Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
AYLAK BİLGİ Tahir M. Ceylan tahirmceylan@gmail.com Taklit ettiğin kadarıyla varsın! Diyelim ki, uçağınız düştü ve kendinizi uçsuz bucaksız bir ormanın ortasında buldunuz. Hangi meyveleri gönül rahatlığıyla yiyebileceğinize, ya da içecek suyunuzu nerede bulabileceğinize nasıl karar verirsiniz? Bir süre kendi başınıza iyi kötü idare etseniz de, sonunda büyük bir olasılıkla hastalanır, ya da açlıktan ölürsünüz. Bu yüzden o yörenin yerlileriyle iyi geçinmek ve ne yapılması gerektiğini onlardan öğrenmek çok daha yararlı olur. yada yaşamda kalmaya dayalı bir oyun düzenledi. Bu oyunda katılımcılara, her biri oyun boyunca değişecek farklı sonuçları beraberinde getiren, 100 olası davranış biçimi sunuldu. Oyunda sonuç, kişinin belli bir davranışı yerine getirmek suretiye sağladığı yararı, değişen değer de, çevre koşulları değiştikçe bilginin çağdışı kalabileceği gerçeğini temsil ediyordu. Turnuvaya katılanlar, her biri yaşadığı süre içinde öğrenme yoluyla kendine özgü bir davranış repertuvarı oluşturacak, 100 farklı temsilciyle işe başlayacaklardı. Oyunun her devresinde temsilcilerin her biri için üç seçenek geçerli olacaktı: Bireysel öğrenme suretiyle yeni bir davranış biçiminin gelişigüzel benimsendiği, yenilenme; toplumsal öğrenme sonucunda yeni bir davranışın benimsendiği, gözlem; ya da, daha önce öğrenilmiş bir davranışın kullanıldığı ve bundan bir çıkar sağlandığı, yararlanma. Katılımcılar temsilcilerinin bu seçeneklerden birinde karar kılarken yararlanacakları bir yöntem belirlemek zorundaydılar. Amaç en başarılı ya da en “uygun” temsilcilerin oluşmasını sağlayan yöntemin yaratılmasıydı. Laland ve arkadaşları bu çalışmanın sonucunda elde ettikleri bulguları geçtiğimiz Nisan ayında Science dergisinde yayımladılar. Bu bulgulara göre, başarılı yöntemin temelinde öncelikle toplumsal öğrenme yatmaktaydı. En başarılı temsilciler öğrenmeye harcadıkları zamanın hemen hemen tümünü gözlemlemeye ayırmaktaydılar. Ne var ki, toplumsal ya da bireysel öğrenmeye aşırı miktarda zaman ayırmaktan kaçınılması da bir o kadar önemliydi. En başarılı yöntemlerde tanık olunan bir başka özellik de “asalaksal” olmaları. Bu özellik toplumsal öğrenmenin özünü oluşturuyor başkaları onları taklit etmeden önce, birileri birtakım işlerin nasıl yapılacağını bulmak zorunda. Öyle ki, toplumsal öğrenme ancak çevremizde yeni bir şeyler bulan insanlar var olduğu sürece işe yarıyor. Genel gözlemler insanların başkalarını taklit etme eğilimleri açısından büyük farklılıklar sergilediklerini ortaya koyuyor. İnsanlarda başarılı bir bireysel öğrenme sürecini yürütme yeteneği ve arzusunun, yaratıcılık ve merak gibi kişilik özellikleriyle yakından ilintili olduğu görülüyor. Cinsiyetler arasında da farklılıklar olduğu göze çarpıyor. Araştırmalar kadınların bireysel öğrenmeye erkeklerden daha fazla zaman harcadıklarını ortaya koyuyor. Laland ve kimi başka araştırmacılar toplumsal öğrenmenin doğada çok yaygın olduğunu, omurgasızların bile bu yöntemden yararlandıklarını ortaya koydular. O halde, insanlara özgü taklit etme yeteneğini öylesine özel kılan neydi? Laland’ın araştırması toplumsal öğrenmenin çok büyük bir beyin gücünü gerektirmediğini gözler önüne seriyor. Bu durum toplumsal öğrenme yetisinden neden böceklerin biYazının devamı le yarar sağlayabildikleri konusuna açıklık getiriyor. Ne var ki, yarışmada sivrilmek için biraz daha incelikli, ya da ustalıklı işler yapmak gerekiyor. Bu da çevredeki değişim hızıyla ilgili doğru kestirimlerin yapılmasını gerektiriyor. Çünkü bu tür kestirimler bilginin nasıl bir hızla eskiyeceği konusunda da fikir veYazının devamı 12. sayfada Portakalla Top Arasında Ne Fark Var? (*) Benzerliği değişmez. Biri yenir birisiyle oyun oynanır . Topu kızgın insanlar keser, amcalar falan, portakalı aç insanlar . Portakal ufak top büyüktür. Portakalın üstünde bitkinin derisi var, topun üstünde hayvanın derisi. İkisi de yuvarlaktır. Birisi sarı birisi alalı. Portakal satılır para kazanılır, top patlatılır, para harcatır. Top oyun için yapılır oyun oynanır, portakal hayat için yapılır. Biri dilimlenir biri dilimlenmez. Birinin sibobu var birinin yok içinde su hapis. Biri meyve biri oyun amaçlı. Biri kabuklu biri çıplak, vurunca derisi acıyor. Renkleri farklı biri hamken yenirken renksiz, biri eskidikçe renksiz. İspirto var içinde, ateşe suyunu sık parlar. Topta hava var portakalda su, ama hava su, su güneş renginde. Portakal topla kıyaslanamaz, ikisi ayrıdır, ayrı mahlukatlardır. Portakalı fide olarak dikersin, topu iğneyle dikersin. Top ayak için imal edilir, portakal mide için. Portakal sıkılır içilir top sıkılırsa patlar. Portakal ağaçta yapılır, top ölmüş deriden yapılır. Benzerlikleri aynı ama ikisi de farklı, yuvarlak diye mi soruyorsun bana? Birisiyle ticaret yapılır para kazanılır, ötekinden de para kazanılır, kamyonlardan boşaltırken toplar zıplar canlı gibi, portakallar öyle kalır ölü gibi. Portakalla tüccarlar, topla da kulüpler para kazanır. Portakal bitki bakarsan yanında yaprak olur, topun memesinin yanına kalemle çizersen yaprak konur. Top kul yapısıdır portakal Allah’ın ilahıdır, ilah olduğundan kendiliğinden olur, topta goller dua edersen kazanılır. Portakalın reçeli yapılır, suyu içilir, faydalıdır, topun dedikodusu yapılır, kavgası yapılır, zararlıdır. Top cansız varlıktır, hayvan derisiyle havadan yapılır, portakal sudan, plastik gibi turuncu şeylerden yapılır. Kul da yapsa, içinde hava olduğu için tekmelenmesi günah caiz değil. Portakal doğanın nimetlerindendir, top da portakal da ikisi de cansızdır, portakalda biraz can vardır. Top bin dokuz yüzlü yıllarından sonra insanoğlu tarafından keşfedildi, portakal dünya var olduktan sonra doğa nimetleri olarak yaratılmış bir bitkidir. Topla kıyaslanamaz, kıyaslanamaz, fark vardır, bildiğinden daha fark vardır. Portakallar toprak çalıştıkça olur, toplar işçilerin elleri çalışınca olur. Şekerli suya konunca top ağırlaşır, portakal hafifler, ozmoz var ya, şekerin miktarına çok bağlıdır, şeker çok olursa portakal çok hafifler, top o kadar ağırlaşmaz. Birisi insan kafası gibi, ötekini bilmiyorum, arı gözü gibi, beş parçalı. Top sivri bişeye değince patlar, portakal kanar. Top futbolcunun her yerine gelir, portakal eline gelir, ağzına gelir. Top vurunca gider, portakal atınca. Portakalı yiyen sever, topu seyirci sever. Top sıcakta oynanmaz, portakal sıcakta yenir. (*)Şizofren hastaların soruya verdiği cevaplardan B aşkalarından öğrenmek insanların, yalnızca aykırı durumlarla sınırlı kalmayıp, her zaman başvurdukları bir çözümdür. “Toplumsal öğrenme” adı verilen bu çözüme insanlar öteki canlı türlerinden çok daha fazla bel bağlarlar. Kültür ve geleneğin özünde toplumsal öğrenmenin yattığına inanılıyor. Gelgelelim, toplumsal öğrenmenin işlevini nasıl yerine getirdiği henüz tam olarak bilinmiyor. Başkalarını öykünmenin, her işin üstesinden tek başımıza gelmeye çalışmanın yarattığı güçlükleri yaşamak zorunda kalmaksızın, bizlere yararlı birtakım bilgiler edinmemize olanak tanıdığı kuşku götürmez bir gerçek. Ancak bunun da bir püf noktası var. Toplumların değişen koşullara ayak uydurabilmeleri için yenilenmeye de gerek duyulur. İnsanlar gördükleri her şeyi körü körüne taklit edemezler, çünkü sunulan bilgiler yanlış, çağdışı, ya da kullanıma elverişsiz olabilir. Bu soruna bir süre kafa yoran Britanya’daki St. Andrews Üniversitesi uzmanlarından Kevin Laland, “İnsanlar toplumsal öğrenmeye hangi koşullarda bel bağlandığı ve öğrenirken kimlerin örnek alınması gerektiği gibi konularda seçici davranıyor olmalılar. Doğal seçilim belli uyarlanabilir öğrenme yöntemleri geliştirmiş olmalı,” diyor. Peki, bu yöntemler neler? Toplumsal öğrenme insanoğlunun başarısında bu denli güçlü bir etmen olduğuna göre, buna ne zaman, nerede ve neden başvurulduğunu da, doğal olarak, bilmek zorundayız. Ancak bu soruların aydınlığa kavuşturulması yönündeki ilk girişimler konuyu yüzeysel açıdan ele alabildiler. Laland daha kesin ve derinlikli bir sonuca ulaşmak için özgün bir yaklaşıma gerek olduğunun ayırdındaydı. O güne dek olası öğrenme yöntemlerinin yalnızca ufacık bir bölümü araştırılmıştı. Kişinin ender görülen özelliklerden çok, toplum içinde daha yaygın olan özellikleri taklit etmeye eğilimli olduğu görüşüne dayanan “uymacı (konformist) aktarım modeli” bu yöntemler arasında enine boyuna en çok araştırılan yöntem oldu. Bir başka seçenek, söz gelimi yeni bir bilgisayar ya da borsadan hisse senedi satın alırken başvurulması oldukça mantıklıymış gibi görünen, “uzman birini taklit etme” yöntemidir. “En başarılı olanı taklit etme” yöntemi de mantıklı görünebilir, ancak ünlülere odaklı dünyamızda bu yöntemin geri tepmesi olasılığı da vardır George Clooney belli bir kahve markasını yeğleyebilir, ancak bu kişinin içecekler konusunda bir başkasından gerçekten de daha bilgili olduğu konusu kuşku götürür. SAVAŞ BAŞLASIN Laland öğrenme yöntemlerini çok daha geniş kapsamlı olarak araştırmak, özellikle de bu yöntemlerden hangilerinin daha çok işe yaradığını öğrenmek istiyordu. Ancak bu amacına geleneksel deneylerle ulaşamayacağını fark ettiğinden, bir turnuva düzenlemeyi düşündü. 1970’lerde işbirliğinin neden evrildiğini araştırmak amacıyla yapılan ve tutuklular ikilemine dayanan yarışmalardan esinlenen Laland, bu kez bilgisayar ortamında oluşturulmuş bir dün CBT 1216/8 9 Temmuz 2010