Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Aydınlanma, bilimin eseridir! Thomasius, bilimin bir aydınlanma işi olduğunu söylemişti. Bilim genel anlamda elbette bir aydınlanma işi ve konusudur. Fakat tarihsel olarak aydınlanma, bilimin bir eseridir. Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com Christian Thomasius (16551728), Aydınlanma düşüncesinin Almanya’da yayılmasında çok büyük katkıları olmuş bir düşünürdür. Thomasius, bilimin bir aydınlanma işi olduğunu ileri sürerken bilimin, bilimsel düşüncenin ve felsefenin ülke çapında gelişmesininancak halkın aydınlanmasıyla mümkün olabileceğini düşünmüş ve yaşamı boyunca da bu uğurda yılmadan mücadele vermiştir. Thomasius, Aydınlanma düşüncesinin halk içinde yayılabilmesinin ancak kendi döneminde geçerli olan Latince yerine, Almanca ile sağlanabileceğini düşünüyor ve Almanya’da bilimin ve felsefenin Latince yazılıyor ve okutuluyor olmasını şiddetle eleştiriyordu. (Thomasius, 1687’de Leipzig Üniversitesi’nde derslerini Almanca vermeye kalkıştığı için üniversiteden çıkartılmıştı.). ve bilimsel devrimlerin eseridir. İngiliz Aydınlanması, John Locke (16321704) ile başladı. Lock, düşünceleriyle Kıta Avrupası’nı da etkiledi ve onun fikirleri tüm Avrupa’da büyük bir yaygınlık kazandı. 18. yüzyıl Fransız Aydınlanmasının en büyük başarısı ve zirve noktası ise, d’Alambert (17171783) ve Diderot (17131784)’nun öncülüğündeki Ansiklopedi’nin 17511780 yılları arasında 35 cilt olarak yayımlanmasıdır. Aydınlanma asrını, Lock’un eserlerini vermeye başladığı tarih ile Ansiklopedi’nin son cildinin yayın tarihi arasındaki yaklaşık bir asırlık dönem olarak alırsak, görülecektir ki bu asır, Avrupa’daki büyük bilimsel devrimin taçlanmasını izleyen asırdır. Avrupa’daki büyük bilimsel devrimin, 1543’te Kopernik’in Göksel Kürelerin Dönüşü Üzerine adlı eserinin yayımlanmasıyla başladığı ve Newton’un 1687’de Doğa Felsefesinin Matematiksel İlkeleri adlı eserinin yayımlanmasıyla taçlandığı kabul edilmektedir. Büyük Aydınlanma hareketi, Kopernik’in, Kepler’in Galileo’nun, John Locke (16321704) d’Alambert (17171783) Diderot (17131784) Descartes’ın, Huygens’in, Harwey’in, Newton’un ve Bir ülkedeki bilim, o ülkedeki aydınlanma düze daha başka büyük bilimcilerin çabalarıyla gerçekleşyinin yüksekliğinden dolayı da gelişiyorsa, bu, bilimin miş olan işte bu büyük bilimsel devrimin ardından oraynı zamanda bir aydınlanma işi de olduğunu göste taya çıkmıştır. rir. Gerçekten de bu nitelikte gelişmelere sahne olmuş Bu dönemde sağlanan büyük bilimsel gelişmeler, ve olmakta olan ülkeler vardır. Örneğin 18. yüzyıl insanların, aydınlanma düşüncesinin temelinde yer İngilteresi ve Fransası. Bu iki ülkede, 18. yüzyıldaki bü alan, insan aklına güvenme düşüncesinin temelini oluşyük Aydınlanma hareketinin yaygınlığı ve kuvveti, bi turmuştur. İşte böylece ve ancak bu nedenle ve imlimsel gelişmeleri beslemiş ve yükseltmiştir. kânla, Aydınlanma düşünürleri, doğayı ve yasalarını Aydınlanma fikirleri, 17. yüzyılda bilimsel geliş tanımayı başaran insan aklının, her türlü dogmatik dümelere büyük engeller çıkartan özellikle teolojik bas şüncelerin esaretinden kurtulmaya da yetenekli olkıları hafifleterek, bilimin daha uygun koşullarda duğunu ve insanlığın özgür aklını kullanarak kendi özilerlemesinin yollarını açmışlardır. Türk devriminin gürlüğünü ve eşitliğini de sosyal bakımdan inşa edeeseri olan Aydınlanma da benzer bir etki yaratmış ve bileceğini ileri sürebilmişlerdir. ülkemizde bilimin daha önceki tarihsel dönemlerde göBilimsel gelişmeler ve devrimler olmadan, rülmemiş ölçüde yükselmesine yeni imkânlar yarat Aydınlanma düşüncesi ve hareketi olamazdı. Burada, mıştır. “Rönesans düşüncesi ve atılımı olmasaydı bilimsel devBütün bunlarla birlikte, tarihsel olarak bilim bir rimler de gerçekleşemezdi” denilebilir. Bu, elbette doğaydınlanma işi değil, fakat aydınlanma bir bilim işidir. rudur. Fakat unutmamalıyız ki eski Yunan’daki ilkçağ Başka bir deyişle, gerek özgün bir tarihsel hareket ola bilimi doğmamış olsaydı, köklerini ilkçağ biliminden rak 18. yüzyıl İngiliz ve Fransız Aydınlanma hareke alan Rönesans düşüncesinin gelişmesi de imkânsız olurti, gerekse genel bir düşünsel gelişme tarzı ve aşama du. Akla güvenme ve Aydınlanma, tarih boyunca bisı olarak aydınlanma, bilimin, bilimdeki gelişmelerin limin yaratıları ve başarıları üzerinde yükselmiştir. lamalarına olanak tanıyan ve insanlarla öteki hayvanların davranışları arasındaki büyük boşluğun oluşmasına yol açan özellik olabilir. Laland ve arkadaşları tarafından düzenlenen turnuvanın toplumsal öğrenme konusuna farklı bir boyut getirdiği kuşkusuz. Ancak deneyin eksiksiz olmadığına, benzetimlerin belirli bireyleri zaman içinde izleyemediğine ve bunların gerçek yaşamda öğrenmenin önemli bir parçasını oluşturan resmi eğitimi içermediğine dikkat çeken araştırmacılar bu tür karmaşıklıkları ele almadan önce, aynı deneyi bir kez de gerçek dünyada uygulamayı tasarlıyorlar. Rita Urgan, Kaynak: New Scientist, 1 Mayıs 2010 Kaynaklara göre kalabalıkların gücü kendisini şu üç tür problemin çözümünde en etkin olarak hissetirebilir: 1) Kesin, net cevabı olan bilişsel problemler 2) Bireylerin aktivitelerinin organize edilmesini gerektiren koordinasyonel problemler 3) Kişisel beklenti olmaksızın emek vermeyi gerektiren dayanışma problemleri. Kalabalıkların Gücü Kalabalıkların bir gücü olduğunu daha ziyade kalabalıklar oluştuğunda anlarız. Yoksa bu tümcede bir mantık hatası mı var? Bireyler bir araya gelmeden bir “kalabalık” oluşturabilir mi ki? Örneğin ideologlar, bireylerdeki o kalabalığı oluşturma gizilgücüne hitap ederek birbirlerinden ayrık duruyor gibi görünseler de aslında bütünün bir parçası olduklarını idrak etmelerini sağlamaya çalışıp; onları ortak bir ülkünün, vizyonun etrafında toplamak isterler. Ki ideologların seslerinin bireylere ulaşması bile başlıbaşına bir zorluktur. En azından düne kadar öyleydi demek daha doğru olacak. Dijital altyapının getirdiği imkânlar bir yanda sesini duyurmak isteyenlerin sesini dünyanın öbür ucuna dek ulaştırırken diğer yanda da bireylerin fiziken aynı mekânda bulunmasalar bile bir kalabalığı, bir kitleyi oluşturmasını sağlayabiliyor. Kalabalıkların gücü dijital dünyada öncelikle teknolojik bir konu çevresinde varlığını hissettirdi (Windows’a alternatif olan Linux işletim sistemi, dünyanın dört bir yanındaki bireylerin kişisel ve karşılık beklemeksizin verdikleri emeğin sonucunda bugünkü halini aldı). Daha sonra farklı alanlarda da uygulandı. Konu hakkında kitaplar da yazıldı. İfadenin isim babası (“crowdsourcing”) Jef Howe’un aynı isimli kitabı bir süre önce ülkemizde de piyasaya çıktı (Optimist). Daha önce de Dan Tapscott ve Anthonny Williams’ın Vikinomi isimli kitabı yayımlanmıştı (MediaCat). Vikinomi kavramı da aynı olguyu tanımlamaktır. James Surowiecki’nin The Wisdom of Crowds adlı kitabı ise Kitlelerin Bilgeliği adıyla yayımlandı (Varlık). Bu kaynaklara göre kalabalıkların gücü kendisini şu üç tür problemin çözümünde en etkin olarak hissetirebilir: 1) Kesin, net cevabı olan bilişsel problemler 2) Bireylerin aktivitelerinin organize edilmesini gerektiren koordinasyonel problemler 3) Kişisel beklenti olmaksızın emek vermeyi gerektiren dayanışma problemleri. Öte yandan kalabalıkların gücünü hissettirebilmesi için şu özelliklere sahip olması gerekir: a) Farklı bilgilerin ortaya çıkmasını sağlayabilmek için görüş farklılıklarının olabilmesi (çokseslilik) b) Sürü mantığını bertaraf edebilmek için bireylerin birbirine bağımlı olmaması c) Merkezileşmemiş bir yapısının olması (ki birilerinin hatası kalabalığın tamamını etkilemesin) d) Farklı görüşlerin ortak bir potada süzülerek arzu edilen bilgi ya da bilgeliği ulaşmayı sağlayacak bir metod. Bunu tersten okumak gerekirse eğer bir kalabalık çok homojen, çok merkezi, çok bölünmüş, çok kopyalayıcı ya da çok duygusal ise onun gücünden pek bir şey çıkması beklenmez. Bu tabloda altı çizilmesi gereken önemli nokta kalabalığı oluşturan bireylerin (yaşamlarının), üzerine odaklanılan problemin çözülmesine bağımlı olmamaları. Linux işletim sistemini geliştirenler, bu çalışmaları gündelik iş yaşamlarını sekteye uğratmadan, bir hobiyle uğraşıyormuş gibi yaptılar. Keza Lego’nun yeni ürünlerinin şekillenmesine neden olan kullanıcıları da. Batı kültürünün göz ardı etmeyi sevdiği, doğu kültürünün ise “Neden?” diye sormadan edemediği bir husus burada da devrede. Tüm bu kalabalığın gücünü yönlendiren bir mekanizmanın olması! Linux örneğinde merkezde bir çekirdek kadro vardı ve kalabalıklara enerjilerini kanalize etmeleri gereken hususları onlar belirliyordu. Lego, Wikipedia vb. örneklerinde de merkezde “ötekilerinden biraz daha eşit” konumda olan birileri hep var. Bir başka deyişle kalabalıklar, fazla üzerinde durulmayan o husus olmazsa başı kesik tavuk durumuna düşmekten kurtulamayacak gibi. İyi haber ise şu: Dijital dünyada herkes baş olabilir Taklit ettiğin kadarıyla varsın! Baştarafı 8. sayfada riyorlar. İşte insanlar tam da bu açıdan öteki canlıları gölgede bırakıyorlar. Bu etkileyici özelliğin yanı sıra, insanlar geçen zamanın ve değişen koşulların hesaba katılmasına olanak tanıyan bir başka eşsiz yeteneğe de sahipler: dil. İnsanoğlu olabilecekleri konuşarak dile getirebileceği gibi, farklı bir yerde ya da zamanda olduğunu düşlerken de dilden yararlanır. Laland’ın meslektaşı ve turnuvanın düzenleyicilerinden Luke Rendell’e göre dil, insanların toplumsal öğrenmeden en fazla yarar sağ CBT 1216/ 12 9 Temmuz 2010