24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR DÜNYAMIZIN ÇEKİRDEĞİ DOĞUYA DOĞRU KAYIYOR Bilim insanları dünyamızın iç çekirdeğindeki doğubatı asimetrisi için olası bir açıklama getirdiler. Kısa bir süre önce Nature dergisinde yayımlanan modele göre dünyamızın iç çekirdeği sürekli doğuya doğru hareket ediyor. Fakat içteki katı ve dıştaki sıvı çekirdek arasındaki sınırda da yoğun bir madde “yenilenmesi” söz konusu. Bu şekilde ön yüzü erirken arka yüzünde kristalizasyon nedeniyle demir içerikli malzeme yeniden birikiyor. Tahminlere göre içteki katı çekirdek milyonlarca yıl içinde yavaş yavaş büyüyor. Çünkü içteki katı çekirdeği çevreleyen sıvı çekirdekten sürekli az miktarda demir içerikli malzeme kristalleşerek içteki çekirdeğin üzerinde birikmekte. Buna karşın kükürt ve oksijen gibi hafif maddeler sıvı çekirdek kısmında kalıyor ve yükseliyor. Teoriye göre bu hareket her şeyden önce dünyamızın manyetik alanını tetikleyen dinamo akımını sağlıyor. Ancak bu teori sadece sınırlı olarak sismik ölçüm verileriyle örtüşmekte. Nitekim bu veriler yalnızca dış çekirdekteki (göreceli olarak) yoğun sıvı tabakaya değil aynı zamanda iç çekirdeğin özelliklerine bağlı yarım daire biçiminde doğu batı asimetrisine işaret ediyor. rın yavruları için de geçerli kılabilir diyor Alman Avrupa parlamenteri Peter Liese. Komisyon yıl sonuna kadar yeni bir bilimsel raporu ortaya koyacak. Klonlanmış hayvan ürünlerinin tüketilmesine Amerika’da 2008 yılından itibaren izin verildi. FSA’nın iki yıl önceki tahminlerine göre dünya genelinde en fazla 4000 kopya sığır yaşıyordu. Ne var ki kopya hayvanlar özel olarak kaydedilmedikleri için kesin sayı bilinmiyor. Dahası yavruları hakkında bilinenler çok daha az. TRANSGENETİK KOLZA GÖMÜLÜ CESETLERİN KONTROLSÜZ OLARAK YERİNİ BULAN ALET Faili meçhul cinayetlerde katili bulmaYAYILIYOR Amerikalı bilim insanları ilk kez genetik değişimden geçirilen kolzanın tarım alanları dışında yayıldığını gösteren kanıtlar buldu. Arkansas Üniversitesi’nde Meredith Schafer ile çalışan araştırmacılar Kuzey Dakota’da otoban kenarları ve köy yollarında yetişen 400 yabani kolza bitkisi incelenmiş. 5400 kilometrelik bir bölgeyi tarayan bilim insanları sekiz kilometrede bir elli metrelik bir alandan bir kolza bitkisi toplamışlar. Ekip bu şekilde toplam olarak 406 kolza bitkisini belgelemiş. Daha sonra ise bitkinin yapraklarında bitkiyi belli başlı pestisitlere karşı dirençli kılan proteini, yani sadece genetik değişimden geçirilen türlere ait olabilecek özellikleri aramışlar. Bu şekilde 347 bitkide yani tüm örneklerin %86’sında kolzayı pestisitlere karşı dayanıklı kılan protein saptanmış. Üstelik bazı bitkilerde pestisite karşı direnç kazandıran iki gen birden tespit edilmiş. Bu da genetik kolza popülasyonunun ekili alanlar dışındaki topraklara uyum sağlayıp çoğaldığını kanıtlamakta. Belli başlı pestisitlere karşı dirençli olan bitkilere çiftçiler onlara zarar vermeden istedikleri tarım ilaçlarını uygulayabiliyorlar. Genetik kolzanın diğer bir avantajı da belli başlı içeriklerinin arttırılabilmesi. Mesela bazı kolza türlerinde Omega3 yağ asitlerinin oranı daha yüksektir. Genetik değişimden geçirilen kolza Amerika’da en az iki milyon hektarlık bir alanda ekilmekte. Kanada, Şili ve Avustralya’da ise daha geniş alanlarda yetiştirilmekte. ya çalışan adli tıp uzmanları için maktulün gömülü olduğu yeri saptamak çok önemlidir. Bunun için bugüne dek köpeklerden yararlanılıyor veya toprak analizleri yapılıyordu. Bu yöntem hem yavaş hem de güvenilir olmadığı için uzmanların işi zorlaşıyordu. Oysa şimdi elde taşınabilen bir cihaz, toprağa gömülü cesedin yerini bulmak için geniş alanları çok kısa bir sürede tarayabiliyor. Köpek yardımıyla ceset arama işleminin çok yanıltıcı olduğunu söyleyen ABD, Colorado’daki Ulusal Standartlar ve Teknoloji Enstitüsü’nden (NIST) Thomas Bruno ve Tara Lovestead, toprağa gömülü cesetler ile beslenen bakterilerin çevre toprağa aminler gibi nitrojenli organik bileşimler salmasından yararlandıklarını belirtiyor. Bu noktadan hareketle NIST ekibinin geliştirdiği cihaz, mezar çevresinde, havada bulunan bu bileşimleri tespit edebilecek kadar hassas. Cihaz 0.3 mm genişliğinde çok ince bir tüp içeriyor. Tüpün iç yüzeyi alüminyum oksit ile kaplı. Tüpün ucu cesedin gömülü olduğundan kuşkulanılan bölgede toprağa bir cm kadar yaklaştırıldığında havadaki aminler tüp tarafından emiliyor ve alüminyum okside sıkıca yapışıyor. Tüpün bir yanına morötesi kaynağı, diğer yanına da bir sensör yerleştirildiğinde basit bir dedektör elde ediliyor. Göstergede yazılanlar okunduktan sonra tüp aminlerden temizlenmesi için ısıtılıyor ve böylece yeni bir görevi hazır hale geliyor. Cihaz deneme amacıyla kullanıldığında sekiz adet ölü farenin gömülü olduğu yeri hiç hatasız buldu. Nilgün Özbaşaran Dede BÜYÜK İSKENDER’İN ÖLÜMÜYLE İLGİLİ YENİ BİR TEORİ Büyük İskender yaşadığı dönemde dünyanın en büyük hükümdarıydı. İskender’in MÖ 323 yılında iki haftalık rahatsızlıktan sonra 10 Haziran’da yaşamını yitirdiği bilinse de ölüm sebebi uzmanlar arasında tartışılır. Kimileri alkol zehirlenmesi, kimileriyse iltihaplanan yaralar üzerinde dururken bazı uzmanlar da çeşitli hastalıkların sebep olduğunu düşünüyorlar. Stanford Üniversitesi’nden Adrienne Mayor ve Antoinette Hayes şimdi hükümdarın Styx nehrinin suyuyla zehirlenmiş olduğunu söylüyorlar. Araştırmacılar Styx nehir yatağının altında son derece zehirli olan hücre zehri “Calicheamicin”i üreten bir bakteri türü (Micromonospora echinospora) buldular. Mayor ve Hayes’in açıklamalarına göre küçük bir doz, Büyük İskender’de görülen susuzluk, yorgunluk, halsizlik ve ağrı gibi semptomların ortaya çıkması için yeterli. KLONLANMIŞ DANALARIN ETLERİ İNGİLİZ MARKETLERİNDE İngiliz Gıda Güvenliği Dairesi FSA, ABD’de klonlanan iki dananın kesildiğini ve en azından bazılarının etlerinin marketlerde satışa sunulduğunu tespit etti. Sağlığı tehdit edecek bir durum söz konusu olmasa da FSA olayın kurallara uygun olmadığını söyledi. Ayrıca yine ABD kökenli bir süt ineğinin bir otlakta bulunduğu tahmin edilmekte. İngiliz Sığır Yetiştirme Birliği Holstein UK’nin veri bankasına göre embriyo olarak ithal edilen üç kopya hayvanın yaklaşık olarak 97 yavrusu bulunmakta. FSA, “New York Times” gazetesinde yayımlanan bir haberle alarma geçmişti. Bir çiftçi bir klon ineğinin sütünü normal sütle birlikte sattığını itiraf etmişti gazeteye. FSA’ya göre kopya hayvanların sütü “yepyeni bir gıda ürünü” dolayısıyla da özel onay gerektirmektedir. Ancak Avrupa’da şimdilik böyle bir yönetmelik bulunmuyor. Nitekim sadece klonlanmış hayvanların ürünleri için özel izin gerekiyor. Avrupa parlamentosu etik ve sağlık nedenleriyle bu kuralı belki kopya hayvanla Araştırma BUZULDAN YENİ BİR ADA DOĞDU 5.8.10 tarihinde Grönland’daki Petermann buzullardan kopan dev bir parçadan yeni bir buz adası doğdu. Buzul bu şekilde yüzen buz tabakasının dörtte birini kaybetti. 1962 yılından bu yana kopan en büyük buz tabakası olan bu ada şimdi Grönland ve Kanada arasında sürükleniyor. Dünyamızın en kuzeyindeki buzullardan biri olan Petermann, kuzeybatı Grönland levhasından, Grönland ve Kanada arasında yer alan Nares Strait boğazına doğru akıyordu. Buzul Nares Strait boğazında yaklaşık 70km uzunluğunda ve 15km genişliğinde yüzen bir uzantıyla son buluyordu. İşte bu buz tabakası koparak 250km²’lik bir ada oluşturdu. Kopma NASA’nın Dünya Gözlem Uydusu Aqua ile saptandı. Kanada Buz Servisi buzul uzmanı Trudy Wohlleben MODIS enstrümanının yeni verilerini incelerken yeni kopma izlerini fark etmişti. Buz uzantısından Manhattan’ın dört misli büyüklüğünde bir ada doğdu, diyor Delaware Üniversitesi Oşinografi Profesörü Andreas Muenchow. Şu sıralar çalışma arkadaşlarıyla birlikte bölgedeki buz gelişimini inceleyen profesöre göre bu buz adasının içerdiği tatlı su, Hudson veya Delaware gibi akarsuları iki yıldan fazla besleyecek veya Amerika’daki tüm kamusal musluklardan 120 gün akacak mik CBT 1222/ 4 20 Ağustos 2010 tarda. Buz adası şimdi Nares Strait boğazında ilerleyerek daha küçük buz adalarıyla çarpışacak. Adanın bir yere tutunarak boğazı tıkayacağı veya deniz akıntılarıyla güneye doğru sürüklenerek parçalanacağı tahmin ediliyor. Güneyden belki Baffin adaları ve Labrador’a sürüklenip iki yıl içinde Atlantik’e ulaşabilir diyor uzmanlar. Bu kadar büyük bir kopma en son elli yıl kadar önce yaşanmıştı. 1962 yılında Kuzey Kutbu’nun en büyük buz tabakası olan Ellesmere buz tabakası altı parçaya bölünmüştü. Bu parçalardan en büyüğü olan Ward Hunt 600 kilometrekarelik bir alanı kaplıyordu. O zamandan bu yana hep büyük buz bölgeleri küçük parçalara ayrıldı. Mesela 2005 yılında kopan Ayles buz tabakası yaklaşık 65 kilometrekarelik bir ada oluşturmuştu. Buzul uzmanları buz tabakalarının kopuşunu Kuzey Kutbu’nda son on yıllardaki sıcaklık artışına bağlıyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle