24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dilbilim ve ötesi Ahmet Kocaman, Ufuk Üniversitesi, Eğitim Fakültesi nsanın da ulusların da en temel belirleyeni dildir; o nedenle, kendisini tanımak isteyen insanoğlu dilin kökenini, niteliğini anlamak için büyük çaba harcadı. İlk dönemlerde felsefe ve yazın temelli olan bu irdelemeler geçen yüzyılın başlarında F. De Saussure’le daha bilimsel bir kimlik kazandı. Dilin tarihsel ve eşzamanlı incelemelerinin birbirinden ayrılması gerektiği, dil incelemelerinde sözlü dilin ve betimlemeli yaklaşımın önceliği, dilin dizgesel niteliği gibi temel ilkeler dilbilim çalışmalarına daha çok nesnellik ve bilimsel bir temel kazandırdı. 1957’de başlayan Chomsky devrimiyle dilzihin ilişkileri, dil genelceleri (language universals) ve insan dilinin evrensel özellikleri daha iyi anlaşılmaya başlamış;1960 sonrası vurgulanan söylem ve edimbilim çalışmaları ile de dilin yapısal boyutunun ötesine geçilmiştir. Ülkemizde de 1930’larda İstanbul Üniversitesinde başlayan çağdaş anlamdaki dilbilim çalışmaları, daha sonraki yıllarda Ankara Üniversitesi DTCF’de, Hacettepe Üniversitesi’nde, Boğaziçi ve ODTÜ’nün yabancı diller ve Batı Edebiyatları bölümleri kapsamında, Çukurova, 9 Eylül ve Mersin üniversitelerinde sürdürülegeldi. Önceleri düzdilbilim (microlinguistics) düzleminde, 1970’lerden sonra büyük oylumlu dilbilim (macrolinguistics) de kapsayan bir doğrultuda sürdürülen bu çalışmalar dil konularına bakışımızı bilimsel biçimde temellendirmede çok yararlı oldu, ancak ne yurtdışında (bkz Aronoff&Müler 2003) ne de yurtiçinde dilbilimin akademik disiplinlinler arasında hak ettiği yeri aldığı söylenemez. Bunun çeşitli nedenlerinden söz edilebilir: İ Türkiye’de bilimsel yayınlarda aşırmacılık ve sahtecilik; üniversite ders kitapları ABD’den Japonya’ya kadar hemen tüm ülkelerde ortaya çıkan aşırmacılık ve sahtecilik gibi bilim etiğine uymayan davranışlar basında haber kaynağı olarak yer alıyor. Bilimsel çalışma geleneğinin yerleşmemiş olduğu Türkiye, Güney Kore gibi ülkelerde yayın etiği dışı davranışların daha sık görüldüğü biliniyor. Prof. Dr. Bahattin Baysal, Türkiye Bilimler Akademisi bir eğilim gösterdiklerini duymadım. Yayın etkinlikleri olan hemen tüm kuruluşların “yayın etiği kurulları” oluşturdukları biliniyor. Ancak, yayın etiğini kale almayan ve açıkça sahtekarlık yaparak Türk bilimine onarılmaz bir hasar veren bu fizikçilerin cezalandırıldıklarını duymadım. Dünya basınında yankı yapan bu olayın Türk bilimine büyük ölçüde zarar verdiğini biliyorum. Son yıllarda profesyonel bilim dergileri, Türkiye adresli makaleleri yayımlamakta büyük güçlükler çıkarıyor. Öte yandan ders kitaplarında yapılan alıntıların çeşitli eleştiri malzemesi yapıldığı görülüyor. Türkiye’de ve genellikle İngilizce ve Fransızca yazılan ders kitaplarında ve metinlerde, yazarların kaynak gösterdiklerine rastlamadım. Orta Doğu Teknik Üniversitesi yayını olarak basılan “Polimer Kimyası” (1,2) adlı kitabımda her buluşun ve her bilimsel verinin özgün kaynağını metin içinde sayısal olarak vermiş ve kaynakları her bölümün sonunda, genel yapıtlar ve dergiler olarak toplamıştım. Polimer bilimi 1920 yılından sonra XX. yüzyılda kurulup gelişen bir bilimdir. Bu bilimin gelişmesi aşamasında benim yaptığım araştırmaların katkıları var. Ders kitaplarında, doğrudan çeviriyle yazılan metinleri kimsenin onaylaması beklenemez. Ancak, hemen her ders kitabında yer alan çizelgelerin veya şekillerin yeni yazılan bir ders kitabına konulmasını önleme olanağı yoktur. Ders kitaplarına yılların bilgi birikimi yansıtılır. Bir ders kitabında yazarın katkısını belirtmek, yirmi dört bin yediyüz on sekiz sayfalık bir kitap olan Serencam’da (3) yazarın kişisel katkılarını saptamak kadar güçtür. Ders kitabı yazmak çok zor ve zahmetli bir uğraştır. Ders kitaplarındaki malzeme kimsenin tek başına ürettiği ve kimsenin tekelinde olan bilgiler değildir. Bugün çok gelişen bilgisayar ortamında yapılacak küçük değişimlerle tüm çizelge veya şekillerin, ders kitaplarında yeni bir düzenle ve çok daha albenili olarak yer alması işten bile değil. Üniversitenin büyük yoksulluklar içinde yaşadığı 1941–1945 yıllarında, İstanbul Üniversitesi’ndeki öğrencilik günlerimde, hocalarımın yazdığı ders kitaplarını okumuştum. Bugün aynı üniversitede Çinlilerin yazdığı çeviri kitapları okutuluyor. Sırası gelmişken belirtmekte yarar var. Üniversitelerde okutulan çeviri dışındaki ders kitapları baskı tekniği bakımından son derece ilkel bir görüntü sergiliyor. Kapaklarında üniversite ve fakülte yayını olduğu bildirilen kitapların daha dikkatli ve alımlı basılmaları gerekir. Ders kitabı yazan öğretim üyelerinin emekleri de daha olumlu bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. KAYNAKLAR : Bahattin Baysal, Polimer Kimyası, ODTÜ Fen ve Edebiyat Fakültesi Yayın No. 33, 1981. Çağlayan Basımevi, İstanbul. Bahattin Baysal, Polimer Kimyası, Genişletilmiş 2. Baskı, ODTÜ Basım İşliği, 1994 Ankara. (3) Tahsin Yücel, Sonuncu, Can Yayınları, Nisan 2010, İstanbul. ABD NEDENLER 1. Dilbilim çalışmaları, 20.yüzyılın ilk dönemlerinde, bir bakıma daha önceki dönemlere tepki olarak, ‘dili kendi içinde kendisi için inceleme’ yaklaşımına sıkı sıkıya bağlı kaldı, bu nedenle dilin öteki alanlar (toplum, hukuk, siyasa, yazın, zihin vb.) ile ilişkileri büyük ölçüde görmezden gelindi. 2. Öte yandan, kimi dilbilimcilerin (örn. J. Lyons 1983) belirttiği gibi, dil ile ilgili, eğitime ve kitle iletişimine de yansıyan önyargılar ve dilin ortak alan olması nedeniyle dil konusunda herkesin eşit ölçüde söz hakkı olması gerektiği türünden yaklaşımlarla, dil tartışmalarının hemen siyasal bir düzleme çekilmesi, dil ve dilbilim konusundaki gelişmeleri engelledi. Ancak, daha sonraki yıllarda, en başta, anadili ve yabancı dil öğretimi çalışmalarındaki gelişmeler dilbilime uzak kalınamayacağını kanıtladı; özellikle dilin yapısal düzleminin ötesine uzanan dilbilim çalışmaları üzerinde önemle durulması gereken tartışma ve araştırma konuları ortaya çıkardı. Bu bakımdan, 24. Ulusal Dilbilim Kurultayı’nın toplandığı bugünlerde dilbilimin akademik dünyada ve toplum katındaki yeri konusunda yeniden düşünülmesi gereği açıktır. Genel olarak herkesin ilgi alanında olan anadili ve yabancı dil öğrenimi ve öğretiminin ötesinde, dil edinimi, beyin dilbilimi, bilişimsel dilbilim, klinik dilbilimi, işlevsel dilbilim, yargıcıl (forensic) dilbilim bu yeni alanların kimileridir. Ülkemizde bu alanların kimilerinde (söylem, edim, dil edinimi) elbette belli bir birikim oluşdu, ancak özellikle dilbilimciler arasında, sözgelimi, dilkültür, dil diltoplum,dil edinimi gibi alanlardaki çalışmalar sınırlıdır; bunun gibi, yeni bir alan olarak yargıcıl dilbilim, beyin dilbilimi gibi alanlarda neredeyse hiç çalışma yoktur; oysa ,örneğin hukuk konusunu düşünürsek, şu konulara, gerek hukuk fakültelerinde, gerekse dilbilim bölümlerinde uzak durmanın ne büyük eksiklik olduğu düşünülebilir: ‘Ses tanımlaması, jüri kararlarındaki anlam belirsizliklerinin giderilmesi, yargılamalardaki güç sapmalarının belirlenmesi, yazılı yasal söylemdeki, hukuk dilindeki belirsizlikler, yalan yeminin saptanması, avukatdavalı, davacı konuşmalarındaki kopukluklar, teyp kayıtlarındaki sorunlar, çeviri sorunları vb.’