02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] Başlığı TÜBİTAK web sitesinden aldığımı lütfen unutmayın. Orman yangınını toprakla söndüren araç ODTÜ öğretim üyesi endüstri tasarımcısı Dr. Hakan Gürsu ve Designnobis ekibi, “Fire Knight” adını verdikleri su kullanmayan ilk taktik orman yangını söndürme aracını tasarladı. Yangınları toprak ya da kum kullanarak söndüren araç, uluslararası platformda tasarım Oscar’ı olarak değerlendirilen IDA 2009’da (International Design Awards) ikinciliğe layık görüldü. Üzerinde patent değerine sahip pek çok buluşu barındıran proje, tamamen yerli teknoloji kullanılarak üretilecek. Reyhan Oksay Hakan Gürsu, Fire Knight ile ilgili sorularımızı yanıtladı: Bilim Teknoloji: Fireknight , “susuz orman yangını söndürme aracı” nedir? Nasıl bir düşüncenin ürünüdür? Fire knight su kullanmayan ilk taktik orman yangını söndürme aracı olarak tasarlandı. Tamamen kendi ürettiği elektrikle desteklenen araç, yangın öncesi ve sonrası da her türlü arazide hizmet ederken, yerel ve doğal malzemeyi olabildiğince kendi üreterek alanda kullanmayı hedefleyen etkili bir söndürme gücüne sahip. Uluslararası otoriteler tarafından geleceğin en çevreci çözümü olarak değerlendiriliyor. 2008 yılında Green Dot ödülünü alan projeniz ile 2009’da IDA ödülünü alan proje birbirinin aynısı mı? 2008 yılında Green Dot ödülü alan projemiz ile IDA 2009’da 2.lik ödülü aldığımız projemizle temel olarak Araç 540 hp gücünde 6 tekerde yer alan 6 bağımsız elektrik motor grupları ile hareket ediyor. Motorların birinin veya birkaçının devre dışı kalması aracın yürümesine engel değil. Araçların yol sürati azami 90 km/h olarak hesaplandı. Arazi sürati ise 40 km/h olarak düşünülüyor. Yoğun ağaçlıklı alanlarda ağaçların arasından daha rahat geçebilmesi için klasik araçlardan daha dar bir kesite sahip. Püskürtme menzili rüzgâra karşı 80100 metre olarak hedeflendi. Özellikle hızla kontrol dışına çıkan “anız yangınlarında” aracın etkisi çok güçlü. Araç, henüz yanmamış ve halihazırda yüksek risk içeren tüm kuru malzemeyi keserek parçalayarak (kuru, çalı ve benzeri) ölü dokuyu ortadan kaldırma becerisine sahip. Ayrıca ön bölümde yer alan bir itici kepçe ile de kendi yolunu açabiliyor. Aracın üzerinde patent aldığınız hangi buluşlar bulunuyor? Aracın üzerinde 16 adet patentlik buluş (araç dahil) sayısız faydalı model ve tasarım tesciline konu özgün buluş mevcut. Ülkemizde ürünün korunmasına ve geliştirilmesine yönelik destek henüz alınamadı. Bu proje tamamen yerli teknoloji ve kullanılarak mı tasarlandı? Fire knight ekibimiz tarafından tamamen yerel imkânlar kullanılarak üretilebilmesi amacıyla 2 yıllık bir sürede tasarlanmıştır. Kullanılacak özel yazılımlar dahil ürünün bütün teknolojisi ve alt yapısı mevcut teknolojik düzeyler göz önünde bulundurularak geliştirildi. Bir adet 2. el yangın uçağı ve pilot kiralamak yerine, bu araçlardan 60 adet üretilebilecek. aynı üründür, sadece katılım grubunu değiştirmiş bulunuyoruz. Fire knight projesi ile “environmental prevention and rural sustainability”, yani çevre koruma ve kırsal alanda sürdürülebilirlik grubuna katıldık. Fikrin ve ürünün kalitesinin farklı yarışmalarda sınanmış olması bizlere güç veriyor. Bu araçta doğal malzeme olarak ne kullandınız? Fire knight, ormanların yüzeyinde yer alan 5 mm altı doğal malzemeyi zenginleştirerek, hiçbir çevresel yan etkisi oluşturmadan hava ile karıştırarak kullanan dünyanın ilk melez yangın söndürme aracı olarak tasarlandı. Gerçekte flora – fauna dengesine sıradan bir orman yangınından daha fazla zarar veren o “zararlı su kullanımı” uygulaması (sodalı, tuzlu ve benzeri kimyasal olarak doğaya zararlı su kaynakları) bu araç ile terk edilebilecek. Mevcut orman toprağını hızlandırılmış bir doğal rüzgâr erozyonu senaryosu içersinde etkili bir şekilde kullanmayı hedefliyoruz. Orman dokusunun kayalık ve taşlık olduğu çok özel durumlarda ise araçlar, daha önceden oluşturulan parça depolama alanlarından (kumsilosu) yeniden granül malzeme yüklenerek söndürme işlemine devam edecekler. Ormanlık alan sık ağaçlarla kaplı ise araç nasıl ilerliyor? Dünyada buna benzer başka bir yangın söndürme aracı var mı? Fire knight taktik yangın araçları arasında gerek melez yapısı gerekse de radikal yapısı ile türünün ilk örneğidir. 2008’de ilk defa katıldığı Green Dot ödüllerinde diezel jeneratör kullanmasına rağmen özel bir ödüle layık görülmüş dünyadaki tek proje. 2010 yılının ortasında açıklanan, IDA 2009 ödüllerin de ise çevre koruma ve doğal sürdürülebilirliğe katkılarından dolayı binlerce projenin arasından ikinciliğe layık görüldü. Şu anda üzerinde çalıştığınız başka bir proje var mı? Resmi kurumlar buluşlarınız ile ilgileniyorlar mı? Gelecek sene için yürüttüğümüz 23 önemli çevre projesi üzerinde çalışmalarımız son aşamalara geldi. Geri dönüşüm ve yeniden kullanım konusunda Türkiye çıkışlı çok eğlenceli ve yararlı olacağını düşündüğümüz bir dizi yeni projeyi hazırlıyoruz. Diğer taraftan ülkemizde ilgi ve başarılarımıza gösterilen duyarsızlık da en üst düzeyde. Neden devlet desteği, ARGE desteği veya benzeri teşvik mekanizmaları hiçbir şekilde bizi görmüyor, görmek istemiyor ve neden teknokentlerde bize bir türlü yer bulunmuyor diye hâlâ soruyoruz! “Bilim, teknoloji ve yenilik atılımımızı sunan yeni makale!” (2) Sözünü ettiğim TÜBİTAK antetli makalede, “Türkiye Cumhuriyeti’nin” bilim, teknoloji ve yenilikte yaptığı bir ‘atılım’ ve bu atılımı ‘körükleyen’ de bir ‘modeli’ olduğunun ileri sürüldüğünü belirtmiştim. Aynı makaleye göre, bu atılım ve modelin üç dayanağından ikincisinin ‘Türkiye Araştırma AlanıTARAL’ kavramı olduğuna da işaret etmiştim. TARAL, “ülkemizdeki ARGE faaliyetlerini gerçekleştiren (üniversiteler, araştırma kurumları, sanayi kuruluşları vb.), bunların sonuçlarını talep eden (özel sektör ve kamu kurumları, STK’ler, vb.) ve bu faaliyetlere kaynak sağlayan (kamu ve özel sektör) tüm kurum ve kuruluşların işbirliği ve stratejik odaklanma ile etkinlik göstereceği bir alandır.” Bu tanımı, TÜBİTAK web sitesinin TARAL’la ilgili sayfasından aldım. O sayfada belirtildiğine göre; BTYK’nin, bu tanımın yapıldığı 8 Eylül 2004 günlü toplantısında “TARAL’ın stratejik yönetimi için gereken sistematiğin [TÜBİTAK tarafından] oluşturulması” kararı da alınmış. Aslında ‘TARAL’, BTYK toplantısı sonrasında yayımlanan Başbakanlık Genelgesi’nde (Resmi Gazete, 22 Ekim 2004) yer alan bir konudur, BTYK’de kararlaştırılmış bir konu değil ama bunun üzerinde durmayacağım. Önemli olan kavramın kendisi ve TÜBİTAK’a verilen görevdir. ARGE faaliyetleriyle ilgili taraflar arasında işbirliğinin sağlanması; bu faaliyetlerin, bir bütün olarak, öngörülen stratejik hedeflere odaklanması gerçekten yaşamsal önemdedir. Bu ancak eşgüdümle olur. Eşgüdüm yoksa o çok sözü edilen ‘ulusal yenilik sistemi’ de, bütün kurumları mevcut olsa bile işlemez. Örneğin, Türkiye’nin bilim, teknoloji ve yenilik alanında politika oluşturma, yürürlüğe koyma ve yürürlüğe konan politikanın uygulanabilmesi için gerekli finansman desteğini sağlama açısından, stratejik önemde iki kurumu vardır: DPT ve TÜBİTAK... Ama yaşadığımız şu tek parti iktidarı döneminde bile yenilik sistemimizin yaşamsal önemdeki bu iki kurumu arasında eşgüdüm sağlanabilmiş değildir. İşte size bunun çarpıcı bir örneği: BTYK’nin 10 Mart 2005 günlü toplantısında karar altına alınan Bilim ve Teknoloji Politikaları Uygulama Planı (20052010), eğer ulusal ölçekte uygulanacak bir plansa, bunun DPT’nin hazırladığı 2006 Yılı Programı’nda da yer alması gerekmez miydi? Gerekirdi; ama yok... Oysa, o programda ‘TARAL’ konusunda TÜBİTAK’a verilen görev var. Görev gerekçesi olarak şunlar yazılı: “Ülkemizin bilim ve teknoloji politikaları ile başta sanayi, eğitim, rekabet ve ihracat politikaları olmak üzere diğer politikalar arasındaki uyum ve eşgüdümün yeterli ölçüde sağlanamadığı görülmektedir. Ayrıca, gerek yıllık programlarda ihtiyaç duyulan çerçevenin yeteri kadar çizilmemiş olması, gerek kurumlar arası ve kurum içi yürütülen faaliyetlere kalkınma planları ve yıllık programlarda belirlenen politikaların yansıtılamaması etkin bir eşgüdüm ve işbirliğinin sağlanamamasına neden olmuştur.” Beklenen, TARAL’ın buna çözüm getirmesi... Gelelim, 2010 Yılı Programı’na (2010, anılan ‘Uygulama Planı’nın son yılıdır!)... O programda da TÜBİTAK’a verilen bir görev var; şu: “Bilim ve teknoloji alanında kurumlar arası işbirliğini ve koordinasyonu sağlayacak; kurumların görev, yetki ve sorumluluklarını da tanımlayacak olan Ulusal Yenilik Stratejisi ve Eylem Planı ilgili tarafların katılımı ile hazırlanacaktır.” Demek, DPT’ye göre TARAL oluşturulamamış, eşgüdüm sağlanamamış ki, TÜBİTAK’a o işlevi yerine getirecek yeni bir görev veriliyor. Görevin adı: “Ulusal Yenilik Stratejisi ve Eylem Planı hazırlamak[!].” Peki, TÜBİTAK’ın, 7 Mart 2007 tarihli BTYK toplantısında onaylanan bir Ulusal Yenilik Stratejisi (20082010) belgesi olduğunu biliyor musunuz? Kafanızı daha fazla karıştırmak istemiyorum. Ama siz, eşgüdümsüzlüğün kol gezdiği böyle bir ortamda ulusal ölçekte bir atılım yapılabileceğine inanır mısınız? O malum makalede sözü edilen “atılım” konusunda söyleyecek bir çift sözüm daha var. CBT 1216/ 6 9 Temmuz 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle