Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
• KÜLTÜR • DOĞAN KUBAN Çağdaş Yaşamla Boş Söylem Çelişkisinde Boğulan Toplum Teknik üniversitede sevimli ve çok iyi bir matematik hocamız vardı. Profesör Hamit Dilgan. Hoş sohbet, alaycı bir İstanbul efendisiydi. Bir gün derste ‘siz benim anlattıklarıma bakmayın, formülleri uygulamasanız da olur’ dedi. Matematik formülüne bile inanmazsak nasıl mühendis olacağız diye küçük bir şok geçirdik. Dersin sonunda Hamit Bey ‘Şaka yaptım, matematik kurallarına uymazsanız. Kaos olur’ dedi. likler ve mekanizmalar, çağdaş yaşamın etkileriyle bütünleşerek Türkiye’yi cinayetler, cahil davranışlar, safsatalarla dolduruyor. Türkiye’nin sorunu geri kalmış bir İslam ülkesinin entelektüel potansiyelinin yetersizliğidir. Atatürk’ten Özal’a giden yolda, çukura düşmüş genç Türkiye çukurdan henüz çıkamadı. Türkiye bize umudumuzu yitirtmeyecek kadar büyük bir ülkedir. Cumhuriyet rejiminin kazandırdığı bir dinamizmi ve yetişmiş insanları var. Mısır, Pakistan ya da Sudan gibi olamayız. Gerçi sistematik çağdaşlaşmayı reddedince düşünce boşluğunu ratingli safsatalar doldurdu. Televizyonlar okul oldu; okullar da dershane. Fakat ülkenin bu çukuru dolduracak potansiyeli var. Bugün ulaştığımız düzey 21. yüzyılda sağlıklı yaşamak için yeterli değildir. Sürdürülebilir bir geleceği nasıl üleşildiği bilinen ulusal gelir rakamlarıyla değil, araştırma ve yeni teknoloji üretme potansiyelimiz ile orantılı olarak düşünme aşamasına geldik. Bunu planlamak tek sorundur. Başka yöntemi yok. Türkiye’nin sömürgesi yok. Bilim ve teknolojide bizden ileri olan ülkeleri sömürüp zengin olmayacağız. Sadece kendi fakirlerini sömürerek zengin olan bir ülke modeli de henüz icat edilmedi. Liberal ekonominin ‘everything goes’ formülü fakir ülkeler için icat edilmemiştir. Bilim ve teknolojide üst düzeye erişmiş ve dünyayı yüzlerce yıl sömürerek onların zenginliklerini kendi ülkelerine taşımış Avrupa’nın ve Amerika’nın sömürülerini sürdürmek için icat ettikleri bir deyimdir. Fakat son ekonomik kriz bir yalan olduğunu kanıtladı. Amerikan hükümeti banka sahibi oldu. Birinci Dünya Savaşı, 1929 krizi, İkinci Dünya Savaşı, Kore, Vietnam, Irak, Afganistan ve son kriz kapitalizmin zavallılığını ortaya koymuştur. Gerçi insanın megalomanisine daha uygun. Komünizm gibi kapitalizm de sona erecek. Gerçi söylemler, alışkanlıklar olaylardan daha uzun ömürlüdür. Buda, İsa, Musa, Muhammed çağına dönmeyi planlayan milyarların yaşadığı dünyada komünist ve kapitalist mitosların ve sömürgecilerin yaşaması şaşılacak bir şey değil. Zavallı insanlar, Kurunu Vusta’dan bu yana değişmeyen kaderlerinin, çevrelerinde vızıldayan jiplerle ilişkisini kurmakta zorlanıyor. Ama yükü taşımakta zorlanıyorlar ve lafla karınları doymuyor. İyi niyetli insanların çelişkileri insanlara anlatıp durumun üstesinden gelmek için çok çaba sarf etmeleri gerek. B elki geleceğe ilişkin bazı sezileri vardı. Sonradan ‘plan’la ‘pilav’ arasında fark görmeyen Menderes’in görüşü devlet politikası oldu. Bugün de Türkiye’nin en geçerli formülüdür. ‘Kural ve yasa yoktur, adamını bul, işini gör!’ diyen ilkesizler ayrık otu gibi çoğaldı. Ahlaklı bir toplum düzenine inanmaya devam eden saf insanları ve korkanları gettolara doldurdular. Olan biteni artık kanıksamış olsa bile, toplum, gerçekle laf arasındaki ikilem arasında beynamaz oldu. Gazeteler garip istatistikler yayımlıyorlar. 45.000 maden ruhsatı varmış. Bilmem kimin maden ruhsatı aldığı alanın yüzeyi 11 Yalova ili kadarmış. ‘Alice’in Harikalar Diyarı’ Türkiye’nin yanında zavallı bir fantezi olarak kalır. En büyük ‘Political Fiction’ bizim ülkemiz. Anayasa Raportörü ‘Anayasa Mahkemesi kararı partileri bağlamaz’ demiş. Bu toplumda herkes çelişkiler içinde yatıp kalkıyor ve düşünceyi nereye koyacağımızı öğrenemedik. Matematik formülü mühendisi bağlamaz; Doktorun reçetesi hastayı bağlamaz; Meclis’in çıkardığı yasa halkı bağlamaz; Anayasa Mahkemesi kararı kimseyi bağlamaz; Uluslararası anlaşmalar devletleri bağlamaz: İnsanın görev yaptığı kurumun amaçları orada çalışanları bağlamaz; Güvenlik yasaları polisleri bağlamaz. Televizyon ekranında çıplak sevişme sahneleri seyretmekten bıkmayan babanın kızına zorla türban taktırması, yamru yumru olmuş bir dünya vizyonu ve ortadan ikiye bölünmüş bir psikoloji göstergesidir. Hiçbir şey vatandaşı bağlamıyorsa toplum fıttırmış demektir. Böyle durumlarda Bektaşi fıkralarını anımsamak mantıki çözümlemeler yapmaktan daha iyidir. Köyün iki yaşlısı cennette buluşmuş. İlk gelen yeni gelene sormuş: ‘Bizim köyde ne var ne yok? Yeni gelen yanıt vermiş: Ayyaş Mehmet mahalle imamı oldu. O zaman soran, ‘başka şey anlatmaya hacet yok!’ demiş. Bir ağaç gibi tek, fa kat hür değil ve bir orman gibi karanlık ve ürküntü verici bir ortamda yaşıyoruz. Günlük gerçeğin, toplumsal yaşamın gerektirdiği kuralların tümünden giderek uzaklaşması, umut verici bir gelecek işareti olamaz. Hukuk ne işe yarar diyen hukukçular, öğretim ne işe yarar diyen eğitimciler, plan ne işe yarar diyen belediyeciler, bilim ne işe yarar diyen akademisyenler ortalığı doldurursa, Türkiye bir karanlık orman olur. Para her işe yarar diyen açıkgözler Türk toplumunun bilgeleri oldu. Bu adamlar ortama egemen olunca arka arkaya yürüyerek ortaçağa varmayı deneyebilir. O zamana kadar ortaçağı temize çıkaracak bilim adamları de yolları kullanılabilir hale getirirler. Kurallara uymadan iş yapmanın motto’su olan ‘adamını bul!’ pragmatik formülü, Menderes’in ‘istersem halifeliği getirebilirim’, Özal’ın ‘benim memurum işini bilir’ gibi aydınlatıcı ve yüceltici düşüncelerin çarşı varyasyonudur. İnşaata açılan orman, madencilere tahsis edilen yeraltı kaynakları, yapsatçılara tahsis edilen kent toprağı, ve karayolculara tahsis edilen yol güzergâhlarına yansımış bir kapitalist sömürü olarak yorumlanabilir. Vatandaşları da bizden ve diğerleri diye ikiye ayırıyorlar. Halk ise televizyon pornosu ile başörtü püritanizmi arasında gidip geliyor. Türkiye tiyatrosu budur. Sayın Okuyucular, Türkiye’de kişiler kabul edilmesi zor, çağdaş yaşam gerçeklerine, yasalara, evrensel standartlara aykırı davrandıkları ve kamu vicdanını sızlatan eylemler yaptıkları zaman kamuoyu olayı görünen faili ile eşdeşleştiriyor. Sağlık kötü, öyleyse bakan kötü; trafik kötü, öyleyse belediye başkanı kötü; PKK askerleri öldürüyor, öyleyse Genelkurmay Başkanı kötü; üniversite eğitimi kötü, öyleyse rektör kötü; Türkiye geri kalmış bir ülkeyse suçlu kim? Ona da yanıt var; ya Atatürk ya da Gül. Bunlar gülünç, kısa bacaklı yargılardır. Ne partiler, ne kurumlar, ne kişiler, ne hükümetler toplumu yalnız başlarına tanımlamıyor. Yüzlerce belki de binlerce yılda toplum genetiğine özel tarihi koşullarda katılmış özel Soru ve Yanıtlarla Kedi ve Köpek Bakımı Dr. Vet. Hek. Oktay Deprem wwwbulustasarim.com.tr Toplumumuz hayvan bakmanın sonucu sorumluluk ve bilinci bakımından henüz istenilen düzeylere gelemediği için hayvanlarımızın bakım ve beslenmesinde önemli hatalar yapılmakta ve bunların acısını yine bu hayvan dostlarımız çekmektedir. Vet Hek. Oktay Deprem “Soru ve Yanıtlarla Kedi ve Köpek Bakımı” kitabında sunduğu yararlı bilgilerle bu kültüre çok ciddi katkıda bulunmuştur. Kitap içindeki soru ve cevaplar, kedi ve köpeklerin ortak sorunları olsa da hemen her soruda kedi ve köpeklerin doğasından kaynaklanan özelliklerinden dolayı ayrı ayrı ele alınmıştır. Kitapta ayrıca kedi ve köpeklerin belli başlı hastalıkları, aşı bilgileri, bilgi edilmesinde yararlı bazı bilgiler bulunuyor. Özellikle kedi ve köpeklerin davranış problemlerine cevap niteliğindeki bu eser veteriner hekimlerin hayvan sahiplerine önerecekleri bir referans olma özelliği de taşıyor. Bu amaçla ayrı ayrı kedi ve köpeklerin günlük davranış problemlerinin yanı sıra temel fizyolojik bilgiler de içeriyor. Resimleriyle kedi ve köpek ırkları ve özellikleriyle ideal vücut ağırlığı enfeksiyon hastalıkları ve beslenme gibi konularda bir başucu kitabı özelliği taşıyor. Tayfun Akgül CBT 1216/2 9 Temmuz 2010