Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HUKUK POLİTİKASI İslam Dünyasında Bilim: Engeller neler? Avrupa, karanlık çağlarda bocalarken, bugünkü birçok İslam ülkesinin durumunun tam tersine ortaçağ İslam devletleri, yüzyıllar boyunca bilimde öncü konumdaydı... Teorik fizikçi Jim AlKhalili bu gelişmeyi neyin engellediğini soruyor ve parlak bir geleceği müjdeleyen bazı projeleri irdeliyor. ugün yeryüzünde, İslamın resmi din olduğu İslam Konferansı Örgütüne üye 57 devletten çok daha fazlasına yayılmış, dünya toplam nüfusunun beşte birinin üzerinde bir milyardan fazla Müslüman bulunuyor. Bunlar arasında Suudi Arabistan ve Kuveyt gibi dünyanın en müreffeh ülkeleri olduğu gibi, Somali ve Sudan gibi en fakir devletler de vardır. Bu ülkelerden Körfez devletleri, İran, Türkiye, Mısır, Fas, Malezya ve Pakistan gibi bazılarının ekonomileri yıllar boyunca kararlı bir şekilde büyümekle birlikte, Batı’yla kıyaslandığında İslam dünyasının, modern bilimde henüz bir varlık gösterdiği söylenemez. Bu ülkelerden pek çoğunun liderleri, ekonomik büyüme, askeri güç ve ulusal güvenlik gibi konuların hepsinin teknolojik gelişmelere aşırı bir şekilde bağlı olduğunu iyi bilirler. Bundan dolayı, dünyanın diğer tarafındaki bilgi toplumlarını yakalamak için bilimsel araştırma ve geJim AlKhalili, teorik nükleer fizikçi, İngiltere liştirmede ortak bir çaba geSurrey Üniversitesi’nde BilimToplum İlişkileri rektiğini ifade eden nutuklaBaşkanı. Yazarın, Eylül ayında Penguin ra sıkça rastlanır. Gerçekten Yayınlarından The House of Wisdom adlı bir kide, yakın yıllarda bu ülkelerin tabı çıkacak. pek çoğunda bilim ve eğitim için ayrılan hükümet fonları dikkate değer ölçüde artmış ve bilimsel altyapılarda bazı iyileştirmeler ve modernizasyonlar yapılmıştır. O halde, büyük çoğunluğun hâlâ bilimde bir varlık gösteremediğini söylerken ne demek istiyorum? B makale sayısı içindeki payına bölünmesi suretiyle elde edilir. Böylece, bir ülke dünyadaki bilimsel literatürün %10’unu üretiyor, fakat dünyanın diğer kesimi tarafından yapılan atıfın %5’ini alıyorsa, onun endeksi 0,5 olacaktır. ABD Milli Bilim Kurulu’nun 2006’da hazırladığı, önde gelen 45 ülkenin fizikteki RCI sırasını gösteren bir cetvelde, İslam Konferansı Örgütü’ne üye yalnızca iki ülke –0.344 RCI ile Türkiye ve 0.484 RCI ile İran– vardır ve yalnızca İran 19952003 yılları arasında belirgin bir gelişme göstermektedir. Bu tedrici gerilemenin pek çok nedeni olmasına rağmen, ana neden İslam dünyasının politik olarak parçalanması ve zayıf yöneticilerin bilimi ve bilim insanlarını himaye etmek için gerekli ilgiyi göstermemeleridir. Bütün bunlar, ters yönde harekete geçmiş olan ve 16. ve 17. yüzyıllardaki bilimsel devrimi tetikleyen Avrupa’daki rönesansla çakıştı. Buna sömürgeciliğin daha sonraki etkilerini de eklemek gerekir ki bu, Müslüman dünyayı bir nevi karışıklığa ve zengin kültürel mirasını unutturan ortak hafıza kaybına götürdü. Bu görüş, zayıf ve zihinsel bir tembellik olarak görülebilir ve gerilemenin, tutucu İslamın bilime karşı tepkisinden geldiği ileri sürülebilir. ğildir. Daha önemlisi, reform yapacak ve özgür düşünceyi garanti altına alacak siyasi bir iradeye sahip olunmasıdır. Örneğin, Birleşmiş Milletler 2002 Arap Dünyası Gelişme Raporu’nun başyazarı Nadir Fergani, yukarıdakilere ek olarak, bilimsel kurumlarda reformu, düşünce ve ifade özgürlüğüne saygıyı, herkes için yüksek kalitede eğitimin garanti edilmesini ve enformasyon çağına süratli bir geçişin gerekli olduğunu vurgulamaktadır (Nature, 444, 33). İLERİYE DÖNÜK PROJELER Ortadoğu’ya baktığımızda, bölgede büyük ilgi uyandıran pek çok heyecan verici yeni projelerin olduğu görülebilir. Bunlardan ilki Katar’ın başkenti Doha yakınlarında Eğitim Şehri olarak adlandırılan çok geniş bir alana yayılmış anakent içinde 2009 baharında açılan ve Carnegie Mellon, Texas A&M ve Northwestern gibi dünyanın önde gelen üniversitelerinden bazılarının ek yerleşkelerine de ev sahipliği yapan yeni bilim parkıdır. Eğitim Şehri içinde yer alan Katar Bilim ve Teknoloji Parkı, dünyadaki ileri teknoloji şirketleri için bir merkez olmaya ve Kaliforniya’daki Silikon Vadisi’nin başarısının bir benzerini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Başka bir iddialı proje ise Suudi Arabistan’ın batı sahillerindeki Cidde şehri yakınında yeni kurulan 10 milyar dolarlık Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’dir (KAUST) (Physics World Kasım 2009 s.12–13). Tam donanımlı laboratuvarlara ve ilk beş yıllık dönemdeki araştırmalar için ayrılmış 1.5 milyar dolarlık bir bütçeye sahip olan bu uluslararası araştırma üniversitenin devasa yerleşkesi, inanılması güç, ama üç yıldan daha kısa bir zaman içinde inşa edilmiştir. Bu üniversite, Suudi Arabistan’da, ayrı sınıflar yerine, dershanelerinde kadınların erkeklerle yan yana oturabileceği ilk ortak eğitim kurumu olmak bakımından da öncü bir role sahiptir. Üniversite, araştırmacılara yaratıcı olmaları ve uluslararası en yüksek düzeyde araştırma ve eğitim standartlarını gerçekleştirebilmeleri için özgür bir ortam vaat etmektedir. Ülkenin petrolsonrası geleceğini teminat altına almak amacıyla, güneş enerjisinden daha fazla istifade etmek ve ülkenin sıcak ve kuru iklim şartlarında tarımı geliştirmek gibi araştırma programları hazırlanmıştır. Avrupa ve Amerika’nın önde gelen üniversitelerinden birçoğu, ekonomik kaygılardan daha çok bilimsel nedenlerle bu üniversiteyle işbirliklerini geliştirmeye çalışmaktadırlar. Son örnek, bölgedeki hükümetler ve bilim adamlarının BİRUNİ: İNSANI AYIRAN ÖLÇÜT ortak girişimiyle, bölgenin başlıca ilk uluslararası araştırma merkezi olacak olan SESAME (Synchrotronlight for Experimental Science and Applications in the Middle East) isimli projedir (Physics World, Nisan 2008, s. 16–17). 1997 yılında Almanya, sinkrotron araştırma altyapısını (BESSY) kullanımdan kaldırmaya karar verdiğinde, ilgili cihazları UNESCO nezaretinde hızlı bir şekilde geliştirilen SESAME projesine bağışlamayı kabul etti. Bu proje, hâlihazırda, bölgedeki diğer ülkelerden kaynaklanan güçlü bir rekabeti saf dışı bırakan Ürdün’de inşa edilmektedir. SESAME projesinde gerçekleştirilecek araştırmalar, malzeme bilimi, moleküler biyoloji, nanoteknoloji, Xışını görüntüleme üniteleri, arkeolojik incelemeler ve medikal uygulamaları içerecektir. Projenin halihazırdaki üyeliklerini, Ürdün’ün yanı sıra, İsrail, Filistin Ulusal Yönetimi, Mısır, Türkiye, İran, Pakistan, Bahreyn ve Kıbrıs oluşturmakta olup, bu grup, muhtemelen birkaç ülkenin katılımıyla daha da genişleyecektir ve “yeni bilim” 2012 yılında start alacaktır. Hayrettin Ökçesiz hayret@akdeniz.edu.tr Dördüncü sınıf öğrencilerim yıllıkları için benden bir şeyler yazmamı istediler. Onlardan pek çok şey öğrendim. Düşüncelerime esin kaynağı oldular. Şimdi veda zamanı… İşte yıllıklarına almalarını arzu ettiğim sözlerim: Veda Dördüncü sınıf öğrencilerim yıllıkları için benden bir şeyler yazmamı istediler. Artık mezuniyet aşamasındalar. Yuvadan uçacaklar. Ardı arkasına üç yıl pek çok şeyi konuştuk, düşündük, tartıştık derslerimizde. Onlardan pek çok şey öğrendim. Düşüncelerime esin kaynağı oldular. Şimdi veda zamanı… İşte yıllıklarına almalarını arzu ettiğim sözlerim: “2009/10 mezuniyet döneminde, Sevgili Öğrencilerim Elif Çağla’ya, Naim’e, Fazilet İpek’e, Hülya’ya, Ziynet’e, Tuğba’ya, Oktay’a, Emine’ye, Kaya Emin’e, Gökhan’a, Hüseyin’e, Mehmet’e, Mehmet Emin’e, Veli’ye, Günsu’ya, Tuğba’ya (Bayramoğlu), Sevde’ye, Kenan’a, Ebru’ya, Samet’e, Nilüfer’e, Zümral’a, Nazlı’ya, Ayşe’ye, Ramazan’a, Alper’e, Serkan’a, Özge’ye, Celal’e, Numan’a, Senem’e, Melek Emine’ye, Raif’e, Selçuk’a, Nihat’a, Ümit’e, Mehmet Emin’e, Mehmet Emin’e (Er), Pınar’a, Şükrü’ye, Adem’e, Orhun Koray’a, Yunus’a, Nazife’ye, Özlem’e, Pınar’a (Karataş), Sevil’e, Barış’a, Ali’ye, Meral’e, Ali Mert’e, Dilek’e “Hukuk Bilimi” çalışmalarımızdaki güzel beraberliğimizi anarak, “FLU(X)US – V Bir Denizin Kıyısından Bir Avuç Çakıl Taşı”ndan şu dizelerimi armağan ediyorum: ‘118. Her gün yirmibeşbin çocuk ölüyor açlıktan Çarpsan acını yirmibeşbinle her gün Hani ölseydi kızın oğlun İşte öyle Erimez miydi yer küre Yürümez miydi yüreğine can suyu Donmuş damarlarından Dimağına bir isyan Düşmez miydi Kor gibi Evrende en korundan ateşlerin Daha kor Koyar mıydın yapanların yanına Her gün ölen yirmibeşbin çocuğun sessizliğini Mağrur Mazlum Saf bakışını Titremeden dudakların söyleyebilir miydin Kimselere Bölebilseydin ekmeğini Yirmibeşbinle çarpardın her gün Işıltısını yeryüzünün her birinin göz bebeklerinde Koymazdın yanına yapanların Kendini Sen çarpsaydın acını yirmibeşbinle her gün Ölseydi kızın oğlun İşte öyle Açlıktan’ CBT 1209/11 21 Mayıs 2010 ARAŞTIRMADA DURUM Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ve Dünya Bankası verilerine göre, İslam Konferansı Örgütü’ne üye 20 ülke, 19962003 yılları arasında gayrisafi yurtiçi hasılalarının dünya ortalaması olan %2,36’nın 1/7’sine denk gelen %0,34’lük kısmını bilimsel araştırmaya ayırdı. 1000 kişilik nüfus başına düşen bilim adamı, mühendis ve teknisyen sayısı dünya ölçeğinde 40, gelişmiş ülkelerde 140 iken, bu sayı Müslüman ülkelerde 10’un altındadır. Dünyada yayımlanan bilimsel araştırma makalelerine yaptıkları katkı ise yalnızca %1 civarındadır. Gerçekten, Kraliyet Akademisi’nin yayımladığı İslam Dünyası Bilim ve İnovasyon Atlası’na göre İslam Konferansı Örgütü’ne üye ülkelerin 17’sini oluşturan Arap ülkelerindeki bilimciler, 2005 yılında toplam 13.444 bilimsel makale yayımladılar, ki bu sayı tek başına Harvard Üniversitesi’nin yayımladığı 15.455 makaleden yaklaşık 2000 makale daha azdır. Fakat İslam dünyasında temel bilim araştırmalarının kalitesi daha da kaygı vericidir. Bir ülkenin yayımlanmış bilimsel literatürünün uluslararası değerini ölçmenin bir yolu, görece atıf endeksiyle (Relative Citation Index, RCI) belirlenir. Bu endeks, –karışıklığı önlemek için kendi literatüründeki atıflar hariç tutulmak suretiyle– bir ülkenin bilimcilerinin atıf alan makale sayısının atıf alan tüm makaleler içindeki payının, o ülkenin yayımlanmış makale sayısının toplam CBT 1209/10 21 Mayıs 2010 Bütün bunlara rağmen, üzücü fakat gerçektir ki, dünyanın her yanında çoğu dinler, kozmoloji ve evrim gibi bilimsel konuların kendi inanç sistemlerinin altını oyduğunu düABDÜSSELAM’IN SÖZLERİ Bu apaçık istatistikler, İslam ülkelerindeki bilimcilerin şünmektedirler. Onların görüşünü İranlı çok yönlü bir bilim dünyanın diğer kısmına göre ne kadar zayıf olduğunu göste insanı olan Biruni’ninki (9731048) ile karşılaştırın: “İnatçı eleştirmen sorar: ‘Bu bilimlerin ne faydası var?’ riyor. Bununla birlikte, aralarında İslam dünyasındaki bir bilimsel rönesansı hayal eden Pakistanlı teorik fizikçi Bunu soran, insanı hayvandan ayıran gerçeği bilmemektedir. Abdüsselam’ın da (19261996) bulunduğu, sahalarında ulus Bu fark, genel olarak bilgi olup bilgi yalnızca insan tarafınlararası düzeyde tanınmış seçkin Müslüman bilimciler de ol dan ve bilgi aşkına üretilir; diğer kazanımlardan elden edilen mutluluklara benzemez, bizatihi onun kazanılması mutluluk du. 20. yüzyılın ikinci yarısının en büyük bilimcilerinden bi vericidir. Çünkü bilgi olmaksızın, ne iyi bir şey elde edilebiri olan Abdüsselam, 1979 Nobel ödülünü, bilimdeki en güç lir, ne de kötülükten kaçınılabilir. O halde hangi kâr ve kalü ve güzel teorilerden biri olan ve doğanın dört temel kuv zanç, daha aşikârdır? Hangi yarar daha verimlidir?” Çok şükür, şimdi yeterli sayıda Müslüman, İslamla bilivetinden ikisinin (elektromanyetik kuvvetler ve zayıf nükleer kuvvetlerin) nasıl birleştirileceğini tanımlayan elektro min çatıştığı görüşünü reddetmektedir. Bununla birlikte, hazayıf teorisinin gelişmesindeki katkısından dolayı Sheldon lihazırdaki İslam dünyası ile Batı arasındaki gerilim iklimi ve kutuplaşmadan dolayı, biGlashow ve Steven lime katkı sağlama husuWeinberg ile birsunda, kültürel ve enteİslam dünyası, insanoğlunu doğayı anlama likte paylaştı. lektüel verimsizlikle suçAbdüsselam çabasına iten bir merak duygusunu sahiplenmek landıklarında pek çok dindar bir ve benimsemek istiyorsa, kendisini bilgi toplumu Müslümanın alınganlık Müslüman olmasıgöstermeleri şaşırtıcı deolmaya götürecek kültürel bir rönesansa acil na rağmen ğildir. Sünniliğe uymayan olarak gereksinim duymaktadır. dini itikadı ve göGEREKLİ rece karışık bir dinî REFORMLAR anlayış olan Ahmedîyye taraftarlığı nedeniyle 1970’lerde İslam dünyasında dini tutuculuğun bilimsel ilerlemeyi enPakistan tarafından dışlandı (Physics World, Ağustos 2009 s.32–35). Buna rağmen, ülkesine sadakatini sürdürdü ve İslam gellediği argümanından daha ileri bir şey söylemek gerekir ki, bu da, İslam Konferansı Örgütüne dahil birçok ülkenin södünyasında bilimi teşvik etmek için yorulmadan çalıştı. Fakat Abdüsselam’ın hayali asla gerçekleşmedi ve o ge mürgeci yönetimlerden miras aldığı ve bir türlü değiştireride şu yakıcı tespiti bırakarak öldü: “Bu gezegendeki bütün medikleri yönetim ve bürokratik sistemleridir. Buna, çöuygarlıklar arasında bilimin en zayıf olduğu kesim İslam coğ küntüyü durdurmak ve başarısız eğitim sistemlerini, kurumrafyasıdır. İçinde bulunduğumuz çağın koşullarında onurlu bir ları ve alışkanlıkları iyileştirmek için gerekli reformları yatoplum yaşamı, direkt olarak bilime ve teknolojiye bağlı ol pabilecek siyasi irade yokluğu da eklenebilir. Şükür ki, her şey duğundan bu zayıflığın tehlikesi geçiştirilemeyecek kadar bü hızla değişmekte. Farklı dünyaların insanları olsalar da, gerek Müslümanların yüktür”. gerekse Müslüman olmayanların İslam ve bilimin birbirine yabancı olmadığı bir zamanı hatırlaması hayati bir önem taENGELLEYİCİ ALIŞKANLIKLAR Problemlerden biri şudur ki pek çok Müslüman, modern şımaktadır. Bu yalnızca İslam dünyasında bilimin yeniden yebilimi, dünyevi, hatta tanrıtanımaz bir Batı buluşu olarak gör şermesi için değil, aynı zamanda Müslümanların tıpkı 1000 mekte, 9. yüzyılın ilkyarısında başlayıp, birçok asır devam eden yıl önce yaptıkları gibi, meraka dayalı bilimsel araştırmanın altın çağlar boyunca Müslüman bilginler tarafından bilime değerini gördükleri bir geleceğe doğru giden pek çok yoldan biri olduğu için de önemlidir. yapılan birçok muhteşem katkıyı unutmaktadır. Bunun nasıl yapılacağına gelince, şüphesiz ilk adım cidBu çağlarda matematik, astronomi ve tıptan, fizik kimya, mühendislik ve felsefeye kadar her alanda parlak gelişmeler di bir finansal yatırımdır. Büyük bilimsel bütçelerin büyük biyaşandı. Bu çağ, Avrupa’nın büyük kısmının karanlık bir çağ limsel araştırmaları teşvik ettiği çok kere tecrübe edilmiştir da bocaladığı bir zamanda, rasyonel düşüncenin ruhuyla or ve Malezya’dan Nijerya’ya kadar pek çok Müslüman hükümet, dünya çapında araştırma kurumları oluşturmak için yetaya konulan bir çağdı. Fakat bu özgür düşünce ve meraka dayalı bilgiye susamışlık, ni ve heyecan verici projelere çok iyi paralar ayırmaktadırtedrici bir şekilde yıkılmaya doğru gitti. Şunu da belirtmeli lar. Örneğin Körfez ülkelerinin bazı yöneticileri Batı’dan hem yim ki, bu tersine gidiş, Batı’da birçoklarının düşündüklerinden işgücü hem de akademik kadro ithal ederek yeni üniversitebirkaç yüzyıl daha sonra oldu, çünkü tıp, matematik ve as ler kurmaktadırlar. Fakat problem, paraya indirgenebilecek kadar basit detronomideki ilerlemeler 15. yüzyıla kadar sürdürüldü. GELECEKLE YÜZLEŞME Peki, acaba İslam dünyasını bilim adına daha parlak bir gelecek mi bekliyor? Kuşkusuz bilim adamları araştırma yapabilmek için yeterli miktarda finansal kaynaklara ihtiyaç duyarlar, ancak bilimde dünyayla yarışabilmek, modern ve gelişmiş cihaz ve donanımlardan daha fazla şeyler gerektirir. Cihazların nasıl kullanılacağını anlayan ve onları verimli bir şekilde çalıştıran laboratuar teknisyenlerinden, bilimcilerin gerçek bir entelektüel özgürlük ortamı deneyimine, sağlıklı bir kuşkuculuk ve deneysel sonuçları sorgulama cesaretine kadar bir araştırma ortamının bütün altyapısı, düşünülüp ele alınmalıdır. Bu kültür değişimi elbette bir gecede gerçekleşemez ve bu, yalnızca siyasi iradeye değil, aynı zamanda akademik özgürlüğün gerçek anlamının ve bilimsel yöntemin kendisinin çok iyi kavranmasına bağlıdır. Maalesef bu, Batı dünyasında bile bazen görülmeyebilmektedir. İslam dünyası, sadece içinde gelişmiş parçacık hızlandırıcıları ve elektron mikroskopları bulunan araştırma laboratuarlarının tuğla ve harçlarını değil, aynı zamanda ister ‘ilahi yaratılıştaki mucizeyi ortaya çıkarmak’ için olsun, isterse ‘şeylerin niçin ve nasıl oldukları gibi olduğunu anlamak’ için olsun, insanoğlunu doğayı anlama çabasına iten bir merak duygusunu sahiplenmek ve benimsemek istiyorsa, kendisini bilgi toplumu olmaya götürecek kültürel bir rönesansa acil olarak gereksinim duymaktadır. Physics World dergisinin Nisan 2010 sayısında ve http://physicsworld.com/cws/article/indepth/42134 web adresinde “Science in the Muslim World” başlığıyla yayımlanan bu yazı, CBT için Cevdet Coşkun, Ramazan Altundaş ve Hasan Seçen tarafından hazırlanmıştır. Bilimin altın çağı Antik Yunan ve Rönesans dönemleri arasında geçen 1500 yıl boyunca, kesintisiz en büyük bilimsel ilerleme periyodu, ortaçağ İslam dünyasının önemli eğitim merkezleri olan Bağdat, Kahire, Kurtuba ve Semerkant’ta yaşandı. Örneğin, cebir üzerine yazılmış ilk kitabı (Kitab alCebr cebir kelimesi buradan türetilmiştir) Bağdat’ta buluruz. Bu kitap, daha önce yazılanlardan ve Yunanlı sayı teorisyeni Diofantos’un çalışmasından farklı bir paradigmaya sahipti. Avrupalılar matematikte liderliği tekrar eline geçirmeden önce, 9. yüz yıl matematikçisi Harezmi’nin eserleri, Semarkant’ta 15. yüz yıl bilim adamlarından İranlı ElKaşi’ye gelinceye kadar (Kaşi, diğer pek çok başarılı çalışmasının yanında pi sayısının virgülden sonraki 16. ondalık değerini bulmayı başardı), matematikteki pek çok önemli ilerlemeyi tetikledi. Abbasi halifesi ElMe’mun Bağdat’ta yeni bir akademi (Beyt elHikme, Bilgelik Evi) kurdu ve Bağdat ve Şam’da gözlemevleri in şa ettirdi. Burada, Bağdat okulunun Müslüman, Hıristiyan ve Yahudi âlimlerinin Arapçaya tercüme ettiği Batlamyus gibi Yunan bilginlerinin coğrafya ve astronomi ile ilgili çalışmalarını ilerletecek büyük bilimsel projeleri destekledi. Tıp ve anatomi alanındaki ilerlemeler, Ortaçağ Avrupası’ndaki kütüphanelerde bulunan Galen ve Hipokrat’ın Yunanca metinlerinin yerini İbn Sina ve ElRazi gibi bilim adamlarının yazdığı Arapça metinlerin almasına yol açtı. İbn Sina ve İbn Rüşd’ün felsefi çalışmaları, Roger Bacon ve St Thomas Aquinas gibi geç ortaçağ dönemi Avrupalı bilginleri etkiledi. Kurtubalı hekim elZehravi pek çoğu bugün dahi kullanılan pens ve şırınga gibi 200’ün üzerinde cerrahi alet icat etti. Hemen hemen aynı dönemde, simyacıların rastlantısal tecrübelerini aşan, gelişmiş bilimsel metotların kullanıldığı endüstriyel kimyanın doğuşuna da tanık olmaktayız, Optik alanında ise eşine Newton’a kadar rastlanmayacak ölçüde büyük ilerlemeler kaydeden İbn Heysem gibi isimler yine bu dönemin araştırmacılarıdır. 500 yılı aşkın bu süreçte, uluslararası bilim dili ise Arapça idi. Sevgili genç meslektaşlarım, Adalet her şeyden önce bir duygudur. Olgunlaşması, daha çok gelişmesi, cesaretle taşınması gereken bir duygu… Vicdanıyla eylemeye cesareti bulunmayan, vicdansızca eylemeye cüret eder. Başlarken size adalet içinde, adalet uğruna, vicdanınızla baş başa bir meslek yaşamı diliyorum. Adalet aslında mutluluğun temeli değil midir? Hep sevgiyle, coşkuyla yürüyün! Kampus, Mayıs 2010”.