(bkz Shuy 2003,683) Bu türden teknik sorunların en başta iletişim olmak üzere yazın, toplumbilim, insanbilim, tıp ve öteki alanlarda da bulunduğunu kestirmek zor değildir. Yapılması gereken, dilbilim ve öteki alan uzmanlarının işbirliğidir; ne yazık ki ülkemizde eksik olan da budur. Ancak, dilbilimciler için dilbilimi salt dilin iç yapısıyla sınırlamak ne denli yanlışsa, en başta toplum ve insanbilimciler olmak üzere öteki alan uzmanlarının da dil çalışmalarına kayıtsız kalmaları, kendi konularıyla ilgili çalışmaların bütününe ulaşmak açısından o ölçüde yanlıştır. Kaynaklar: Aronoff, M&J.R. Miller (2003) The Handbook of Linguistics. Blackwell publishing. Lyons,J.(1983)Kuramsal Dilbilime Giriş (Türkçesi:AKocaman) TDK Yayınları, Ankara. Shuy,R.W. ‘Forensic Linguistics.’ Aronoff,M. & J.R. Müller (2003) içinde, s. 683691. CBT 1209/ 19 21 Mayıs 2010 ’de New Jersey’de bulunan BELL laboratuvarları dünyanın en önemli bilimsel ve endüstriyel araştırma merkezlerinden biridir. Mayıs 2002’de açıklanan bir sahtecilik olayı bilim dünyasında bir bomba etkisi yapmıştı. Bu laboratuvarlarda yapıldığı bilinen ve “Science”, “Nature” ve “Applied Physics Letters” gibi en saygın dergilerde yayımlandığı bildirilen, Nobel Ödülü kazandıracak düzeydeki çalışmalarda bilimsel etik dışı davranışlar saptanmıştır. Bu çalışmalar fizikçi Dr. Jan Hendrick Schön liderliğinde yeni gelişmekte olan organik transistörler üzerinde yoğunlaşıyordu. Bu sahtecilik konusunun ayrıntılarını 2002 yılının Aralık ayında CBT dergisinde yayımlamıştım. En tanınmış bilimsel dergilerde yayımlanan 16 makalede deney sonuçlarının değiştirildiği ve uydurulduğu, sahtecilik yapıldığı saptanmıştı. İlgililer işten atıldı ve en ağır şekilde cezalandırıldı. 2000–2004 yıllarında Üniversitelerarası Kurul’un Etik Komitesi Başkanı olarak 4 yıl Prof. Dr. Bülent Berkarda, Prof. Dr. Ayhan Çavdar, Prof. Dr. Doğan Kuban ve Ankara üniversitelerinden katılan üyelerle çalıştım. Her yıl, doçentlik için başvuran adayların etik dışı davranışlarını bildiren yüzlerce dosyayı inceledik. Çeşitli cezalar ve yaptırımlar uyguladık. Yayın etiği ihlallerinin sürüp gittiğini, ancak söylendiği kadar yaygın olmadığını gördük. Mesleki kıskançlıklarla yapılan ihbarların oldukça yaygın olduğunu saptadık. TÜBİTAK bilimsel dergilerinin 20. ve 25. yayımcılık dönemlerinde, yurtdışı uzmanların katkıları ile düzenlenen “bilimsel yayın etiği” sempozyumlarının yürütücüleri arasında çalıştım. Özetle, yayın etiği konusunda oldukça deneyimli bir konumda olduğumu söyleyebilirim. Türkiye’de de insanın kanını donduracak düzeyde aşırma ve sahtecilikle yayın etiği ihlallerinin yer aldığı biliniyor. Türkiye’de bilim dünyası, 14 Temmuz 2007 günlü Nature dergisinde yayımlanan “Türk fizikçileri aşırma töhmeti altında” yazısı ile büyük bir yara almıştır. Mersin, Çanakkale, Dicle ve ODTÜ üniversitelerinde (15 fizikçinin yayınladıkları 67 makalede yaptıkları aşırmalar dünyaya duyuruldu. Bu makalelerin hemen hepsinin kuramsal fizik konularında yazıldıkları görülüyor. Genellikle ODTÜ ve özel üniversitelerde çalışan tanınmış kuramsal fizikçilerin bu konuda açıklama yaptıklarını ve sahtekârlığa bulaşanların cezalandırmasını istedikleri yönünde
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle