Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TÜRKİYE, POLİTİKACI VURDUMDUYMAZLIĞINA KURBAN! Türkiye’nin kaderi: Kötü evlerin altında ölmek Evet, her depremde üzüntü göklere tırmanıyor! Kötü binalar, can ve mal kayıpları, ülkemizin gelişmişlik derecesi açısından çok önemli bir gösterge! Afet örgütlenmesine önem veriyoruz, ama depreme dayanıklı sağlam binalar yapımını örgütlemeye yanaşmıyoruz, yıkılsın yaparız diyor politikacılar… Binaları yaparsın, ama insanları nasıl geri getirirsin!? T ürkiye’de her gün onlarca, bazen yüzlerce irili ufaklı deprem olduğunu biliyoruz. Kandilli’nin (Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü) internet sitesine girerseniz, o gün, 7 gün, bir yıl içinde olan bütün depremleri harita üzerinde görürsünüz. Bu yazıyı kaleme aldığımız pazartesi günkü haritada bir haftalık deprem haritasını bu sayfada inceleyebilirsiniz. Sabah Palu’da bir deprem daha olmuştu! (Harita üzerindeki yıldız) Elazığ’ın köyleri 6 büyüklüğünde (Ermenistan’a göre 5.9) sarsıldı. Merkez Başyurt bölgesi 5 km derinlik ve 60 saniye süren sarsıntı. Kovancılar ilçesine bağlı 5 köyde bildik manzara: Neredeyse, 5 köyde bütün kerpiç evler yerle bir. 51 ölü ve 74 yaralı. Sabaha karşı 4.32 olduğu için insanlar evlerinde uyurken yakalandı depreme… Depremin merkezi ve çevresinde nüfus yoğun olmadığı için, ölü sayısı az. Yoksa yüzlerce insan kaybından bahsedecektik. Tabii, artçı sansıntılar: En büyükleri 5.5, 5.3 ve 5.1, en küçüğü de 2.4, toplam 110 sarsıntı meydana geldi. Deprem, Doğu Anadolu Fay sistemine bağlı. Erzurum Aşkale, iki ana fay sisteminin ayrıldığı yer. Kuzey Anadolu Fayı (KAF) İstanbul’a doğru yol alırken, Doğu Anadolu Fay (DAF) sistemi de Aşkale üzerinden Erzincan Elazığ bölgelerinden geçiyor. Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Mustafa Erdik’e göre, Elazığ ve çevresinde, 1900 yılından bu yana büyüklüğü 6.0’nın üzerinde deprem olmamış. “Bu deprem yüzyıllık bir aradan sonra bu bölgede yaşandı. Doğu Anadolu fayının 1874, 1875, 1905 tarihlerinde ve son olarak da 1971’de bir yırtılma oldu. Biz bu 6.0 büyüklüğündeki depremi ve artçılarını Doğu Anadolu fay hattını yırtmaya çalıştığını düşünüyoruz. 6.0 büyüklüğündeki depremlerde yüzey yırtılması çok fazla görülmeyebilir. Doğu ve Kuzey Anadolu fayındaki yırtılmaları biz 7.0 büyüklüğündeki depremlerde görüyoruz” dedi. Erdik devamla: “Depremin şiddeti, yani yıkım gücü 7.0 civarında. Bu ölçekte bir şiddet kırsal konutların yüzde 20’sinde yıkıma neden olabiliyor. 8.0 şiddetine geldiği zaman buradaki yıkılma yüzde 40’lara kadar varabilir… Bazı profesör unvanlı kişilerin iddiası üzerine de, Haiti ve Şili depremiyle Elazığ dep başkanları seçimleri kaybederim diye korkuyor. O nedenle aman burada kentsel dönüşüm, deprem dönüşümü yapma diye itiraz ediyor. Muhalefet partisi de fakirin elinden evlerini alıyor, diye propaganda yapıyor. SIRADA TOPBAŞ VAR Tabii Türkiye’nin en büyük korkusu Istanbul. Marmara fayı 7 ve üstü bir büyüklükte deprem üretirse, İstanbul’da pek çok bina yerle bir olacak. Bu konudaki senaryolar, en az 30 bin ölüden 150 bin ölüye kadar uzanıyor! 30 bin ölümlü depremi, KandilliProf. Mustafa Erdik senaryosu öngörüyor. Erdik, daha önceki senaryosunda 50 binin üzerinde ölü sayısı öngörüyordu, ancak zaman içinde edinilen yeni bilgiler ve bazı bilinmeyenlerin aydınlatılması sonucu, ayrıca İstanbul’da yapı stoğundaki yenilenmeler sonucu, senaryosundaki kayıpları biraz revize etti. Ancak, eski konutlardan yeni konutlara taşınanların sayısının çok sayıda artmasına rağmen, eski konutlar boş değil, geliri daha az insanlar oralara yerleşti! Topbaş Kandilli ile yapılan senaryoyu paylaşıyor ve alarm veriyor: ‘’Depremin ayak seslerini duyuyoruz. İstanbul’da büyük bir deprem olması halinde 30 bin insanımız hayatını kaybedecek’’. Çok güzel, ama burada yeni bir şey yok, 1999 Kocaeli depreminden bu yana aynı şeyleri söylüyoruz! Tehlike büyük!.. Fakat kentsel dönüşümde engel olarak muhalefeti görüyor.. Topbaş ve TOKİ, neden hazırladıkları kentsel dönüşüm planlarındaki eksikliklere bakmıyorlar? Yurttaşa güven vermiyorsa planlarınız? ‘’İstanbul depreme hazır mı?’’ sorusuna Topbaş, “Hastane, okul gibi birçok yapıyı tamamladık. Yıkıp yeniden yapmak ancak kentsel yenileme ile mümkün olabilir. Üniversiteler ile yaptığımız araştırmalar sonucunda çıkan verilere göre, olası depremde 30 bin insanımız hayatını kaybecek. Hasarlı yapı sayısı 50 bin olacak. Daha önce Japonların yaptığı araştırma ise daha dar alanda mukayeseli yapılan bir araştırmaydı. Bu nedenle sayı daha çok çıkıyordu.” remi arasında bir bağlantı yok. Bunlarla Türkiye’nin üzerinde yer aldığı Alp Himalaya kuşağı üzerinde hiçbir tektonik ilişki yok” dedi. BİNALAR ÖLDÜRÜYOR Her depremde yaşanan insanlık dramının ana kaynağı, deprem değil binalar. Deprem nedeniyle ekranlara gelen köylerin manzarası, bu evlerde yaşamın zorluğunu da anlatıyor. Hemen hepsi, kumdan evler gibi göçmüş. Şüphesiz, bölgedeki bütün köyleri gezin, büyük çoğunluğunda benzer şekilde göçmeye aday binlerce evle karşılaşırsınız. Bir Sıvaslı diyor ki, bizim evler de aynı, ordakilerden farklı değil... Prof. Haluk Eyidoğan (İTÜ) diyor ki, “Bölgede bundan önceki depremlerde de aynı evler vardı. Yerlerine yapılanlar da, eğer iş köylüye bırakıldıysa yine ve çoğunlukla aynı biçimde ve malzemeden. Bazı köylüler, evlerinin çatısını sac gibi hafif malzemeden yapmış. Ama duvarlar tutmuyor.. 1983’te Narman Horasan’da da aynı kerpiç binalar yıkılmıştı.” Eyidoğan ilginç bir çelişkiye değiniyor: “Dünyada, bina yapımında, inşaatçılıkta büyük rol oynuyoruz. Bu şirketlerimizde büyük bir bilgi birikimi var. Ama kendi köylerimizde bu bilgi birikiminin etkisi sıfır...” Oysa, devletin ilgili bütün birimlerinin ellerinde, üniversitelerimizde, çalıştaylarda, konferans ve CBT 1199/10 12 Mart 2010 2003 yılında Bingöl ve Pülümür depremleri ile 20052007 SivriceElazığ depremlerinin son yıllarda bölgede görülen önemli depremler olduğunu anımsatan Prof. Dr. Mustafa Erdik, depremin niteliği konusunda şu bilgileri verdi: “Bölge genel anlamda Kuzey Anadolu Fay Zonu’nun ve Doğu Anadolu Fay Zonu’nun kesişme noktası olarak nitelendirilir ve bölgede yoğun deformasyon ve buna bağlı deprem etkinliği sıkça görülmektedir. Bölgede bu iki fay zonunun da özelliğine bağlı olarak çok fazla sayıda aktif irili ufaklı fay parçası bulunmaktadır. Depremin genel doğrultusu doğubatı yönünde olan ve genel olarak BingölKarakoçan Fayı olarak adlandırılan kırık sisteminde meydana geldiği tahmin edilmektedir.’ 8 BÜYÜK DEPREMİN ZARARI 15 MİLYAR DOLAR Zorunlu deprem sigortası var biliyorsunuz. CBT 1199/11 12 Mart 2010 toplantılarda tartışılarak raporlara dönüştürülmüş ve devlete teslim edilmiş veya edilmemiş yüzlerce bilgi birikimi var. Bölgede, köylerde evlerin nasıl ve hangi malzemeden yapılacağından tutun, alınması gereken diğer bütün önlemlere kadar... Her şeyi biliyoruz, elimizde bütün bilgiler var, ama arşivlerde ve raflarda! Devlet, neredeyse köylere kadar (muhtarlıklar!) örgütlü! Beldeler, ilçeler, iller... Belediye başkanları, kaymakamlar, valiler... Türkiye eğer günde yüzlerce kez sallanıyorsa, o zaman bütün bu devlet ilgililerinin başlıca görevlerinden biri, bulundukları yerlerde bütün yerleşim yerlerinin, kısa, orta ve uzun vadeli bir stratejik plan ışığında, depreme göre yeniden yapılanmasını sağlamak... Adım adım, ama acele acele... Çünkü insanlarımız ölüyor! Köylük bölgelerde evlerin nasıl inşa edileceği, köylülerle birlikte, onların köylerde yaşam biçimleri dikkate alınarak, dayatılmalıdır!. Bir depremde ev nasıl yıkılmaz? Köylerde örnek evler inşa edilebilir.. Toprak mı ekiyor, hayvancılık mı yapıyor? Yaşam biçimine uygun evler. Köylüler görür, bakar, düzeltir, şöyle yapalım der. Evlerin fotokopi baskısı olması gerekmiyor, olmamalı; köylüler belirli kurallar çerçevesinde ve malzemelerle istedikleri biçimde. büyüklükte evlerini inşa edebilmeli! Yoksa, kentteki bir sıradan mimarın kendi kafasına göre planladığı ve köylere malzeme yardımı yapılabilir, yıkılmaya mahkum evlerde dönüşümler adım adım gerçek leştirilebilir... TOPLU KONUT Bu bağlamda, Toplu Konut İdaresi (TOKİ) Başkanı Erdoğan Bayraktar‘a bir kulak vermeli. Hürriyet’in internet sitesinde yayımlanan söyleşide, “Gece bunalım geliyor, hırsımdan ağlıyorum.. Muhalefet on tokat vuruyorsa; iktidar iki tokat vuruyor. Bunaldık ya!” sözlerini gündeme getirelim: Çok ağlanması gereken konular köylerdeki kötü binalar. Bu işin politikadan arındırılarak devlet ciddiyeti altında yapılması lazım.. Diyor ki, hasar gören 3 köyde, ahırları da olan ‘köy tipi’ modern binalar yapacağız... Aman, sevgili Rizeli çalışkan başkan! Bundan önce yaptığınız, pek çok köylük bölgede kullanılmayan evlere benzemesin yapacaklarınız! “Gece kalkıp ağlıyorum,” diyor başkan, kalpten inanıyoruz! İstanbul’da büyük bir deprem olursa Türkiye 200 yıl geriye gider!.. İşte Rizelinin merti! Bir parti adamı, politikacıdan çok, devlet ve ülke insanı olarak doğruları konuşuyor! Bayraktar’ı bırakalım konuşsun, Aysel Alp’e: “14 milyon şehir konutunun yarısı depreme dayanıksız, kaçak, salaş yapı. Mimari, mühendislik teknolojisinden uzak. Bunları bir şekilde yenilememiz lazım… İstanbul, Elazığ, Gaziantep, Erzincan… Burada siyaset olmaz. Bu bir devlet işi, herkes destek olmalı. Siyasetçisi de sivil toplum örgütleri de.. Belediye DASK başkanı İdris Serdar’a göre, bugün depreme karşı 4 milyar TL ödeme gücüne ulaşmışlar. 20 milyon TL’ye kadar da hasar ödemesi yapmışlar toplam. Bir anket yaptırmışlar. Anket sonuçlarında ekonomik, ihmalkârlık, güvensizlik gibi konular ön plana çıkmış. Konut sahiplerinin önemli bir kısmı bu sigortayı ekonomik nedenlerle yaptırmıyor. Ayrıca ihmal ön planda. Bu ankete katılanların önemli bir kısmı ‘sonra yaptırırım’ diyor. Bunun yanı sıra konut sahipleri ‘Benim konutum sağlam. Bize bir şey olmaz.’ diyor. ‘Paramı geri alamam, ödeme uzun sürer.” gibi cevaplar bu sigortaya bakışı ortaya koyuyor.” DASK başkanı önemli bir bilgi veriyor: TÜRKİYE’de 1990 yılından sonra meydana gelen büyük depremlerin zararı 15 milyar 361 milyon doları buldu. Son 20 yılda meydana gelen bu büyük depremlerde en çok hasar 1999 yılında İzmit Körfez’indeki depremde yaşanTÜRKİYE’de 1990 yılından dı. Depremin zasonra meydana gelen rarı 13 milyar dobüyük depremlerin zararı ları bulurken 675 bin kişi evsiz kal15 milyar 361 milyon dı. 1992 yılında doları buldu. Son 20 yılda Erzincan’da meydana gelen bu büyük 1999’da Düzce’de depremlerde en çok meydana gelen iki önemli dephasar 1999 yılında İzmit rem ise toplam Körfez’indeki depremde 1.5 milyar dolaryaşandı. Depremin zararı lık zarara yol açtı. 13 milyar doları bulurken, 15 milyar do675 bin kişi evsiz kaldı. Bu lar, büyük rakam! parayı önceden harcaBu paranın önemli bir kısmı maya çalışmak ve başladevletin cebinmak: Bu aklı henüz den, bütçeden yakalayamadık.. çıktı! Demek, depremin bedelini hep büyük ödüyoruz. O halde, bunu önceden harcamaya başlayarak, deprem ve etkilerini, can ve mal olarak daha ucuza geçirmek/ yaşamak gerekmez mi! Yoksulluk yoksullluk... Uzmanlar diyor ki, Anadolu köylerinin büyük çoğunluğunda binlerce yıl içinde gerçekleşen yeniliğin, elektriğin gitmesi ve yolların yapılması olduğuna işaret ediyor.. Evler aynı! Şüphesiz ki yoksulluk burada başrolde! Türkiye’nin gelişmişliğinin göstergelerinden önemli bir parametre olarak, neden, depremde uğranılan zarar, verilen kayıplar ele alınmıyor! Bu durum ekonomik göstergelere girmeli ve kârzarar bilanço defterinde, beklenen zarar hanesinde gösterilmeli! Orhan Bursalı