Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YENİ ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör Ürünler Üç boyutlu projektör LG firması dünyanın ilk üç boyutlu HD projektörünü üretti. 2500 ANSIlümen, 7000:1 gibi özelliklere sahip projektör, Trumotion 120HZ teknolojisiyle üçboyutlu net bir görüntü sunuyor. Projektörün üç HDMI bağlantısı, bir fiş yuvası ve 15 Pin DSub, Svideo veya kompozit video gibi çok sayıda analog bağlantısı var. Lambalar ekonomik ayarda 3500 saat, normal ayarda 3000 saat dayanıyor. Mayıs ayında satışa sunulması beklenen projektörün fiyatı yaklaşık olarak 11.500 Avro. http://presse.lge.de/mitteilungen/4089.html?year=2010 rinden birine dönüşür. Bebek kaşığının üzerine, bebeğin ismini ya da isminin baş harflerini yazdırmak da mümkün. Gelecekte hiçbir şey onun iki yıl boyunca kullandığı, hatta üzerinde diş izleri bulunan bir hediyeden daha anlamlı olamaz… Ulaşım için: www.bebekkasigi.com’da. 1848 ihtilali Avrupa’daki iktidar savaşlarından biriydi. Çeşitli Avrupa ülkelerinde alevlenen ihtilaller serisi sonunda ihtilali yapanların arzularından az da olsa bazıları gerçekleşti ama bunlar sonra tekrar kaybedildi ve sorumlular ya canlarını, ya hürriyetlerini ya da vatandaşlıklarını yitirdiler. Bu vatandaşlıklarını yitirenler arasında Viyanalı hukuk doktoru Karl Eduard Hammerschmidt (18011874) de vardı. Hibrit bisiklet Sanyo firması Eneloop bisikletinin yeni modelini tanıttı. Dik yokuşlarda kolayca yol alan yardımcı elektromotorlu SPL Eneloop, yolculuk sırasında akülerini şarj edebilme özelliğiyle dikkat çekiyor. Mesela yokuş aşağı veya frenleme esnasında hatta düz yolda bile aküler kendi kendine şarj oluyor. Sanyo bu prensibi “Eco Charge Mode” olarak isimlendirmiş. Yeni bisiklet Japonya’da nisan ayının sonunda satışa sunulacak. Fiyatı yaklaşık olarak 1300 Avro. http://en.akihabaranews.com/36761/environment/sanyoreleasesnew%E2%80%9Ceneloopbike%E2%80%9Delectrichybridbicycle?utmsource=feedburner&utmmedium=feed&utmcampaign=Feed:%20Akihabaranew sen%20%28AKIBA%20EN%29 Dr. Abdullah Bey ve İlk (ve son) Doğa Tarihi Müzemiz Hammerschmidt önce Viyana’dan Macaristan’a kaçtı, ama orada da imparatorluk polisi peşini bırakmayınca kurtuluşu Osmanlı devletine sığınmakta buldu. Avusturya iadesini istedi. Âli Paşa da Müslüman olduğu takdirde iade edilmeyeceğini söyleyince, Herr Dr. Karl Eduard Hammerschmidt, Dr. Abdullah Bey oldu. Osmanlı yönetimi onu Şam’daki askeri hastanede tabip olarak görevlendirdi. Sonra Abdullah Bey İstanbul Mektebi Tıbbiyei Şâhanesi’ne arziyat (jeoloji) hocası olarak atandı. Daha ülkesindeyken zoolojiye ve bilhassa entomolojiye (yani böcek bilimine) merak sarmış ve bir tarım dergisinin yayın yönetmenliğini yapmış olan Dr. Abdullah Bey, İstanbul civarındaki kayaçları inceleyerek bunların yaşlarını tespit edebilmek için fosil toplamaya başladı. Bu arada Türkiye dışından gelen memleketlisi Ferdinand von Hochstetter gibi jeologlara da zaman zaman kılavuzluk ediyordu. Miralay (yani Albay) Dr. Abdullah Bey 1867 Paris Dünya Sergisi’ne İstanbul’dan bir grup fosil götürdü; Paris’in meşhur Doğa Tarihi Müzesi’ne hediye etti, on beş yıl Türkiye’yi karış karış dolaşıp ülkemiz hakkındaki en kapsamlı doğa bilimi eserini yazmakta olan Prens Piyotr Aleksandroviç Çihaçof’tan bu fosilleri inceleyip eserine eklemesini rica etti. Prens Çihaçof bunları meşhur paleontolog Édouard ve Verneuil’e verdi, o da Viskont d’Archiac ile birlikte bunların bir ilk tanıtımını 1867’de neşretti ve geniş tanıtım Abdullah Bey’in istediği gibi Çihaçof’un eserine bir ek olarak yayımlandı. Bu hikâyenin buraya kadarki kısmını, Abdullah BeyÇihaçofde Verneuil ilişkilerini tam olarak bilemeden, bizde yapılan yarım yamalak ve kısmen yanlış yayınlardan duymuştum. Ancak geçenlerde tesadüfen İspanya’nın Roman Llull Üniversitesi’nin dergisinde Angel Mostera imzalı bir makale sayesinde Abdullah Bey’in İstanbul ve civarından 10.000 (on bin) fosil toplamış olduğunu, bunun dubletlerinden (yani birbirinin aynı olanlar) 220 kadarını 1872’de Madrid’deki Gabinete de Historia Natural’e (şimdi Madrid Museo Nacional de Ciencias Naturales=Madrid Doğa Bilimleri Millî Müzesi) hediye etmiş olduğunu öğrendim. Sonra 1868 yılında Avsuturya Jeoloji servisi dergisindeki bir notundan Abdullah Bey’in 100 kadar örneği de Viyana’daki meşhur Doğa Tarihi Müzesine hediye etmiş olduğu çıktı ortaya. Kendisi bu nedenden ötürü Avusturya İmparatorunun bu eski politik kaçağa Bilim ve Sanat Altın Madalyası’nı verdiğini anlatıyor. Abdullah Bey bunun dışında Rus çarından St. Stanislas nişanını, İtalya kralından da İtalyan Tacı nişanını almış. Muhtemelen bu ülkelere de koleksiyon dubletlerinden hediye etmiştir. Onu bile bilemiyoruz, çünkü Dr. Abdullah Bey’i adam gibi araştırmış bir bilim tarihçimiz yok (ama bilim tarihi disiplinine katkısı sıfıra yakın bir zatın resmini paralarımızın üstüne bastık!) Fakat esas koleksiyon ile Abdullah Bey İstanbul’daki Tıp Okulu’nda bir Doğa Tarihi Müzesi kurmuş. Bu müze daha sonra 1915’te kurulan jeoloji enstitüsüne verilerek Vefa konağına nakledilmiş ve orada 1918 yılındaki yangında yok olmuş. Sonra? Hiç! Abdullah Bey’in topladığı fosil miktarını, kurumlar bile toplamamıştır. İstanbul’un taşlarını, fosillerini, jeolojik yapılarını (ve bu arada tabii deprem tehdidinin öğelerini) görmek isteseniz çocuğunuzu nereye götüreceksiniz? Öyle bir yeriniz yok. Hem de bir Avusturyalı bunu yüz elli sene evvel yapıp nasıl yapılacağını gösterdiği halde. Bizim Belediye ne yapıyor? Fetih Müzesi açıyor, hani çok önemliymiş gibi. Birisi çıkıp dese ki, «İstanbul’u aldınız da ne yaptınız? Rönesans’a kaynak olmuş bu muhteşem şehri varoşların boğduğu bir cehalet merkezi haline getirdiniz!» Ne cevap vereceğiz? Abdullah Bey’i (kuruluşuna yardım ettiği Kızılaycılar dışında) hatırlayan mı var? Not: Sözümona 556 yıllık İstanbul Üniversitesi (gerçekte 109 yıllık) yabancıların kurduğu Doğa Tarihi Müzesi’ni kırk sene koruyamadı bile. 235 yıllık İTÜ iki sene evvel bir Doğa Tarihi Müzesi yapmaya kalkıştı. Netice? Fosssss! Türkiye’de üniversite yoktur dediğim zaman işte böyle şeyleri kastediyorum. Farenin pabucu dama Adesso Browser Cat USBTouchpad olarak sunulan bu ürün, farenin pabucunu dama atacak gibi görünüyor. Az yer kaplayan ve özel bir zemin gerektirmeyen 12,7x8,63x1,65cm. boyutlarındaki alet sadece Windows Vista, XP ve 2000 ile değil Mac OS X ile de çalışıyor. Hatta temel fare işlevleri Windows 95, 98 ve NT ile de uyumlu. Aletin işlevsel alanı aslında sadece 4,44x6,04cm. boyutlarında, sağ ve sol tuşlar dışında dokunmatik alanda ayrıca faredeki tuşlara benzeyen iki alan var. Alet 1,80cm’lik bir kabloyla işlemciye bağlanıyor. Fiyatı: 39.99 Dolar. Bilgi için: http://www.adessoshop.com/index.php?mainpage=productinfo&cPath=10&prod uctsid=89 En hafif ve en ince Averatec N1200’ün kalınlığı sadece 2,5cm. ve ağırlığı topu topu bir kilo. Atom N450 işlemci, 160GB sabit disk, 1GB RAM gibi teknik özelliklere sahip dizüstü isteğe göre XP veya Windows 7 Starter ile sunuluyor. Firmanın açıklamasına göre akü üç saat dayanıyor. Bilgi için: http://gizmodo.com/5483939/averatecn1200thethinnestlightest10+inchnetbookstartsat330?utmsource=feedburner&utmmedium=feed &utmcampaign=Feed%3A+gizmodo%2Ffull+(Giz modo) Yeni doğmuş bebekler için gümüş kaşık 16. yüzyıl başlarında İngiliz asillerinin servis takımları ve bardakları hastalıklardan korunmak amacı ile gümüşten yapılırdı. Zenginler, yeni doğan bebeklerine emmesi için gümüş kaşık verirlerdi. Böylece bebek hastalıklara karşı korunmuş olurdu. Ağzında gümüş kaşıkla doğmak deyimi de buradan gelir. Gümüşün antibakteriyel özelliği, yeni doğmuş bebekler için ikinci bir bağışıklık sistemi görevi görür. Yeni doğan bebeklerin zayıf bağışıklık sistemlerini güçlendirir; oluşabilecek her türlü hastalığı da engeller. Bebek kaşığı, bebeğin doğumundan itibaren en az 2 yaşına kadar kullanılabilir. Bu süre zarfında diş çıkaran bebek, dişlerini kaşımak için gümüş Bebek kaşığını kullanır ve diş izleri kaşığın üzerine geçer. Kendi diş izlerinin üzerinde bulunduğu kaşık, ileride hediye olarak verilmek ve hatta gelecekteki bebeği için tekrar kullanılmak üzere, kendiliğinden dünyanın en anlamlı hediyele Kâğıta yaz bilgisayara aktar Adesso CyberPad A4 elle yazılmış notları veya çizimleri dijital veriye dönüştürüyor. Adobe Windows ile uyumlu Photoshop Elements 7.0 veya Mac OS X ile uyumlu 6.0 ile elle yazılmış notları veya çizimleri PC’ye aktaran tek çözüm olarak açıklıyor firma yeni ürününü. CyberPad verileri gerçek zamanlı olarak kayıt ediyor. Elle yazılıp çizilenler 32MB’lık bellekte depolanmakta. CyberPad üzerine yerleştirilen bildik kâğıt veya not defteri üzerine dijital mürekkepli kalemle yazılırken tüm yazılanlar dijital sayfa olarak kaydediliyor. Veriler USB ile PC’ye aktarılmakta. Dijital mürekkepli kalemin pili yaklaşık olarak 15 ay dayanıyor. Fiyatı: 199 Dolar. Bilgi için: http://www.gizmag.com/adessocyberpada4handwritingtodigitaltext/14366/ Nilgün Özbaşaran Dede CBT 1199/ 5 12 Mart 2010