17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

çıkarak yeni bir malzeme tasarlayan Parker ve arkadaşları bu malzemeyi çöllük alanlara sulama ve içme suyu sağlayacak nem toplayıcılara dönüştürmeyi amaçlıyorlar. GÜÇ DENETLEYİCİSİ: Artık evinizden çıkarken elektrikli aygıtlarınızı çalışır durumda bırakmanızı haklı kılacak hiç bir gerekçeniz yok. Avustralya’nın Semitech şirketi tarafından geliştirilen yeni bir akıllı denetleyici cep telefonu ya da dizüstü bilgisayara yüklenen bir yazılım aracılığıyla tüm elektrikli aygıtlarınızı uzaktan açıp kapamanıza olanak tanıyor. Bu konuda yapılan pilot bir araştırma aygıt sayesinde bir işyerindeki enerji tüketiminin %20 oranında azaldığı görüldü. TÜYDEN İPLİK: Her yıl petrokimyasallardan naylon ve polyester gibi 38 milyon ton yapay iplik üretiliyor. Bunların yerini kısmen de olsa her yıl et endüstrisinden geriye kalan yaklaşık 5 milyon ton tavuk tüyü alabilir. DENİZ SUYU SERALARI: Kuzey Afrika’nın büyük bir bölümünün ve öteki subtropikal kıyı bölgelerinin de aralarında yer aldığı kurak kıyı bölgeleri, ciddi boyuttaki susuzluğa karşın, denizle çevrilidirler. Londra merkezli Seawater Greenhouse şirketi şimdilerde güneş enerjisinden yararlanarak denizden ekonomik yöntemlerle tatlı su çıkartmaya yönelik üç proje üzerinde çalışıyor. Şirket, bir yanında güneş ısısını yoğunlaştırarak deniz suyunu buharlaştıran seralar üretiyor. Seranın daha soğuk olan öteki ucunda soğuyan saf suyun sulama için kullanılabileceği belirtiliyor. WEB KAMERALARI ENERJİYÖNETİMİ yazılımlarının daha verimli işlemesini sağlayabilir. Kişisel bilgisayarların daha az güç tüketmelerini amaçlayan programların büyük bir bölümü fare ve klavye kullanılmadığında bilgisayarın uyku durumuna getirilmesi esasına dayanmaktadır. Ne var ki, bu aynı zamanda siz okurken ya da video izlerken ekranın da kararması anlamına gelir. Web kamerasına iliştirilmiş yüzleritanıyan bir yazılım bu duruma bir çözüm getirebilir. Belli bir süre beklemek yerine, bilgisayarın ekrana bakan olmadığında uyku durumuna geçmesine olanak tanıyan bu yeni yaklaşımın her yıl bilgisayarların harcadığı enerji miktarından %80 tasarruf sağlayabileceği öne sürülüyor. DÜŞÜK ISI, YÜKSEK ENERJİ: Jeotermal enerjide kullanılan suya metal nano parçacıkların eklenmesi gezegenin hemen hemen her yerinde yenilenebilir kaynağı devinime geçirebilir. Jeotermal santrallarda genelde 160 derecenin üzerinde ısı kaynaklarına gerek duyulur. Ne yazık ki, dünyanın çok az yerinde bu sıcaklıklara ulaşılır. Kimi güçlendirilmiş jeotermal sistemler 65 derecede çalışabilseler de pek verimli olmadıklarından üretilen enerji pahalıya gelir. Suya nano parçacıklar eklenmesi suretiyle aynı miktarda sıvı ile elde edilen ısı %30 artırılabilir. GÜÇ YÜRÜYÜŞÜ: Atılan her adım enerji gerektirir. O halde, harcanan bu enerjinin bir bölümünü neden yeniden kullanmayalım? A.B.D kökenli PowerLeap şirketi biçimleri bozulduğunda elektrik üreten piezoelektrik malzemeden oluşturulmuş yer karoları geliştirdi. Şirket, söz gelimi tren istasyonu gibi çok işlek alanlara yerleştirilecek 100 metrekarelik karonun yılda 18,250 kilovat saat elektrik üretebileceğini öne sürüyor. GÜNEŞ ISIL DEPOLAMA: Güneş enerjisi son derece elverişli bir güçtür, ama şebekenin gece boyunca çalışabilmesi için yine de güneş ışığına gerek vardır. Ancak yakında 17 megavatlık bir güneş ısıl güç kaynağının gün boyunca aynı miktarda güç sağlaması bekleniyor. İspanya’da geliştirilen Gemasol projesi eritilmiş tuzdaki güneş ışığından ısıl enerjiyi çeken ve ısıyı yaklaşık 15 saat boyunca depolayabilen ilk ticari güç kaynağı olacak. Bu da elektrik üreten türbinin çalıştırılması için gerekli buharı sağlayacak. Rita Urgan, Kaynak New Scientist, 3 Ekim Altın’ın Altın’ 20 İlginç Özelliği 1 Altın muhtemelen tarih öncesi dönemde insanlar tarafından ilk işlenen madendi. Bulgaristan’da bulunan dekoratif altın nesnelerin İ.Ö 4000 yıllarına uzanıyor olmaları, altın çağının gerçekte Taş Devri ile çakıştığını gösteriyor. lerinin çevresi altından bir levhayla kaplandı. Astronotların gözlerini güneşin ışıltısından korumak için siperliklerin altından ince bir zarla örtülmesi günümüzde de uygulanmakta olan bir yöntem. 2 İ.Ö 7.yüzyılda İtalyan diş hekimleri takma dişlerin damağa iliştirilmesi için altından yararlanıyorlardı. Çürük dişlerin altınla doldurulması geleneğinin geçmişi ise 16. yüzyıla dek gerilere uzanıyor. 3 1532 yılında İspanyollar Peru’ya ayak bastıklarında, İnka İmparatorluğu yeyüzündeki en büyük altın birikimine sahip ülkelerden biriydi. İnka kıralı Atahualpa’nın “conquistadores” olarak bilinen kuşatmacılar tarafından tutsak edilmesi üzerine, kıral fidye olarak 6 metreye 5 metre boyutlarında bir odayı olabildiğince altınla doldurmayı önerdi. 4 İspanyollar yine de kıralın canına kıydılar. 12 Yetmiş yılı aşkın bir süre boyunca, romatizmal eklem iltihaplanmalarının en yaygın sağaltım yöntemi hastaya düzenli olarak bir sıvı altın süspansiyonunun enjekte edilmesiydi. Doktorlar yıllarca neden böyle bir uygulamaya gidildiği sorusuna bugün bile bir açıklama getiremiyorlar. 13 Simyacıların oldum olası tek hedefleri adi metalleri altına dönüştürebilmekti. Radyoaktivitenin bir miktar kurşunu altına dönüştürdüğü Sovyet nükleer reaktörlerde bu hedefe bir ölçüde ulaşıldığı söylenebilir. 14 Altın çevreci bir madendir. Yazın güneşi yansıtması, kışın ısıyı tutması amacıyla kimi apartmanların camları altınla kaplanmaktadır. 15 Altının bulunma süreci ise o denli çevreci değildir. Altın madenleri su yollarına siyanür, havaya da azot ve kükürt oksitler saçarlar. 2000 yılında Romanya’daki altın madenlerinden yayılan siyanür 2,5 milyon kişiyi içme suyundan yoksun bıraktı. 16 Avustralyalı araştırmacılar kayaların arasındaki eser miktarlarda altını “yiyen” ve ardından bunu daha büyük külçelere boşaltan mikroorganizmalar buldular. Maden işletmecileri maden filizinden altın elde edilmesi amacıyla siyanür yerine, çevreye çok daha az zarar verebilecek bu canlılardan yararlanmanın yollarını araştırıyorlar. 17 Altın rezervleri açısından A.B.D dünyanın en büyük stokuna sahip. Ancak süsleme açısından değerlendirildiğinde, Hindistan başı çekiyor dünya üzerinde süsleme amacıyla kullanılan altının %20’sinden çoğu Hint sari ipliğinin üretiminde kullanılıyor. 18 Yeryüzündeki en büyük altın havzalarını, ortalama 10 milyar ton ile, okyanuslar oluşturuyor. Ne yazık ki, bu altının dışarıya çıkarılması için pratik bir yöntem yok. 19 Okyanuslardaki altın uzay boşluğundaki altınla kıyaslandığında devede kulak kalır. 1999 yılında, NEAR uzay aracı Eros asteroidi üzerinde bugüne dek yeryüzünden çıkartılandan çok daha fazla altın olduğunu ortaya koydu. 20 Uzay kovboyları, hemen heveslenmeyin: oradaki altının çıkartılması da, ne yazık ki, olanaksız. 5 Aztek dilinde altın sözcüğünün karşılığı “tanrıların dışkısı” anlamına gelen “teocuitlatl” idi. 6 Conrad Reed 1799 yılında babasının çiftliğinde yaklaşık 8 kilo ağırlığında bir altın kütlesi buldu. Bu, A.B.D’nin ilk belgelenmiş altını oldu. Altın kütle, kimliği yörede yaşayan bir kuyumcu tarafından belirleninceye dek, üç yıl süreyle kapı tamponu olarak kullanıldı. 7 Reed’in babası kütleyi 3,5 dolar karşılığında bir kuyumcuya sattı. Bu ücret altının gerçek değerinin binde birinden azdı. Sonunda Reed kütlenin değerinin 100,000 doların üzerinde olacağını fark etti ve ülkenin ilk ticari altın madenini işletmeye başladı. 8 James Bond’un “Goldfinger” filminde öne sürdüğünün tersine, “derinin soluk alamaması” gibi bir durum söz konusu değildir. Ne var ki, çekim ekibi bundan habersizdi; oyuncu Shirley Eaton’u altın boyayla kaplarken karnının ufak bir bölümünü açıkta bıraktılar. 9 Altın son derece esnek ve dövülgen bir madendir. Yaklaşık 30 gramlık bir altınparçası dövülmek suretiyle yarısaydam bir levhaya dönüştürülebileceği gibi, 5 mikrometre (insan saçı çapının onda birine eşit) kalınlığında ve 80 kilometre uzunluğunda bir tele de dönüştürülebilir. 10 Altın aynı zamanda bozulması neredeyse olanaksız ve tarih boyunca epey değer verilen bir maden olduğundan, insanlar bunu sürekli yeniden işleyip kullanmışlardır. Bugüne dek bulunan tüm altının yaklaşık %85’i günümüzde halen kullanılmaktadır. 11 Astronotların ışınımın etkisinden korunmaları amacıyla Apollo aya iniş modül Bilim Tarihindeki En Güzel 10 Deney George Johnson Mikado Yayınları Bilimin altın yıllarında yapılan muhteşem deneyleri New york Times bilim yazarı Johnson yazıyor. Johnson özellikle, bilim geniş ekipler ve ekipmanlar kullanmaya başlamadan önce, tek başlarına ve ev tipi deneylerle bilimin önünü açan bilim adamlarını anlatıyor. Bunlardan bazıları çok ünlü ve birkaç kelime ile bilimde yerini almış kişiler: Newton’un gökkuşağı, Pavlov’un köpekleri, Galilei’nin düşen vücutları... Diğerleri de daha az bilinse de muhteşem buluşlarla bilimde yerlerini aldılar. MichelsonMorley deneyi, AntoineLaurent Lavoisier’in oksijenin elemen olduğunu kanıtlaması. Johnson gösteriyor ki en çok tanınmış olanı bile popüler efsanenin anlattığı gibi deneyler yapmamış olabilir; örneğin Pavlov köpeklerin salyası içinzilleri çok az kullanmıştır ve Galile Pisa kulesinden ağırlık bırakmamıştır. Her bir bölümde Johnson deneyi detaylıca anlatarak bilim adamlarının karakterlerini de yakalamaktadır. Diğer bilim adamları olarak, kan dolaşımını ilk açıklayan William Harvey, enerjinin konumunu açıklayan James Joule ve elektronun yükünü ölçebilen Robert Milikan yer almaktadır. Bilim ve deneylerin dünyasına giren ilginç bir kitap. CBT 1198/ 9 5 Mart 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle