiyaçlarıyla öğretilenler arasındaki farklılıktı. Geliştirilen alternatif ise “ev eğitimi” (homeschooling) olup halen yalnız A.B.D.’de 1.5 milyon çocuk ev eğitimi almaktadır (http://en.wikipedia.org/wiki/Homeschooling). Ev eğitimini savunanların %30 kadarı dini nedenler i leri sürerlerken hemen hiçbiri “kişinin doğuştan gelen yüksek öğrenebilirlik potansiyelini harekete geçirmenin gözardı edilmesi”ni neden olarak ortaya koymamışlardır. Bunun olası nedeni, ailelerin de ideolojik denilebilecek okul amaçları yönünde koşullanmışlığı olabilir. Diğer yandan son on yılda, İngiltere ve ABD’de misyonu şu şekilde dile getirilen bir hareket başladı: “her öğrencinin yetenek ve tutkularını harekete geçirecek, mükemmeliyet ve başarma amaçlı öğrenme!” Bu ifadededen de görüldüğü gibi öğrenme devriminin hareket noktası tamamen farklıdır ve zorunlu eğitimin temel argümanı olan “egemen ideoloji(ler)in benimsetilmesi” olmayıp, kişinin dünyaya beraber getirdiği öğrenebilirlik yeteneğinin harekete geçirilmesine dayanmaktadır. Bu hareket noktasının benimsenmesi rastgele bir tercih değildir ve ayrıca yeni keşfedilmiş de değildir. İnsanoğlunun ve de tüm canlıların temel varlık nedenlerine yönelik risklerle başedebilmeleri için gereken bilgibeceritutumdavranışları edinmedeki olağanüstü yetenekleri en eski devirlerden bu yana bilinmektedir. Bu gerçeği kuramsal olarak ifade eden kişi ise Darwin olmuş, koşullara en iyi uyum sağlayanın hayatta kalacağını ortaya koymuştur. Her ne kadar, Türlerin Kökeni (On the Origin of Species) eserinin yayımlanması (1859) ile zorunlu eğitimin dayandığı ideolojinin sorgulanmaya başlaması (1971) arasında 110 yıl kadar bir süre varsa da kültür tarihinde bu sürenin “çok kısa” sayılması gerektiği açıktır. Buna göre, öğrenme devrimi’nin başlangıcı olarak, canlıların türlerini devam ettirebilmeleri yolunda sahip oldukları en güçlü yeteneğin yüksek öğrenebilirlikleri olduğunun bilimsel olarak ortaya konuşu ile eş zamanlı olduğunu ileri sürmek abartı sayılmamalıdır. Tarım, sanayi ve enformasyon devrimlerinden sonraki bu devrimin, diğerlerinden daha derin etkileri olacağı bellidir. Şimdi mesele, artık içinde bulunduğumuz bu devrimin farkına varanlarla varmayanlar arasındaki mücadelenin neresinde olunacağıdır. [1] “Kavraşım” sözcüğünün kullanım zorunluğu, konsept karşılığı olarak genelde kullanılan “kavram” sözcüğünün doğru bulunmayışından kaynaklanıyor. Konsept, con+cept Latince kökenli olup birlikte almak, birlikte kavramak anlamındadır ve bu “birliktelik” vurgusu esas korunması gereken sıfattır. Bireysel olarak değil toplu olarak kavranan anlamındaki konsept yerine bu nedenle kavram kullanılmamış olup, bunun yerine “kavraşım” gibi bir sözcük önerilmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle