Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sağlık Sesinize iyi bakıyor musunuz? Sesimiz en değerli iletişim aracımız olmasına rağmen yanlış ses kullanımı nedeni ile ses tellerimizi sık sık yıpratıp suistimal ettiğimizin farkında mıyız? Yanlış nefes alma, yanlış konuşma, ve farkında olmadan yapılan suistimaller sonucu ses telleriniz size birşeylerin yolunda gitmediğinin sinyalini verebilir. Ayrıca stresli yaşam koşulları, psikolojik etkenler ve gerginlik de ses tellerinizi etkileyebilir. Seda Atilla Şahin, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi, Dil ve Konuşma Bozuklukları Uzmanı bilgilendirmesi gerektirir. S es bozukluklarının tedavisi için önce Kulak Burun Boğaz hekiminin değerlendirmesi gereklidir. Değerlendirmenin sonucuna göre ses terapisine ihtiyaç olup olmadığı belirlenecektir. Bazı durumlarda ses terapisi tek başına tedavi için yeterli olur. Bazı durumlarda ise ilaç tedavisi, cerrahi müdahale ve ses terapisi birlikte gerekli olabilir. Sık sık yüksek sesle konuşmak, bağırmak, çığlık atmak, seslenmek, bir toplantıda, restoranda arka fonu bastırmaya çalışarak konuşmak sesi suistimal eden davranışlardan bazılarıdır. Patlamalar yaparak konuşmak, gırtlakta gerginlik oluşturacak şekilde konuşmak, sık sık geniz temizlemek de yanlış ses alışkanlıklarına örnektir. Vokal suistimal sonucu sürekli birbirine sertçe çarptırılan ses tellerinde zamanla nodül adı verilen nasıra benzer lezyonlar oluşabilir. Nodüller genellikle ikiz olup her iki ses telinde de birbirine çarpan simetrik noktalarda bulunurlar. Ses kısıklığı, sesi yoğun kullandıktan sonra ağrı, ses tınısında kalınlaşma, çatallı, nefesli ses kalitesi nodüllerin sebep olduğu problemlerdir. Nodüller ilk teşhis edildiğinde boyutları çok büyük değil ise ses terapisi ile tedavisi mümkündür. Ancak başlangıçta yumuşak olan nodüller ses terapisine devam edilmediğinde ve yanlış ses alışkanlıkları da devam ediyorsa büyür, nasırlaşır ve sonunda cerrahi müdahale gerektirirler. Cerrahi müdahaleden sonra bile yanlış ses alışkanlıkları devam ediyorsa tekrar oluşabilirler. Bazı durumlarda bir günde bile ses tellerinde ciddi hasar oluşabilir. Örneğin bir konserde veya maçta çok bağırdıktan sonra ses tellerinde polip denilen içi su dolu kabarcıklar oluşabilir. Bu durum cerrahi müdahale ve sonrasında ise ses terapisi ile doğru ve hijyenik ses kullanımı nuşmaya devam eden ergen bir süre sonra kalınlaşmış sesi kendiliğinden çıkaramaz. Cinsiyete ve yaşa uygun olan ses perdesi ses terapisi ile belirlenir ve konuşurken bu perdenin korunması sağlanır. REFLÜ VE SES TELLERİ Ses tellerinde lezyon oluşumuna yol açan bir diğer unsur ise reflüdür. Reflü mide asidinin yukarı çıkması demektir. Ancak eğer asit ses telleri seviyesine kadar çıkıyor ise bu laringofaringeal reflü olarak tanımlanır. Asit gırtlakta tahribat yaratır. Ses tellerinde de asitin yarattığı tahribat gözle görülebilir. Ayrıca, granuloma denilen lezyonlar da reflü neticesinde oluşabilir. Ses şikâyetleri varsa reflü olup olmadığı mutlaka değerlendirilmelidir. Böyle durumlarda ses terapisi ve reflü tedavisi el ele devam etmelidir. SİGARANIN TAHRİBATI Sigara ses tellerinin üzerindeki ince kalması gereken balgamı kalınlaştırmak, solunum yolu dokusunda tahribat oluşturmak ve gırtlak kanseri riskini arttırmak dışında Reinke ödemi denilen bir ses bozukluğuna da yol açar. Reinke ödemi sigara kullanımına bağlı olarak ses tellerinin üzerini kaplayan reinke dokusunun şişmesi ile oluşur. Ses tınısında kalınlaşma ve ses kalitesinde sertleşme gözlenir. Sigara kullanımının durması ile bu şişlikte azalma olur. Aksi takdirde cerrahi müdahale gerektirir. Operasyondan sonra sigara kullanımı devam ederse şişlik tekrar oluşur. Sonuç olarak bahsedilen ses bozuklukları yanlış ses kullanımı, farkında olmadan yapılan ses suistimalleri ve psikolojik etkenler nedeni ile oluşur. Dolayısı ile bu davranışların değişmesi ve ses terapisi ile olumlu gelişmeler görmek mümkündür. Ayrıca nörolojik bazlı ses bozukluklarında da ses terapisi ile yol katetmek mümkündür. Sese iyi bakmak hangi davranışların ses tellerinde tahribat yarattığının bilincinde olmak ve vokal hijyene dikkat ederek doğru nefes almayı ve doğru konuşmayı öğrenmekle olur. Ses terapisi deneyimi olan dil ve konuşma bozuklukları uzmanları hem vokal hijyen bilgilendirmesi yapıp hem de ses bozukluklarının tedavisi için terapi gerçekleştirirler. PSİKOLOJİK ETKENLER Stresli yaşam koşulları, psikolojik etkenler de yanlış ses kullanımına yol açabilir. Sesimiz duygusal durumumuzdan, gerginlik seviyemizden etkilenir. Yanlış ses kullanımına bağlı olarak gözlenen bir ses bozukluğu ise kas gerilim disfonisidir. Ses üretiminde birçok kas hızlı ve mükemmel bir koordinasyon halinde çalışır. Kas gerilim disfonisi ise, ses üretimi aşamasında kasların gerilmesi nedeni ile ideal koordinasyonun oluşamamasından kaynaklanır. Konuşurken farkında olmadan gırtlakta gereğinden fazla gerginlik oluşur. Ses terapisi ile kasların gevşetilmesini ile doğru ses kullanımının öğrenilmesi ve uygulanması hedeflenir. Psikolojik etkenlere bağlı olan bir diğer ses bozukluğu ise Mutasyonel Falsetto’dur. Püberfoni olarak da bilinen bu bozukluk ergenliğe bağlı kalınlaşan sesin kişi tarafından yadırganıp ergenlik önceki ses perdesi ile konuşmaya devam edilmesi ile gözlenir. Ses tellerinde yapısal bir bozukluk yoktur. Ancak, ergenlik önceki ses perdesi ile ko Kimyasal gübrelerin yerine mikrobiyal gübre Türk bilim insanları tarafından geliştirilen mikrobiyal gübre, AB ülkeleri tarafından da başarılı bulundu. tülen bilimsel çalışmalar ilk sonuçlarını verdi ve iki adet mikrobiyal gübre formülasyonu geliştirildi. İNSAN SAĞLIĞI VE EKOLOJİK DENGEYİ KORUYAN FORMÜLASYON Yeditepe Üniversitesi’nde geliştirilen mikrobiyal gübre formülasyonlarının önemi, ulusal (TÜBA ve TÜBİTAK) ve uluslararası (OSU,ABD) bilimsel kurumlar tarafından verilen çeşitli ödüller ile kabul görmüş bulunuyor. Bilimsel çalışmaları tamamlanan mikrobiyal formülasyonlardan hazırlanan iki adet ticari preparat (Agrobac ve Biodecal), ilk defa Türkiye’de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Tarımsal Üretim ve Geliştirme Genel Müdürlüğü tarafından 05.04.2010 tarihi itibariyle tescil edildi. Rhibac adı ile 20062010 yılları arasında yürütülen bu projede Türkiye adına Yeditepe Üniversitesi, Genetik ve Biyomühendislik Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fikrettin ŞAHİN ülkesel kordinatör olarak yer aldı. Knowhow hakları Prof. Dr. Fikrettin ŞAHİN ve çalışma ekibine ait olan bu ürünün tarımda yaygın olarak kullanılmasının dünyada evrensel ısınmaya (çölleşmeye) neden olan sera gaz salımının azaltılmasında da önemli katkısının olacağı düşünülüyor. B itki yetiştiriciliğinde üreticilerin hedefi birim alandan maksimum verim ve en yüksek kalitede ürün almaktır. Bitkiler yaşamları için gerekli olan besin elementlerini topraktan alırlar. Günümüze kadar bitki beslemesinde kimyasal (sentetik) gübreler kullanılmaktaydı. Dünya Gıda ve Tarım Örgütü’nün (Food and Agriculture Organization =FAO) yaptığı bilimsel araştırmalara göre, dünyada tarımsal üretimin yoğun olarak yapıldığı bölgelerde sentetik gübre ve kimyasalların aşırı kullanımı insan ve çevre sağlığını tehdit ediyor. AVRUPA’DA %2’LİK ORGANİK TARIM FAO, 2003 rakamlarına göre dünyada 398.804 üretici (%44’ü Avrupa) tarafından yaklaşık 22.8 Milyon ha’lık bir alanda (%22.6’sı Avrupa) organik tarım yapılıyor. Bugün Avrupa topraklarının %2’lik bir kısmı (5 M ha) organik üretim için kullanılıyor. Türkiye de ise 57.000 ha arazi üzerinde 18.385 üretici tarafından organik tarım yapılıyor. Dünyada giderek sayıları artan bilinçli tüketiciler bitkisel üretimde de kimyasal teknoloji yerine biyolojik veya organik girdi kullanılması için baskı oluşturmakta. Ancak, şimdiye kadar tarımsal üretimde üretici ve tüketicilerin beklentilerine cevap verebilecek yüksek kalitede biyolojik girdiler markete sunulabilmiş değil. Tarımsal üretimde ihtiyaç duyulan bu eksikliğin giderilmesi için Türkiye’de Yeditepe Üniversitesi, Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi, Genetik ve Biyomühendislik Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Fikrettin ŞAHİN ve çalışma arkadaşları tarafından uzun yıllardır yürü CBT 1216/17 9 Temmuz 2010